Hava Durumu

#Tübitak

TOURISMJOURNAL - Tübitak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tübitak haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Fatih'in Trabzon'u Fethettiği Rota Gün Yüzüne Çıkarıldı Haber

Fatih'in Trabzon'u Fethettiği Rota Gün Yüzüne Çıkarıldı

TRABZON (İHA) - Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon'u fethederken izlediği güzergah, 564 yıl sonra bilimsel araştırmalarla ortaya çıkarıldı. Sekiz akademisyenden oluşan ekip, iki yıl süren çalışmalar sonucunda padişahın ordusuyla Bayburt-Aydıntepe-Maçka hattını takip ederek Trabzon’a ulaştığını ortaya koydu. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Köse’nin yürütücülüğünde gerçekleştirilen araştırma, Avrupa Birliği destekli COST Aksiyonu Bilim ve Teknolojide Avrupa İşbirliği Programı-SEADDA kapsamında TÜBİTAK’a sunuldu. Trabzon, Erzurum ve Gümüşhane'deki üniversitelerden sekiz akademisyenin katılımıyla yürütülen projede, tarihi kara güzergahı detaylı olarak belirlendi. İki yıl süren çalışma sonucunda, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethederken Bayburt-Aydıntepe-Maçka rotasını kullandığı tespit edilerek dijital haritalandırma gerçekleştirildi. Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. İsmail Köse, iki yıl boyunca literatür taraması yaparak topografyayla eşleştirme çalışmalarına yoğunlaştıklarını belirtti. "Biz yaklaşık 2019 yılından itibaren bu yolları çalışıyor, araştırıyorduk. Fakat finansman sorunu yaşamaya başladık. Bizim bütçelerle altından kalkamamaya başlayınca proje yazmaya karar verdik. 2019 yılından itibaren çalışmayı projelendirdik. TÜBİTAK'a sunduk ve uluslararası proje olarak kabul edildi. 2022 yılında araziyi taramaya başladık, 2024 yılında tamamladık" dedi. Trabzon’a ulaşan birçok ticaret ve askeri yol bulunsa da Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de izlediği rotanın önceden kesin olarak bilinmediğini, M.Ö. 401-400 yıllarında Onbinler'in yürüyüş güzergahının da belirlenememiş kısımlarını bu projeyle ortaya çıkarmayı hedeflediklerini ekledi. "TARİHİ MİRAS KORUNARAK TURİZME KAZANDIRILMALI" Güzergaha dair çeşitli iddiaların olduğunu ancak kendilerinin ilk kez bilimsel bir tespit yaptığını belirten Köse, "Öncelikle sevinçliyiz. Bu çalışmayla korunması ve turizme kazandırılması gereken önemli bir tarihi miras ortaya çıkardık. Ancak güzergahın fiziki olarak da korunması gerekiyor. Bu noktada, Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve Kültür ve Turizm Müdürlüğü gibi kurumların devreye girmesi şart" dedi. Doğa koşulları, hazine avcıları ve yol çalışmaları nedeniyle bazı tarihi izlerin kaybolmuş olduğunu söyleyen Köse, belirledikleri rotanın bu sebeple yüzde 90 gibi bir doğruluk oranına ulaşabildiğini vurguladı. "DÖRT ANA ROTA ÜZERİNDE ÇALIŞILDI" KTÜ Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Osman Emir ise çalışmaların dört farklı rota üzerinde yürütüldüğünü belirterek, "Güzergah için taslak bir haritamız var. 4 ana rotamız var. İpek Yolu olarak bilinen klasik güzergahımız var. Bugünkü Hamsiköy üzerinden geçen eski Zigana Yolu ve bu rota üzerinde eski çağa kadar inen kaleler, köprüler ve gözetleme kuleleri var. Bunun dışındaki yollar yazlık yol olmakta ve yine Roma döneminde itibaren, daha kısa olduğu için yaz dönemleri kullanılan Karakapan Yolu, Kuştul ve Galyan Yolu dediğimiz alternatifler var. Bu yolların bir kısmı Gümüşhane bölgesine inerken diğer kısımları da Bayburt rotasına inmektedir. Aslında proje sonuçlanmadan net ifadeler kullanmak istemiyoruz çünkü bilimsel makale yayımlandıktan sonra bunların açıklanmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Bayburt üzerinden hareket ettiklerini, Aydıntepe rotasını takip ederek Maçka'nın bir rotasından aşağıya indiklerini söyleyelim" açıklamasında bulundu.

ESO Sürdürülebilir Yeşil Sanayi Birimi TÜBİTAK mentoru olarak seçildi Haber

ESO Sürdürülebilir Yeşil Sanayi Birimi TÜBİTAK mentoru olarak seçildi

Proje hakkında bilgi veren ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş, “TÜBİTAK tarafından yapılan değerlendirmeler sonrası Eskişehir Sanayi Odası Sürdürülebilir Yeşil Sanayi Birimimiz TÜBİTAK 1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentorluk Çağrısı kapsamında sanayi kuruluşlarına ve KOBİ’lere Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında mentorluk (yol gösteren) hizmeti verecek. Böylece firmalarımızın Yeşil Dönüşüm mevzuatlarına uyum kapsamında gereklilikleri karşılamak üzere onların daha çok yanında olacağız. İhracatımızın artması ve yeni ihracatçılarımızın sahaya inmesi anlamında bu çok önemli bir hizmet olacak. Özellikle ihracatımızın büyük bir kısmının Avrupa ülkelerine çalıştığından böyle bir hizmetin değeri daha da artmakta. Çünkü AB Yeşil Mutabakat ile çevre ve iklim konularında katı bir tutum sergileyecek ve ticaret anlayışında çok kritik, köklü değişiklikler yapacak. Avrupa pazarının gereklilikleri dikkate alındığında, sürdürülebilirlik odağında yeşil dönüşüm bu yüzden hayati bir önem kazanıyor. Biz de mentorluk hizmeti ile ihracatın önündeki engellerin aşılmasında, çevreye duyarlı üretimin artmasında sanayi kuruluşlarımızın yanında olacağız" dedi. Firmalarımızın yanındayız ESO Meclis Üyesi ve Sürdürülebilir Yeşil Sanayi Birim Koordinatörü Ömer Benli ise yaptığı açıklamada firmalara teknik yardım sunmaya TÜBİTAK tarafından hak kazandıklarını belirtti. Benli, “Yeşil teknolojiler konusunda güncel teknolojiler için firmalarımızın teknoloji danışmanlığı, kapasite ya da durum analizi, mevcut problemlerin tespiti ve çözüm yaklaşımları ve yol haritası hazırlama gibi konularda yanında olacağız, onlara çözüm ortaklığı sunacağız. Sanayi işletmelerimizin Yeşil Dönüşüm mevzuatlarına uyum kapsamında gereklilikleri karşılamak üzere alacağı teknik yardım hizmetleri de 1 Nisan 2024 tarihinde başvuruya açılacak 1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentorluk Çağrısı ile desteklenecek. Bu noktada uzman kadromuzla onların yanındayız” diye konuştu.

Mimar Sinan'ın deprem sırrı Haber

Mimar Sinan'ın deprem sırrı

Deprem Bölgesinde 8 kişilik bir ekiple bine yakın bina inceleyen Prof. Dr. Ali Demir, Mimar Sinan’ın Ege Bölgesi’ndeki tek eseri olan Muradiye Camiindeki yapısal sistemi değerlendirdi:  “Mimar Sinan’ın müthiş bir bilenmez tarafı var. O hesapları yapabilmesi için integral bilmesi gerekiyor” Yaptığı her eserde uyguladığı birbirinden farklı tekniklerle her bölgenin yapısına uygun yapılar ortaya koyan Mimar Sinan’ın Ege Bölgesi’ndeki tek eseri olan Muradiye Camiindeki deprem sütunları 500 yıl önceki gibi dönmeye devam ediyor.  Mimar Sinan’ın her eserinin birbirinden farklı olduğunu anlatan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Her bölgenin bir gerçeği var zemin olarak, depremsellik olarak. Mimar Sinan bu gerçekliğe karşı yapısal bir sistem ortaya koymuş” dedi. Depremin yaşandığı bölgede bine yakın binada 8 kişilik bir ekiple incelemelerde bulunan Manisa CBÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, deprem gerçeğinin yapılarda unutulmaması ve deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılması gerektiğinin acı bir şekilde yeniden gördüklerini söyledi. “Yapılan hatalar yıkımlara neden oldu” TÜBİTAK projesi çerçevesinde deprem bölgesinde 8 kişilik ekiple bine yakın bina incelendiğini söyleyen Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Deprem ivmelerini incelediğimizde olması gerekenden çok daha büyük, tasarımda kullanılan deprem ivmelerinden çok daha büyük ivmelerin, Tasarımda kullanılan deprem ivmelerinden 3 kat daha fazla ivmenin yapıları etkilediğini gördük. Bu deprem esnasında yapılarda ciddi hasar oluştu. Bu depremin bu kadar büyük olması yapıların göçmesine sebep mi, kesinlikle değil. Bir noktada hata yaşanmış. Örneğin malzeme, beton kalitesi çok düşük. Donatı yerleşimi çok kötü. Mühendislik bazı binalarda yetersiz. Yapı denetimi yok. Bu şekilde parametreler bir araya geldiğinde yıkım da kaçınılmaz oluyor bu kadar büyük bir depremde. Deprem yönetmeliğinde binaların asla yıkılmaması gerekiyor. Can güvenliği bizim için esas. Yıkılan binaların ekstra problemlerden dolayı yıkıldığını gördük” dedi. “Tarihi binalarda da yıkımlar yaşandı” Deprem bölgesindeki tarihi binalarda da incelemelerde bulunduklarını anlatan Prof. Dr. Demir, “Özellikle Maraş, Hatay, tarihin, medeniyetin beşiği. Çok acı manzaralarla karşılaştık. 500 yıllık, 1000 yıllık binaların da yıkıldığını örneğin Habibi Neccar Camiinin de yıkıldığını gördük. Oluşan deprem ivmeleri çok büyüktü. Tarihi yapıların da buna dayanamayarak göçmesi gayet normal. Tarihi yapıları incelediğimizde donatı kullanılmıyor. Kent ve zıvana sistemi var ama günümüzdeki betonarme sistemi yok. Dolayısıyla minareler deprem yüklerine karşı çok hassas ve kırılgan oluyor. Minarelerin çok sayıda göçtüğünü gördük. Tarihi yapılarda da güçlendirme uygulanabiliyor. Kumaşlarla veya özel güçlendirilmiş sıvalarla tarihi yapıların yada yığma binaların da istenilen deprem seviyesine, deprem taşıma yükü seviyesine ulaştırılabileceğini düşünüyoruz” diye konuştu. “Deprem gerçekliğine karşı yapısal sistem ortaya koymuş” Mimar Sinan’ın Ege Bölgesi’ndeki tek eseri olan ve deprem sütunlarıyla dikkat çeken Muradiye Camii hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Demir, “Betonarme yapılar nasıl yönetmeliği uygun yapılırsa, işçiliği, mühendisliği uygun olursa tarihi yapılar içinde bu geçerli. Muradiye Camii Ege Bölgesinde Mimar Sinan tarafından yapılmış tek eseri. 1583-1592 yılları arasında yapılmış. Yapıyı incelediğimizde çok büyük ve çok sayıda fil ayakları var. Büyük bir kubbesi var, kubbenin altında bunu taşıyan kemerleri var. O kadar ince düşünülmüş ki o fil ayaklarının hemen yanında mihrabın iki kenarında deprem sütunlarını planlamış. Yapının statiğinde yük altında bir problem oluştuğunda bunların dönmeyeceğini ve yapıyla ilgili bunla ilgili önlem alınması gerektiğini ifade etmiş Mimar Sinan. Bazı eserlerinde izolatör tarzı altta kayan, yapıyı zeminden ayıran tasarımlar yapmış.  Mimar Sinan’ın her eseri birbirinden farklıdır. Kimisinin plan görünüşü dörtgen, altıgen, sekizgen. İlk yaptığı camide 19 metre kubbe açıklığı varken, sonlarda 28 metre 31 metre kubbe açıklığına ulaşmış. Şunu söylemeye çalışıyorum her bölgenin bir gerçeği var zemin olarak, depremsellik olarak bu gerçekliğe karşı yapısal bir sistem ortaya koymuş. Bize katkısı, bilgi vermesi açısından önemli olan nokta, yapının deprem sonrası veya yük altında bu deprem sütunları sıkışıyor ve dönmüyor. Ana taşıyıcıların hemen yanında. Bu sıkıştığı takdirde binanın taşıyıcı sisteminde problem var ve önlem alınması gerekir. Ondan sonrada mühendisler çalışır ve o problemi ortadan kaldırır” dedi. “Deprem sütunlarının bugünkü binalara uygulanması mümkün değil” Deprem sütunları olarak bilenen denge taşlarının, o günkü teknolojinin bugünkü binalara uygulanmasının mümkün olmadığını anlatan Prof. Dr. Demir açıklamasını şöyle tamamladı: “Şu anda çalışılan gündemde olan yapısal sağlık izlem yöntemleri var. Yapılar gözlem altında bu sistem büyük binalarda kullanılıyor. Sürekli yapı inceleniyor ve veri toplanıyor. Bir problem varsa yerinde çözüm üretiliyor. Buradan esinlenilmiş ama günümüz teknolojisi kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerini incelediğimizde o hesapların o tasarımların integral bilmeden yapılmasının imkansız olduğunu görüyoruz. O dönem Mimar Sinan çok fazla çalışmış. O hesapları yapabilmek, kendini çok geliştirmiş. Bir dönem asker olarak orduda hizmet vermiş. Orda edindiği tecrübelerle bu yapıları inşa etmiş. Müthiş bir bilenmez tarafı var. O hesapları yapabilmesi için integral bilmesi gerekiyor.”

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.