Hava Durumu

#Türkiye

TOURISMJOURNAL - Türkiye haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Avrupa Birliği’nden Türk Vatandaşlarına Schengen Kolaylığı Haber

Avrupa Birliği’nden Türk Vatandaşlarına Schengen Kolaylığı

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türk vatandaşları için çok girişli Schengen vizelerinin kolaylaştırılmasına yönelik yeni kuralları kabul etti. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 15 Temmuz 2025 tarihinde kabul ettiği kararla, seyahat geçmişi olan ve düşük risk profiline sahip Türk vatandaşları için kademeli şekilde çok girişli Schengen vizesi uygulaması başlattı. AB Komisyonu tarafından yayınlanan kararda, daha önce Schengen bölgesine giriş çıkışlarını kurallara uygun bir şekilde gerçekleştirmiş olan Türk vatandaşlarını kapsayan yeni uygulamanın, AB üyesi ülkelerin risk oluşturabilecek başvurulara odaklanmalarını sağlayacağı, başvuru sayısının konsolosluklarda yol açtığı kapasite zorluklarını hafifletmeye yardımcı olacağı ve Türk vatandaşları için kolaylık sağlayacak kısmi bir değişiklik öngördüğü ifade edildi. Sistem çerçevesinde 6 aydan 5 yıla kadar geçerlilik süresi olan vizeler verilebileceği ifade edildi. Kademeli şekilde daha kolay vize alınabilecek Önceden sahip olduğu vize süresinin bitişinden itibaren 1 yıl içinde başvuru yapanlara 6 aylık, önceden sahip olduğu 6 aylık vizenin süresinin bitişinden itibaren 2 yıl içinde başvuru yapanlara 1 yıllık, önceden sahip olduğu 1 yıllık vizenin süresinin bitişinden itibaren 2 yıl içinde başvuru yapanlara 3 yıllık, önceden sahip olduğu 3 yıllık vizenin süresinin bitişinden itibaren 2 yıl içinde başvuru yapanlara 5 yıllık olacak şekilde vize verileceği ve uygulamanın ilk kez başvuranları değil, daha önce Schengen bölgesine giriş-çıkışlarını kurallara uygun bir şekilde gerçekleştirmiş Türk vatandaşlarını kapsayacağı vurgulandı. Tır şoförlerini kapsamıyor Türkiye'de ikamet eden Türk vatandaşları tarafından AB üyesi ülkelerin Türkiye'deki konsolosluklarına yapılan kısa süreli vize başvurularına uygulanacak bu kararın mesleki amaçla vize başvurusunda bulunan tır şoförlerini kapsamadığı da belirtildi. Karar belgesinde ayrıca, "Vize süresinin başvuru sahibinin seyahat belgesinin geçerlilik süresini aşması durumunda vize süresi, seyahat belgesinin geçerlilik süresinin sona ermesinden en az 3 ay önce bitecek şekilde düzenlenir" denildi. 15 Temmuz tarihli belgede ayrıca kararın, Belçika, Bulgaristan, Çekya, Almanya, Estonya, Yunanistan, İspanya, Fransa, Hırvatistan, İtalya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Hollanda, Avusturya, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovenya, Slovakya, Finlandiya ve İsveç'te geçerli olduğu kaydedildi. Belgede, Schengen bölgesinde olmayan ülkelerden İrlanda'nın resmi olarak bu karardan muaf tutulduğu, Schengen üyesi olan, ancak özel bir protokole sahip olan Danimarka'nın ise kararı uygulamak zorunda olmadığı ve uygulamayı seçerse bunu ulusal düzeyde yapabileceği ifade edildi.

USHAŞ: Sağlık Turizminde Yeni Dönem HealthTürkiye ile Başlıyor Haber

USHAŞ: Sağlık Turizminde Yeni Dönem HealthTürkiye ile Başlıyor

Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş (USHAŞ) Genel Müdürü Behlül Ünver, sağlık hizmeti veren kurumlar için HealthTürkiye platformuna üyeliği zorunlu hale getirdiklerini ve 26 Eylül'den itibaren üye olmayan kurumların sağlık turizmi yapamayacaklaranı söyledi. USHAŞ Genel Müdürü Behlül Ünver, Ankara'da bir restoranda sağlık muhabirleri ile bir araya geldi. Ünver, 2024 yılında yaklaşık 1,5 milyon sağlık turistinin Türkiye'ye geldiğine ve Türkiye'nin çeşitli araştırmalara göre sağlık turizminde ilk 5 ülke içerisinde değerlendirildiğine dikkati çekerek, "Sağlık turizminin geniş ifadesi, sağlığı için bir ülkeden başka bir ülkeye insanların seyahat etmesini sağlık turizmi olarak değerlendirebiliriz. Burada medikal turizm, termal turizm, engelli turizmi, yaşlılık turizmi ve son zamanlarda kamuoyunda çok duyulan ‘longevity' var. Sağlıklı yaşam dediğimiz kavramları da sağlık turizmi içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Belki buna sporcu sağlığını da eklemek lazım. Burada dünyada medikal turizmde yaklaşık üretilen değer 100 milyar dolar. Termal turizmde üretilen değer 98 milyar dolar. Yaşlı turizmiyle alakalı konuştuğumuz rakamlar 68-70 milyar dolar civarında. Engelli turizmiyle alakalı bir şey söyleyemiyoruz, çünkü bu bir farkındalık. Bununla ilgili spesifik yapılmış bir çalışma yok. Ama longevity, sağlıklı yaşamla ilgili yaklaşık 1 trilyon 200 milyar dolar gibi bir değer var dünyada. Bu 1 trilyon 200 milyar dolar. Bunun sağlık kısmı 300-400 milyar dolar arası ifade ediliyor" diye konuştu. "Dezenformasyonla mücadele için USHAŞ içerisinde ekip oluşturduk" Bazı dönemlerde dezenformasyonla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Ünver, USHAŞ içerisinde dezenformasyonla mücadele etmek için bir ekip oluşturulduğunu kaydetti. Sağlık turizminde bazı durumların uluslararası alanda yanlış aksettirilebildiğini söyleyen Ünver, "Böyle durumlarda kendimizi iyi ifade etmemiz gerekiyor. Sağlık turizminde özellikle Türkiye, son 20-25 yıl ve pandemi döneminde insanlar sokaklarda vefat etti, hastanelere yetişemedi gibi dezenformasyonlarla karşı karşıya kaldı. Ama Türkiye bu işi dijital mecralarda çok güzel yönetti. Dünyada bu işi iyi yönetebilen 3-4 ülkeden biriyiz. 5 ülke demiyorum, 3-4 ülkeden biriyiz ve bu Türkiye'deki sağlık hizmetinin kalitesini dünya tarafından fark edilmesini sağladı" ifadelerini kullandı. "145 ülkeden birçok kişi tedavi olmak için Türkiye'ye geliyor" Dünyada 145 ülkeden birçok kişinin tedavi olmak için Türkiye'ye geldiğini belirten Ünver, "Organ transplantasyonu, göz ameliyatları, onkoloji vakaları, tüp bebek uygulamaları, IVF uygulamaları, obezite cerrahisi, diş tedavileri özellikle tercih edilen konular. 2024 yılında turizmdeki gelir 60 milyar dolar idi. Bir turistin ülkeye bıraktığı rakam da bin dolara yakındı. Sağlık turizmine baktığımız zaman 3 milyar dolar gelir var, 1,5 milyon turist var. Sağlık turisti başına gelir 2 bin dolar. Şimdi biz bunu 3 bin ya da 4 bin dolar yaparsak, 1,5 milyon gelen misafirimizle 4-5 milyona çıkartabilirsek biz 20 milyar dolarlık hedefi çok rahatlıkla yakalayabiliriz" şeklinde konuştu. "Bakanlıklarla ikili protokolleri artırmak istiyoruz" Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ikili protokol yapıldığını ve diğer bakanlıklarla da bu protokolleri artırmak istediklerini dile getiren Genel Müdür Ünver, "Şimdi TGA ile masaya oturduk. Kurumlar bireysel olarak tanıtımlarını yaparlarken, TGA'yla beraber biz sağlık turizminde GoTürkiye'de nasıl yapılıyorsa sağlık turizmiyle ilgili bütün alanlarda, ülke tanıtım noktasında artık TGA da tanıtımımızı yapacak. Biz yine Türk Hava Yolları'yla İstanbul Havaalanı, Sabiha Gökçen, çeşitli mecralarda bilinirliğimizi arttırmaya çalışıyoruz. Yine diğer taraftan HealthTürkiye platformunu oluşturduk" dedi. "HealthTürkiye, merdiven altı ile mücadele anlamında farkındalık oluşturuyor" Ünver, 12 ülkenin Türkiye'ye gelecek olan vatandaşlarına HealthTürkiye platformu üzerinden kurumları takip etmeleri tavsiyesinde bulunduğunu kaydederek, "Bu merdiven altı tabir ettiğimiz grupla da mücadele etme anlamında bir farkındalık oluşturuyor. Onun için önemli bu. Bünkü bu kurumlar bizim arkasında durabileceğimiz kurumlar ve sağlık turizmi yapmalarıyla alakalı söylediğimiz şartları yerine getiren kurumlar. Bu konu sadece USHAŞ'ın uktesinde giden bir konu değil. Birçok bakanlıkla beraber USHAŞ'ın da aktif olduğu bir sistemi konuşuyoruz" açıklamasında bulundu. "Konu Türkiye'nin talep ediliyor olmasıdır" Ünver, yaklaşık 10 aylık çalışma dönemlerinde en fazla İngiltere ile temasa geçildiğini ifade ederek, "İngiltere'deki sağlık sisteminin kısa vadede toparlanmasının çok mümkün olmadığını söyleyebiliriz ama konu Türkiye'nin bu noktada talep ediliyor olmasıdır. Sağlığı için gelen insanları biz illa hasta olarak kabul etmemiz gerekmiyor. İnsanlar güzelleşmek için de sağlıklı yaşam için de ya da yeni ülke görmek için, turizm için de geliyor. Gelmişken check-up da yaptırmak istiyor, başka işlerini de yaptırmak istiyor ya da bunun için de gelmek istiyor" ifadelerini kullandı. HealthTürkiye platformuna üye olmayan kurumlar 26 Eylül'den itibaren sağlık turizmi yapamayacak Sağlık hizmeti veren kurumların Health Türkiye platformuna üyeliğini zorunlu hale getirdiklerini ve 26 Eylül itibarıyla bu platforma üye olmayan kurumların kayıt dışı kurumlar statüsünde yer alacaklarını belirten Ünver, "Health Türkiye platformuna dahil ettiğimiz kurumlara, sözleşmeler yoluyla faaliyet alanlarını geliştirmeleri konusunda destek olacak ve onları dünya markası haline getirme sürecinde yanlarında olacağız. Diğer taraftan plazalarda yetkisiz kişiler üzerine yer tutmuş olanlar gibi kayıtlı olmayan arkadaşlarla ilgili ise amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Bu arkadaşlarla ilgili yasal süreçlerin başlayacağından emin olabilirsiniz. Bu arkadaşlar sağlık turizmi yapamazlar. Çünkü sağlık tesislerinin hepsinin faaliyeti, sağlık hizmeti üretmek ve onun için ruhsatlandırılıyor" dedi. "‘USHAŞ Plus' isimli yeni bir portal oluşturuyoruz" İlerleyen günlerde ‘USHAŞ Plus' isimli yeni bir portalın oluşturulacağını aktaran Ünver, sözlerine şöyle devam etti: "O portalda Türkiye'de üretilen yerli ve milli ürünlerin ağırlıklı olarak yurt dışına satışıyla alakalı bir portal diye düşünebilirsiniz. İnsanlar buradan ürünleri görebilecekler, seçebilecekler. Yine biz onlara o ürünleri oradan pazarlayabileceğiz, satabileceğiz. Ülkelerle bu noktada diyalog kurmamız anlamında belki marka model söylemem çok hoş değil ama Türkiye'de çeşitli portallar üzerinden bunlar yapılıyor. Sonrasında bu alanı da genişletmek istiyoruz. Yine ilaçla alakalı özellikle nadir ilaçlar ya da vatandaşların ilaç temininde sıkıntı yaşadığı konularda da çözüm üretebilmek anlamında bir otomasyon sistemi oluşturuyoruz. Onun da zamanı herhalde yine 2-3 ay içerisinde tamamlamış olacağız." "USHAŞ'ın bir görevi de garantörlük" USHAŞ'ın bütün görevlerinin yanı sıra uluslararası platformlarda garantörlük rolünün de olduğunu dile getiren Ünver, "Şimdi o ülkelerde bazen kendilerini bireysel olarak ifade etmelerinde kurumlar zorluk yaşayabiliyorlar ya da gidiyorlar devlet ricali ile temas kurmaları zor olabiliyor. Ya da ödeme sistemleri ya da finans yapıları buna uygun olmayabiliyor. Şimdi siz aldığınız risk öngörülebilir risk olmazsa orada yatırım yapmak ve iş yapmaktan çekinirsiniz. Biz o tür durumlarda Türk firmalarına, hastanelerine, ilaç ve tıbbi cihaz firmalarına diyoruz ki bizimle beraber hareket edin. Biz sizin alacağınız parada garantör olalım. Yani eğer orası paranızı ödemezse biz sizin paranızı ödeyelim. Bu firmalar bizim firmalarımız ve biz bu kurumların arkasındayız" diye konuştu.

Misis Köprüsü Turizme Kazandırılamıyor Haber

Misis Köprüsü Turizme Kazandırılamıyor

Adana'da Ceyhan Nehri üzerine 4'üncü yüzyılda yapılan, 'Ölümsüzlük Köprüsü' adıyla da bilinen 'Misis Köprüsü', 1700 yıldır tarihe ışık tutuyor. Bölge sakinleri ise köprünün bakımsızlık nedeniyle turizme kazandırılamamasından dert yandı. Merkez Yüreğir ilçesine bağlı Misis Beldesi'nde yer alan ve Ceyhan Nehri üzerine 4'üncü yüzyılda Roma İmparatoru 2'nci Flavius Julius Costantinus tarafından yaptırılan Misis Köprüsü, Anadolu'nun ilk Roma köprüsü olarak biliniyor. Arkeolojik verilere göre Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde doğuyla batının en önemli kavşak noktası olan Misis Köprüsü, ölümsüzlük ilacını bulduğuna inanılan Lokman Hekim'in, bu ilacı yazdığı kağıdı üzerinden geçerken nehre düşürdüğü köprü olması nedeniyle, ‘Ölümsüzlük Köprüsü' adıyla da biliniyor. Halen araç ve yaya trafiğine açık olan köprünün Misis için önemli bir eser olarak öne çıkıyor. Ancak uzun yıllardır belediyelerin bölgeye ilgisiz kalması nedeniyle 1700 yıllık köprü turizme kazandırılamadı. Köprünün çevresinde dinlenme alanı veya bir kafe olmaması sebebiyle bölge halkı turizm geliri elde edemiyor. Köprünün bulunduğu mahalle, sadece tarım yaparak geçiniyor. Yeni köprü inşaatı duyuruldu ancak yapılmadı Öte yandan 2020 yılının Temmuz ayında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Ceyhan Nehri üzerindeki tarihi Misis Köprüsü'nü kurtarmak ve ulaşımda ortaya çıkan tehlikeyi ortadan kaldırmak için yeni bir köprü yapılacağını duyurmuştu ancak bölgede bu konuyla ilgili de bir çalışma yapılmadı. "Nehrin kenarında parklar olsa, temizlense buraya turistler gelir" İhlas Haber Ajansı'na konuşan Misis Mahallesi eski muhtarı Ekrem Tanışer, bakımsızlık nedeniyle turistlerin gelmediğini ve bölge halkının bu sebeple büyük kayıp yaşadığını anlattı. Tanışer, "Bakımsızlıktan dolayı buraya turistler gelmiyor. Burası tarihi yer ama bakım yok. Eğer bakım olsa buraya turist gelir. Burası sit alanı olduğu için buraya hizmet yapılmıyor. Nehrin kenarında parklar olsa, temizlense buraya turistler gelirdi" ifadelerini kullandı. "Ağır tonajlı araçların köprüden geçişi yasak" Köprünün araç geçişlerine serbest olduğunu vurgulayan Tanışer, "Bu köprü çok eski ve tarihe gerçekten ışık tutuyor. Bu köprü halen araç trafiğine açık. Ağır tonajlı araçların köprüden geçişi yasak, ceza uygulanıyor" dedi. Mahalle sakinlerinden işletmeci Necip Yılmaz ise köprünün tarihinin çok eskiye dayandığını anlattı. Yılmaz, "Fatih Sultan Mehmet'in bile bu köprüden geçip Mısır'a kadar gittiği bizlere il kültür müdürümüz tarafından söylendi. Ancak yetersiz altyapı çalışmaları nedeniyle bu köprüyü turizme kazandıramadık. Turistler buraya geldiğinde 1-2 dakika fotoğraf çekilip gidiyor. Onları konaklatamadığımız için sıkıntı yaşıyoruz. Burası Türkiye'de isim yaptı ama buraya kafeler yapmalıyız, insanları bu manzara eşliğinde dinlendirmeliyiz. İnsanların isteklerini karşılamalıyız. Ancak o zaman bölgeye turist gelir" diye konuştu. (UMT-HİV-BA-Y)

Mavi Göl Çamura Döndü: Turizm Sezonu Başlamadan Bitti Video Galeri

Mavi Göl Çamura Döndü: Turizm Sezonu Başlamadan Bitti

Doğu Karadeniz'in en nadide doğal güzelliklerinden biri olarak bilinen ve her yıl binlerce yerli-yabancı turistin ziyaret ettiği Giresun'un Dereli ilçesindeki Mavi Göl'de turizm sezonu daha başlamadan sona erdi. Göle adını ve eşsiz turkuaz rengini veren sodalı kaynak suyunun geçtiği dere yatağında yapılan plansız ıslah çalışması, gölü çamur deryasına çevirdi. Bölgeyi ziyarete gelen turistler ise yaşanan durum karşısında şaşkınlık yaşadı. Dereli ilçesine bağlı Kuzalan Tabiat Parkı içerisinde yer alan ve görenleri mest eden turkuaz rengiyle dikkat çeken Mavi Göl, bu yıl zamansız yapılan dere ıslah çalışmaları nedeniyle eski görünümünü kaybetti. Sodalı suyun geçtiği dere yatağında yapılan düzenleme çalışmaları sırasında suyun doğal akışı bozuldu, çamur ve tortu göle karıştı. Bu durum, bölgenin simgesi haline gelen Mavi Göl'ün berrak suyunun bulanmasına ve doğal rengini kaybetmesine neden oldu. Ziyaretçiler tepkili: "Bilgi verilseydi gelmezdik" Yaşanan değişim, özellikle sosyal medya aracılığıyla Mavi Göl'ü merak edip kilometrelerce yol kat ederek bölgeye gelen ziyaretçileri hayal kırıklığına uğrattı. Hem yurtiçinden hem de yurtdışından gelen turistler duruma tepki göstererek şu ifadeleri kullandı: "Keşke bu çalışmaların yapılacağına dair bir bilgilendirme olsaydı. Biz buraya büyük beklentilerle geldik, zaman ve para harcadık. ancak karşımızda ne yazık ki o meşhur mavi göl değil, çamur gölü bulduk. Sezonun tam da açıldığı bir dönemde bu tür bir çalışmanın yapılmasını doğru bulmuyoruz." Bölge turizmine büyük darbe Doğal güzelliğiyle bölge turizmine önemli katkı sağlayan Mavi Göl'de yaşanan bu durum, turizmciler ve esnaf arasında da endişeye yol açtı. Her yıl sezon boyunca özellikle hafta sonları dolup taşan park alanında bu yıl beklenen yoğunluk yaşanmazken, işletme sahipleri de gelir kaybından dertli. Yetkililerden ise konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı

Antalya Havalimanı T2’de 2 Saatlik Bagaj Krizi Haber

Antalya Havalimanı T2’de 2 Saatlik Bagaj Krizi

Seyahat Acentaları Yöneticileri Derneği (SAYD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gem, yaz sezonunun ortasında Antalya Havalimanı'nda ulaşım ve altyapı sorunları yaşandığını öne sürerek, hem turistlerin hem de seyahat acentalarının mağdur edildiğini iddia etti. Gem, "T2 terminaline inen havayollarının bagajlarının 2 saat sonra bantlara verilmesi bir yana, terminal içi ve dış alanların kirliliği izaha muhtaçtır" dedi. SAYD Başkanı Mehmet Gem, yaptığı yazılı açıklamada Antalya Havalimanı'nda özellikle T2 terminalinde yoğunlaşan dış hat uçuşları nedeniyle gecikmeler olduğunu öne sürdü. Terminalde bagaj teslim sürelerinin 2 saatin üzerine çıktığını belirten Gem, bu durumun kent turizmini olumsuz etkilediğini kaydetti. Gem, "T2 terminaline inen havayollarının bagajlarının 2 saat sonra bantlara verilmesi bir yana, terminal içi ve dış alanların kirliliği izaha muhtaçtır" ifadelerini kullandı. Gem, terminalin yolcu indirme-bindirme peronlarında sürekli teknik aksaklıklar yaşandığını ileri sürerek, otoparkların tamamen dolu olmasından dolayı havalimanı trafiğinin Serik ilçesine kadar uzandığını kaydetti. Gem, "Zaten yetersiz olan Antalya-Alanya yolu sırf bu sebeple daha fazla tıkanıklığa sebep olmaktadır" dedi. "Operasyon yükü neden sadece T2'de?" Antalya Havalimanı'nda iki dış hat terminali bulunmasına rağmen tüm uçuş trafiğinin T2'ye yönlendirilmesini eleştiren Gem, bu durumun yolcu işlemlerini yavaşlattığını belirtti. Gem, şu ifadelere yer verdi: "Pasaport kontrolü ve bagaj işlemleri ortalama 2 saatin üzerine çıkmaktadır. Her iki dış hat terminaline inen uçakları eşit yoğunluğa göre dağıtmak yerine sadece T2 terminaline yoğunlaşmanın hiçbir izahı yoktur, olsa olsa o alandaki ticari mağazaları kendilerinin işletiyor olmasından kaynaklanabilir." Havalimanında görev yapan seyahat acentası çalışanlarının da zorlu şartlarda hizmet verdiğini vurgulayan Gem, "Gereğinden fazla mesai yapan seyahat acentaları personellerinin desk dışında hariç bir alanı olamaması ise ayrı bir sorun oluşturmaktadır. Yaşanan sorunlar aylardan beri görüldüğü halde gerekli düzenlemelerin hâlâ yapılmamış olması nedeniyle hem şehrimize gelen misafirler hem de o misafirlere hizmet veren seyahat acentalarımız mağdur edilmektedir" açıklamasında bulundu.

Malatya’nın Kayısı Tatlısı Turistlerin Gözdesi Oldu Haber

Malatya’nın Kayısı Tatlısı Turistlerin Gözdesi Oldu

Türkiye'nin gastronomi şehirleri arasında adını duyurmaya başlayan Malatya, kayısıdan yapılan geleneksel tatlılarıyla hem yerli hem de yabancı turistlerin damak zevkine hitap ediyor. Özellikle gün kurusu kayısıdan yapılan fırın tatlısı, hafifliği ve doğal aromasıyla dikkat çekiyor. Malatya'nın en önemli tarımsal ürünü olan kayısı, yalnızca ihracat ürünü olarak değil, aynı zamanda yöresel mutfağın da temel taşlarından biri. Coğrafi işaretli Malatya kayısısından yapılan ve son yıllarda şehir dışından gelenlerin büyük ilgisini çeken kayısı tatlısı, kentin gastronomi turizminde öne çıkmasını sağlıyor. Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Malatya Şube Başkanı Rıdvan Budak, fırında cevizli gün kurusu kayısı tatlısının, Malatya mutfağının en özel tatlarından biri olduğunu belirterek, "Bu tatlı, özellikle ağır şerbetli tatlılardan uzak durmak isteyenlerin bir numaralı tercihi haline geldi. Kayısıların içine tek tek ceviz yerleştiriliyor ve tuzsuz tereyağı ile fırınlanıyor. Servisi ise genellikle kaymak ya da dondurmayla yapılıyor. Malatyalılar bu tadı iyi bilir, ancak özellikle yabancı turistler için bu lezzet adeta bir keşif oluyor" dedi. Malatya'nın son dönemlerde gastronomi alanında önemli bir ivme kazandığını ifade eden Budak, "Malatya artık sadece kayısısıyla değil, bu meyveden elde edilen özgün tatlarla da anılıyor. Misafirlerimize, mutlaka kayısı tatlısının tadına bakmalarını tavsiye ediyoruz. Bu tatlı hem sağlıklı hem de hafif olduğu için çok tercih ediliyor. Malatya mutfağında günün her saatinde bulunan kayısı tatlısını tadanlar çok beğeniyor. Herkese bu tadı tatmalarını tavsiye ediyoruz. Malatya gastronomisi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu şehrin gastronomisi bu şehrin turizminin en önemli unsurlarından biridir" diye konuştu. Gastronomi turizmi kapsamında yürütülen tanıtım faaliyetlerinin Malatya'ya olan ilgiyi artırdığına dikkat çeken Budak, kentin lezzet rotaları arasında daha fazla yer bulması için kamu ve özel sektör iş birliklerinin önemine vurgu yaptı. Kayısı tatlısı, Malatya mutfağının hem geleneksel hem de modern sunum anlayışını yansıtan bir ürün olarak yerli-yabancı turistlerin menülerinde üst sıralarda yer almaya devam ediyor.

Van Gölü’nde Mikrobiyalit Tehlikesi Video Galeri

Van Gölü’nde Mikrobiyalit Tehlikesi

Van Gölü'nde her geçen yıl etkisini artıran su çekilmesi, Bitlis'in Tatvan ilçesinin kıyı şeridini adeta mikrobiyalit tarlasına çevirdi. Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık nedeniyle alan kaybetmeye devam ediyor. Geçen yıl bölge, önceki yıllara oranla daha fazla yağış almasına rağmen Van Gölü'nde suyun yükselmesi istenen seviyede olmadı. Göl suyunun çekilmesiyle, göl tabanındaki mikrobiyalitler de gün yüzüne çıkıyor. Bilimsel olarak "biyojenik karbonat yapılar" olarak tanımlanan mikrobiyalitler, suyun dibinde oluşan ve sadece çok az sayıda gölde görülebilen doğal yapılar olarak biliniyor. Van Gölü, bu açıdan dünyada eşine az rastlanır zenginliğe sahip. Ancak göl suyunun gerilemesiyle birlikte daha önce su altında kalan bu yapılar, artık kıyılarda açık şekilde gözlemlenebiliyor. Bitlis'in Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinin kıyılarında farklı boyut ve şekillerde ortaya çıkan yüzlerce mikrobiyalit, hem görsel bir şölen sunuyor hem de göldeki değişimin somut bir göstergesi oluyor. Özellikle Tatvan ilçesine bağlı İncekaya köyü kıyılarında, farklı boyut ve şekillerde yüzlerce mikrobiyalit gün yüzüne çıktı. Mikrobiyalitlerin bazıları ise 1 metreyi aşan boylarıyla dikkat çekiyor. İncekaya köyünü ziyaret eden vatandaşlardan Mihriban Sancak, geçen yıl daha az olan mikrobiyalitlerin bu yıl ciddi şekilde çoğaldığını belirterek, "Manzara çok güzel ama gölün bu şekilde çekilmeye devam etmesi bizleri endişelendiriyor" dedi. Mikrobiyalitlerin manzarayı da değiştirdiğini aktaran Mehmet Okay isimli vatandaş da, "Her geçen yıl göl daha da geri çekiliyor. Mikrobiyalitler ortaya çıktıkça manzara değişiyor ama bu değişim, Van Gölü için iyiye işaret değil" ifadelerini kullandı. Bilim insanları tarafından gölün ekolojik dengesinin bozulduğuna işaret edilen bu durum, dalış turizmi açısından yeni alanlar sunarken, bölge halkı için ise kaygı verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Side’de Balık Ölümleri: Kimyasal Atık Şüphesi Haber

Side’de Balık Ölümleri: Kimyasal Atık Şüphesi

Antalya'nın Manavgat ilçesindeki Side Turizm Bölgesi Acısu mevkisinde yer alan su kanalında yüzlerce balık ölü halde bulundu. Kimyasal atık şüphesiyle inceleme başlatan yetkililer, bölgeden alınan numunelerle ölüm nedeninin araştırıldığını bildirdi. Antalya’nın Manavgat ilçesi Side Turizm Bölgesi’nde bulunan Acısu mevkisinde su kanalında meydana gelen balık ölümleri, kimyasal atık şüphesini gündeme getirdi. 5 yıldızlı 2 otelin arasından geçeren tenize dökülen kanalda yüzlerce balık ölü halde kıyıya vurdu. Durumun fark edilmesinin ardından vatandaşlar, Manavgat İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine bölgeye gelen ekipler, balık ölümlerine ilişkin inceleme başlattı. İlk değerlendirmelere göre, ölümlerin su kanalına karıştığı değerlendirilen kimyasal atık kaynaklı olabileceği bildirildi. Aynı bölgede geçmiş yıllarda da benzer olayların yaşandığına dikkat çeken yetkililer, olayın nedeninin tespiti için kapsamlı analiz yapılacağını ifade etti. Yetkililer, kimyasal atıkların kanal yoluyla denize ulaşma ihtimaline karşı numune alınarak laboratuvar incelemelerinin başlatıldığını belirtti. Çevresel risk faktörlerinin uzun süredir takip edildiğini aktaran ekipler, elde edilecek verilerle balık ölümlerinin kesin nedeninin belirleneceğini kaydetti. Bölgedeki işletmelerin, kamu görevlilerinin ve vatandaşların çevreye karşı daha duyarlı olması gerektiğine vurgu yapan yetkililer, su kaynaklarına doğrudan veya dolaylı şekilde bırakılan atıkların ciddi ekolojik tahribata yol açabileceği uyarısında bulundu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.