Ülkemiz, 2000’li yıllarda turistlerin tatil kum güneş turizminden daha farklı taleplerinin olması sonucu turistik ürün çeşitlendirme stratejisini uygulamaya başladı. Bu ürün gruplarından biri de sualtı arkeolojisi ve sualtı dalış turizmi. Türkiye’nin doğal kaynaklar bakımından zenginliği ve bu zenginliklerin turizm amaçlı kullanımından elde edilebilecek kazanımlar dikkate alındığında, su altı dalış turizminin de ülkemiz açısından önemli bir yere sahip olduğunu ve potansiyelinin daha da aratacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yerli ve yabancı turistin ilgisi ve yoğunluğu artmaya da devam ediyor.
Ülkemizde su altı dalış turizminin gerçekleştirilebileceği birçok destinasyon olmakla birlikte konuyla ilgili makro planlarımız var mı, bilmiyorum. Sınırlı da olsa yürütülen bilimsel çalışmalar var ama özellikle yerel idareler bu konunun sürdürülebilirliği ve turizme kazanımı konusunda makro planlar ve uygulamalar yapıyor mu onu da çok bilmiyorum. Ama ülkemiz turizmi açısından ortada potansiyeli yüksek, ciddi bir alternatif turizm çeşidi olduğu muhakkak.
Sualtı dünyasının arkeolojik kültür varlıklarını görmek, faunasını, florasını fotoğraflamak, filme alma konusunda meraklı çok sayıda potansiyel yerli ve yabancı turist var. Sualtı turizmine meraklı bu kitle gruplar halinde tüm dünyayı gezip, fotoğraflama yapıyor. Bu konuda dünyada önemli destinasyonlar var. Sualtı için gelen her turistin konaklama, yeme içme faaliyetinde bulunduğunu da hesaba katarsanız önemli bir alternatif turizm çeşidi olduğunu görürüz. Mesela Karayip Adaları’nda büyük ölçüde eko-turizmden oluşan turizm endüstrisi 2018 yılında 32 milyar dolar hacme ulaşmış. Bakar mısınız, bizim devasa otel yatırımlarımız, dünya çapında verdiğimiz şahane turizm hizmetimizden elde ettiğimiz gelir kadar, Karayipler alternatif turizm geliri sağlamış. Üstelik su altı turistinin ortalama harcaması da 1.000 USD. Biz tatil turizminde turiste 1000 USD harcatmak için ne hizmetler sunuyoruz.
Avustralya’da bulunan, Dünya Mirasları Listesi’ndeki ‘Great Barrier Reef Marine Parkını’ 2020 yılında 1,79 milyon turist ziyaret etmiş ve sadece bu turistlerden 1 Milyar Avustralya Doları (988 Milyon ABD Doları) gelir elde edilmiş. (https://www.gbrmpa.gov.au). Bahsettiğim gelirler doğrudan sualtı dalış turizminden elde edilmese de sualtı dalış aktivitelerinin bu gelirde en büyük rolü oynadığı biliniyor.
Mesela Mısır, özellikle son 20 yılda sualtı zenginlikleriyle önemli bir destinasyon haline geldi. Ünlü Kızıldeniz bölgesi, dalış turizmi için önemli bir turistik ürün grubu oldu. Mısır yaptığı otel yatırımları sayesinde dünyanın en iyi sualtı dalış merkezlerinden biri haline geliverdi. 2019 verilerine göre Mısır’da turizm; 14,5 milyar dolar gelir getiren, nüfusun %9.7’sine iş sağlayan, 29,5 milyar dolar getirisi olan bir sektör oldu. (www.wttc.org). Mısır’da turizm gelirinin önemli bir bölümünü Kızıldeniz bölgesinden ve sualtı turizminden sağladığını biliyoruz. Çünkü bölge mercanlar ve deniz altı yaşamı bakımından dünyanın en ünlü yerlerinden biri olarak tanınıyor. Yani Mısır, neredeyse turizmden bizim kadar para kazanıyor. Bu durumda Mısır’la kıyaslanmayacak kadar çok turizm çeşidine, daha iyi otellere, daha çok yatak kapasitesine, muhteşem coğrafyaya, zengin gastronomiye, tarihe, daha iyi insan kaynaklarına ve iklime sahip olduğumuz düşünülürse, bizim turizm gelirlerimizi kesinlikle hak ettiği yerde değil.
Tarih boyunca Anadolu’yu çevreleyen denizlerde ulaşım sağlayan gemilerin bir kısmı, yol gösterici cihazlarının bulunmaması, sis, bilinmeyen kayalıklar, hava şartlarından kaynaklanan fırtınalar sebebiyle kıyılarımıza yakın bölgelerde battığını biliyoruz. Günümüzde; Türkiye kıyılarında hala keşfedilmeyi bekleyen birçok batık, gemi, uçak vb. kalıntılar olduğu da biliniyor. Bu batıklar, sualtı dalış turizmini cazip hale getiriyor. Konuya ilgi duyanlar için bizde de dünyada eşine ender rastlanan dalış noktaları ve bölgeleri bulunuyor. Üstelik birçok bölgemizde ılıman iklim olması nedeniyle dalış bölgeleri dört mevsim 12 ay dalış yapma imkânına da sahip. Bu anlamda; Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında dalış sporları için oldukça önemli dalış noktaları var
Geçtiğimiz günlerde Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Su Altı Sporları Federasyonu iş birliğinde, sualtı bio çeşitliliği ile kırmızı mercanları tanıtmak ve belgelemek amacıyla gerçekleştirilen sualtı görüntüleme etkinliğinde çekilen 50 fotoğrafın yer aldığı Ayvalık’ta bir sergi açtı. Dünyada sadece bir eşi İtalya'nın Portofino kentinde bulunan ve keşfedilmeyi bekleyen kırmızı mercanların fotoğraflarının yer aldığı sergide konuşan Büyükşehir Başkanı Yücel Yılmaz, "Bu işin sürdürülebilirliğini sağlamamız lazım. Balıkesir'in 290 kilometre sahili var, bunun yaklaşık 175 kilometresi Marmara tarafında, 115 kilometresi de Ege'de. 52 adamız var ve 6'sında insan yaşıyor. Bu coğrafya, Türkiye'nin en güzel yeri. Tüm işlerin planlı ve danışılarak yapılması gereken bir coğrafya. Marmara'yı etkisi altına alan müsilaj bu bölgenin dikkatli bir şekilde korunması gerektiğini hepimize gösterdi. Kısa bir süre içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın, belediyelerimizin ve bölgedeki işletmelerin aldığı tedbirlerle bugün artık müsilajı konuşmuyoruz, önümüzdeki yıllarda da tedbiri elden bırakmayarak konuşmayacağız" dedi.
Balıkesir Büyükşehir Başkanının söyledikleri çok değerli gerçekten. Ama ülke genelinde su altı turizminin ülkemizde artmasına yönelik çevresel önlemler başta olmak üzere, gerekli tüm yatırımları gözden geçirmek ve eksikleri plana almak, destinasyon konusunda özellikle ilgili kurumlarla ve tur firmalarıyla etkili paketler oluşturmak ve üzerine bu konuda ayrıca tanıtım çalışmaları yapmak gerekiyor. Yani artık alternatif turizmde de sürdürülebilirliği konuşmaya başlamalıyız.
Yasemin Arslan / Tourism Journal
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yasemin Arslan
Türkiye'nin Sualtı Turizmi'ne dalış
Ülkemiz, 2000’li yıllarda turistlerin tatil kum güneş turizminden daha farklı taleplerinin olması sonucu turistik ürün çeşitlendirme stratejisini uygulamaya başladı. Bu ürün gruplarından biri de sualtı arkeolojisi ve sualtı dalış turizmi. Türkiye’nin doğal kaynaklar bakımından zenginliği ve bu zenginliklerin turizm amaçlı kullanımından elde edilebilecek kazanımlar dikkate alındığında, su altı dalış turizminin de ülkemiz açısından önemli bir yere sahip olduğunu ve potansiyelinin daha da aratacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yerli ve yabancı turistin ilgisi ve yoğunluğu artmaya da devam ediyor.
Ülkemizde su altı dalış turizminin gerçekleştirilebileceği birçok destinasyon olmakla birlikte konuyla ilgili makro planlarımız var mı, bilmiyorum. Sınırlı da olsa yürütülen bilimsel çalışmalar var ama özellikle yerel idareler bu konunun sürdürülebilirliği ve turizme kazanımı konusunda makro planlar ve uygulamalar yapıyor mu onu da çok bilmiyorum. Ama ülkemiz turizmi açısından ortada potansiyeli yüksek, ciddi bir alternatif turizm çeşidi olduğu muhakkak.
Sualtı dünyasının arkeolojik kültür varlıklarını görmek, faunasını, florasını fotoğraflamak, filme alma konusunda meraklı çok sayıda potansiyel yerli ve yabancı turist var. Sualtı turizmine meraklı bu kitle gruplar halinde tüm dünyayı gezip, fotoğraflama yapıyor. Bu konuda dünyada önemli destinasyonlar var. Sualtı için gelen her turistin konaklama, yeme içme faaliyetinde bulunduğunu da hesaba katarsanız önemli bir alternatif turizm çeşidi olduğunu görürüz. Mesela Karayip Adaları’nda büyük ölçüde eko-turizmden oluşan turizm endüstrisi 2018 yılında 32 milyar dolar hacme ulaşmış. Bakar mısınız, bizim devasa otel yatırımlarımız, dünya çapında verdiğimiz şahane turizm hizmetimizden elde ettiğimiz gelir kadar, Karayipler alternatif turizm geliri sağlamış. Üstelik su altı turistinin ortalama harcaması da 1.000 USD. Biz tatil turizminde turiste 1000 USD harcatmak için ne hizmetler sunuyoruz.
Avustralya’da bulunan, Dünya Mirasları Listesi’ndeki ‘Great Barrier Reef Marine Parkını’ 2020 yılında 1,79 milyon turist ziyaret etmiş ve sadece bu turistlerden 1 Milyar Avustralya Doları (988 Milyon ABD Doları) gelir elde edilmiş. (https://www.gbrmpa.gov.au). Bahsettiğim gelirler doğrudan sualtı dalış turizminden elde edilmese de sualtı dalış aktivitelerinin bu gelirde en büyük rolü oynadığı biliniyor.
Mesela Mısır, özellikle son 20 yılda sualtı zenginlikleriyle önemli bir destinasyon haline geldi. Ünlü Kızıldeniz bölgesi, dalış turizmi için önemli bir turistik ürün grubu oldu. Mısır yaptığı otel yatırımları sayesinde dünyanın en iyi sualtı dalış merkezlerinden biri haline geliverdi. 2019 verilerine göre Mısır’da turizm; 14,5 milyar dolar gelir getiren, nüfusun %9.7’sine iş sağlayan, 29,5 milyar dolar getirisi olan bir sektör oldu. (www.wttc.org). Mısır’da turizm gelirinin önemli bir bölümünü Kızıldeniz bölgesinden ve sualtı turizminden sağladığını biliyoruz. Çünkü bölge mercanlar ve deniz altı yaşamı bakımından dünyanın en ünlü yerlerinden biri olarak tanınıyor. Yani Mısır, neredeyse turizmden bizim kadar para kazanıyor. Bu durumda Mısır’la kıyaslanmayacak kadar çok turizm çeşidine, daha iyi otellere, daha çok yatak kapasitesine, muhteşem coğrafyaya, zengin gastronomiye, tarihe, daha iyi insan kaynaklarına ve iklime sahip olduğumuz düşünülürse, bizim turizm gelirlerimizi kesinlikle hak ettiği yerde değil.
Tarih boyunca Anadolu’yu çevreleyen denizlerde ulaşım sağlayan gemilerin bir kısmı, yol gösterici cihazlarının bulunmaması, sis, bilinmeyen kayalıklar, hava şartlarından kaynaklanan fırtınalar sebebiyle kıyılarımıza yakın bölgelerde battığını biliyoruz. Günümüzde; Türkiye kıyılarında hala keşfedilmeyi bekleyen birçok batık, gemi, uçak vb. kalıntılar olduğu da biliniyor. Bu batıklar, sualtı dalış turizmini cazip hale getiriyor. Konuya ilgi duyanlar için bizde de dünyada eşine ender rastlanan dalış noktaları ve bölgeleri bulunuyor. Üstelik birçok bölgemizde ılıman iklim olması nedeniyle dalış bölgeleri dört mevsim 12 ay dalış yapma imkânına da sahip. Bu anlamda; Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında dalış sporları için oldukça önemli dalış noktaları var
Geçtiğimiz günlerde Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Su Altı Sporları Federasyonu iş birliğinde, sualtı bio çeşitliliği ile kırmızı mercanları tanıtmak ve belgelemek amacıyla gerçekleştirilen sualtı görüntüleme etkinliğinde çekilen 50 fotoğrafın yer aldığı Ayvalık’ta bir sergi açtı. Dünyada sadece bir eşi İtalya'nın Portofino kentinde bulunan ve keşfedilmeyi bekleyen kırmızı mercanların fotoğraflarının yer aldığı sergide konuşan Büyükşehir Başkanı Yücel Yılmaz, "Bu işin sürdürülebilirliğini sağlamamız lazım. Balıkesir'in 290 kilometre sahili var, bunun yaklaşık 175 kilometresi Marmara tarafında, 115 kilometresi de Ege'de. 52 adamız var ve 6'sında insan yaşıyor. Bu coğrafya, Türkiye'nin en güzel yeri. Tüm işlerin planlı ve danışılarak yapılması gereken bir coğrafya. Marmara'yı etkisi altına alan müsilaj bu bölgenin dikkatli bir şekilde korunması gerektiğini hepimize gösterdi. Kısa bir süre içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın, belediyelerimizin ve bölgedeki işletmelerin aldığı tedbirlerle bugün artık müsilajı konuşmuyoruz, önümüzdeki yıllarda da tedbiri elden bırakmayarak konuşmayacağız" dedi.
Balıkesir Büyükşehir Başkanının söyledikleri çok değerli gerçekten. Ama ülke genelinde su altı turizminin ülkemizde artmasına yönelik çevresel önlemler başta olmak üzere, gerekli tüm yatırımları gözden geçirmek ve eksikleri plana almak, destinasyon konusunda özellikle ilgili kurumlarla ve tur firmalarıyla etkili paketler oluşturmak ve üzerine bu konuda ayrıca tanıtım çalışmaları yapmak gerekiyor. Yani artık alternatif turizmde de sürdürülebilirliği konuşmaya başlamalıyız.
Yasemin Arslan / Tourism Journal