Hava Durumu

#Gastronomi

TOURISMJOURNAL - Gastronomi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gastronomi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Jolly, 2026 Turizm Sezonunda “Deneyim Temelli Seyahat” Dönemini Başlatıyor Haber

Jolly, 2026 Turizm Sezonunda “Deneyim Temelli Seyahat” Dönemini Başlatıyor

Türkiye’nin köklü turizm markalarından Jolly, 2026 sezonuna yeni bir vizyonla giriyor. Seyahat alışkanlıklarının dönüşümünü yakından takip eden Jolly, klasik kültür turlarının ötesine geçerek misafirlerine deneyim odaklı, farkındalık temelli ve kişiselleştirilmiş seyahat konseptleri sunuyor. Wellness, yerel kültür, gastronomi ve aile odaklı programları kapsayan bu yeni yaklaşım, Jolly’yi yalnızca bir tur operatörü olarak değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı markası olarak konumlandırmayı hedefliyor. Yeni sezonda en çok dikkat çeken başlıklardan biri, doğanın döngüsünü, lokal üretimi ve yöresel mirası merkezine alan slow travel temalı tur programları olacak. Jolly, Adana Lezzet Festivali Turu, Datça Badem Çiçeği Festivali Turu ve Edremit Zeytin Hasat ve Tadım Turu ile misafirlerine, gastronomiyi yerinde tatma fırsatı sunarken, aynı zamanda üreticilerle tanışma, atölyelere katılma ve geleneksel yaşam pratiklerini keşfetme imkânı sağlıyor. Yerel kültürü korumaya ve sürdürülebilir turizme katkı sağlayan bu yaklaşım, Jolly’nin yeni dönem seyahat anlayışının güçlü bir örneğini oluşturuyor. Çocuklu aileler için özel olarak hazırlanan “Küçük Gezginler Aile Turları” ise kültürel gezilere yepyeni bir bakış getiriyor. Doğayla temas, interaktif rehber anlatımları, çocuklara özel atölyeler ve birlikte öğrenme temaları üzerine kurgulanan bu turlar, aile bağlarını güçlendirirken çocukların keşfetme duygusunu destekleyen eğlenceli ve öğretici bir deneyim sunuyor. Program, klasik gezi kalıplarının dışına çıkarak ailelere hem keyifli hem de pedagojik açıdan zengin bir seyahat alternatifi yaratıyor. Wellness ve farkındalık odağında hazırlanan özel programlar da Jolly’nin yeni vizyonunun önemli parçaları arasında yer alıyor. 5–7 Aralık 2025 tarihlerinde, yogayı Türkiye’de geniş kitlelere ulaştıran ve farkındalık yolculuğunda binlerce kişiye ilham veren Çetin Çetintaş, Jolly iş birliğiyle Mardin’de katılımcılarla buluşuyor. Yoga, nefes ve meditasyon uygulamalarının Mezopotamya’nın büyüleyici dokusuyla birleştiği bu programda misafirler; gün doğumunda yoga seansları, gün batımında nefes çalışmaları ve taş sokaklarda kültür yürüyüşleriyle hem ruhsal hem fiziksel bir yenilenme fırsatı yakalıyor. Jolly’nin 40 yıllık turizm deneyimiyle hazırlanan bu özel buluşma, beden, zihin ve ruh bütünlüğünü merkeze alarak katılımcılar için unutulmaz bir deneyime dönüşmeyi amaçlıyor. Jolly Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Burçin Baysak bu dönüşüm sürecinin markayı farklı bir noktaya taşıdığını belirterek “2025 yılıyla birlikte kültür turlarındaki liderliğimizi, deneyim temelli seyahat tasarımlarıyla güçlendiriyoruz. Misafirlerimize yalnızca bir destinasyon değil; yerel kültür, paylaşım, iyi yaşam ve farkındalıkla iç içe geçen bir yolculuk sunuyoruz. Bu vizyon, Jolly’yi klasik tur operatörlüğünden çok daha öteye taşıyor” açıklamasında bulundu.

Gaziantep, THY İş Birliğiyle Dünyaya Tanıtılacak Haber

Gaziantep, THY İş Birliğiyle Dünyaya Tanıtılacak

Tarihi, gastronomisi ve doğasıyla turizmin yükselen değerlerinden olan Gaziantep, Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Valiliği ve Türk Hava Yolları işbirliğiyle ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtılacak. Hava kargo ile Gaziantep'ten 200 tonluk ihracat yapıldığını belirten THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Ahmet Bolat, "Uzun yıllardır Türkiye içindeki önemini bildiğimiz Gaziantep gibi şehirler için özel yatırımlar yapıyor, bu şehirleri stratejik şekilde konumlandırıyoruz" dedi. Köklü tarihi, 5 antik kente ev sahipliği yapması, gastronomisi ve doğasıyla turizmde yükselen değerlerden olan Gaziantep'in ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtımı için Türk Hava Yolları (THY) ile yapılacak iş birlikleri ve tanıtım stratejileri ele alındı. Kamu kurumları yetkilileri, üniversite rektörleri, STK temsilcileri ve THY yöneticilerinin katıldığı Zeugma Mozaik Müzesi Konferans Salonu'ndaki toplantıda, kentin turizm potansiyelinin artırılması, yurt içi ve yurt dışı destinasyonlarda Gaziantep markasının güçlendirilmesi, gastronomi turizminin desteklenmesi konularında fikir alışverişinde bulunuldu. Toplantıda Gaziantep merkezli 10 şehirdeki 17 kültürel varlığı kapsayan destinasyonda hedeflere ulaşılması için uluslararası tanıtım ve iş birlikleri, tematik tur paketleri, bölgesel farkındalık ve altyapı gelişimi, hedef pazarlar olan Asya, Uzak Doğu ve Amerika'dan gelecek turistlere yönelik tanıtım çalışmaları, influencer, basın ve acente iş birlikleri başta olmak üzere çeşitli konular irdelendi. Gaziantep, THY ile dünyaya ihracat yapıyor THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Ahmet Bolat, yaptığı sunumda Gaziantep için 2025 yılında yurt dışında 19 tanıtım turu yapıldığını, 2026 yılı için de 23 tanıtım turu yapılacağını belirtti. Gazi şehrin ihracatında lojistik rakamlarla THY'nin verilerini paylaşan Bolat, bu yıl ürünlerin 72 ülkeye hava kargo ile taşındığını aktardı. 323 ton dış hat kargosunun 200 tonunun Gaziantep üretimi olduğunu belirten Bolat, 110 ton gibi rekor bir taleple Avustralya'ya ürünlerin taşındığını ifade etti. Gazi şehrin sanayisi ile farklı iş ortaklıkları yürütülmesi hedefleniyor THY'nin gelecek hedefleri içinde sadece turizm ve taşıma açısından değil şehrin sanayisiyle ortak çalışmalar yapılabileceğini aktaran Bolat, üniversiteler ve Teknopark şirketleriyle projeler yürütülebileceğini söyledi. Bolat, "Türk Hava Yolları'nın geçmişine baktığımızda bir dönem sadece 65 uçağı bulunuyordu. Bunların 11'i geniş gövdeli, geri kalanı dar gövdeliydi. Ancak Cumhurbaşkanımızın havacılığa yönelik vizyonu ve ülkemizde yapılan büyük yatırımlar sayesinde Türk Hava Yolları bugün dünyanın en önemli hava yollarından biri haline geldi. Son 20 yılda Türk Hava Yolları yüzde 12 oranında büyüme sağladı. Bu oran, dünya ortalamasının yaklaşık 3,5 katı. Yani dünya ortalaması yüzde 3,5 iken, THY yüzde 12 büyüdü. 65 uçaktan bugün 515 uçağa ulaştık. Türk Hava Yolları'nın şu anda 515 uçağı bulunuyor. 2033 vizyonumuz doğrultusunda bu sayıyı 813 uçağa çıkarmayı hedefliyoruz. Bugün THY, haftada 8 bin dış hat, 4 bin 700 iç hat uçuşu gerçekleştiriyor. Dünyada 541 farklı noktaya uçuyoruz. Bu da Gaziantep gibi sanayi şehirleri için büyük bir avantaj. Çünkü Gaziantep'teki bir sanayici, THY'nin uçuş ağı sayesinde dünyanın 541 noktasına 24 saat içinde erişebiliyor. İstanbul Havalimanı üzerinden ortalama 2,5 saat içinde birçok noktaya bağlantı kurulabiliyor. İç hatlarda da pandemi öncesi dönem olan 2019'a göre yüzde 33 oranında büyüme sağladık" dedi. "Gaziantep gibi şehirler için özel yatırımlar yapıyor" Bolat, "THY'nin üç farklı markası bulunuyor. Bunlardan biri, yüzde 50 ortağı olduğumuz SunExpress. Uzun yıllardır Türkiye içindeki önemini bildiğimiz Gaziantep gibi şehirler için özel yatırımlar yapıyor, bu şehirleri stratejik şekilde konumlandırıyoruz. Uluslararası yolcu kapasitesinde dünyada üçüncü sıradayız. 2024 ile 2025 yılları karşılaştırıldığında yüzde 4 oranında büyüme bekliyoruz. Bu yılki gelirimiz, Allah nasip ederse 22 milyar dolar civarında olacak. Esas faaliyet karımız da geçen yıla benzer bir seviyede gerçekleşecek. Kredi yükümüz ise sadece 300 milyon dolar civarında. Peki, tüm bunların ülkemize katkısı ne? Bir uçak, tipine göre büyük bir ekonomik büyüklüğü temsil ediyor. Dar gövdeli uçakların her biri 55-60 milyon dolar, geniş gövdeli uçaklar ise 150-180 milyon dolar arasında. Elbette bu alımlar Airbus ve Boeing gibi firmalara kazanç sağlıyor, ancak aynı zamanda Türkiye ekonomisine de önemli katkılar sağlıyor. Türk Hava Yolları, son 16 yılın en büyük ihracatçısı konumunda. Geçtiğimiz yıl 18 milyar dolar döviz girdisi sağladı. Bunun 9 milyar doları doğrudan Türkiye'de kaldı. Yani THY, Türkiye'ye 9 milyar dolarlık cari fazla kazandırıyor. Türk Hava Yolları'nın ülke ekonomisine toplam katkısı 60 milyar dolar seviyesinde. Türkiye'nin 1,1 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılası içinde THY'nin payı yaklaşık yüzde 6'dır. THY'nin 20 iştiraki ve 95 bin çalışanı bulunuyor. Şirketin bu yıl 44 milyar dolar döviz geliri elde etmesi, bunun da 20 milyar dolarının Türkiye'de kalması tahmin ediliyor ülkemize getirilen yüksek gelir grubundaki turistler ve iş insanları sayesinde" ifadelerini kullandı. "Bu yıl Amerika'dan 1,7 milyon turist geldi" THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Bolat, "Amacımız, kültüre, tarihe, gastronomiye ve Türkiye'nin ürettiği değerlere ilgi duyan turistleri ülkemize çekmek. Bu kapsamda 11 hedef ülke belirledik. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bu ülkelerden gelen turistler, kişi başı 2 ila 3 bin dolar arasında harcama yapıyor. Bu yıl Amerika'dan 1,7 milyon turist geldi. Hedefimiz, bu sayıyı 5 milyona çıkarmak. Aynı dönemde Dubai'ye giden Amerikalı sayısı sadece 300 bin civarında. Bu da Türkiye'nin turizm potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bu topraklar insanlığın ve medeniyetin doğduğu yerler. Özellikle Şanlıurfa'daki Taş Tepeler projesiyle başlayan yeni hikayemiz, medeniyet tarihini yeniden yazıyor. 12 bin yıl öncesine uzanan bu topraklarda, o dönemde bile 10 bin kişilik yerleşimler bulunduğunu görüyoruz. Bu da bölgenin tarihi önemini ortaya koyuyor. Türk Hava Yolları'nın 19 iştiraki arasında TGS, THY Teknik ve Turkish Cargo gibi önemli firmalar var. Bunlardan biri de BayiDek. Bu şirketimiz, kapıdan kapıya teslimat yapan bir lojistik firması. Örneğin, Gaziantep'teki bir esnaf, internet üzerinden tanıttığı bir ürününü Frankfurt'taki bir müşteriye göndermek isterse BayiDek devreye giriyor. Ürünü esnafın dükkanından alıp ertesi sabah Frankfurt'taki adrese teslim ediyor. Türk Hava Yolları, geçmişte olduğu gibi bugün de sadece bir hava yolu şirketi değil, aynı zamanda Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve turistik kalkınmasına yön veren stratejik bir markadır" ifadelerine yer verdi. "Tanıtım deyince bizim en önemli tanıtım ayağımız, tanıtım mekanizmamızdan bir tanesi Türk Hava Yolları" Toplantıda konuşan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise, kentin OECD Şampiyon Şehir, EBRD Yeşil Şehir ve Avrupa Ödülü sahibi olduğunu belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli markası olan Türk Hava Yolları'nı bugün üst düzey yöneticilerini şehrimizde ağırlıyoruz. Misafirlerimiz bizi markalaştıran, Türk Hava Yolları'nı dünya markası haline getiren çok özel misafirler. Bunun en önemli sermayesi beşeri sermaye, yetişmiş insan gücü. Bugün vizyonlarıyla, ufuklarıyla, stratejileriyle bu önemli çalışmada ülkemizin en önemli marka değerini yöneten sizler bizim için en kıymetli hazinesiniz. Kültürel mirasımız da diğer önemli hazinemiz. Bugün iki hazineyi bir araya getirdik ve birleştirdik. Bir taraftan ortak geçmişimiz var. Geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz. Geçmişimizde büyük medeniyet var. Cumhuriyet Dönemi'nin en güzel eserleri burada ve bunların tanıtılmaya ihtiyacı var. Tanıtım deyince bizim en önemli tanıtım ayağımız, tanıtım mekanizmamızdan bir tanesi elbette ki Türk Hava Yolları" dedi. "Dünyada da Türk Hava Yolları bizim bu şekilde sesimiz olacak" Gaziantep Valisi Kemal Çeber de önemli bir heyeti misafir ettiklerini vurgulayarak, "Biz Gaziantep ile ilgili belki bundan sonra ‘Türk Hava Yolları'ndan önce, Türk Hava Yolları'ndan sonra' diye konuşabiliriz. Gaziantep'in muhteşem bir potansiyeli var. Bunu Türk Hava Yolları'nın profesyonelliğiyle birleştirmek istiyoruz. Dünyada da Türk Hava Yolları bizim bu şekilde sesimiz olacak. ‘Buraya bir ek sefer daha koymaktansa burayı dünyada çok daha iyi tanıtmak bize çok daha fayda sağlar denildi'. Bu gerçekten güzel bir vizyondur, ekiptir. Ben şahsım ve şehrim adına teşekkür ediyorum böyle güzel bir kadroyla, geniş bir kadroyla buraya geldiği için ve şimdiden hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

Gaziantep, Tarihi ve Gastronomi Zenginliğiyle Turistleri Büyülüyor Haber

Gaziantep, Tarihi ve Gastronomi Zenginliğiyle Turistleri Büyülüyor

Tarihi ve kültürel mekanlarıyla konuklarını hayran bırakann, meşhur lezzetleriyle gastronomi şöleni sunan Gaziantep, kenti ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere unutulmaz bir deneyim sunuyor. UNESCO'nun gastronomi ve kültürel değerlerini tescillediği şehirlerden Gaziantep'i ziyaret eden yerli ve yabacı turistler, kentin tarihi mekanlarına ve yemeklerine hayran kalıyor. Tarihi yapılarıyla öne çıkan ve turizmde cazibe merkezlerinden olan Gaziantep'te sonbahar yoğunluğu yaşanıyor. Tarihi mekanları, doğal güzellikleri, gastronomideki ünü ve kültür turizmindeki potansiyeli dolayısıyla turistlerin tatil rotasındaki ilk şehir olan Gaziantep, gezilerini unutulmaz hale dönüştürmek isteyenleri ağırlamaya devam ediyor. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerin ardından turizm alanında müthiş bir atağa geçen Gaziantep, her hafta sonu ve tatillerde düzenlenen GAP turları ile ziyaretçi akınına uğruyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin önemli şehirlerinden olan Gaziantep, özellikle son yıllarda turizmde büyük bir ivme yakaladı. Son dönemlerde GAP turuna çıkan turistlerin ilk durağı ve uğrak noktası olan Gaziantep'e gelen turistler, Zeugma Mozaik Müzesi başta olmak üzere tarihi Bakırcılar Çarşısı, Almacı Pazarı, Zincirli Bedesten, Gaziantep Kalesi gibi birçok tarihi ve kültürel değerin yanı sıra kentte bulunan müzeleri de ziyaret ediyor. Yemek kültürü konusunda oldukça zengin olan Gaziantep'e gelen turistler, baklava, katmer ve Antep fıstığı gibi kentin lezzetlerini de yerinde yeme imkanı buluyor. Esnaftan alışveriş yapan ve özellikle de Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten ile Almacı Pazarı'nda yöresel ve doğal ürünlerin yanı sıra hediyelik eşyalara büyük ilgi gösteriyor. Geçmişe yolculuk yapma imkanı bulan turistler, Gaziantep'in mutlaka gezilmesi ve görülmesi bir şehir olduğunu söylediler. İstanbul'dan ailesi ile birlikte Gaziantep'i gezmeye geldiklerini belirten Ergin Kalkancı, "İstanbul'dan geliyorum. Gaziantep'e eşim ve çocuğumla geldik. Gaziantep'i çok övdüler. Gerçekten de özellikle yemeklerinden ve tatlılarından çok memnun kaldık. Gaziantep'i hala geziyoruz, keşfetmeye devam ediyoruz. Çok memnun kaldık. Bir sonraki sefere tekrardan gelmeyi düşünüyoruz. 500 yıllık mağara çok güzeldi. Bakırcılar Çarşısı'nı gezdik. Bakırcılar Çarşısı çok dikkatimizi çekti ve güzeldi. Orada biraz alışveriş yaptık. Gerek fıstık, gerek lokum, gerek kahvelerini keşfetmek için geldik. Baklavaları tabi ki de vazgeçilmezdi. Çok keyif aldık. Kebapları da gerçekten çok güzel. İstanbul'da yediğimiz kebaplarla arasında gerçekten fark var" dedi. Bursa'dan ailesi ile gezmeye gelen Haluk Şahin ise çok görmek istedikleri Gaziantep'i hafta sonu tatili dolayısıyla gezme imkanı bulduklarını belirterek, "Bursa'dan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni ziyarete geldik. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sevdiğimiz illeri ziyaret edeceğiz. İlk seyahate Gaziantep'te başladık. Hakikaten damak tadı ve lezzetiyle, tatlısıyla, yemeğiyle, çorbalarıyla, mükemmel tatları hep bir arada bulacağız. Ümit ediyoruz güzel lezzetlerle, doğasıyla, insanıyla mükemmel bir ziyaret olacak, mükemmel bir gezi olacak. Gaziantep mutlaka gezilmesi ve görülmesi gereken bir şehir ve özellikle de tarihi Bakıcılar Çarşısı'nı mutlaka gezin. Tarih hayranı olan arkadaşlar mutlaka Gaziantep'i görmeli" şeklinde konuştu. Gaziantep'in sonbaharda da turist akınına uğradığını belirten esnaf Fatih Özsefil, "Artık sıcak havalar geride kaldı. Yavaş yavaş sonbahara doğru gidiyoruz. Sonbaharda yerli turistlerimiz çok fazla gelmeye başladı. Turlar gelmeye başladı. İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'dan yoğun bir tur var. Gaziantep'e gelen misafirlerimiz alışveriş yapıyorlar. Kurutmalık, salça, nar ekşisi ve Antep fıstığı alıyorlar. Hem Gaziantep'i gezip hem de alışveriş yapıyorlar. Gaziantep'i görüp, tanıyıp gidiyorlar. Biz de esnaf olarak bu durumdan memnunuz" diye konuştu.

ADANA’NIN DENİZ LEZZETLERİ VİTRİNE ÇIKTI Haber

ADANA’NIN DENİZ LEZZETLERİ VİTRİNE ÇIKTI

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Yaratıcı Şehirler Ağı’na gastronomi alanında aday gösterilen Adana’da bu yıl 9’uncusu gerçekleştirilen lezzet festivaline katılan gastronomi otoriteleri Akdeniz’in maviliklerinde avlanan balıklar ve su ürünleriyle donatılan “Adana’nın mavi sofrasını” deneyimledi. 22 ülkede 90 bini aşkın turizm profesyonelini bir araya getiren Skal International’a bağlı Çukurova Kulübü’nün Başkanı Erol Altun’un işlettiği restoranda 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nin özel konuğu olan gastronomi yazarları, gurmeler, kıdemli gazeteciler, seyahat yazarları ve sosyal medya fenomenleri, Yumurtalık, Karataş sahilleri ile Tuzla, Akyatan ve Ağyatan lagünlerinde avlanan birbirinden lezzetli balık, karides, mavi yengeç ve kalamarı modern sunumlarla tatma şansı yakaladı. Ege Balık Adana Restoran’da 300’ü aşkın davetlinin katıldığı organizasyonda Akdeniz’den gelen lezzetlere özenle hazırlanmış mezeler, salatalar, tatlılar ve meyveler eşlik etti. Festival konukları, Adana’nın mavi sofrasını sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarla tüm dünyaya tanıttı. “Adana, en zengin deniz ekosistemlerinden birine ev sahipliği yapıyor” 25 yıla yakın süredir Akdeniz’den gelen lezzetleri kent halkı ve turistlerle buluşturan Erol Altun, festival konuklarına Adana’nın mavi sofrasını anlattı. Erol Altun, “Adana denince akla genellikle kebap gelir. Oysa bu şehrin bir de tuz kokan, dalga sesleriyle yoğrulmuş deniz mutfağı vardır. Yaklaşık 200 kilometrelik sahil şeridiyle Adana, Akdeniz’in en zengin deniz ekosistemlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Yumurtalık, Karataş, Tuzla, Akyatan ve Ağyatan lagünleri, tatlı ve tuzlu suyun buluştuğu, doğanın balıklar için yarattığı özel yaşam alanlarıdır. Bu sularda yetişen her tür, Adana’nın toprağından, güneşinden ve suyundan bir parça taşır. Lagos, levrek, çipura, barbun, kefal, karagöz, dil balığı, kalamar, karides ve mavi yengeç, bölge mutfağımızın yıldızları arasında yer alıyor. Özellikle Yumurtalık karidesi ve Akyatan mavi yengeci, hem yerel sofralarda hem de uluslararası mutfaklarda haklı bir üne sahiptir.” dedi. “Denizle yoğrulmuş bir gastronomi mirasına sahibiz” Adana sahillerinde avlanan balıkların lezzet sırrının coğrafyanın eşsiz dengesinde gizli olduğunu vurgulayan Erol Altın, şunları söyledi: “Toroslar’dan süzülen kar ve yağmur suları, Ceyhan ve Seyhan nehirleriyle birleşip Akdeniz’e ulaşır. Bu tatlı sular, denizin tuzlu dalgalarıyla karışarak balıkların besin değerini zenginleştirir; etlerine dolgunluk, aromalarına derinlik kazandırır. Karataş ve Yumurtalık balıkçıları, Adana sofralarına taptaze deniz bereketi taşır. Mavi sofralarda yalnızca balık değil, binlerce yıllık kültürün izleri paylaşılır. Çünkü arkeolojik bulgular gösteriyor ki, bu topraklarda 4 bin yıl önce bile Roma imparatorları balık festivallerine katılmış, bugün Adana Müzesi’nde sergilenen mozaiklerde lagos ve barbun avlayan figürler betimlenmiştir. Adana, kebabıyla anılsa da, denizle yoğrulmuş bir gastronomi mirasına sahiptir. Her bir dalgası Akdeniz’in tuzunu, her bir lokması Çukurova’nın bereketini taşır. Adana’da deniz var. Adana’da balık var. Adana’da lezzet var. Herkesi Adana’nın mavi sofrasına bekliyoruz.”

Sıfır Atık İçin Gastronomide Yaratıcı ve Sürdürülebilir Adımlar Haber

Sıfır Atık İçin Gastronomide Yaratıcı ve Sürdürülebilir Adımlar

Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Gülsün Duran, tam anlamıyla sıfır atık uygulamalarının kısa vadede tüm işletmeler için zor olabileceğini ancak minimum atık hedefiyle başlamanın işletmeler büyük katkılar sağlayabileceğini kaydetti. Sıfır atık yaklaşımının temelinde kaynakların verimli kullanımı, geri dönüşüm ve yeniden kullanımın yer aldığını aktaran Duran, şöyle devam etti: "Yiyeceklerin tamamının değerlendirilmesi (örneğin sebze kabuklarının ya da et/tavuk kemiklerinin stok yapımında kullanılması), geri dönüştürülebilir ambalajların tercih edilmesi, organik atıkların kompost sistemleri aracılığıyla gübreye dönüştürülmesi, yerel ve mevsimsel ürünlerin kullanımı ile taşıma ve saklama kaynaklı israfın önlenmesi bu yaklaşıma örnek teşkil etmektedir." Duran, gastronomi öğrencileri ve restoranların sıfır atık bilinciyle önemli adımlar attığını vurguladı. Sıfır atık için gerçekleştirilen eylemlere değinen Duran, "Porsiyon kontrolü ve menü tasarımı, artan yiyeceklerin bağışlanması, kompost üretimi, sürdürülebilir tarım uygulamalarına destek verilmesi, gıda artıklarını değerlendirmeye yönelik derslerin müfredata eklenmesi ve sanal stok izleme sistemleriyle aşırı malzeme alımının önlenmesi gibi çeşitli stratejiler hayata geçirilmektedir." değerlendirmesini yaptı. Sebze ve meyveler en çok israf edilen grup Malzeme seçimi ve stok yönetiminin atık oluşumu üzerindeki etkisine de dikkati çeken Duran, "Doğru miktarda ve mevsiminde alışveriş yapmak, malzemelerin bozulmadan kullanılmasını sağlar. Stok yönetimi yazılımları, raf ömrü yaklaşan ürünleri ön plana çıkarır. İsrafı önlemek amacıyla paketli ürünlerden uzak durmak ve malzemelerin farklı şekillerde kullanılması önemlidir." ifadelerini kullandı. Duran, artan malzemelerle yaratıcı tarifler geliştirilerek sebze kabukları ve saplarıyla sebze suyu, bayat ekmekten "kruton" olarak bilinen kızarmış ekmek parçaları veya ekmek pudingi, meyve kabuklarıyla marmelat, sirke veya çay, arta kalan pilavla mücver veya dolma içi, balık kafasıyla balık çorbası yapılabileceğini kaydetti. Mutfaklarda en çok israf edilen ürün grubunun sebze ve meyveler olduğuna işaret eden Duran, "Hızlı bozulmaları, estetik kusurlar nedeniyle çöpe atılmaları veya doğru şekilde saklanmamaları nedeniyle israf ediliyorlar. Diğer yüksek israf grupları ise ekmek ve tahıllar, süt ve süt ürünleri, pişmiş yemeklerin tüketilmeyen porsiyonlarıdır." bilgisini verdi. Tüketici de sürecin parçası Tüketicilerin de bu sürece katkı sağlayabileceğinin altını çizen Duran, "Gereksinim kadar alışveriş yapmak, artık yemekleri yaratıcı bir biçimde kullanmak, son tüketim tarihlerini doğru okumak, kompost yapmak, restoranlarda porsiyonları küçültme veya paketleme talep etmek, gıda bağış etkinliklerine katılmak etkili yöntemlerdir." değerlendirmesini yaptı. Duran, "Kısa vadede bazı çözümler maliyetli gibi görünse de uzun vadede hammadde tüketimini azaltır, envanter kaybını engeller, enerji ve su kullanımında tasarruf sağlar, marka itibarını yükseltir. Çevreye duyarlı firmalara yönelik müşteri sadakati de artar." değerlendirmelerinde bulundu.

Mustafa Ergun: Haber

Mustafa Ergun: "Aslında bizi misafirlerimiz anlatsın"

Aslında bizi misafirlerimiz anlatsın... Günbatımı saatleri. Duvarda Girit laciverti, lavanta mavisi, somon pembesi, şarabi mor gölgeler oynaşmakta. Akşamın sisi denizin üzerine inmiş. Saksılarda yıldız çiçekleri. Beyaz, pembe, eflatun ortancalar... Miracle Resort Otel / Lara'nın Genel Müdürü Mustafa Ergun ile nitelikli söyleşinin içinde buluyoruz kendimizi. - Alakart restoranlarınız dikkat çekiyor. Neden özellikle Meksika ve İtalyan restoranları? Menüyü nasıl oluşturdunuz ? - Meksika ve İtalyan mutfakları dünya çapında çok güçlü karaktere sahip iki mutfak. Misafirlerimize sunduğumuz yemek deneyiminin bir serüvene dönüşmesi için, tat profili çok zengin bu iki mutfağı da tesisimizde özellikle bulundurmak istedik. İtalyan mutfağı sıcak, samimi ve evrensel lezzetlere sahip. Bu nedenle Miracolo Restoran'ımızda makarna ve pizzanın ötesine geçip, çok daha özgün reçetelere yöneldik. Meksika mutfağı ise baharatları, dokusu ve sunumuyla farklılık arayan misafirler için oldukça cezbedici bir konumda yer alıyor. Adını Frida Kahlo’dan alan restoranımızda acı tatların, tatlı anılara dönüşebileceğine inandık. Kısaca, “Yaşasın yaşam!” mottosu ile misafirlerimize unutulmaz tatlar sunmanın gayreti içindeyiz. - Biraz daha açıklasanız... - Aslında menülerimizi oluştururken şeflerimizle birlikte özgün reçeteleri esas aldık. Yerel ürünlerle global tatları nasıl daha da uyumlu bir hale getirebileceğimiz konusu üzerinde çok detaylı biçimde çalıştık. Bu arada hemen belirteyim; Meksika ve İtalya alakartlarımızın yanı sıra Türk ve Balık alacarte restoranlarımız ile de misafirlerimize hizmet vermekteyiz. - Her şey dahil otel sisteminiz oldukça başarılı. Pandemi döneminden kalma bazı uygulamaları da halen sürdürüyor olmanız dikkat çekici. Neden bu yaklaşımı devam ettiriyorsunuz ? - Aslına bakarsanız biz zaten pandemiden önce vizyon ve misyonumuzla hijyen, servis kalitesini hep ön planda tutuyorduk. Pandemiyle beraber almamız gereken resmi önlemlerle de bu kalitemizi koruyarak artırdık, diyebiliriz. Örneğin yemeklerin şeflerimiz tarafından bizzat misafirlere servis edilmesi, hem hijyen standartlarını yükseltti, hem de misafir memnuniyetini artırdı. Bu sistemi devam ettirmek bize, hiç kuşkusuz, daha fazla personele mâl olsa da, bugün bunu sürdürmemizin nedeni misafirlerimize çok daha güvenli, daha kaliteli ve daha kişisel bir yemek deneyimini sunma arzumuzdur. Akşam büfeye gelen ilk ve son misafirin bu görsel şöleni aynı standartta ve kalitede görmesini hedefledik çünkü. Tüm bunların çok önemsediğimiz 'sürdürülebilir turizm'e katkıları da tartışmasızdır. Pandemi sürecisinde insanlar tokalaşmaktan bile imtina ederken, bugün aynı servis maşası ile herkesin yemek almasını beklemek, yaşadıklarımızdan ders almamak anlamına gelmez miydi ? - Son yıllarda gastronomi alanında ülkemizde ciddi bir gelişme ve bilinçlenme var. Alakart restoranlarınızın oluşumunda bu gastronomi yükselişi etkili oldu mu? Gastronomi sizin için ne ifade ediyor ? - Elbette etkili oldu. Türkiye’de gastronomi nihayet artık bir kültür aracı, bir tanıtım dili haline geldi. Biz de bu yükselişi yakından takip ediyoruz. Sadece sunum değil, üretimden tedarike, reçeteden personele kadar her aşamada bu bilinci oturtmaya çalışıyoruz. Gastronomi bizim için sadece yemek değil; yerel ile evrenseli buluşturmak, duygulara hitap etmek, belleklerde yer etmek demek. Bu yüzden her yemekte bir hikaye yaratmaya ve her tabakta bir iz bırakmaya çalışıyoruz. - Alakartlarla birlikte ' her şey dahil ' restoranlarınız da oldukça kaliteli. Bunun arkasında yatan neden gastronominin turizmdeki yükselişi, diyebilir miyiz ? - Misafir artık tatilinde yalnızca konaklamaya değil, iyi yemek yemeye de para ödüyor. O yüzden her şey dahil sistemde de lezzetten ve kaliteden, hiçbir şekilde ödün vermemek gerekiyor. Biz de tüm restoranlarımızda aynı standardı, özeni korumaya çalışıyoruz. Her misafir, ister alakartta, ister ana restoranda olsun, aynı özeni, güveni hissetmeli. Bildiğiniz gibi, otelimizde dünyanın dört bir yanından gelen misafirleri ağırlıyoruz. Bu çerçevede ana restoranımızda da dünya mutfaklarından çeşitli lezzetler sunuyoruz. El yapımı makarnalarımızdan, sokak lezzetlerine, vegan ve uzak doğu büfemizden, deniz ürünlerine, kebaplara kadar… Burada bizim için Anadolu Mutfağı'nın da değeri çok büyük. Kültürümüzün eşsiz tariflerini misafirlerimize tanıtmanın mutluluğunu yaşıyoruz. - Mesela ? - Sokak lezzetleri köşemizde kokoreç, kelle söğüş servisi yapıyoruz. Özellikle de, el lezzetine önem veriyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelenlerin damak zevklerine hitap etmek, bizim için bir amaç. - Son derece şık, güzel, etkileyici, ortalama zevkin fevkinde kelimenin tam anlamıyla üst düzey bir sunum tekniğiniz var ki, kolay kolay unutulacak gibi değil. - Özenli, zevkli, her ayrıntının dikkatle incelendiği bir sunum bizim için çok mühim. İstiyoruz ki, misafirlerimiz dünya lezzetlerini tadarken, günlük sorunlarından arınsınlar...sıkıntılarından, dertlerininden uzaklaşsınlar. Hayata ve zamana hoş bir seda bıraksınlar. - Günlük taze yemekler yapılıyor. Sebzeler ve diğer ürünlerin tedarikini nasıl sağlıyorsunuz? Antalya’nın yöresel ürünleri mi kullanılıyor ? -Evet, mutfağımızda günlük taze üretim esastır. Antalya gibi bereketli bir bölgede bulunmamız da bu konuyla ilgili en büyük avantajımız. Reçetelerimizde kullandığımız sebzelerin ve meyvelerin çoğunu bölgedeki yerel üreticilerden alıyoruz. Özellikle biliyorsunuz ki, Antalya ' coğrafi işaretli ' pek çok tescillenmiş ürüne sahip bir kent. Bizler de bu ürünleri kullanarak aslında misafirlerimizin, örneğin İtalya’da yediği bir domates sosunu onlara yerinde sunuyoruz. Ulusal değerlerimizle uluslararası lezzet standartlarını yakalıyoruz. Tedarikçilerimizle de yıllardır süren güvene dayalı ilişkilerimiz var. Bu da hem ürün kalitesini, hem de mutfakta sürekliliği sağlıyor. Misafirimizin tabağına gelen ürünün hikayesi, şu anda tarladan mutfağa kadar izlenebilir durumda. Bunu ISO 22000 gıda yönetim sistemi ile başarıyoruz. - Peki bu başarının gerçek sırrını sorsak ? - Doğru misafir profili bizim için çok önemli. Yıllar içinde fiyat, kalite, güvene dayalı bir ilişki oluşturduk. Bunda uzmanlaşmış kadro ve kurumsal yapının etkisi de elbette yadsınamaz. Akşam alacası çöküyor...sular kararmakta. Hayat kendi makamında akarken, Lara Miracle Resort Hotel'de an'lar güzel anılara dönüşmeye devam ediyor. Zaten Gerard de Nerval " Düş, ikinci bir yaşamdır, " demez mi ?

Gastronomi Dünyası 4. Sezonla Yeniden Buluşturuldu Haber

Gastronomi Dünyası 4. Sezonla Yeniden Buluşturuldu

Tüm Gastronomi Yöneticileri Derneği’nin 4. lansman toplantısında, Ufuk Sönmez'in liderliğinde yeni sezonun heyecanının ve vizyonunun paylaşılması sağlandı. Etkinlikte, sektörün geleceğine yönelik önemli projeler ve iş birlikleri tanıtıldı. Toplantıda, 20 yılı aşkın süredir sektöre katkı sağlayan dernek çalışmalarının ve Ufuk Sönmez’in dört yıldır sürdürülen Yönetim Kurulu Başkanlığı döneminin önemi vurgulandı. Gastronominin yalnızca bir lezzet sanatı değil, aynı zamanda toplumların tarihini, kültürünü ve duygularını yansıtan güçlü bir kimlik unsuru olduğu ifade edildi. Vizyoner Projeler ve İş Birlikleri Etkinlikte, “Turizm Meslek Yasası” projesi ile sektör çalışanlarının emeğine sahip çıkılacağı, “Gönüllü Koçluk” projesiyle ise genç yeteneklerin gastronomi ve turizme yönlendirilerek destekleneceği duyuruldu. Sektörden kaçışın artmasıyla birlikte, sivil toplum kuruluşlarının sektöre öncülük etmesinin önemi vurgulandı. Gastronomi Turizminin Yükselişi Ufuk Sönmez önderliğinde, yerel mutfakların yaşatılması, sürdürülebilir tarımın desteklenmesi ve Türkiye’nin gastronomi turizminde parlayan yıldız haline getirilmesine yönelik çalışmaların devam ettirileceği belirtildi. Şefler, üreticiler, akademisyenler ve yatırımcıların buluşturulduğu bu platformla, kültür, lezzet ve birliktelik geleceğe taşınıyor. Katılımcılara teşekkür edilerek, yeni sezonda düzenlenecek etkinlik, eğitim programları, festivaller ve iş birlikleriyle sektörün daha da güçlendirileceği bildirildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.