Hava Durumu

#Osmanlı Dönemi

TOURISMJOURNAL - Osmanlı Dönemi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı Dönemi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Apçağa Köyü'nde Hasretin Sesi: Mani Yolu Haber

Apçağa Köyü'nde Hasretin Sesi: Mani Yolu

ERZİNCAN (İHA) - Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Apçağa köyüne, köy muhtarı Ahmet Akyavuz’un öncülüğünde bir Mani Yolu inşa edildi. Köy girişinden meydanına kadar uzanan bu yol, hem köyün görünümüne katkı sağlıyor hem de turizmi canlandırıyor. Kemaliye, doğanın güzelliğiyle "Doğu’nun cennete açılan kapısı" olarak anılıyor ve özellikle yaz aylarında binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. İlçenin üst kısmında bulunan Mani Yolu ise, geçmişte gurbete giden erkeklerin ardından kadınların yazdığı özlem ve hasret dolu manilerle ziyaretçilerine duygu dolu anlar yaşatıyor. Kemaliye Belediyesi Kültür Turizm Komitesi yetkilileri, Mani Yolu’nun kültürel mirasın önemli bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Kemaliye'de, eski adı Eğin olduğu zamanlardan günümüze kadar gelmiş olan özlem, hasret kokan maniler var. Osmanlı döneminde ülke genelinde ruhsatlı kasap olarak adlandırılan Eğinli kasaplar bir zaruretten dolayı ülke genelinde kesimler için memleketlerinde yavuklularını, çocuklarını, annelerini, nişanlılarını bırakıp giderlermiş. Uzun soluklu gidişlerinin ardından köylerinde yalnız kalan kadınlar da artlarından maniler yazıp yollarlarmış gurbete. ‘Ölür isem örtmeyesiniz yüzümü. Hasretim var yummam gözümü. Kabrime bir pencere koyun ki. Yârim gelirse göreyim yüzünü’ diyen kadınlarımız bu manilerle dertlerini, hasretlerini dillendirmişler. Biz de onların torunları olarak manilerimizi ilçemizin üst tarafına direklere astık" açıklamasında bulundu. Manilerin yanında dikilen dut ağaçları da bölgenin geleneksel kimliğini yaşatıyor. Türkiye’nin dört bir yanından gelen ziyaretçiler, bu anlamlı yolu gezerek geçmişin izlerini keşfediyor.

Harput’un Tarihi Hamamı 40 Bin Ziyaretçiye Kapılarını Açtı Haber

Harput’un Tarihi Hamamı 40 Bin Ziyaretçiye Kapılarını Açtı

ELAZIĞ (İHA) - Harput Mahallesi’nin girişinde yer alan Osmanlı dönemine ait görkemli Hoca Hasan Hamamı, restorasyon sonrası müze olarak hizmet vermeye başladı. 393 yıllık bu tarihi yapı, Harput mimarisinin zarafetini yansıtarak bölgenin kültür ve turizm hayatına önemli bir katkı sağlıyor. Hoca Hasan Hamamı, restore edildikten sonra müzeye dönüştürülerek 5 bin yıllık Harput tarihinin bir parçası haline geldi. Görkemli kubbesi ve dikkat çeken mimarisiyle ziyaretçilerini büyüleyen müze, geçmişin hamam kültürünü gelecek nesillere aktarıyor. Açılışından bu yana yerli ve yabancı turistlerden yoğun ilgi gören müze, bir yılda 40 bin ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. HARPUT’A CANLILIK GETİRİYOR Elazığ Belediye Başkan Yardımcısı Nazif Bilginoğlu, Hoca Hasan Hamamı’nın Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları’nın müze projeleri kapsamında restore edilip müzeye dönüştürüldüğünü belirtti. Bilginoğlu, "16 Eylül 2023 tarihinde hizmete girdi. Oradaki mevcut hamamımız yaklaşık 1600-1700'lü yıllardan günümüze kadar gelmiştir. Son zamanlarda kullanılmamasından dolayı harabe duruma gelmiş bu yapının öncelikle restorasyon projesini tamamlayarak yapının kendisini düzenledik. Sonuç itibarıyla yapının bir hamam müzesi olarak kullanılmasıyla ve etrafındaki alanın da kamulaştırılarak ciddi yenileme ve oturma alanı olarak düzenlenmesiyle 2023 yılının sonlarına doğru insanlarımıza hazırlayarak açmış olduk" dedi. Bilginoğlu, müzenin Harput’un tarihi dokusunu ziyaretçilere sunduğunu, eski hamam kültürünü ve kullanılan objeleri sergileyerek geçmişle bağ kurduğunu ifade etti. Ayrıca, hamamın çevresindeki dinlenme alanlarının ziyaretçilere tarihi Harput’ta keyifli bir ortam sunduğunu vurguladı. HARPUT’TAKİ MÜZELERE HAREKETLİLİK KATIYOR Hoca Hasan Hamamı, Harput’taki diğer müzelerle birlikte bölgeye canlılık kazandırıyor. Bilginoğlu, müzenin bir yılda yaklaşık 40 bin kişi tarafından ziyaret edildiğini ve bu ilginin Harput Mahallesi’ne hareketlilik getirdiğini belirtti. Hoca Hasan Hamamı, tarihi ve kültürel değerleriyle Harput’u keşfetmek isteyenlere eşsiz bir deneyim sunmaya devam ediyor.

Eski Van Şehri Tarihi İhtişamıyla Yeniden Canlanıyor Haber

Eski Van Şehri Tarihi İhtişamıyla Yeniden Canlanıyor

VAN (İHA) - Van Kalesi'nin güneyinde yer alan Eski Van Şehri, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan 12 mimari yapının restorasyonuyla eski ihtişamına kavuşuyor. Bölge, Milattan Önce 3000’lerden 20. yüzyıla kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış tarihi bir merkez olarak dikkat çekiyor. ZENGİN TARİHİ GEÇMİŞ 450 bin metrekarelik bir alana yayılan Eski Van Şehri, Urartu, İskit, Med, Pers, Roma ve Sasani medeniyetlerinin ardından 7. yüzyılda İslam hâkimiyetine geçti. 1069'da Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından fethedilen şehir, Osmanlı dönemi boyunca Türk-İslam kültürünün önemli bir merkezi oldu. Ancak 20. yüzyılda yaşanan Ermeni ayaklanmaları ve Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri nedeniyle şehir büyük zarar gördü. Eski Van Şehri’nde Ulu Cami, Kızıl Minareli Cami, Hüsrev Paşa Külliyesi, Kaya Çelebi Camii ve Surp Stephanos Kilisesi gibi önemli yapılar yer alıyor. RESTORASYON ÇALIŞMALARI 2024 yılında başlatılan çalışmalar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Baş Terzioğlu başkanlığında yürütülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında devam eden çalışmaların 2025’te de süreceği açıklandı. "YAPILAR YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA KALMIŞTI" Kazı Alan Başkanı Prof. Dr. Gülşen Baş Terzioğlu, şehirde 12 adet mimari yapı kalıntısının tespit edildiğini belirtti. Terzioğlu, "19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında yaşanan Ermeni ayaklanmaları, Rus işgali ve Birinci Dünya Savaşı gibi olumsuzluklar nedeniyle şehir terk edilmek zorunda kalmıştır. Bu terk edilişin ardından bölge bir daha yerleşime açılmamış ve büyük ölçüde tahrip olmuştur. Zamanla kendi haline bırakılan bu alan, mimari dokusuyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı" dedi. Bu yapılar arasında Mimar Sinan’ın eseri olan Hüsrev Paşa Külliyesi, Selçuklu dönemine ait Kızıl Minareli Cami, Osmanlı dönemi yapısı Kaya Çelebi Camii ve Ulu Cami gibi eserler bulunuyor. Ayrıca, yarı yıkık haldeki Çifte Hamam’ın da Hüsrev Paşa Külliyesi’nin bir parçası olarak restore edilmesi planlanıyor. BÖLGE TURİZMİ İÇİN GELECEK PLANLARI Bakanlık tarafından hazırlanan proje, bölgenin bir ören yeri haline getirilmesini amaçlıyor. Restorasyon tamamlandığında Eski Van Şehri, tarihi yapıları ve dokusuyla ziyaretçilerine kapsamlı bir deneyim sunacak. Giriş-çıkışların kontrol altına alınacağı alanda sesli ve görsel bilgilendirme sistemleri kurulacak. Ayrıca, seyir alanları oluşturularak ziyaretçilerin tarihi daha iyi kavraması sağlanacak. Prof. Dr. Terzioğlu, bu projeyle bölgenin bilinirliğinin artacağını ve tarihi dokunun daha iyi anlaşılacağını ifade etti.

UNESCO'nun Koruduğu Çivisiz Cami'de Türk Tarihi Araştırılıyor Haber

UNESCO'nun Koruduğu Çivisiz Cami'de Türk Tarihi Araştırılıyor

KASTAMONU (İHA) - Kastamonu’nun Merkez ilçesine bağlı Kasaba Köyü’nde bulunan ve halk arasında "Çivisiz Cami" olarak bilinen Mahmut Bey Camii'nin çevresinde arkeolojik kazılar başladı. Bu kazılarla 14. yüzyıl Türk-İslam yerleşiminin izleri ortaya çıkarılacak. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne "Anadolu'nun Ortaçağ Dönemi Ahşap Direkli ve Kirişli Camileri" kategorisinde dahil edilen Mahmut Bey Camii, 1366 yılında Candaroğulları döneminde inşa edilmiş. Kastamonu Valiliği himayesinde ve Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) koordinasyonunda, Karabük Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü iş birliğiyle yürütülen kazı çalışmaları, caminin yalnızca mimari önemini değil, çevresindeki Türk yerleşim dokusunu da aydınlatmayı hedefliyor. TARİHİ KÜLLİYE VE YERLEŞİM İZLERİ KEŞFEDİLİYOR Kazılar kapsamında caminin 50 metre uzağında bulunan hamam kalıntılarında çalışmalar sürüyor. Kazı ekibi, hamamın camiyle aynı dönemde, 14. yüzyılda yapıldığını değerlendiriyor. Ayrıca, külliyeye işaret eden mezarlar, yapılar ve yerleşim kalıntıları da dikkat çekiyor. Kazı çalışmalarının başındaki Karabük Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Anar Azizsoy, bu kazılarla yalnızca cami ve hamamın değil, bölgedeki Türk yerleşim kültürünün de detaylı şekilde inceleneceğini belirterek, "Bilindiği üzere Türk kültüründe gelenek olarak cami yapımıyla birlikte hamam inşası da gerçekleştirilir. Bunun Selçuklu Devletinden itibaren Anadolu'nun çeşitli yerlerinde örnekleri mevcuttur. Biz de Mahmut Bey Camii ile bağlantısının ne denli olup olmadığının üzerine yaptığımız araştırmaları bu sene yaptığımız kazı ve devamında sürdüreceğimiz çalışmalarla birlikte açığa çıkarmayı umuyoruz" dedi. 14. YÜZYILIN TÜRK KÜLTÜRÜ AYDINLATILACAK Hamam dışında bölgedeki diğer yapılar, Türk yerleşim dokusunun varlığını somutlaştırıyor. Prof. Dr. Azizsoy, "Mahmut Bey Camii'nin az aşağında Saray Camii, çifte hamam bulunuyor, başka kalıntılarda mevcut. Yoğun olarak bu bölgede Türk kimliğinin ve kültürünün varlığını somut olarak belgeleyecek olan yerleşim dokusuna imkan tanıyan yapılar bulunuyor. Tarihe baktığımız zaman hanedanın varlığı da, yani Mahmut Bey'den sonrasında da oğluna ait bir mezarın bulunduğu, annesine ait bir türbenin olma ihtimali bu tezimizi daha da destekler nitelik taşıyor. Dolasıyla burada sadece hamam değil, aynı zamanda başka yapı topluluğunun ortaya çıkarılmasıyla birlikte Türklerde bir gelenek haline gelen bir külliye olma ihtimali de ister istemez akla geliyor" diyerek, yeni bulguların bölgenin turizmine katkı sağlayacak düzeyde olabileceğini ekledi. KASABA KÖYÜ’NÜN TARİHİ ÖNEMİ 14. yüzyılda yaklaşık 25 bin nüfusuyla önemli bir yerleşim merkezi olan Kasaba Köyü, Çobanoğulları ve Candaroğulları dönemlerinin izlerini taşıyor. Köy ile ilgili konuşan Azizsoy, "Bu kadar ciddi bir birikimi, yer altındaki tarihi mirası barındırmış olduğunu düşündüğümüz, buna inandığımız yerleşim yerinde sonraki evrelerde yapılacak olan kazı çalışmalarıyla tarihi dokunun rengi hiç şüphesiz değişecektir" ifadelerini kullandı. MAHMUT BEY CAMİİ HAKKINDA 1366 yılında Candaroğlu Mahmut Bey tarafından inşa edilen cami, ahşap direkli mimarisi ve iç mekan süslemeleriyle dikkat çekiyor. Çivi kullanılmadan yapılan üst örtüsü, camiyi mimari bir şaheser haline getiriyor. UNESCO tarafından tescillenen bu yapı, Türk kültürünün dünyaya tanıtılmasında önemli bir rol oynuyor.

10 Bin Yıllık Tarihe Işık Tutan Kazılar Tamamlandı Haber

10 Bin Yıllık Tarihe Işık Tutan Kazılar Tamamlandı

DİYARBAKIR (İHA) - Diyarbakır'daki UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Amida Höyük'te 2024 kazı dönemi sona erdi. Kazılarda, Cumhuriyet döneminde basılmış, üzerinde Osmanlıca yazılar bulunan bir sikke de dahil olmak üzere birçok tarihi eser ortaya çıkarıldı ve sergilendi. Binlerce yıllık tarihî geçmişiyle Hurri-Mitanniler'den Persler'e, Eyyubiler'den Osmanlı'ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan höyükte, 2018 yılında başlatılan kazılar bu yıl Artuklu Sarayı’nın çeşitli bölümlerinde sürdürüldü. Yangın izlerinden ve seramik kalıntılarından elde edilen verilere göre, höyükte yerleşimin M.Ö. 8 bin yılına kadar uzandığı tespit edildi. Kazı başkanı ve Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, 2024'te 19 işçi ve 9 teknik personelin katkısıyla toplamda 35 noktada çalışma yaptıklarını belirtti. Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan çalışmalarda bu yıl bulunan en dikkat çekici eserler arasında Osmanlı dönemine ait bir rozet, Geç Uruk dönemine ait mühürler ve 1926 tarihli Cumhuriyet dönemi sikkesi bulunuyor. Sikke ile ilgili bilgi veren Yıldız, "Cumhuriyet döneminde gelen sikkemiz 1926 yılında basılan, 1923'te Cumhuriyet'in kurulmasıyla beraber ilk basılan paralar arasındadır. Ön yüzünde palamut ve meşe yaprağı, üstte ay-yıldız, hemen sol tarafta Osmanlıca 10 kuruş ibaresi yer almaktadır. Arka yüzde ise buğday başağı ve yine Osmanlıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yine paranın basım tarihi olan 1926 tarihi vardır. Harf inkılabından önce basıldığı için yazılar Osmanlıca yazılmıştır" dedi. KAZILARDA ELDE EDİLEN BULGULAR Bu yıl gerçekleştirilen kazılarla ilgili konuşan Yıldız, "Bu yılki çalışmalarda özelikle Geç Uruk dönemine ait mühür, yine Osmanlı dönemine ait Çanakkale Savaşı rozetinin bulunması önemliydi. Onun dışında Neolitik ve Kalkolitik dönemden başlayıp Selçuklu, Artuklu, Eyyubi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait birçok eser bu yılki kazı çalışmalarında ortaya çıkartıldı. Paleolitik döneme ait taş buluntular da var. Ama bunlar muhtemelen taşınma yoluyla Amida Höyük'e getirilmiştir" açıklamasını yaptı. Prof. Dr. Yıldız, Amida Höyük’ün kesintisiz 10 bin yıllık geçmişiyle Diyarbakır’ın tarihine ışık tuttuğunu vurguladı. Elde edilen eserler, Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde sergilenecek.

150 yıllık tarihi Redif Kışlası kültür merkezi oldu Haber

150 yıllık tarihi Redif Kışlası kültür merkezi oldu

Osmanlı döneminde ordunun modernize edilmesi çalışmaları kapsamında ülke geneline inşa edilen redif kışlalarından biri de Çorum'un İskilip ilçesinde bulunuyor. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip kışlada devam eden restorasyon çalışmaları tamamlandı ve Redif Kışlası kültür merkezi olarak hizmet verecek. Redif Kışlası’nın korunarak yaşatılması amacıyla Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) ve yerel paydaşların iş birliği ile bugüne kadar önemli çalışmalar yürütüldü. Kalkınma Ajansı’nın 2014 yılındaki desteği ile İskilip Kaymakamlığı bugünkü değeri 1 milyon TL’yi bulan Rölöve ve Restitüsyon Projesi uygulandı. OKA’nın 2016 Yılı Turizmin Geliştirilmesine Yönelik Küçük Ölçekli Alt Yapı Yatırımlarına Mali Destek Programı çerçevesinde uygulanan Redif Kışlası Restorasyon Projesinde ise bugünkü değeriyle 10 milyon TL’yi aşan ajans desteği sağlandı. İş artışı nedeni ile tasfiye edilen Restorasyon Projesinde çalışmalar 2023 yılında tekrar başladı. Çorum İl Özel İdaresi tarafından yürütülen restorasyon sürecinin ardından tarihi yapı, Nisan ayı itibarı ile 265 koltuk kapasiteli konferans salonu, sahne, depo ve kulis odalarıyla Misak-ı Milli İlkokulu ek binası şeklinde hizmet vermeye başladı. İlk gününde öğrencilere sinema gösterimi Redif Kışlasının ilk gününde; İskilip Kaymakamlığı proje ekibi koordinasyonunda, İskilip Halk Kütüphanesi Müdürlüğü tarafından, Ebussuud Efendi İlkokulu öğrencilerine yönelik sinema gösterimi yapıldı. Kültür merkezine dönüşen binada, İskilip'in kültürünü en iyi şekilde yansıtacak etkinlikler yapılması planlanıyor. İskilip ilçesinde Meydan Mahallesi'nde yer alan, 720 metrekarelik alan üzerine taştan 3 kat inşa edilen Redif Kışlası, Balkan, Birinci Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında faal olarak kullanıldı. Kışlanın 1945 yılına kadar kullanılmaya devam ettiği biliniyor.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.