Hava Durumu

#Osmanlı Devleti

TOURISMJOURNAL - Osmanlı Devleti haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı Devleti haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

600 Yıllık Kuran-ı Kerim Yeniden Hayat Buldu Haber

600 Yıllık Kuran-ı Kerim Yeniden Hayat Buldu

İSTANBUL (İHA) - Beyoğlu’ndaki Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Restorasyon ve Konservasyon Atölyesi, yüzlerce yıllık tarihi eserleri uzman ellerde titizlikle onararak gelecek nesillere aktarıyor. Atölyede yürütülen çalışmalar kapsamında, Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait 600 yıllık bir Kuran-ı Kerim’in restorasyonu tamamlandı. Laboratuvarda, el yazması eserlerden hat levhalarına, metal objelerden halı ve kilimlere kadar birçok eser doğal yöntemlerle restore edilerek hayat buluyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinden getirilen eserler, 21 kişilik bir ekip tarafından onarılarak ait oldukları yerlere geri gönderiliyor. Restoratör Reyhan Özer, Sultan 2. Mahmut’a ait 19. yüzyıldan kalma celî sülüs hat levhasının onarım sürecini, "Bünyemize gelen hat levhaların restorasyonu ile uğraşıyorum. 19. yüzyıl eserlerinden 2. Mahmut'a ait bir eserdir. Celil-i sülüs levhasıdır. Edirnekari ahşap üzerine altın varak kullanılarak malakari üslupla yazılmıştır. Raspa işlemlerin arkasından katmanlara inilerek barok motifler çıkartılmış, motiflerin eksik kısımların aslına bağlı kalarak tamamlanmıştır. Altın varak kısmında da eksiklikler belirlendikten sonra tamir edilmiştir. Restorasyonu da bu şekilde tamamlanmıştır" sözleriyle anlattı. Tekstil restoratörü Özlem Akyel ise 17. yüzyıl Uşak halısının restorasyon sürecini aktardı. "Önümde görmüş olduğunuz 17. yüzyıl Uşak halısı. Eserler bize geldiğinde ilk olarak kuru temizliğini yapıyoruz. Süpürüyoruz, kirlerden ve tozlardan arındırıyoruz. Daha sonra hasarlı bölgeleri var, onları tespit ediyoruz. Atkı ve çözgü ipliklerin detaylı temizliklerini yaptıktan sonra neresinde hasarlı bölge varsa orasının onarım işlemi başlıyor. Hasarlı olan bölge dokunarak onarılıyor. Halımızın restorasyon aşaması bu şekilde bitmiş oluyor. Bu halıda ise atkı ve çözgü iplikleri cımbızla temizleme aşamasındayım. Halıdan halıya göre restorasyon süresi değişiyor ama en az 2 ay elimizde kalmış oluyor. Bu eser bittikten sonra Ankara'ya geri gönderilecek" dedi. Kağıt restoratörü Ece Fuat Başoğlu, geç Osmanlı dönemine ait bir berat üzerinde çalıştıklarını belirtti. "Fiziksel tahribata uğramış, yırtıklarımız var. Bantlar kullanıldığı için lekeleri bulunuyor. Biz şu an kağıt restorasyonunun ilk aşaması olan kuru temizliğini yapıyoruz. Ardından mekanik temizliği yapılacak. Ardından ıslak temizliği yapılacak ve uygun Japon kağıdı ile onarımına geçilecek. Onarımı bittikten sonra dijital ortama aktarılacak. Bizdeki işlemi bitmiş olacak. Bir cildi ve kaplaması olmadığı için bu şekilde muhafaza edeceğiz. Biz burada başka eserler de yapıyoruz. El yazması eserlerimiz de var" dedi. 600 yıllık Kuran-ı Kerim’in restorasyonunun tamamlandığını ve geri gönderilmeye hazır olduğunu da ekledi. Restorasyon sürecinde 13. yüzyıldan kalma bir ferman da inceleniyor. Uzmanlardan Esra Arı, "Eserde yoğun mantar görülmektedir. Eser üzerinde görülen siyah lekeler, mantarın eser üzerinde bıraktığı kalıcı izlerdir. Etil alkol ile eserimizin mantarını arındırma işlemini yapmaktayım. Bundan önce kuru temizleme işlemi yapıldı. Şu an mantar giderme işlemindeyim. Bundan sonra ıslak temizleme ve onarım işlemi yapılacak. Toplamda bitmesi 2 ayı bulur" yorumunda bulundu. Müze Araştırmacısı Battal Yalbaç, restorasyon sürecinin işleyişine dair bilgi verdi. Yalbaç'ın verdiği bilgilere göre, Türkiye’nin farklı bölge müdürlüklerinden getirilen yazma eserler, hatlar, çiniler ve halılar burada özenle inceleniyor. Öncelikle eserin durumu belirleniyor; eğer mantar tespit edilirse öncelikli olarak mantarın yayılması engelleniyor. Sonrasında her esere numara verilerek restorasyon aşamasında karışıklık yaşanması önleniyor. Ön tarama ve temizlik aşamalarının ardından restorasyon süreci, eserin dönemine ve yapısına uygun şekilde tamamlanıyor. Tüm işlemler ulusal ve uluslararası standartlara göre yürütülüyor. Restorasyon tamamlandıktan sonra eserler dijital ortama aktarılıp tekrar ait oldukları bölgelere iade ediliyor. 21 kişilik uzman ekip, her eseri büyük bir titizlikle koruyarak gelecek nesillere aktarmayı amaçlıyor.

İmrahor İlyas Bey Camii Restorasyonu Hızla İlerliyor Haber

İmrahor İlyas Bey Camii Restorasyonu Hızla İlerliyor

İSTANBUL (İHA) - Ayasofya Camii’nden 100 yıl daha eski olan İmrahor İlyas Bey Camii’nde 2023’te başlatılan restorasyon çalışmaları sürüyor. Geçmişte çeşitli hasarlar alarak üst yapısını kaybeden camide, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü koordinasyonunda geçici çatı tamamlandı. Restorasyonun ardından ibadete açılması planlanan cami, havadan görüntülendi. EN ESKİ DİNİ YAPILARDAN BİRİ Fatih’teki cami, Bizans döneminde kilise olarak inşa edildi ve İstanbul’un fethi sonrası camiye çevrildi. 2. Beyazıt döneminde İmrahor İlyas Bey tarafından tekrar düzenlenen yapı, Latin istilası, 1894 depremi ve 1900’lerdeki yangın ve yağmurlarla büyük zarar gördü. 1925’te terk edilen ve 1934’te müzeye devredilen cami, 2012’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçti. 2019’da ise yapının restorasyon projeleri onaylandı. ÖZGÜN MİMARİSİ KORUNUYOR 2023’te başlayan restorasyon kapsamında çevre temizliği yapıldı ve 100 yıldır üstü açık olan cami için geçici çatı kuruldu. Güney bölümdeki yıkılan sütunlar aslına uygun şekilde yenilenecek. Yapı hakkında bilgi veren Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, "İstanbul'daki en eski dini yapı olarak ifade edebileceğimiz bu manastır; Studios Manastırı'dır. İstanbul'un fethine kadar manastır olarak kullanılan yapı, fetihten sonra 2. Beyazıt'ın Mirahoru İlyas Bey tarafından cami ve tekkeye çevrilmiştir. Bu yapı kompleksinde caminin yanı sıra sarnıç, ayazma ve çeşme de bulunmaktadır. Geniş bir revaklı avlusunun ve derviş hücrelerinin olduğunu biliyoruz. Cami olduktan sonra minare ekleniyor fakat günümüze külah ve petek kısmının maalesef ulaşamadığını görüyoruz. İmrahor İlyas Bey Camii'nden bahsederken tabii ki opus sectiladan bahsetmemiz gerekir. İnşa edildiği dönemde yurdun birçok yerinden çeşitli taşlar getiriliyor ve bu taşlar belli bir geometrik düzene göre döşeniyor. Bugün burada görülen opus sectila özgündür. Yapının ilk inşasından kalan bir döşemedir" açıklamasında bulundu. RESTORASYON ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR Feyyaz Fidan, restorasyon sürecini anlatarak, geçici çatı ve statik güçlendirme çalışmalarının tamamlandığını belirtti. Minarenin eksik külah ve petek kısmının, bilim kurulunun değerlendirmesi sonrası Koruma Kurulu onayıyla tamamlanacağını ekledi. Caminin en kısa sürede ibadete açılması hedefleniyor.

Bursa'da 700 Yıllık Medreseye Yapılan Müdahale Tepki Çekti Haber

Bursa'da 700 Yıllık Medreseye Yapılan Müdahale Tepki Çekti

BURSA (İHA) - Bursa’da çocuk kütüphanesi olarak kullanılan 700 yıllık Lala Şahin Paşa Medresesi’nin içine yapılan tuvalet ve mutfak, duvarların rutubet nedeniyle zarar görmesine yol açıyor. 1339 yılında inşa edilen Osmanlı’nın ilk anıt eserlerinden biri olan medresede, 2006 yılında Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun kararıyla başlatılan restorasyon çalışmalarında dışarıda tuvalet bulunmasına rağmen içeride yeni tesisatlar inşa edildi. Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu üyesi ve Gönüllü Çevre Müfettişi Ali Turan, 2007 yılında bu duruma karşı hukuki mücadele başlatarak konuyu Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Ancak yapılan itirazlar sonuçsuz kaldı. Turan, "Bu hukuksuzluğun 2004 yılından beri takipçisiyim. Medresedeki iç alanındaki 8 bölümden 2'si tuvalete ve mutfağa harcanmıştır. Bu, basit bir tesisat olayı değildir. İdare Mahkemesi'nin reddi üzerine davayı Anayasa Mahkemesi'ne götürdüm. Ancak bir sonuç alamadım. Bu medrese Bursa'daki ilk Türk eseridir. Bu eser hepimizin, bir an önce bu yanlıştan dönülmeli ve medrese 8 odalı aslî haline çevrilmelidir" diyerek, medresenin tarihi kimliğinin korunması gerektiğini belirtti. Turan, "Osmanlı'nın ilk anıt eserini haritaya çevirmişler. Bursa'nın fethinin ardından ilk anıt eseri olarak tarihe geçmiştir. Buraya 1 çivi bile çakılamaz. Binanın içerisine yapılan tuvalet ve mutfak sebebiyle duvarlarında rutubetlenme başladı. Belki de bu sebepten dolayı bu bina yıkılacak. Bir gün, Bursa'nın ilk anıt eseri yıkılırsa şaşırmayın. Medresenin bitişiğinde bulunan Lala Şahin Paşa Vakfına ait olan yerleri mülkiyet sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü kamulaştırıp oralara 1 değil, 11 tuvalet ve mutfak yapabilir. Yapılan bu çalışmalarla ilgili hem Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğüne, hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Bursa Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğüne ihbarda bulundum. İçeride gerekli incelemeler yapıldı. Ancak çıkan karar ve raporları bize bugüne kadar hala verilmedi" dedi. Alınan kararları şaibeli bulduğunu belirten Turan, yapılanları ecdada ihanet olarak nitelendirdi.

1499 Yıllık Geçit Kapısı Toprağa Gömüldü Haber

1499 Yıllık Geçit Kapısı Toprağa Gömüldü

İSTANBUL (İHA) - İstanbul’da 1. Justinianus ve eşi Theodora tarafından güvenlik amacıyla deniz tarafındaki surlara inşa edilen 1499 yıllık Küçük Ayasofya Poternesi, zamanla toprağa gömüldü. Şehirden kaçış noktası olarak tasarlanan bu tarihi geçit hakkında konuşan Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, "Poterne denizden yüksekti, gemiler yanaşıyordu. Direkt gemiye geçiş yapılabiliyordu. İmparator şehirde bir olumsuzluk olduğunda kiliseden bu kapıya geçip, bu kapıdan da gemiye binebiliyordu. Şu anda ise yarısı toprağa gömülmüş durumda. İstanbul'un fethinde burası kaçış noktalarından biri olarak düşünülmüş olabilir" dedi. 526 yılında inşa edilen Aya Sergios ve Bakhos Kilisesi ile birlikte güvenlik için yapılan Küçük Ayasofya Poternesi, Osmanlılar tarafından kullanılmayınca zamanla harabeye dönüştü. Denizin doldurulmasıyla yarısı toprak altında kalan yapı, uzun yıllar boyunca göz ardı edildi. Günümüzde, geçit kapısının madde bağımlıları ve evsizler tarafından kullanıldığı belirtiliyor. Çöplerle dolan ve harabeye dönen tarihi yapının restorasyonu bekleniyor. Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, "Böyle önemli bir eserin bu durumda olması bizi rahatsız ediyor. Poternenin öncelikle yüzeye çıkarılması gerekiyor. Restore edilmesi lazım, eser ve çevresindeki surlar çok kötü durumda. Daha sonra da turizme kazandırılması gerekiyor. Bukoleon Sarayı çok göze çarpan bir yapıydı. Bu poterne maalesef iç kısımda kalıyor. Poternenin içinde bir boşluk var, maalesef giren ve çıkan belli değil. İnsanlar buraya gelmekten biraz çekiniyorlar. Burayı defalarca incelemeye geldim. İçeriye girdiğimde, orada kalanlar vardı. Dışarı çıkmak zorunda kalmıştım. Açık hava müzesine dönüştürülmesi lazım" diye konuştu. Tarihi yapının havadan çekilen görüntüleri, poternenin ne kadar kötü durumda olduğunu gözler önüne seriyor. Yapının yüzeye çıkarılması ve turizme kazandırılması için yetkililerin adım atması bekleniyor.

Topkapı’da Osmanlı Geleneği Yeniden Canlandı Haber

Topkapı’da Osmanlı Geleneği Yeniden Canlandı

İSTANBUL (İHA) - Topkapı Sarayı’nda, jandarmalar nöbetlerini Osmanlı döneminin önemli saray görevlilerinden silahtarların kıyafetleriyle tutuyor. 189 yıl aradan sonra yeniden hayat bulan bu gelenek, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Topkapı Sarayı Koruma Bölüğü’nün silahtar kıyafetleri, dönemin minyatürleri ve belgeleri referans alınarak uzmanlarca hazırlandı. TARİHİ NÖBET YERLERİ VE ATLI GÖSTERİLER Jandarmalar, Babüsselam ve Babüssaade kapılarında nöbet tutarken, belirli saatlerde 1. Avlu’da atlı birliklerin gösterileri de gerçekleştiriliyor. Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, "Saray içerisinde önemli kapılarımız olan Babüsselam ve Babüssaade Kapılarının önünde belli dönemlerde nöbet tutuyorlar, belli dönemlerde de ziyaretçilerin arasında gezerek dönemi hatırlatıyorlar. O döneme ait görüntü verebilmek, dönemi anlatabilmek, tematik müzeciliği Topkapı Sarayı'nda da hayata geçirmek istedik. İç mekanlarda bu kıyafetlerle gezerken 1. Avluda yine jandarma bölüğümüze ait olan atlı birliklerimizle belli saatlerde ziyaretçilerin arasına çıkarak atlarıyla gösteri yapmaktadır. Yine ziyaretçilerimizin ilgisini buraya çekmeyi planlamaktayız. Bu konuda gayret ediyoruz. Gördüğümüz kadarıyla da ziyaretçilerimiz uygulamadan memnun. Elbette ki son dönemlerde bu tür uygulamaları sadece bizde değil, dünyanın birçok saray müzelerinde görmekteyiz. Biz de uyguluyoruz" yorumunda bulundu. ZİYARETÇİLERDEN TAM NOT Ziyaretçilerden Liya Ünsal, "Marmaris'ten buraya gezmeye geldim. Yaklaşık 4 gündür İstanbul'u geziyorum. Şu an Topkapı Sarayı'ndayız. Geldiğimde de farklı kostümlü personellerle karşılaştım. Gerçekten bu beni çok mutlu etti. Beni tarihe götürdü" derken, Eray Tahıyan ise, "Buraya gezmeye Kırklareli'den geldim. Gerçek insanların bu şekilde dolaşıyor olması tarihi canlı canlı yaşatıyor. Onları burada görüyor olmak sanki günümüzden geçmişe gitmişiz gibi hissettiriyor. Uygulamadan memnun kaldık" ifadelerini kullandı. Şeyma Şener ise "Bir tarih meraklısı olarak Topkapı Sarayı'nı gezmeye gelmiştim. Geldiğimde karşılaştığım manzara karşısında çok mutlu oldum. İnsanların tarihi anlamlandırması ve bilgilerini algılayabilmesi için çok güzel bir uygulama olmuş. Düşünenlere teşekkür ediyorum" diyerek uygulamayı takdir etti. Topkapı Sarayı’nda hayata geçirilen bu gelenek, ziyaretçilerin geçmişi daha yakından hissetmelerine olanak tanıyor ve tarihi canlandırma anlamında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

2025 Turizm ve Kış Sporları Başkenti Erzurum Rehberi Haber

2025 Turizm ve Kış Sporları Başkenti Erzurum Rehberi

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) tarafından "2025 Turizm Başkenti" seçilen Erzurum, aynı zamanda Avrupa Sporları Başkenti ve Şehirleri Federasyonu (ACES Europe) tarafından "2025 Avrupa Kış Sporları Başkenti" unvanına layık görüldü. Tarihi eserleri, yöresel lezzetleri ve modern kayak tesisleriyle şehir, hem tatilcilerin hem de sporcuların favori duraklarından biri. Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Palandöken Kayak Merkezi başta olmak üzere şehrin turizm potansiyelini artıran özelliklere vurgu yaptı. TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRASIN İZİNDE ERZURUM Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum, hem tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan yapıları hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı yer olarak ayrı bir öneme sahip. Erzurum’un tarihi dokusu, Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi, Erzurum Kalesi, Saat Kulesi ve Üç Kümbetler gibi birçok anıtsal yapıda görülebiliyor. PALANDÖKEN KAYAK MERKEZİ Türkiye’nin en gelişmiş kayak merkezi olan Palandöken, şehir merkezine yalnızca 10 dakikalık mesafede yer alıyor. Toplamda 55 pistiyle her seviyeden kayakçıyı ağırlayan merkezde, Uluslararası Kayak ve Snowboard Federasyonu (FIS) onaylı pistler dikkat çekiyor. Palandöken, yalnızca kayak değil, snowboard, yamaç paraşütü, dağcılık, buz tırmanışı gibi birçok ekstrem spora ev sahipliği yapıyor. Gece kayağı imkânı, ziyaretçilere gün batımının ardından da bu eşsiz deneyimi yaşama fırsatı sunuyor. İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Palandöken’in nisan sonuna kadar kar tutma özelliğiyle rakiplerinden ayrıldığını belirterek, iki olimpiyata ev sahipliği yapmış merkeze kayakseverleri davet etti. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE Hatuniye Medresesi olarak da bilinen Çifte Minareli Medrese, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın kızı tarafından yaptırılmış bir yapı. İki farklı tarzdaki minaresiyle dikkat çeken medrese, açık avlulu ve dört eyvanlı tasarımıyla Türk-İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Bugün müze ve sergi alanı olarak hizmet veren yapı, Erzurum’un en çok ziyaret edilen tarihi eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor. YAKUTİYE MEDRESESİ 1310 yılında İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto’nun emriyle inşa edilen Yakutiye Medresesi, Erzurum’un en önemli yapılarından biri. Kapalı avlulu medreselerin Anadolu’daki en güzel örneklerinden olan yapı, günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Zarif süslemeleri ve etkileyici mimarisiyle tarihseverlerin ilgisini çekiyor. ERZURUM KALESİ Bizans İmparatoru Theodosius tarafından 415 yılında yaptırılan Erzurum Kalesi, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşuyor. İç kale, 8 burcu ve tarihi İç Kale Mescidi ile dikkat çekiyor. Osmanlı döneminde çeşitli restorasyonlar geçiren kale, tarih boyunca savunma amaçlı kullanılmış. Günümüzde, Erzurum’un siluetine tarihi bir dokunuş katmaya devam ediyor. RÜSTEM PAŞA BEDESTENİ (TAŞHAN) Taşhan olarak da bilinen Rüstem Paşa Bedesteni, Erzurum’un ticari ve kültürel zenginliğinin bir yansımasıdır. İki katlı yapısı ve avlusuyla dikkat çeken bedesten, Oltu taşından yapılan eşsiz takılar ve hediyelik eşyaların sergilendiği bir çarşı olarak hizmet veriyor. ÜÇ KÜMBETLER Çifte Minareli Medrese’nin arkasında yer alan Üç Kümbetler, anıt mezar geleneğinin en güzel örneklerinden biri. Kesme taşlardan yapılmış bu kümbetlerin en büyüğünün Emir Saltuk’a ait olduğu düşünülüyor. Diğer iki kümbetin kime ait olduğu ise bilinmiyor. ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ Milli Mücadele’nin önemli noktalarından biri olan Erzurum, Atatürk’ün 1919 yılında Erzurum Kongresi’ni gerçekleştirdiği şehir olarak bilinir. O dönem Atatürk’ün kaldığı konak, günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Konağın içinde Atatürk ve silah arkadaşlarına ait çeşitli eşyalar sergileniyor. ATA BUZ MÜZESİ Atatürk Üniversitesi bünyesinde yer alan Ata Buz Müzesi, buzdan yapılmış heykeller ve sanat eserleriyle benzersiz bir deneyim sunuyor. Modern ve geleneksel sanatın buluştuğu bu müze, yerli ve yabancı ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.