Hava Durumu

#Unesco

TOURISMJOURNAL - Unesco haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Unesco haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Antep İşi Nakışı, UNESCO Yolunda Son Aşamaya Geldi Haber

Antep İşi Nakışı, UNESCO Yolunda Son Aşamaya Geldi

Gaziantep'te geçmişten günümüze kadar genç kızların çeyizlerinde kullandığı "Antep İşi Nakışı" UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne girmesi için geri sayım başladı. Yapımı büyük emek ve dikkat isteyen, kadınlar tarafından bin bir emek ve zahmetle hazırlanan "Antep İşi Nakışı" için dünya çapında yürütülen çalışmalar aralıksız sürdürülüyor. 20'inci Somut Olmayan Kültürel Miras Hükumetler arası Komite Toplantısı'nda değerlendirilmek üzere Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nde (UNESCO) aday gösterilen "Antep İşi Nakışı"nın dünya çapında yer alması için son viraja girildi. Gaziantep'te çeyizlerin olmazsa olmazı "Antep İşi Nakışı"nın korunarak gelecek kuşaklara aktarılması, dünyaya tanıtılması ve yenilikçi dokunuşlarla modern tasarımlarda yer alması için yapılan çalışmalar meyvesini verdi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın iş birliğinde "Antep İşi Nakışı"nın UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne girmesi için yürütülen çalışmalarda son hazırlıkların yapılması kentte heyecana neden oldu. Yapılan çalışmaların son durumu ve yeni yol haritası için geçtiğimiz haftalarda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in katılımıyla düzenlenen toplantı sonrası heyecanlı bekleyiş başladı. "Antep İşi Nakışı"nın UNESCO yolunda son adıma girilmesi kentte en çok kızları için çeyiz hazırlayan kadınları heyecanlandırdı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (GASMEK) bünyesinde Güvenevler Halil Karaduman Sanat Merkezi'nde açılan "Antep İşi Nakışı" kursuna katılan kadınlar, çok heyecanlı olduklarını dile getirdiler. Merkezde düzenlenen eğitimlere katılan kursiyer kadınlar, geçmişte çeyizler için ipek, krep ve keten kumaşa ipek ipliklerle işlenen "Antep İşi Nakışı"nın dünya çapında tanıtılmasının ve gelecek nesillere aktarılmasının mutluluğunu yaşıyor. Beyaz kumaş üzerine iplik sayılarak ve çekilerek el emeği ile yapılan Antep İşi Nakışı, çekilmiş ipliklerin beyaz, sarı, krem rengi ipliklerle sarılması ve örülmesi ile ajurları tamamlanırken, kadınların bin bir emek ve zahmetle ilmek ilmek işledikleri nakışlar göz kamaştırıyor. Eski Türk işlemeleri karakterini taşıyan Antep İşi Nakışı'nın işleme tekniklerini bozmadan sim, renkli iplikler ve yardımcı nakış iğneleri kullanarak üretim yapan kadınlar, en küçük kumaşa işledikleri nakış için iki ay zaman ayırıyor. Antep İşi Nakışı'nın Gaziantep için önemli bir değer olduğunu söyleyen usta öğretici Derya Yiğit, bin bir emek ve zahmetle hazırlanan kumaşların kadınların hünerli ellerinde şekillendiğini belirtti. Gaziantep'te genç kızların geçmişte çeyizlerinde kullandığı Antep İşi Nakışı'nın kursiyerler tarafından hazırlanarak kumaşlarda, damatlık ve gelinliklerde yaşatıldığını belirten Yiğit, "Antep İşi Nakışı projesi için çalışıyoruz. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Şehitkamil Halk Eğitim Merkezinin ortak yürüttüğü protokol kapsamında Antep İşi Nakışı kursu düzenliyoruz. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla bize malzeme temini sağlıyor. Kursiyerlerimize kumaş ve iplik temin ederek istedikleri teknikleri öğreterek kursumuzu sürdürüyoruz" dedi. Antep İşi Nakışı'nın hazırlanması ile ilgili de bilgi veren Yiğit, "Antep İşi Nakışı kumaşın telinin belirli sayılara tabi tutuluyor. Antep İşi Nakışı, desene göre kumaşın telinin çekilerek ipeklerle dokunarak işlenmesi tekniğidir. Meşakkatli bir iştir. Uzun zaman alan bir iştir. O yüzden de değerlidir. O yüzden Gaziantep'te Antep İşi Nakışı sanatına çok önem verilir. Antep İşi Nakışı her genç kızın mutlaka çeyizinde olur. Aynı zamanda pahalıdır. Çünkü küçük bir sehpa parçasına işlenmesi bile en az iki ay zaman alıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin hanımefendinin UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne almaya çalışıyor. Bu konuda yapılan toplantılarına da davet edildim ve projede yer alıyorum. Biz o çalışmalara da emek vereceğiz. Gereken bilgileri paylaştıkça ona göre çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu. Kursiyerlerden Berrin Tunca da Antep İşi Nakışı eğitimi aldığını ve kültürlerini yaşatmanın kendilerini çok mutlu ettiğini dile getirerek, "Bu kursta Antep İşi Nakışı sanatının ince tekniklerini öğreniyorum. Kültürümüze katkıda bulunmak amacıyla kursa katılıyorum. Antep İşi Nakışı sanatının tekniklerini öğrenmek için geldik. Boş zamanlarınızı değerlendiriyoruz. Aile bütçemize de katkıda bulunmak istiyoruz" şeklinde konuştu.

Unesco Listesine Giren Sardes Ve Bin Tepeler Türkiye’yi Gururlandırdı Haber

Unesco Listesine Giren Sardes Ve Bin Tepeler Türkiye’yi Gururlandırdı

Manisa'nın Salihli ilçesinde yer alan Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edildi. Manisa'nın Salihli ilçesinde bulunan Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde 2013 yılından bu yana bulunuyordu. Arkeolojik alan, 47. Dünya Miras Komitesi Toplantısı'nda oy birliğiyle kalıcı listeye alındı. Böylece Türkiye'nin listedeki miras alanı sayısı 22'ye yükseldi. UNESCO kararına ilişkin değerlendirmede bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: "Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, UNESCO ailesine katılarak 22. kültürel hazinemiz oldu. Lidya uygarlığının başkenti, dünyanın ilk madeni parasının doğduğu yer olan bu eşsiz coğrafya artık tüm insanlığın ortak mirası olarak kayıt altına alındı. 20 metre kalınlığında ve antik dönemde yüksekliği 15-20 metre olduğu düşünülen surlarıyla, 7 bin 500 hektarlık dev nekropol alanıyla Lidya uygarlığının eşsiz temsilcisi olarak artık dünya sahnesinde. Bu başarıda emeği geçen Sardes Kazı Başkanlığı başta olmak üzere tüm bilim insanlarımıza ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Tespit ve Planlama Daire Başkanlığı çalışma arkadaşlarımıza gönülden teşekkür ederim. Türkiye'nin kültürel hazineleri, Türkiye Yüzyılı'nda birer birer gün yüzüne çıkmaya devam edecek. Gece müzeciliği kapsamında ziyaretçilerini ağırlayan Sardes Antik Kenti'nin büyülü atmosferini keşfetmeye herkesi davet ediyorum." Türkiye, bu yeni kayıtla birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki yerini daha da güçlendirirken, Anadolu'nun zengin tarihi katmanlarını evrensel miras çatısı altına taşımayı sürdürüyor. Sardes Antik Kenti Sardes, MÖ 8-6. yüzyılları arasında Lidya Krallığı’nın başkenti olup, bölgedeki ilk Demir Çağı devleti olarak önemli bir güç merkezi haline gelmiştir. Lidyalılar, madeni parayı icat etmeleri, büyük zenginlikleri ve özgün sosyo kültürel yapılarıyla bilinmektedir. Sardes, akropolis, surla çevrili şehir merkezi ve sur dışındaki yerleşimler ile tümülüs tarzı mezar alanları olmak üzere üç ana bölümden oluşmuştur. Kentin üst kesiminde devasa surlar ve teraslama sistemi, alt kesiminde ise kerpiç evler, kayaya oyulmuş mezarlar ve altın rafinerisi bulunmaktadır. Kent, yaklaşık 3000 yıl boyunca kesintisiz olarak yerleşime açık kalmıştır. Bin Tepe Lidya Tümülüsleri ise; Sardes’in kuzeyinde yer alan Bin Tepe nekropolünde yaklaşık 119 adet tümülüs 75 kilometrelik alana yayılmıştır. Tümülüslerin yapımına MÖ 7. yüzyılda başlanmış olup, Alyattes Tümülüsü gibi örnekler dünyanın en büyük anıtsal mezarları arasında yer almaktadır. Lidya sonrası dönemde Persler de bu mezarları kullanmaya devam etmiş, tümülüs geleneği MÖ 4. yüzyıla kadar sürmüştür.

Adıyaman’daki Jeolojik Yapılar UNESCO’ya Aday Haber

Adıyaman’daki Jeolojik Yapılar UNESCO’ya Aday

Türkiye'de tek ve nadir olan Adıyaman'da ki jeolojik yapıların korunması ve turizme kazandırılması için Adıyaman Üniversitesi UNESCO'ya başvuracak. Adıyaman Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen Jeolojik Miras Çalıştayına katılan 20 bilim insanı Adıyaman'da 16 lokasyonda incelemede bulundu. Adıyaman'ın jeolojik yapısını inceleyen bilim insanları, 5 lokasyondaki jeolojik yapının nadir veya tek görülen yapı olduğuna belirledi. Bilim adamlarının verdiği bilgiler doğrultusunda Adıyaman Üniversitesi bu noktaların koruma altına alınması ve turizme kazandırılması için kolları sıvadı. Adıyaman'ın Tut ilçesi Meryemuşağı'nda ki ülkemizin en eski kaya kütleleri, Eski Kahta bölgesinde Loftusia cinsi fosiller, Besni'de Petrollü Kastel kumtaşları, Kahta ilçesinde Rudist fosilleri ve Korudağ jeosit alanının UNESCO tarafından geçici koruma altına alınması için başvuracak. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Adıyaman Ünivesitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Madencilik ve Maden Çıkarma Bölüm Başkanı Doç. Dr. Senem Tekin, "Beşe yakın lokasyonumuz bulunmakta. Bununla ilgili başvuruyu da yine Adıyaman Üniversitesi Rektörlüğü tarafından hem Unesco'ya yapacağız hem de ilgili kurum ve kuruluşlara yaparak bir komisyon kurmayı planlıyoruz. Bu komisyon doğrultusunda da farklı zamanlarda bu konunun daha da öne çıkarılmasını istiyoruz. Nemrut'a benzer koruma altına alınabilecek, görünebilecek, jeolojik özellikleri olan bölgelerin de Unesco tarafından onaylanarak koruma altına alınmasını ve turizm potansiyeli açısından da bu bölgelere turist çekmeyi planlama doğrultusunda da gerekli çalışmaları yapacağımızı belirmek istiyorum. Yaklaşık 16'ya yakın lokasyon belirledik. Bunla ilgili teknik geziler yaptık, fakat geldiğimiz noktada 5 veya 6 lokasyonla ilgili doğrudan Unesco tarafından korunabileceğini düşünüyoruz. Buralarla ilgili başvuru yapacağız. Önemli bölgelerinden biri de Tut'da yine Paleozoit dediğimiz bir istif yani en eski jeolojik zamana ait görünen birimlerin ani bir ters devrilme yaşanarak net bir şekliyle o dönemde nasıl bulunduğunu görünen bir alanımız var. Bölgede görülen tek bir lokasyon olmasından dolayı yok olma tehlikesiyle karşılıklı. Buralarında yine koruma altına alınmasını düşünüyoruz" diye konuştu.

Divriği Havalimanı Açılış İçin Gün Sayıyor Haber

Divriği Havalimanı Açılış İçin Gün Sayıyor

Restorasyon sürecinde sona gelinen tarihi Divriği havalimanı yeni tasarımıyla açılışının yapılacağı zamana gün sayıyor. Sivas'ın tarihi ilçesi Divriği'de yıllardır atıl durumda bekleyen havalimanı, yeniden hayat buluyor. 1936 yılında Türk havacılığının öncülerinden Nuri Demirağ tarafından inşaatına başlanan ve 1942 yılında tamamlanan Divriği Havalimanı, Türkiye'nin ilk yerli uçağı olan NU-D-36 kuyruk numaralı uçakla tarihe geçen ilk inişine ev sahipliği yapmıştı. Kapsamlı bir restorasyon sürecine giren Divriği havalimanı şimdilerde yeniden faaliyete geçeceği güne hazırlanıyor. Haziran ayı itibariyle pist ve teknik altyapısı büyük oranda tamamlandı. Genel havacılık uçuşları, uçuş okulu eğitimleri ve 55-60 koltuk kapasiteli ticari yolcu uçaklarına da hizmet verebilecek şekilde tasarlanan havalimanı ilçeyi ziyaret edecek ziyaretçilerle birlikte bölge ekonomisine de önemli derecede katkı sunacak. "Bölgesel kalkınma için yeni bir kapı açıyoruz" Havalimanını bölge ekonomisin de büyük oranda katkı sunacağını ifade eden firma temsilcisi Satılmış Murat Kaya, "Havalimanımız, bölgesel turizmin ve havacılığın gelişimi için önemli bir merkez olacak. Pist boyama işlemleri ve son düzenlemeler de kısa süre içinde tamamlanacak. Hedefimiz, Divriği'yi sivil havacılık haritasında tekrar görünür kılmak. Tarihi mirasımızı yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak, havacılık ve turizm alanında ilçemize ve ülkemize değer katmak bizim vizyonumuzdur. Divriği Havalimanı ile sadece bir ulaşım noktası değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma için yeni bir kapı açıyoruz. Anadolu'nun UNESCO mirası Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası gibi eşsiz kültürel zenginliklerine ev sahipliği yapan ilçe, havalimanının yeniden faaliyete geçmesiyle birlikte ulusal ve uluslararası turizm açısından daha erişilebilir hale gelecek. Bu gelişme, bölge ekonomisine ve tanıtımına önemli katkılar sunacak" şeklinde konuştu.

Divriği Ulucami ve Şifahanesi Ziyaretçilerini Ağırlıyor Haber

Divriği Ulucami ve Şifahanesi Ziyaretçilerini Ağırlıyor

Evliya Çelebi’nin Seyahatname isimli kitabında "Onu anlatmaya diller kısır, kalemler kırık kalır" dediği Divriği Ulucami ve Şifahanesi ziyaretçilerini ağırlıyor. Sivas’ın Divriği ilçesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan 800 yıllık Divriği Ulucami ve Darüşşifası, 9 yıl süren restorasyon sürecinin ardından geçtiğimiz yıl ziyaretçilerine kapılarını açtı. 1228 yılında Mengücek Beyliği döneminde inşa edilen ve mimarı Ahlatlı Hürrem Şah olan yapı, taş işçiliği ve mimari detaylarıyla dikkat çekiyor. 1243 yılında tamamlanan ve cami ile darüşşifa bölümlerinden oluşan yapı, Türkiye’de UNESCO tarafından tescil edilen ilk kültürel miras olma özelliğini taşıyor. "Ecdadımızla gurur duyduk" Evliya Çelebi’nin Seyahatname isimli kitabında "Onu anlatmaya diller kısır, kalemler kırık kalır" dediği eser, üzerinde ki 10 bine yakın birbirinden farklı, asimetrik ve her biri ilahi mesajlar taşıyan motifleriyle de öne çıkıyor. Aradan geçen 8 asıra rağmen halen görenleri hayretler içerisinde bırakan cami, mimarının ilk ve son eseri. Mimarisi ve inşa hikayesiyle dünyada eşi benzeri bulunmayan eser, şu günlerde ziyaretçi akınına uğruyor. Türkiye’nin dört bir yanından camiyi görmek için Divriği’ye gelenler hayranlıkla camiyi gezdiklerini belirterek, böylesi bir eseri dünya kültür mirasına kazandıran ecdadın torunları olmaktan gurur duyduklarını dile getirdiler. Şifahane kısmı ziyaretçileri büyülüyor Cami ve Darüşşifanın yapıldığı dönem Avrupa’da akıl hastaları yakılarak öldürülürken, Divriği Ulucami ve Darüşşifası'nda akıl hastaları su sesi ve yapının içerisindeki halen akıl sır erdirilemeyen ses akustiği ile tedavi ediliyordu. Aslına uygun olarak inşa edilen bölümde halen havuzdan yayılan su sesi ve okunan ilahiler 8 asırlık duvarlarda yankılanıyor.

Türkiye, Wanderlust’ın 2025 Travel Green List’inde Yer Aldı Haber

Türkiye, Wanderlust’ın 2025 Travel Green List’inde Yer Aldı

Milyonlarca okuyucuya ulaşan seyahat dergisi Wanderlust’ın 2025 seçkisinde, Türkiye’nin sürdürülebilir turizm adımları örnek gösterildi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı da dikkat çeken destinasyonlardan biri olarak öne çıktı. İngiltere merkezli, dünyanın en köklü bağımsız seyahat dergilerinden Wanderlust, 2025 yılına dair hazırladığı “Travel Green List” seçkisinde Türkiye’ye de yer verdi. Her yıl hazırlanan bu özel liste; çevre dostu, sorumlu ve sürdürülebilir turizm politikalarıyla öne çıkan ülkeleri, bölgeleri, şehirleri ve kuruluşları kapsıyor Türkiye’nin 2025 yılı listesinde yer alması, sürdürülebilir turizmdeki liderlik iddiasının uluslararası alanda bir kez daha teyit edilmesini sağladı. Dünyanın en çevreci rehberi Türkiye'yi seçti Birleşik Krallık’ın en köklü bağımsız seyahat dergisi olarak bilinen Wanderlust, yalnızca gezi tutkunlarının değil, global turizm profesyonellerinin de yakından takip ettiği saygın bir yayın haline geldi. Wanderlust, çevreci destinasyonlar konusunda uluslararası düzeyde referans kabul ediliyor. Avrupa’dan Amerika’ya, Okyanusya’dan Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada etkili bir okuyucu kitlesine sahip derginin 2024 medya kitine göre Wanderlust’ın toplam basılı ve dijital tirajı 153 bin 504’e ulaşıyor. Dünya mirası Nemrut, sürdürülebilirlik vizyonunun simgesi oluyor Türkiye’ye ayrılan özel sayfada, sürdürülebilir turizmdeki liderliğine dikkat çekilirken UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı da dikkat çeken destinasyonlardan biri olarak öne çıktı. Görkemli heykelleriyle Nemrut, yalnızca kültürel bir değer değil; aynı zamanda Türkiye’nin çevreye duyarlı yönetim anlayışının da görsel simgesi olarak tam sayfa yer buldu. Bu vurguyla birlikte, Türkiye’nin 21 Dünya Mirası alanında yürüttüğü sürdürülebilir koruma çalışmaları da uluslararası ölçekte takdir gördü. 2025 seçkisinde neler var? Wanderlust’ın “Travel Green List” sayısı yalnızca ülkeleri sıralamakla kalmadı; aynı zamanda çevre dostu oteller, sıfır atık girişimleri, doğaya saygılı rehber turları ve eko turizme dair örnek uygulamaları da tanıttı. Derginin 2025 sayısında yer alan dosyada Türkiye, özellikle çevre koruma politikaları, destinasyon yönetimi uygulamaları ve yerel kalkınmayı önceleyen turizm modelleriyle dikkat çekti. Yayın, Türkiye’nin son yıllarda Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) ile yürüttüğü programlara, sürdürülebilirlik belgesi alan konaklama tesislerine ve çevresel bilinç çalışmalarına da atıfta bulunarak ülkemizin bu alandaki yükselişini ayrıntılarıyla okurlarına aktardı. Türkiye çevreye duyarlı seyahatin yeni adresi Seyahat dünyasının prestijli yayınlarından Wanderlust’ta yer almak, Türkiye’nin yalnızca doğal ve kültürel zenginliklerini değil; çevreye duyarlı ve sorumlu turizm politikalarını da küresel ölçekte görünür kıldı. Çevreci seyahat tutkunlarının yakından takip ettiği Travel Green List, milyonlarca turistin rota tercihinde belirleyici oluyor.

Gaziantep’in Tarihi Kastelleri Turistlerin İlgi Odağı Haber

Gaziantep’in Tarihi Kastelleri Turistlerin İlgi Odağı

Dünyada benzeri bulunmayan ve Gaziantep'in su mimarisinin eşsiz örnekleri olan yer altı su tesisleri kasteller ile içme suyu şebekesi olan livaslar, turistlerden yoğun ilgi görüyor. 2018 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) geçici listesine alınan ve yapılan restorasyon çalışmalarının ardından turizme kazandırılan Gaziantep'in tarihi altyapısı olarak bilinen, yer altı su tesisleri ve içme suyu şebekesi kasteller ile livaslar, günümüzde de halen canlılığını koruyor. Türk mimarisinde sadece Gaziantep'te bulunan ve 1282 yılında inşa edilen kasteller, içinde tuvaleti, yıkanma yeri, dinlenme ve abdest alma yerleri, çamaşır, yün yıkama mekanları ve bazılarında namaz kılma alanlarını da barındırıyor. Gaziantep'te 20 kastelden 6'sı varlığını koruyor Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sadece Gaziantep'te rastlanan yer altı su tesisleri kastel ve livaslar, geçmişin su dağıtım sistemi olarak bilinirken, bu yapıların turizme kazandırılması noktasında yapılan çalışmalar da sonuç vermeye başladı. Kastellerin evlerin modern manada şehir içme suyuna kavuştuğu ve çeşmelerin yapıldığı tarihe kadar önemini koruduğu biliniyor. Kentte 13 ve 16'ıncı yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen, geçmiş dönemde yaklaşık 20 kastelden 6'sı varlığını koruyor. Geçmiş dönemin şartlarında su sistemi aracılığıyla evlerin altından geçen "Livas" adı verilen su yolları ile her eve su ulaşımını sağladığı da biliniyor. Yerli ve yabancı turistlerden tarihi kastel ve livaslara yoğun ilgi Şahinbey Belediyesi'nin yaptığı restorasyon çalışmaları sonucunda turizme kazandırılan, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden de izler taşıyan kasteller, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Her geçen gün artan ziyaretçi akını ile yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan kasteller, turistleri kendine hayran bırakıyor. Kasteller ve livaslar, günümüzde de canlılığını koruyor Gaziantep'i her gezmeye geldiğinde kastelleri mutlaka ziyaret ettiğini belirten kültür elçisi Nişan Aziz Koç, kastel ve livasların Gaziantep'in geçmiş tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Gaziantep'te geçmişte sosyal hayatın merkezi olan kentin yeraltı su tesisleri kasteller ile içme suyu şebekesi livasların günümüzde de canlılığını koruduğunu belirten Koç, kentteki kastel ve livasların Türkiye'nin başka yerinde olmadığına dikkat çekti. "Kastellerin bakımları, restorasyonları ve şu anki durumu gerçekten muazzam" Gaziantep'in kastelleri ile ön plana çıkan bir şehir olduğunu belirten Koç, "Kastel her ne kadar köklü bir yapı biçimi olsa da Gaziantep ile özdeşleşmiştir. Bu da Gaziantep'in kültürel tarihi değerlerini yükseltmektedir. Gaziantep'te aktif olarak 6 tane kastel bulunmaktadır. Kastellerin bakımları, restorasyonları ve şu anki durumu gerçekten muazzam, biz de misafirlerimizi bu kastellere getirip gezdiriyoruz, tanıtıyoruz" dedi. Yer altı su şebekelerinin Gaziantep'te olmasının büyük bir değer olduğunu belirten Koç, "Gaziantep'te kastel olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım ve çokta hoşuma gitti. Her fırsatta da kastelleri ziyaret ederim, misafirlerimi de gezdirmeye getiririm. Gerçekten böyle güzel değerlere sahip çıktıkları için Şahinbey Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Tahmazoğlu'na şükran borçluyuz ve çok müteşekkiriz" diye konuştu. Tekirdağ'dan Gaziantep'i gezmeye geldiğini, Kozluca Kastelini gezdiğini ve kasteli çok beğendiğini dile getiren Berrin Akkoyunlu ise herkesin kastelleri görmesi ve tarihi yerinde yaşaması gerektiğini ifade etti.

İş Bankası’ndan Laodikeia ve Tripolis Kazılarına 5 Yıllık Destek Video Galeri

İş Bankası’ndan Laodikeia ve Tripolis Kazılarına 5 Yıllık Destek

 Türkiye İş Bankası, Denizli'deki UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Laodikeia ve önemli ticari yolların geçiş güzergâhındaki stratejik konumuyla tarihte önemli bir yerleşim yeri olan Tripolis antik kentlerindeki bilimsel kazı ve araştırma çalışmalarına destek veriyor. Birçok medeniyete tarih boyunca ev sahipliği yapan Anadolu, arkeolojik açıdan insanlığın binlerce yıllık geçmişine de ışık tutuyor. Türkiye İş Bankası, ülkemizin arkeolojik varlığının gün yüzüne çıkarılması, korunmaya alınarak dünya mirasına kazandırılması amacıyla bilim insanlarının yürüttükleri uzun soluklu kazı projelerini destekliyor. Son olarak Denizli'deki iki önemli antik kentte kazı çalışmalarına katkı sunmaya başlayan Banka, Laodikeia Antik Kenti'nde Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığında, Tripolis Antik Kenti'nde Prof. Dr. Bahadır Duman başkanlığında yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalara 5 yıl boyunca destek sağlayacak. "Ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz" İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, konuya ilişkin açıklamasında, kadim uygarlıkların izini sürerek ülkemizin ve dünyanın zengin kültürel mirasına katkı sağlayan arkeolojik çalışmaların önemine işaret ederek, bu uzun soluklu çalışmaların yoğun emek ve çabalarla sürdürüldüğünü vurguladı. İş Sanat aracılığıyla uzun süredir destek verdikleri arkeolojiyi kurumsal sosyal sorumluluk alanlarından biri olarak gördüklerinin altını çizen Sözen, şöyle devam etti: "Şu ana kadar Gaziantep'te Zeugma Antik Kenti, Antalya'da Patara Antik Kenti, İzmir'de Teos Antik Kenti, Aydın'da Nysa Antik Kenti, Muğla'da Stratonikeia Antik Kenti ve Kırşehir-Kaman'daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduk. Kazıların yapıldığı antik kentlerdeki gelişmeleri yakından izlerken, ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz. Tripolis ve Laodikeia Antik Kentlerinde de Lidyalılar, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslılar'ın binlerce yıllık izlerini görmek mümkün. Köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan ve tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu kentlerde eminim ki önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacaktır." "Çürüksu Vadisi'nin parlayan yıldızı Laodikeia" Laodikeia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek de 2003 yılında başlatılan kazı çalışmalarıyla antik kentin yavaş yavaş ayağa kaldırıldığını, özellikle 2013 yılında yürütülen çalışmalarla burayı UNESCO'nun Dünya Geçici Kültür Mirası listesine aldırdıklarını belirtti. 2016'da Laodikeia Kilisesi'nde yaptıkları titiz restorasyon ve konservasyon çalışmaları sayesinde Avrupa Birliği Europa Nostra ödülünü aldıklarını ifade eden Prof. Dr. Şimşek, şöyle konuştu: "Laodikeia, 8 kilometrekarelik alana yayılan, Denizli'nin binlerce yıl önceki aktif ticari hayatını yansıtan ve birçok belgeyi sunan bir kent olması itibarıyla önemli. Tekstil ticaretine, tarımsal faaliyetlere, hayvansal ürünlere, mermer ticaretine ev sahipliği yapan; bir tıp fakültesi, iki tiyatrosu bulunan ve Olimpiya'daki olimpiyat oyunlarından sonra Anadolu'daki en etkin heptatlon ve dekatlon yarışmalarıyla bilinen bir antik kenti ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Çürüksu (Lykos) Vadisi'nin parlayan yıldızı Laodikeia, binlerce yıl öncesinden bizleri kucaklıyor. Biz, bu kültür mirasının gelecek kuşaklara aktarılması için canla başla çalışıyoruz." Laodikeia'nın Anadolu'nun en çok gezilen 10 ören yeri içinde yer aldığını söyleyen Şimşek, "Bugüne kadar başta Kültür ve Turizm Bakanlığı ve kazıların yürütücüsü olarak Pamukkale Üniversitesi olmak üzere pek çok kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşunun desteğini aldık. Bu yıl itibarıyla 5 yıllık bir program dahilinde Türkiye İş Bankası'nın kazılarımıza sponsor olmasından büyük mutluluk duyduk. Bu desteğin prestij açısından da kıymetli olduğunu düşünüyoruz" dedi. "Tripolis'te MÖ 5500'lerden 1920'lere kadar tarihin farklı sahnelerine ait yerleşim izleri görüyoruz" Tripolis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Bahadır Duman ise 2012 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Pamukkale Üniversitesi adına yılın 12 ayı devam eden kazı çalışmaları yürüttüklerini, Tripolis'in aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın başlattığı Geleceğe Miras projesinin bir parçası olduğunu söyledi. Kentin farklı noktalarında kazı çalışmalarının devam ettiğini belirten Duman, "Tripolis'in en önemli özelliği bir yamaç kenti olması. Bu nedenle kentin kuzeyinden güneye doğru akan erozyon toprağı katman katman bu kentin üstünü kapatmış. Dolayısıyla kazı çalışmaları sonrasında yaklaşık 3 ve 9 metre arasındaki dolgunun ardından kentte yapılar sağlam bir şekilde, neredeyse çatı seviyesinde ortaya çıkabiliyor. M.Ö. 5500'lerde ilk yerleşim izlerini tespit ettiğimiz Tripolis'te 1920'lere kadar çeşitli katmanlara ait, tarihin farklı sahnelerine ait yerleşim izlerini görüyoruz. Mevcut kalıntılar dahilinde özellikle MS. 2. ve 3. yüzyılda kentte 20-25 bin civarında bir nüfusun yaşadığını öngörüyoruz" diye konuştu. Zeytinin de Tripolis için önemli bir ürün olarak öne çıktığını ifade eden Duman, konuyla ilgili yürütülen akademik çalışmalar neticesinde Roma döneminde Tripolis'in çok gelişmiş düzeyde bir zeytin yetiştiriciliğine sahip olduğunu, bu üründen önemli gelir elde ettiğinin görüldüğünü aktardı. Geleceğe Miras projesine dahil edilmesi ve ören yeri statüsü almasının ardından Tripolis'in ziyaretçilerinin de giderek artacağını vurgulayan Prof. Dr. Duman, "2025 itibarıyla Türkiye İş Bankası da Tripolis'in önemli destekçilerinden biri oldu. Banka, 5 yıl boyunca Tripolis kazılarına destek verecek" ifadelerini kullandı. Laodikeia Antik Kenti Anadolu'nun en önemli arkeolojik kazı alanları arasında yer alan ve antik dönemlerde ticaret, kültür ve inanç açısından önemli bir merkez olan Laodikeia'nın özellikle Roma imparatorluğu döneminde büyük bir refah ve zenginlik içinde yaşadığı biliniyor. MÖ 3. yüzyılda Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından eşi Laodike adına kurulan kent, Lykos (Çürüksu) Nehri'nin suladığı verimli bir ovada bulunuyor. Ören yerinde 2003 yılından bu yana yapılan kazı ve araştırmalar, ilk yerleşimin MÖ 5500 yılından başlamak üzere MS 7. yüzyıl depremine kadar kesintisiz devam ettiğini gösteriyor. Zamanında yün ve tekstil üretimiyle ünlü olan ve antik kaynaklarda kaliteli yünleriyle anılan Laodikeia, Ana Ticaret Yolu'nun bir kolu üzerinde bulunması nedeniyle de büyük önem taşıyor. Yaklaşık 8 kilometrelik alana yayılan Antik Kent, İncil'de adı geçen yedi kiliseden birine de ev sahipliği yapıyor. Laodikeia, 2013 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alıyor. Kentin önemli yapıları arasında Batı Tiyatrosu, Stadyum, Güney Hamamı-Gymnasium Kompleksi, Suriye Caddesi, Doğu Hamamı, Septimius Severus Anıtsal Çeşmesi, Tapınak A, Merkezi Agora, Merkezi Hamam, Caracalla Çeşmesi, Bouleterion (Meclis Binası), Güney Agorası, Kiliseli Perıstylli Ev, Laodikeia (Katedrali) Kilisesi, Stadyum Caddesi, Efes Caddesi Portikosu, Traian Nymphaeumu, I. Su Dağıtım Terminali (Castellum Aquae), Kuzey (Kutsal) Agora, Propylonlar yer alıyor. Tripolis Antik Kenti Denizli'nin Buldan ilçesi sınırlarında yer alan Tripolis Antik Kenti, antik dönemdeki isimleriyle Lydia, Phrygia ve Karia Bölgeleri'nin kesişim noktasında önemli ticari yolların geçiş güzergahında yer alıyor. Yaklaşık 2 kilometrekarelik bir alana yayılan Antik Kent, Çürüksu Vadisi'nin kuzeybatı ucunda vadiye hakim bir tepenin güney yamacında yer alıyor ve stratejik konumu sayesinde hem Ege'ye hem de İç Anadolu ve Akdeniz'e ulaşımı bulunuyor. İsmi Helenistik Dönem'de çeşitli kaynaklarda geçmeye başlayan kentin sanat, müzik, şiir ve kültürün koruyucu tanrısı Apollon'a ithafen Apollonia olarak kurulduğu, daha sonra Roma generali Marcus Antonius'a ithafen Antoniopolis adını aldığı, son olarak İmparator Augustos Dönemi'nden itibaren Tripolis olarak değiştirildiği biliniyor. Antik kentin yüzeyinde yer alan kalıntılar Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari özellikleri ve yapı örneklerini yansıtırken, birçok kez yıkıcı depremlerden etkilenen kentte yaşamın pek çok kez yeniden inşa edildiği görülüyor. Tripolis Antik Kenti'nde bu zamana kadar Agora, Konut alanı ve Mozaikli Ev, Sütunlu Cadde, Kilise, Ana cadde, Taberna, Granarium (Tahıl Ambarı), Kemerli Yapı, Anıtsal Çeşme, Agora Hamamı, Latrina (Roma Tuvaleti), Taş Kesim Atölyesi, Roma Dükkânları, Kutsal Alan, Tiyatro, Nekropoller (Mezarlık), Büyük Tekke Türbesi, Yukarı Kale, Hamambükü Höyük, Akkayahöyük alanlarında kazı ve yüzey araştırma çalışmaları gerçekleştirilmiş durumda.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.