Hava Durumu

#Türkiye Turizmi

TOURISMJOURNAL - Türkiye Turizmi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye Turizmi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Antalya, Turizm Fuarında Küresel Bağlantılar ve Gastronomi Ön Planda Haber

Antalya, Turizm Fuarında Küresel Bağlantılar ve Gastronomi Ön Planda

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı (ATF), ikinci gününde de turizm profesyonellerini bir araya getiriyor. Antalya ANFAŞ Uluslararası Fuar Merkezi’nde 22–23–24 Ekim 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen ATF, bugün hem Main Stage’de hem de Prezentasyon Sahnesinde sektöre yön verecek oturumlar, paneller ve özel sunumlarla devam ediyor. Sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm, kadın liderliği, misafir deneyimi ve küresel pazarlar gibi konuların öne çıktığı ikinci gün, turizmin geleceğini şekillendiren vizyoner konuşmalara sahne olacak. Konuşmacılar dünyada gastronomi turizminin öne çıktığını belirterek Türkiye'nin mutfağı ile dünya turizminde önemli bir güce sahip olduğunu anlattılar. Bu nedenle Türkiye'nin Türk mutfağının lezzetlerinin tanıtımında daha fazla gayret göstermesi gerektiğini belirttiler. İkinci gün, Küresel Pazarlar, Ortak Gelecek – SKAL Dünya Liderleriyle Turizmde Küresel Bağlantılar başlıklı panelle başlıyor. SKAL International Geçmiş Dönem Başkanı Salih Çene başkanlığındaki oturumda, SKAL International Dünya Başkanı Denise Scrafton, Başkan Yardımcısı Mohan N.S.N, Geçmiş Dönem Başkanı Hülya Aslantaş ve Başkan Yardımcısı Andres Hayes, turizmde uluslararası iş birliklerinin önemini ele alacak. Günün devamında Doç. Dr. Adem Arman moderatörlüğünde gerçekleşecek “Türk Mutfağında Misafir Olmak” panelinde; Ender Altundağ, Baykaner Gönen, İlhan Onay ve Mehmet Ali Börtücene Türk mutfağının sürdürülebilirliği, yerel lezzetlerin uluslararası tanıtımı ve gastronomi turizminin gelişimi üzerine konuşacak. CIS Pazarında Tatil Tercihleri: Soğuk Ülkelere Sıcak Karşılama panelinde Tatiana Dimitrova, Sergey Agafonov ve Alexan Mkrtchyan, bölgesel pazar trendlerini ve yeni iş fırsatlarını değerlendirecek. Sadakatin Şifresi: Misafirperverlik panelinde ise Korhan Alşan, Semih Analı, Funda Eratıcı, Baran Türkel ve Erkan Yıldırım, sadakat programlarının dönüşümünü ve misafir memnuniyetinin yeni ölçütlerini tartışacak. Öğleden sonra Candemir Zoroğlu moderatörlüğünde düzenlenecek “İç Pazarda Misafir Miyiz? Müşteri Mi?” paneli, yerli turistin değişen davranışlarını ve iç pazardaki beklentileri ele alacak. Ardından Tuğçe Yolalan Baş başkanlığındaki “Turizmde Kadın İmzası” paneli, sektörde kadın liderlerin artan etkisini ve başarı hikâyelerini öne çıkaracak. Günün ilerleyen saatlerinde Erol Türk moderatörlüğünde düzenlenecek “Misafirperverlik 5.0: Dijitalleşen Turizmde İnsan Kalmak” panelinde, teknolojinin getirdiği değişim sürecinde insani dokunuşun nasıl korunabileceği konuşulacak. Kapanışta ise Ferdi Tirendez başkanlığındaki “Küresel Politika ve Türkiye Turizmi” panelinde, Ardan Zentürk, Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ve Sabahattin İsmail turizmi etkileyen jeopolitik gelişmeleri değerlendirecek.

Turizmci Hamit Kuk: “2025 Sezonu Türkiye İçin Zayıf Geçiyor” Haber

Turizmci Hamit Kuk: “2025 Sezonu Türkiye İçin Zayıf Geçiyor”

Turizmci Hamit Kuk, 2025 yaz sezonunun rakip ülkelere kıyasla Türkiye için zayıf geçtiğini belirterek, "Şu an Temmuz ayındayız ve bütün otellerin dolu olması gerekirdi ama yüzde 70-80 doluluklarda kaldık" dedi. Turizmci Hamit Kuk, 2025 turizm sezonuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, rakip ülkeler İspanya, Yunanistan ve Mısır'ın turist sayılarında artış yakaladığına dikkat çekerek, Türkiye'nin aynı performansı gösteremediğini ifade etti. Kuk, "İlk 6 aylık istatistiklere baktığımızda 2024 rakamlarını yakalamakta zorlandık. Rakiplerimiz 2025'te daha iyi rakamlara ulaşırken bizim 2024 seviyesinde olmamız bile kötü bir durum" diye konuştu. "Temmuz dolu olmalıydı, boşluklar var" Temmuz ayına gelinmesine rağmen otellerin istenen doluluk oranlarına ulaşamadığını vurgulayan Kuk, "Şu an bölgedeki doluluklar yüzde 70-80 civarında. Oysa Temmuz'da tamamen dolu olmamız gerekiyordu" dedi. Kundu ve Belek bölgelerinin dolmak üzere olduğunu ancak bunun da fiyat indirimleriyle sağlandığını belirten Kuk, "Alanya ve Kemer'de yer yer boşluklar devam ediyor. Fiyat indirimlerine rağmen dolmayan oteller var" ifadelerini kullandı. "Alt gelir düzeyine yöneldik, bir alt lige düşme riski var" Kuk, erken rezervasyon döneminin iyi değerlendirilememesi nedeniyle Türkiye'nin orta gelir düzeyindeki turist profilini Yunanistan ve Mısır gibi ülkelere kaptırdığını söyledi. Şu an gelen turistlerin çoğunun alt gelir düzeyinden olduğunu belirten Kuk, "Ceplerinde harcayacak para kalmıyor, bir alt lige düşmüş gibi gözüküyoruz" dedi. "2026'yı kaybetmemek için şimdiden adım atmalıyız" 2025 yılının indirimlerle tamamlanacağını ifade eden Kuk, sektörün 2026 yılı için erken rezervasyon sürecini şimdiden planlaması gerektiğini söyleyerek, "Eğer bu yıl 2024 rakamlarını yakalayabilirsek bunu başarı saymak lazım. Ama 2026'da aynı sıkıntıları yaşamamak için şimdiden önlem almalıyız" değerlendirmesinde bulundu. "Yerli turistin de alternatif ülkelere yöneldiği bir dönem" Yerli turistin de fiyat avantajı aradığını ve Mısır ile Yunan adalarına yöneldiğini belirten Kuk, otellerin yerli turisti kriz anında hatırlamaktan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Kuk, "Yerli turiste de Almanlar gibi, Ruslar gibi aynı fiyatlarla tatil sunulmalı. Onları da erken rezervasyona yönlendirmek gerekiyor" dedi. "Antalya Havalimanı modern ama dış bağlantılar yetersiz" Kuk, Antalya Havalimanı'nın fiziksel altyapısının gelişmiş olmasına rağmen giriş-çıkış yollarının yetersiz kaldığını vurgulayarak, "Muhteşem bir havalimanımız var ama ulaşımı hâlâ dünya standartlarında değil. Haziran ayında yolcular valizlerini beklerken uçaklarını kaçırdı. Giriş çıkışlarda saatlerce bekleyenler oldu" şeklinde konuştu. Bağlantı yollarının genişletilmesi gerektiğini söyleyen Kuk, bu eksikliklerin yıl sonuna kadar giderilmesi gerektiğini, aksi halde turistlerin ilk seyrinin olumsuz olacağını belirtti.

Türkiye’nin Turizmdeki Çıkmazı; Yüksek Gelirler, Düşük Kârlılık Haber

Türkiye’nin Turizmdeki Çıkmazı; Yüksek Gelirler, Düşük Kârlılık

TURİZM PROFESYONELLERİ, SEKTÖRÜN GELİRLERİNİ, ALTYAPI VE TANITIM EKSİKLİKLERİNİ MASAYA YATIRDI Profesyonel Turizm Yöneticileri Platformu’nun (PTY) düzenlediği “Turizm Ekonomisi” başlıkla çevrimiçi etkinlikte turizm sektörünün güncel sorunları ve çözüm önerileri çeşitli bakış açılarıyla derinlemesine ele alındı. Profesyonel Turizm Yöneticileri Platformu Kurucusu Güngör Gürel, Adnan Menderes Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Nuri Özdoğan ve Turizm Otel Yöneticileri Derneği (TURYOD) Başkanı Savaş Çolakoğlu’nun değerlendirmeleriyle, turizmin sadece finansal boyutuna değil, aynı zamanda yönetim, altyapı, tanıtım, personel sorunları ve eğitim konularına da ışık tutuldu.  Turizmde yüksek gelirlerin nereye gitti, firmaların iflas sebepleri sorgulandı  Toplantının moderatörü olan PTY Kurucusu Güngör Gürel, 2024 yılının 8 ayında Türkiye genelindeki otel cirolarının 9,7 milyar dolara ulaştığını, konaklama vergisi olarak yaklaşık 170 milyon dolar paranın turizm işletmelerinden alındığından söz etti. Güngör Gürel, turizmdeki yüksek gelirlerin nereye gittiği ve firmaların iflas sebeplerine değinirken, özellikle gelirlerin ve maliyetlerin doğru yönetilmemesinden kaynaklanan sorunları vurguladı. Özellikle altyapı yatırımlarının yetersizliği, tanıtım bütçelerinin doğru kullanımı gibi konularda daha akılcı çözümler geliştirilmesi gerektiğini belirten Güngör Gürel, konaklama vergisi olarak alınan paranın destinasyonlarda altyapıya harcanması gerektiğini, tanıtımlarda dijital mecra ve yapay zekâ unsurlarının dikkatle değerlendirilmesinin fayda sağlayacağını söyledi.   “Paranın destinasyonlarda altyapıya harcanması çok önemli” Türkiye Turizm ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) başarılı çalışmalar yürüttüğünü ancak tanıtımlar için harcanan kaynakların doğru şekilde kullanımının büyük önem taşıdığını kaydeden Güngör Gürel, “Paranın destinasyonlarda altyapıya harcanması çok önemli. Örneğin, Kuşadası’nda yaz aylarında kanalizasyon taşıyor, bu şekilde turizm yapamazsınız. Eğer bir destinasyonda kültürel imkanlar sunamıyorsanız, turistlerin de ilgisini çekemezsiniz. Kalış sürelerini artırmaktan bahsediyoruz, peki bunu nasıl yapacağız? İnsanlara vakit geçirebilecekleri aktiviteler sunmamız gerekiyor; destinasyonlarda çekim unsurları yaratmalıyız. Her destinasyonun kendine özgü bir yapısı var. Bu yapıyı dikkate alarak, turist profiline uygun hizmet vermemiz gerekiyor. Ancak asıl mesele şu; gerçekten bu işten para kazanıyor muyuz? Kaynaklarımızı doğru kullanmazsak, sadece ekonomik ve doğal kaynaklarımızı heba etmiş oluruz.” dedi. “Turizm sektöründe nitelikli eleman bulmak gittikçe zorlaşıyor” Turizm sektörünün özellikle pandemiden sonra nitelikli insan kaynakları bulmakta büyük zorluklar yaşadığına vurgu yapan Güngör Gürel, “Birçok şef servis elemanı, daha yüksek kazançlar sunan diğer sektörlere geçti. Turizm sektöründe nitelikli eleman bulmak gittikçe zorlaşıyor. Fransız servisi yapabilecek nitelikli servis elemanları bulmak artık neredeyse imkânsız hale geldi. Bu noktada, turizmin siyasete alet edilmemesi gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Turizm siyaset üstü bir sektör olmalı; ancak bu sektörde bir politika belirlenmeli. Örneğin, konaklama vergisi adı altında toplanan paraların doğrudan şehirlerin gelişimine harcanması gerekiyor. Bu vergiler devletin genel bütçesine gitmek yerine, şehirlerin altyapı ve üstyapısını geliştirmeye yönlendirilmelidir.” diye konuştu.  “Dijital platformlar, yapay zekayı kullanarak çok daha verimli ve etkili sonuçlar elde edebilir” Turizm destinasyonlarının tanıtımı için yapılan çalışmaları da değerlendiren Güngör Gürel, şunları söyledi: “TGA’nın yaptığı tanıtım çalışmaları önemli ve değerli; fakat bu çalışmalarda rakamların daha rasyonel bir şekilde paylaşılması, turizmciler için daha anlamlı olacaktır. Örneğin, TGA’ya ödenen katkı payının ne kadarı Ankara’ya harcanıyor, bunu bilmek önemli. Tanıtımın tek elden yapılması, bölük pörçük yapılar yerine daha etkili bir strateji sağlayabilir. Günümüzde tanıtımın dijitale dönmesi gerektiği açıktır. Dijital platformlar, yapay zekayı kullanarak çok daha verimli ve etkili sonuçlar elde edebilir. Özellikle, fuarlar gibi geleneksel yöntemler önemli olsa da dijital tanıtım daha ucuz, daha efektif ve nokta atışı yapma imkânı sağlar. Verilerin doğru kullanımıyla hangi bölgelerde turizme olan talebin arttığını belirleyebilir ve stratejilerimizi buna göre yönlendirebiliriz.” “Gelirleri artırmak için daha verimli bir maliyet yönetimi ve altyapı geliştirme çalışmalarına odaklanılmalı” Adnan Menderes Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Nuri Özdoğan, pandemi sonrası toparlanma sürecinde artan maliyetler ve enflasyonun otel işletmelerini nasıl zorladığını anlatarak, tarım ürünleri ve personel maliyetlerindeki artışların sektör üzerindeki baskısını dile getirdi. Prof. Dr. Özdoğan, Türkiye'nin turizm gelirlerini artırmak için daha verimli bir maliyet yönetimi ve altyapı geliştirme çalışmalarına odaklanması gerektiğini ifade etti.  Prof. Dr. Özdoğan, “Pandemiden çıktık ama küresel bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Bölgedeki savaşlar da turizmi etkiliyor. Otel işletmecileri zorlanıyor çünkü birçok yatırımcı farklı sektörlerde faaliyet gösteriyor. Sadece turizmle ayakta kalan işletmeler gerçekten zor durumda. Pandemi sonrası toparlanmaya çalışırken bu sefer de enflasyon ve artan maliyetler işletmeleri zorluyor.  Gelirlerde nominal olarak büyüme var, fakat maliyetler daha da hızlı artıyor. Özellikle personel maliyetleri ciddi bir yük oluşturuyor. Türkiye tarım ürünlerinde güçlü bir ülke olmasına rağmen, tarım ürünlerinin maliyeti artıyor ve bu da otel işletmelerini zorluyor. Böylece, büyük cirolara rağmen daha büyük maliyet baskıları oluşuyor. Eğer arkasında başka bir holding yoksa ya da acente ve online rezervasyon kanallarından yeterince faydalanamıyorsa, oteller iflas ya da konkordato ilan etmek zorunda kalabiliyor. Esas işi sadece turizm olanlar bu durumu daha fazla yaşıyor.” dedi.  “Türkiye’nin yurt dışında kendi tur operatörlerini kurması, değer zincirinden daha fazla pay almasını sağlayabilir” Tanıtım ve pazarlama konusunda da Türkiye’nin eksiklerini düzeltmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Özdoğan, gelirleri artırmak için destinasyonların altyapısının iyileştirilmesi, yerel tur operatörlerinin güçlendirilmesi ve daha akılcı bir maliyet yönetiminin yapılmasının şart olduğunu söyledi.  Prof. Dr. Özdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Türkiye, tanıtım ve pazarlama konusunda da bazı eksiklikler yaşıyor. Tur operatörleri, oteller üzerinde büyük bir baskı kuruyor. Oteller, daha düşük fiyatlarla hizmet sunmak zorunda kalıyor, bu da kârlılıklarını düşürüyor. Özellikle Antalya'daki 5 yıldızlı oteller, tur operatörlerinin düşük fiyat taleplerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Bu nedenle Türkiye’nin yurt dışında kendi tur operatörlerini kurması, değer zincirinden daha fazla pay almasını sağlayabilir. Turizm Geliştirme Ajansı, Türkiye'nin tanıtımını yaparken büyük bütçeler harcıyor. Ancak elde edilen gelirler, destinasyonların altyapısının iyileştirilmesine aktarılmıyor. Örneğin, Antalya'ya gelen turistler, havalimanından otellerine ulaşmak için saatlerce yol kat etmek zorunda kalıyor. Bu gibi sorunlar çözülmediği sürece, Türkiye’nin turizmdeki potansiyelini tam anlamıyla değerlendirmesi zor olacaktır. Turizm sektörünün daha verimli ve kârlı hale gelmesi için, değer zinciri analizlerinin yapılması gerekiyor. Bu analizlerle, kimlerin ne kadar kazandığı ve turizmin hangi aşamalarında kâr elde edildiği net bir şekilde ortaya konabilir. Tur operatörleri, otelleri birbirine kırdırarak fiyatları düşürüyor ve bu da sektördeki kârlılığı azaltıyor. Ayrıca, turistlerin harcamalarını doğru bir şekilde ölçmek de zor. TÜİK’in havalimanlarında yaptığı anketlerle elde edilen veriler, gerçeği tam anlamıyla yansıtmıyor olabilir. Kayıt dışı ekonomi, turizm gelirlerinin tam olarak hesaplanmasını zorlaştırıyor. Turizm sektörü sadece döviz girişi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yurt dışına ciddi miktarda döviz çıkışı da gerçekleşiyor. Özellikle Türk turistlerin yurt dışında harcadığı miktarlar oldukça yüksek. Bu durum, turizm gelirlerini dengelemenin yollarını aramamız gerektiğini gösteriyor. Sonuç olarak, Türkiye’nin turizm sektöründe karşılaştığı bu sorunları çözmek için hem devletin hem de özel sektörün birlikte hareket etmesi gerekiyor. Turizm gelirlerini artırmak için destinasyonların altyapısının iyileştirilmesi, yerel tur operatörlerinin güçlendirilmesi ve daha akılcı bir maliyet yönetimi yapılması şart.” “Otellerin gelir artışı yeterli değil, kârlılık ve maliyetlerin daha dikkatli yönetilmesi gerekiyor” TURYOD Başkanı Savaş Çolakoğlu ise otel işletmeciliğinde sadece gelir artışının yeterli olmadığını, kârlılık ve maliyetlerin daha dikkatli yönetilmesi gerektiğini belirtti. Turizm sektörü çalışanlarının eğitim eksiklikleri, nitelikli yönetici ihtiyacı ve sektörün dijitalleşme gereksinimlerine de dikkati çeken Savaş Çolakoğlu, sektörün daha sürdürülebilir ve kârlı hale gelmesi için hem kamu hem de özel sektörün daha stratejik bir şekilde hareket etmesi gerektiği vurguladı.  Tanıtımın doğru yapılması, altyapının güçlendirilmesi, personel ve yönetici eğitimine yatırım yapılması gibi çözümlerin sektörün gelecekteki başarısının anahtar unsurları olduğunu dile getiren Çolakoğlu, şunları söyledi: “Sadece gelirler üzerinden değerlendirme yapmak yanıltıcı. Yıllardır turizm yatırımcılarına, yatırım yapmadan önce fizibilite çalışması yapmaları gerektiğini söylüyoruz. Ancak birçok yatırımcı sadece doluluk oranlarına ve ciroya bakıyor. Fakat karlılığa dikkat etmiyorlar. Maliyetler ve giderlerin nasıl arttığını göz ardı etmek, işletmelerin zarar görmesine yol açıyor. TÜİK verilerine göre turizm gelirlerinde yüzde 9,3 artış var, ancak giderlerdeki artıştan kimse bahsetmiyor. Kişi başı gelir 976 dolardan 942 dolara düşmüş. Gece başı kişi harcaması ise 93 dolardan 98 dolara çıkmış. Oda fiyatları arttı, ama geceleme sayısı azaldı. Ülkeye çok sayıda turist geliyor, ancak bunların harcamalarının ne kadarını burada gerçekleştirdiği belirsiz. Hatta sınır kapılarından giriş yapan, harcama yapmayan, hatta burada çalışmak için gelen yabancılar bile turist olarak sayılıyor. Örneğin, Edirne’ye alışveriş yapmak için gelen Bulgar vatandaşlarını turist olarak sayıyoruz. Belki bir gece konaklıyorlar, belki de arabalarında yatıyorlar. Ancak gerçek anlamda bir konaklama hizmeti almadıkları için turizm gelirlerine doğrudan bir katkıları olmuyor. Türkiye, dünyada ağırladığı turist sayısı bakımından ilk 10'da yer alsa da elde edilen gelir açısından aynı başarıyı yakalayamıyor. Nüfus ve yüzölçümü bakımından daha küçük olan Avrupa ülkeleri, Türkiye'den daha fazla turizm geliri elde ediyor. Bunun nedeni, artan maliyetler ve baskılanan döviz kurları. Örneğin, Rus turistler artık Türkiye'ye gelmekte zorlanıyorlar çünkü onlar için Türkiye pahalı hale geldi. Temmuz ayında doluluk oranları, özellikle resort bölgelerinde yüzde 60-70 civarında kaldı. Artan otel fiyatları, yerli ve yabancı turistler için de bir sorun teşkil ediyor. Enflasyon oranlarının yüksek olması, otel işletmelerinin maliyetlerini artırıyor. Özellikle enerji giderleri, otellerin en büyük masraf kalemlerinden biri. Elektriğe yüzde 38 zam yapılırken, otellerin gelirlerini sadece yüzde 9 artırmaları, kârlılıklarını ciddi şekilde etkiliyor. Otel işletmecilerinin ve yatırımcıların, maliyet hesaplarını çok dikkatli yapmaları gerekiyor. Turizm sektörü açısından gelir artışı var gibi gözükse de gerçek tablo farklı. Geçen yıla göre yüzde 9,5-10 oranında bir artış görülse de maliyetlerdeki artış çok daha yüksek. Enflasyon oranı yüzde 71'e yakınken, gelir artışının yüzde 9 civarında kalması, otellerin kâr marjlarını eritti.” “Dijitalleşme mi, fuarcılık mı? Her ikisi de gerekli diye düşünüyorum” Turizm destinasyonlarının tanıtımına dönük çalışmaları da değerlendiren Çolakoğlu hem geleneksel hem de teknoloji yoğun tanıtım faaliyetlerinin bütünsel kullanılması gerektiğini belirtti. Çolakoğlu, “Dijitalleşme mi, fuarcılık mı? Her ikisi de gerekli diye düşünüyorum. Fuarlara katılmak, hocamızın dediği kadar basit değil. Tabii ki sadece tatile gitmiyoruz. Dört gün süren bir fuara katıldığımızda, en az iki gününde iş anlaşmaları yapıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, tatil amaçlı değil, iş amaçlı gidiyoruz. Fuarlar aslında bir gösteri alanı. Orada tabii ki iş anlaşmaları yapıyoruz, sezonluk satışlar gerçekleştiriyoruz, ama aynı zamanda kendimizi ve işletmemizi göstermek zorundayız. Rakiplerimize karşı kendimizi sergileyebilmek önemli. Sadece online üzerinden iş yaparsak, sosyalleşmeyi ihmal etmiş oluruz ve bu da başarımızı düşürür. Ne kadar çok insanla tanışırsak ne kadar çok insanın hayatına dokunursak o kadar başarılı oluruz. Tabii ki dijitalleşme de vazgeçilmez bir kanal, ama fuarlarla da doğru insanları bir araya getirebilirsek, dönüşleri daha fazla alıyoruz. Fuarlar bazen yanıltıcı olabilir; kalabalıklar gözünüzü boyayabilir. O nedenle birebir görüşmeler çok daha değerli. Özel sektörde düzenlenen workshoplara da katılmak önemli. Bölge ziyaretleri yaparak pazarı daha iyi anlıyoruz. Yıllar önce Türkiye Otelciler Federasyonu genel sekreterliğini yaparken, başkanımız Osman Ayık'la düğün turizmi üzerine çalışmaya başladık. Hindistan'da yaptığımız bir çalışmayla Hint düğünlerini Antalya'da organize etmeye başladık. Pazarınızı iyi belirleyip, doğru yere yönlenirseniz sonuçları hızlı alırsınız. Ülkemizin en büyük sorunlarından biri turizmi yıl boyunca sürdürememek. Eğer turizmi 12 aya yayabilirsek, personel sorunu da büyük ölçüde azalır. Çünkü turizm çalışanları, sürekli iş bulamadıkları için başka sektörlere yöneliyorlar.” dedi.  “Önce yatırımcıyı, sonra genel müdürleri eğitmeliyiz” Eğitim ve kalifiye iş gücünün yetiştirilmesi konusuna da parantez açan Çolakoğlu, şöyle devam etti: “Eğitime özellikle sektörlerde yukarıdan başlamamız gerekiyor. Yani önce yatırımcıyı, sonra genel müdürleri eğitmeliyiz. Bu aşamalar tamamlandığında, zaten alttan yukarıya bir yayılım olur. Bazen, aşağıdan gelen iyi donanımlı genç arkadaşlarımız bir şeyler yapmak istiyor, ancak karşılarında olaylara dar bir perspektifle bakan bir yönetici ya da yatırımcı buluyorlar. Gençler de bu ortamda iş yapmanın zor olduğunu düşünüp, bırakıp gidiyor. Bu nedenle bazı konularda eğitime en üstten başlamalıyız. Yatırımcıyı ve genel müdürleri eğitmek, sektörün sağlıklı gelişimi için çok önemli. Yıllarca yöneticilik yaptım ve her zaman ekibime güven verdim. Sık sık ekibime şunu derdim; ‘Bana bir şey sormayın, çünkü zaten işleri siz yapıyorsunuz. Ben otelde ortalıkta gezen adamım, siz dışarıda otelin yüzüsünüz.’ Yani oteldeki işler, çalışanlara doğru dağıtıldığında zaten kendiliğinden düzgün ilerler. Gerçekten profesyonel yöneticilere güvenmemiz gerekiyor. Türkiye’nin ekonomisini düzeltecek sektörlerden biri turizmdir. Yatırımcı, milyon dolarlık yatırım yapıyor, metrekare başına şu kadar avro harcadım diyerek övünüyor. Fakat mermerleri kim temizleyecek? İşçiye ne vereceksiniz? Asgari ücret mi? Bu bir çelişki. Housekeeping ve diğer departmanlarda çalışan arkadaşlarımıza daha fazla değer vermemiz gerekiyor. Stevard departmanını küçümsüyorlar, oysa otelin en değerli elemanları onlardır. Yatırımcıya anlatıyorum; tabakları koruyacak olan kişi o arkadaşlar. Ay sonunda tabaklar kırıldığında çıkan masrafı yarıya indirmek istiyorsanız, o kişilere gereken ücreti ödeyin. Çünkü turizmde personelden tasarruf ederek para kazanılamaz. Fazla personel çalıştırmanın verimliliği düşürdüğünü kabul ediyorum. Ancak gerekli sayıda, donanımlı personelle çalışan oteller her zaman başarılı olur. Antalya'da bunu başaran oteller var ve bu otellerin ciroları diğerlerinin iki-üç katıdır. İnsanlarla çalışan bir sektör olarak, sabırlı olmamız ve personelimize yatırım yapmamız şart. Genç arkadaşlara da sabretmelerini öneriyorum. Bu sektörde iş imkânları çok fazla, sadece biraz sabır gerekli. Türkiye, uzun yıllar bu sektörden ciddi kazançlar sağlayacak.”  

Alman Turistlerin Gözdesi: Türkiye, Antalya Mallorca’yı Geçti Haber

Alman Turistlerin Gözdesi: Türkiye, Antalya Mallorca’yı Geçti

Türkiye, koronavirüs pandemisiyle sarsılan turizm sektörünü yeniden canlandırmayı başardı. Özellikle bu yıl "60 milyon turist, 60 milyar dolar" hedefiyle yola çıkan Türkiye, turizm sezonuna erken başladı. Kurban ve Ramazan Bayramlarıyla yerli turistin hareketliliği artarken, yaz boyunca büyük bir turistik sirkülasyon yaşandı. Türkiye, dünyanın dört bir yanından gelen turistleri doğa, deniz ve tarih turizmi açısından zengin bölgelerinde ağırladı. Almanya'dan Çarpıcı Turizm Verileri Turizm sezonu sona yaklaşırken, ilk veriler Almanya'dan geldi. Alman yayın organı DW Türkçe'nin haberine göre, Almanya'nın iki büyük tur şirketi olan Dertour ve TUI, sezon verilerini açıklarken Türkiye'ye olan ilgi dikkat çekti. 5 Alman’dan 1’i Türkiye'yi Tercih Etti Dertour'un Ürün Müdürü Sven Schikarsky, her beş müşterilerinden birinin tatilini Türkiye’de geçirdiğini belirtti. Aileler bazında ise bu oran her üç aileden birine yükseldi. Dertour müşterileri arasında Türkiye'yi tercih edenlerin ardından İspanya ikinci, Yunanistan üçüncü, Mısır ve İtalya ise beşinci sırada yer aldı. Antalya, Mallorca'yı Geride Bıraktı TUI’den hizmet alan Alman turistler arasında da ilk tercih Türkiye oldu. Türkiye’yi takip eden destinasyonlar İspanya, Yunanistan, Mısır ve İtalya olarak sıralandı. Bu yıl Antalya, Alman turistlerin gözde destinasyonu olan Mallorca’yı bile geride bırakmayı başardı.

Belediyeler Turizm İşletme Belgesi veremeyecek... Haber

Belediyeler Turizm İşletme Belgesi veremeyecek...

Kültür ve Turizm Bakanlığı, düşük standartta hizmet veren belediye işletme belgesi sahibi otel, motel ve pansiyon gibi konaklama tesislerini bakanlık çatısı altına almak üzere çalışmalara başladı. Turizm belgeli tesislere göre hizmet kalitesi ve standartlarının daha az olduğunu gören bakanlık, Türkiye'de yaklaşık 400 bin yatak kapasitesi bulunan bu tesisleri kendi bünyesine katmak için hazırlanıyor.  2024 yılında ise tüm konaklama tesislerinin Turizm Bakanlığı çatısı altında toplanacağı öngörülüyor. "TESİSLER TEK ÇATI ALTINDA TOPLANACAK" Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen turizm işletme belgeli tesislere göre gıda, hijyen ve hizmet kalitelerinin daha az seviyede bulunmasıyla şikâyetler oluşuyordu. Turizm Bakanlığı denetimi altında olmayan bu tesisler hakkında şikayetlerin sürekli olarak bakanlığa iletilmesi bu yönde bir çalışmanın başlamasına neden oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, şu anda tesisler hakkında hazırlanan proje tamamlanmak üzere, “Hukuki olarak mevzuatta değişiklik yapılması gerekiyordu, gerekli değişiklikler yapıldı” diye konuştu. TÜM TURİZM İŞLETMELERİNİ KAPSIYOR Türkiye’de turizm gelirleri ve gelen ziyaretçi sayıları artıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizm sektöründe nitelik ve incelik stratejisini uyguladıklarını vurgulayarak, “Yıllardır kanunda yaptığımız değişikle artık bütün oteller belediye artı bakanlık belgeli olacak demiştik. Şu anda tüm otellerin bu geçiş süreci hızlı bir şekilde tamamlanıyor. 2024 yılı sonunda konaklama sektörünün tamamı bakanlık denetimine girecek” dedi.

Türk misafirperverliği otellere de yansıyor Haber

Türk misafirperverliği otellere de yansıyor

Türk misafirperverliği artık bir kavram. Bu kavramı sadece ülke sınırları içerisinde veya belli başlı sektörlerde değil her yerde, her alanda yansıtmak, hissettirmek ve göstermek çok önemli. Otellerimizde de öyle. Yabancı misafirlerin ülkemizdeki otellerde oldukça yoğun olarak bulunduğunu ve turizm konusunda ülkemizin önemli bir lokasyon olduğunu göz önüne aldığımızda da söz konusu önem kat kat artıyor. Biz de hem Türk misafirliği kavramının otellerdeki yansımasını hem de bu yoğun sezonda özellikle otellerde baş gösteren gıda israfının nasıl önüne geçileceğini Swissotel Genel Müdürü ve Accor Türkiye Otelleri Operasyondan Sorumlu Başkan Yardımcısı Uğur Talayhan ile konuştuk. Bu sektör (Otelcilik, şeflik vs.) içerisinde yer almaktan mutlu musunuz? Otelcilik sektöründe yer almak benim için büyük bir mutluluk kaynağı. Yaratıcılığımı kullanarak yeni ve benzersiz deneyimler sunma imkanına sahip olmak büyük bir ayrıcalık. Ayrıca, misafir memnuniyetini en üst düzeyde sağlama amacıyla çalışmak, insanların hayatlarına dokunmak ve onlara unutulmaz anılar yaratmak benim için büyük bir tatmin kaynağı. Otelcilik, çok yönlü bir sektör olduğundan çalışma alanlarımız da oldukça geniş. İletişim, pazarlama, müşteri ilişkileri, insan kaynakları gibi farklı disiplinlerle sürekli etkileşim içinde olmamız gerekiyor. Sizinki çok erken başlayan bir süreç baktığımızda; sıkıldığınız veya yorulduğunuz oluyor mu? Elbette, herhangi bir meslekte olduğu gibi otelcilikte de zaman zaman sıkılmalar ve yorgunluklar yaşanabiliyor. Ancak kendimi motive etmek için birkaç farklı yöntem kullanıyorum. İlk olarak, sevdiklerimle zaman geçirmek benim için önemli bir motivasyon kaynağı. Onlarla vakit geçirmek, enerji depolamamı ve zihinsel olarak yenilenmemi sağlıyor. Ayrıca, ekibimden aldığım enerji ve destek de beni motive ediyor. İş arkadaşlarımla etkileşimde bulunmak, birlikte çalışmak ve fikir alışverişinde bulunmak beni her zaman mutlu etmiştir. Öte yandan seyahat etmek de benim için büyük bir motivasyon kaynağı. Yeni yerler keşfetmek, farklı kültürleri deneyimlemek ve kendimi geliştirmek beni her zaman heyecanlandırmıştır. KENDİMİZİ DAİMA GELİŞTİRMELİYİZ Türkiye otelcilik konusunda sizce ne durumda? Biz bu işi biliyor muyuz size göre? Türkiye otelcilik konusunda büyük bir potansiyele sahip bir ülke. Tarihi ve kültürel zenginliklerimiz, doğal güzelliklerimiz ve turizm açısından önemli bir konumumuz var. Ancak sektörün daha da ilerlemesi ve gelişmesi için sürekli çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Olumlu yönlerden biri, Türk misafirperverliği ve sıcaklığının sektöre yansımasıdır. Türk insanının misafirlerine karşı gösterdiği ilgi ve alaka, otellerimizin konuklarımıza unutulmaz bir deneyim sunmasını sağlıyor. Misafirlerin beklentilerini en üst düzeyde karşılamak için sürekli olarak kendimizi geliştirmeli ve uluslararası standartlara uygun hizmet sunmalıyız. Türk misafirperverliği kavramını Türkiye sınırları içerisindeki otellerimize veya konaklama mekanlarına yansıtabiliyor muyuz sizce? Türk misafirperverliği, Türkiye sınırları içerisindeki otellerimizde ve konaklama mekanlarımızda önemli ölçüde yansıtılmaktadır. Türk insanının sıcakkanlı ve yardımsever yapısı, otelcilik sektöründe misafirlerimize özel bir deneyim sunmamızı sağlıyor. Misafirlerimize "Hoş geldin" hissiyatı vermek, onlarla ilgilenmek ve ihtiyaçlarını anlamak için çaba harcıyoruz. Genel olarak Türk misafirperverliğini yabancı misafirlerimiz de hissetmekte ve olumlu tepkiler almaktayız. Ancak, sektördeki tüm çalışanların bu misafirperverlik anlayışını benimsemesi ve uygulaması çok önemlidir. MİSAFİRLER DENEYİMSEL BİR TATİL ARAYIŞINDALAR Uzun vadede Türkiye otelcilik sisteminde değişeceğini, yok olacağını ya da tam tersine türeyeceğini/ekleneceğini düşündüğünüz detaylar/konular var mı, neler, paylaşır mısınız? Otelcilik sektöründe uzun vadede çeşitli değişikliklerin olacağını düşünüyorum. Özellikle pandemi sonrasında seyahat ve turizm sektöründe bir dönüşüm yaşanmaktadır. Daha sade ve minimalist bir yaklaşım olan "less is more" anlayışı otelcilikte de etkisini göstermeye başlamıştır. Bu yaklaşım, daha az ve daha öz bir deneyim sunmayı hedefler. Ayrıca, "ufak oteller" ve "yat otel" gibi farklı konseptlerin ön plana çıkmasında da artış beklenmektedir. Misafirler artık sıradan bir konaklama deneyimi yerine daha olağanüstü ve deneyimsel bir tatil arayışındadır. Bu sebeple, otelcilik sisteminin de daha yenilikçi, deneyimsel ve sürdürülebilir hizmetler sunacak şekilde değişeceğini öngörebiliriz. Öte yandan otelcilik sektörü, genç yeteneklere ihtiyaç duyan bir sektördür. Gençler, otelcilik alanında dünya genelinde kariyer fırsatlarına sahip olabilirler. Bu sektörde başarılı olmak için gençlerin kendilerine güvenmeleri ve çalışırken memnuniyetle ve gülümseyerek başarılı olabileceklerine inanmaları önemlidir. Bu sektörde çalışmanın zorlukları olsa da aynı zamanda keyifli yanları da bulunuyor ve çalışanlarına uluslararası fırsatlar sunuyor. Yeni nesil yeteneklerin bu sektöre adım atmaktan korkmamaları gerektiğini ve kendilerine güvenmeleri halinde başarılı olabileceklerini vurgulamak isterim. OTELLERDE GIDA İSRAFI ÖNEMLİ BİR SORUN Özellikle otel ve restoranlarda yaşanan gıda israfı konusunda ne düşünüyorsunuz? Gıda israfı konusu otel ve restoranlar için önemli bir sorundur ve üzerinde çalışılması gereken bir konudur. Hem bireysel olarak hem de otel bağlamında bu soruna çözümler üretmek önemlidir. Bireysel olarak, ölçülü yemek siparişi vermek, israfı önlemek için doğru ölçülerde pişirmek ve atıkları doğru şekilde değerlendirmek gibi adımlar atabiliriz. Otel bağlamında ise, etkili mutfak yönetimi uygulamaları, düzenli envanter kontrolü, bağış programları ve atık yönetimi sistemleri gibi çözümler uygulanabilir. Aynı zamanda, bilinçlendirme çalışmaları ve eğitimlerle çalışanları gıda israfı konusunda bilinçlendirmek de önemlidir. Bizler, aldığımız aksiyonlarla da bu konuda lider otel durumundayız. Gıda israfı konusunda Türkiye'deki oteller ile yurtdışındaki oteller arasında çok radikal farklar olduğu söyleniyor; burada daha çok minvalinde. Buna katılır mısınız? Evet, maalesef Türkiye'deki oteller ve yurtdışındaki oteller arasında gıda israfı konusunda farklılıklar olduğunu söyleyebilirim. Swissôtel olarak bizim bağlı bulunduğumuz Accor Hotels zincirinin sürdürülebilirlikle ilgili çalışmalarda öncü olduğunu gururla belirtebilirim. Bazı yurtdışı otellerde daha sürdürülebilir ve israfı önleyici uygulamalar daha yaygın olarak benimsenmiştir. Bu otellerde, gıda atıklarının azaltılması, geri dönüşüm ve bağış gibi çözümler konusunda daha ileri düzeyde adımlar atılmaktadır. Ancak son yıllarda Türkiye'deki oteller arasında da bu konuda farkındalık artmış ve önlemler alınmaya başlanmıştır. Bazı oteller, gıda israfını azaltmak için atık yönetimi sistemleri ve geri dönüşüm programları başlatmıştır. Bununla birlikte, daha fazla çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum ve bu konuda tüm otellerin sorumluluk alması önemlidir.

Türkiye turizmde dümeni ‘sürdürülebilirliğe’ çevirdi Haber

Türkiye turizmde dümeni ‘sürdürülebilirliğe’ çevirdi

Türkiye’de İş Dünyası dergisi, Temmuz sayısında kaleme aldığı turizm konusunu ön plana çıkarmak için düzenlediği lansmanda sektörün ileri gelen isimlerini aynı masada topladı. Toplantıda ‘Türkiye’nin sürdürülebilir turizme geçtiğinin’ altı çizildi. Yaza ‘turizm’ konusuyla sayfa açan Türkiye'de İş Dünyası dergisi, konunun güncelliğini artırmak ve turizm fırsatlarının ekonomiye katkısını masaya yatırmak amacıyla İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’in ev sahipliğinde, turizmin önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleşen lansmanda sektör liderleri piyasadaki eksikleri ve iyileştirme çalışmalarını masaya yatırdı. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak, buluşmanın açılış konuşmasını yaparak şu konulara değindi: “Dergimizin bu sayısı hazır yaz ayına girmişken turizm ağırlıklı olsun dedik. Keza temmuz tatil ayı ve bunu da ona göre değerlendirmek istedik. Hatta bu tatil dönemine tepki çekmek için ‘çok iş az tatil’ diye bir köşe yazısı da yazdım. Dergimizin son sayısında o bölümü de okumanızı tavsiye ederim. Bugün turizmci dostlarımızı bir araya getirip sohbet edelim, sektörün sorunlarını hep beraber tartışarak çözüm bulalım istedik. Bize destek verdiğiniz ve kırmayıp geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca bugün bize ev sahipliği yapan İstanbul Ticaret Odası’na da ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz.” “36 uluslararası kongre şehrimizde gerçekleşecek” Türkiye’de İş Dünyası dergisinin 20’nci sayısında ‘Kapak Söyleşi’ bölümünde kongre turizmiyle öne çıkan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “İTO olarak İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu vasıtasıyla kongre turizmini şehrimizde artıracak çalışmalara ağırlık verdik. Bu alanda İstanbul’un büyük bir sıçrama yapmasına katkı sağladık. Sözgelimi 2022’de İstanbul’da katılımcı sayıları 300 ile 5 bin arasında değişen 58 uluslararası kongre ve toplantı organize edildi. 2023’de ise İstanbul’a kazandırdığımız ve destek verdiğimiz, katılımcı sayıları 300 ile 25 bin arasında değişen 36 uluslararası kongre şehrimizde gerçekleşecek” diye konuştu. İstanbul’un kongre turizmi sıralamasında 2022 yılında dünya genelinde 23’üncü sırada ve Avrupa şehirleri arasında 20’nci sırada olduğunu söyleyen İTO Başkanı, “Bu konuda turizmci dostlarımız kadar gazeteci dostlarımıza da büyük görevler düşüyor. İnanıyorum ki, pandemi sonrasında yaptığımız çıkışın en güçlüsünü turizmde yapmayı sürdüreceğiz. Verilerin de ortaya koyduğu gibi, kongre turizmindeki çıkışımız ve yükselişimiz, umuyorum çok daha büyük olacaktır” dedi. “Türkiye dünya ülkeleriyle yarışır hale geldi” Sektörü hareket ettirmede önemli rolü olan Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, “Uzun yıllar sonra Türkiye ilk defa gastronomi ve turizmde dünya ülkeleriyle yarışır hale geldi. Artık Türkiye'de Michelin Yıldızlı restoranlar bulunuyor. Dünya genelinde gastronomi konusunda Türkiye’den de çok fazla söz edilmeye başlandı. Maliyetlerin yükselmesi, fiyatlarımızın yukarı doğru çıkması gastronomi ve konaklama sektöründe hafif de olsa bir eğim oluşturdu. Bu alanlarda ilerleyen zamanlarda fiyatlarımız da oturunca daha da iyi bir duruma geleceğiz. İstanbul’da şu an yaklaşık olarak 3 bin otel var. Ancak ne yazık ki Mardin’de ve benzeri şehirlerde sayılı oteller bulunuyor. Biz yatırımcılara İstanbul çok dolduğu için Mardin veya ülkemizin başka şehirlerinde otel ihtiyacı olan yerlere yatırım daveti yapıyoruz çünkü kapasite ile ilgili büyük şehirlerimizde bir sorun yok” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un turizmde sürdürülebilirlik adımlarına hatırlatma yapan Eresin, “Turizm Bakanlığı’nın Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) sertifikasyon programı hem dünyada hem de Türkiye’de akredite olmuştur. Bu yıl sonuna kadar söz konusu sürdürülebilirlik belgesini almayan otellerin turizm işletme belgeleri iptal edilecektir. Böylece sürdürülebilirlik alanına Paris Anlaşması gereği ilk olarak konaklama tesislerinden başlamış oluyoruz” diye konuştu. “Trafik ve taksi sorunu çözülmeli” Dedeman Hotels ve International Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, böyle bir organizasyonda bulunmaktan ötürü mutlu olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: “Öncelikle biz turizmcileri bugün bir araya toplayan dergi ekibine ve ev sahipliğinden ötürü İstanbul Ticaret Odası’na çok teşekkür ediyoruz. İstanbul hepimizin göz bebeği ancak trafik ve taksi konusunda hepimizin sancıları var. Bu konuda İstanbul’un bir an önce çözüme ihtiyacı var. Şu anda güzel gelişmeler var ancak yetkililerin daha kapsamlı çalışma yürütmesi gerekiyor.” Turizmde ilerlemenin önündeki en büyük engelin yaşanması muhtemel depremler olduğuna işaret eden Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa ise şu noktalara dikkat çekti: “Olası İstanbul depremi turizmde sürdürülebilirlik için büyük risk taşıyor. Bu anlamda yapılması gerekenler bir paket haline getirilmeli ve bu konuda ayrıca çalışılmalıdır. Çünkü deprem öncesinde harcanan 1 Dolar deprem sonrası oluşacak olan 12 dolarlık hasarın önüme geçer.” Nalia Karadeniz Mutfağı Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Tarakçı, turizmdeki temel sorunun statik, estetik ve etikten kaynaklandığını söyleyerek şöyle konuştu: “Her sektörün farklı normları var. Ama bizim insan kaynağı olmadan normları yerine getirmemiz mümkün değil. Dolayısıyla 70 milyon nüfusu olan ülkede 8 milyon üniversite öğrencisinin olması bu normları yerine getirmemize engel. Her şeyden önce bu durumun, üniversite kat sayılarının ve ara eleman kadrolarının düzelmesi gerek. Estetik, statik ve etiği yerine getirebilmemiz için işe önce eğitimden başlamamız gerek. Eğer bu başlıkların statiğini oluşturamazsak gelecekte bu konuların hiçbirinden başarılı olamayız.”

Haber

"Kişi başı gecelik geliri 118 dolara kadar artıracağız"

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Her yıl ülkemizi ziyaret eden ziyaretçi sayısı artıyor, elde ettiğimiz gelir artıyor. Kişi başı gecelik gelir de artıyor. 2017'de 61-62 dolarlara kadar düşmüş olan kişi başı gecelik gelir, geçen sene 90 dolara kadar çıktı. İnşallah ileriki beş yıllık planda da 118 dolara kadar kişi başı gecelik geliri de artırmayı hedefliyoruz. Bu doğal olarak esnafımıza da yansıyacak. Gece başı harcaması artan turist, esnaftan da alışveriş yapacak” dedi. Kurban Bayramı dolayısıyla Antalya'ya gelen Bakan Ersoy, bayram boyunca gerçekleştireceği ziyaretlerinin ikincisini Manavgat'a yaptı. Side Antik Kenti girişindeki taksi durağını ziyaret eden Bakan Ersoy, burada bir süre sohbet etti. Ersoy, bu yıl turizmde 56 milyar dolar gelir hedeflerinin olduğunu belirterek, bu gelirde en büyük payın Antalya'nın olacağını söyledi. Syedra Antik Kenti kazı çalışması hakkında bilgi veren Bakan Ersoy, "Kazı çalışması sayesinde önümüzdeki yıldan itibaren ziyaretçi sayısını her yıl 2-3 kat arttıracak bir planlama yaptık. İnşallah 4-5 yıl içerisinde Syedra Antik Kenti, Alanya için çok önemli bir cazibe noktası haline gelecek" dedi. Ersoy, 4 yıl önce 2 şehirde başlattıkları Kültür Yolu Festivalleri hakkında ise, "Bu yıl 11 şehre çıkararak Antalya'yı da ekledik. Bu festivalleri sezon sonu yaparak hem sezonun uzamasını sağladık" sözlerine yer verdi. "İnşallah 2028'e kadar 100 milyar dolar gelir hedefimiz var" Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Her yıl ülkemizi ziyaret eden ziyaretçi sayısı artıyor, elde ettiğimiz gelir artıyor. Kişi başı gecelik gelir de artıyor. 2017'de 61-62 dolarlara kadar düşmüş olan kişi başı gecelik gelir, geçen sene 90 dolara kadar çıktı. İnşallah ileriki beş yıllık planda da 118 dolara kadar kişi başı gecelik geliri de artırmayı hedefliyoruz. Bu doğal olarak esnafımıza da yansıyacak. Gece başı harcaması artan turist, esnaftan da alışveriş yapacak. Belki ülkemize birkaç defa gelecek. Hem tanıtım açısından hem de yaptığımız çalışmaların karşılığını almak açısından önemli. Burada en büyük görev sizlere düşüyor. Sizin de bu turiste sahip çıkmanız gerekiyor. Bir eksiklik olduğu zaman bizi uyarmanız gerekiyor. El birliği ile bu işi iş edinirsek, el birliği ile destek olursak hepimiz sahip çıkarsak Türkiye’nin turizm açısından önü açık. Bizim petrolümüz aslında turizm. Hedefimiz de çok büyük. İnşallah 2028'e kadar 100 milyar dolar gelir hedefimiz var. Bunu da her yıl aşama aşama kaydederek, sonuca ulaşacağız." “Dijital müzelerin Türkiye geneline yayılması başka bir çalışma” Bakanlığın Türkiye genelinde, çok önemli çalışmalar yapmaya başladığını belirten Ersoy, “İstanbul’dan başlayacak olursak Galata ve Kız Kulesi'nin tekrar restore edilmesi ve ziyarete açılması. Yine açmış olduğumuz müzeler. Özellikle Ayasofya’da önümüzdeki ay açacağımız ve Efes Antik Kenti'nde önümüzdeki ay açacağımız dijital müzeler. Dijital müzelerin Türkiye geneline yayılması başka bir çalışma. 3-4 yıl önce başlattığımız bir çalışma var. Patara Antik Kenti'nin yeniden ihyasına ve restorasyonu, tekrar cazibe noktası haline gelmesi için. Çok başarılı bir sonuç aldığımız için geçen sene benzer bir çalışmayı Phaselis, Olympos koyu ve Side Antik Kenti'nden başlattık. Özellikle turizm şehir merkezinde olan antik şehirlerin, ören yerlerinin yeniden ihyası ve restorasyonu için bakanlık olarak çok yoğun bir şekilde çalışma yapıyoruz. Bu sayede de hem turistlerin otellerin dışına çıkmasını hem de geç saatlere kadar veya sezon dışı dediğimiz, deniz, kum ve güneşin ön planda olmadığı dönemlerde de bölgeyi ziyaret etmesini sağlıyoruz” dedi. “713 sayısı hem Türkiye hem de dünya için bir rekordur” Türkiye genelinde geçen sene 713 noktada hem kazı çalışmaları hem de arkeolojik çalışma yaptıklarını belirten Bakan Ersoy, “713 sayısı hem Türkiye hem de dünya için bir rekordur. Dünyada hiçbir ülke bu sayıda kazı ve arkeolojik araştırmayı bir yıl içinde yapabilecek kapasiteye sahip değil. Ülke ve bakanlık olarak bu kapasiteye ulaştık. Hem de bu kadar yoğun bir kazı ve arkeolojik kazı çalışmasını gerçekleştiriyoruz. Yine 4 yıl önce başlattığımız bir çalışma sayesinde kazı başkanlıklarının çalışma sürelerini bütün yıla yaydık. Önceden biliyorsunuz 45-60 gün civarında kazı çalışmaları gerçekleşiyor, sonra da ara veriliyordu. O da çok yavaş ilerleme sağlıyordu. 4 yıl önce başlattığımız çalışma sayesinde 12 aylık destek programlarıyla bütün kazı başkanlıklarımızı aşamalı bir şekilde dahil ettik” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.