Hava Durumu

#Osmanlı

TOURISMJOURNAL - Osmanlı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Stratonikeia’da 2000 yıllık girlandlı lahit bulundu Haber

Stratonikeia’da 2000 yıllık girlandlı lahit bulundu

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bilal Söğüt Başkanlığında yürütülen arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları kapsamında Stratonikeia Antik Kenti’nde girlandlı (meyve, çiçek ve yapraklardan oluşan çelenk), 2 bin yıllık bir lahit mezar bulundu. Stratonikeia Antik Kenti ve Lagina Kutsal Alanı’nda antik dönemlerden günümüze kadar gelen yapılarda yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Bilal Söğüt, şunları belirtti: "Bu çalışmalar Klasik, Hellenistik, Roma İmparatorluk ve Doğu Roma Dönemi yapılarına ilave olarak Menteşe Beyliği, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapılarında da gerçekleştirilmektedir. Antik kentin içinde antik yapıların yanı sıra Osmanlı Dönemi köy meydanı da ayağa kaldırılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında ara verilmeden sürdürülen bu çalışmalar, yılın on iki ayı boyunca devam etmektedir" "Antik dönemde Stratonikeia’nın bir lahit üretim merkezi olduğu düşünülmektedir" diyen Söğüt, "Roma Hamamı, bouleuterion (Meclis Binası) ve Gymnasion (Spor Okulu) gibi yapıların bulunduğu yerden, tiyatroya giden yol üzerinde, agora (etrafında kamu binalarının bulunduğu şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği yapı) olduğu düşünülen yerde 2025 yılında kazılar yoğunlaştırılmıştır. Burada Erken Doğru Roma (Bizans) Dönemi seviyesinde yapılan çalışmalarda girlandlı (meyve, çiçek ve yapraklardan oluşan çelenk), bir lahit mezar bulundu. Bu lahit antik dönemde kentin nekropol (mezarlık) alanında getirilip burada tekrar kullanılmıştı. Bu lahdin dış kısmında bulunan girlandı köşelerde koç başları orta kısımda boğa başları ve eroslar (antik dönemde aşk tanrısı) taşımaktadır. Girland betimlemeleri çam kozalağı, haşhaş, nar ve üzüm gibi meyveler ile yaprak ve çiçeklerden oluşmakta dönemin özelliği olarak olabildiğince gösterişli işlenmiş bir çelenkten oluşmaktadır. Üzerindeki mimari süslemelerine göre tarihi daha net olarak belirlenebilmektedir. Stratonikeia antik kentinde daha önce de lahit ve lahit parçaları bulunmuştu. Bu kentte bilinen örnekler içerisinde en erken ve en güzel betimlenen örnek durumundadır. Antik dönemde Stratonikeia’nın bir lahit üretim merkezi olduğu düşünmekteydi. Yeni çalışmalarda bulunan eserler bu düşünceyi desteklemektedir. Bu lahit alandaki çalışmaları tamamlandıktan sonra antik kent içinde uygun bir alanda sergilenmeye devam edecektir" şeklinde konuştu.

Konya’nın zirvesi Gevale Kalesi turizme kazandırılıyor Haber

Konya’nın zirvesi Gevale Kalesi turizme kazandırılıyor

Konya’nın merkez Selçuklu ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Gevale Kalesi’nde sona gelinen 3. etap restorasyon çalışmalarını yerinde inceledi. Selçuklu Belediyesi tarihe vefa kapsamında tarihi ve kültürel varlıkları gün yüzüne çıkartıp turizme kazandırmaya devam ediyor. Bu kapsamda Konya’ya hakim konumdaki Takkeli Dağın zirvesinde yaklaşık bin 700 metrede yer alan Gevale Kalesi'nin Konya turizmine kazandırılması için çalışmalar hummalı bir şekilde sürdürülüyor. Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Selçuklu’nun tarihi miraslarından olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Gevale Kalesi’nde devam eden 3. etap çalışmalarını yerinde inceledi. Konya’nın zirvesinde yer alan ve tarihin adım adım gün yüzüne çıktığı tarihi yapının Konya turizmine kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Selçuklu Belediyesi örnek bir iş birliği sergiliyor. Turizm açısından büyük potansiyele sahip Gevale Kalesi’nde çalışmalarla bugüne kadar önemli keşiflere ulaşıldı. Takkeli Dağ, Anadolu Selçuklu başkenti Konya'da birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve efsanelere konu olan sur ile burçların yer aldığı sembol bir mekan. Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı'ya kadar binlerce yıldır birçok medeniyetin izlerini taşıyan tarihi dağda titizlikle yürütülen çalışmalar bu yüzden büyük önem taşıyor. Gevale Kalesi 3. etap restorasyon çalışmaları çerçevesinde, 100’ün üzerinde sarnıcın konservasyon ve restorasyonu projelerine uygun olarak tamamlandı. Surların mikro enjeksiyon sağlamlaştırması ve konservasyonunu yapan ekipler diğer mesken kalıntılarının da sağlamlaştırma, konservasyon ve restorasyon uygulamalarında sona yaklaştı. Ayrıca, yürüme yolları, dehlizler, hamam ve ibadet mekanlarının da restorasyonu tamamlandı. Kalede 3. etap uygulamaları planlamalar dahilinde sonlanırken bir bütün olarak tamamlanan yapıların turizme açılmasına yönelik destinasyon yönlendirmelerin ve diğer çalışmaları devam edecek. "Gevale, Konya turizmi açısından büyük değer taşıyor" Gevale Kalesi’ndeki çalışmaların Konya turizmi açısından büyük önem arz ettiğini ifade eden Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, "Yaklaşık 13 yıldır tarihi alandaki kazı çalışmalarını paydaşlarımızla beraber büyük bir titizlikle yürütüyoruz ve önemli bir noktaya geldik. Takkeli Dağ, Konya’nın 360 derece gözlemlenebildiği Antik Dönemden itibaren bir kalenin bulunduğu önemli bir yerleşim alanı. Buradaki kazılarda da önemli keşiflere ulaştık ve 3. etap çalışmalarımız planlamalar dahilinde sorunsuz bir şekilde tamamlandı. İnşallah Konya’nın turizmde önemli bir mekan ile Konya siluetine ve turizmine önemli bir katkı sğlamayı düşünüyoruz. Takkeli Dağ’ın zirvesinde Gevale Kalesi’ni ziyarete gelen misafirlerimiz hem tarihin derinliklerine yolculuk edecekler hem de Konya’yı panaromik olarak görebilecekler bu anlarını fotoğraflayarak zamana iz düşebilecekler" dedi.

Palu’da 3 bin yıllık geçmiş gün yüzüne çıkıyor Haber

Palu’da 3 bin yıllık geçmiş gün yüzüne çıkıyor

Elazığ’ın Palu ilçesinde bulunan 3 bin yıllık tarihi Palu Kalesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının onayının ardından arkeolojik çalışmalar başlıyor. Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde bulunan, yaklaşık 7 bin yıllık tarihe sahip olan Elazığ'ın Palu ilçesinde bulunan Palu Kalesinde arkeolojik çalışmalar başlıyor. Urartu Kralı Menuas tarafından inşa edilen ve Murat Nehri kıyısında yükselen Palu Kalesi, yaklaşık 3 bin yıllık geçmişiyle Anadolu’nun en eski ve etkileyici yapılarından biri olma özelliğini taşımaya devam ediyor. Kalenin içerisinde Urartu dönemine ait çivi yazılı kitabeler, kaya mezarları, tüneller, tapınaklar, nişler ve su sarnıçları gibi birçok arkeolojik kalıntıya ev sahipliği yapan bu görkemli yapı yer alıyor. Aynı zamanda Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden izler taşıyan saray, sur ve askeri yapılarıyla da dikkat çekiyor. Kalenin güney ve güneydoğusunu çevreleyen Murat Nehri ile kuzey ve batısındaki sarp kayalıklar, burayı doğal bir savunma kalesi haline getiriyor. Bu özelliği sayesinde, tarih boyunca ele geçirilmesi son derece zor bir yapı olarak bilinen Palu Kalesi, ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde 'Göğe baş uzatmış bir kale' sözleriyle betimlenmiştir. Eşsiz tarihi ve doğal güzelliklere sahip bu miras, hava şartlarının elverişli olması durumunda önümüzdeki günlerde başlayacak kazı ve temizlik çalışmalarıyla yeniden gün yüzüne çıkarılacak. Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, "Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz tarafından yürütülecek proje kapsamında kalede kapsamlı bir arkeolojik çalışma gerçekleştirilecektir. Amacımız, Palu Kalesi’ni yalnızca tarih meraklıları için değil, aynı zamanda yerli ve yabancı turistler için de cazip bir destinasyon haline getirmektir. Yapılacak çalışmalar sayesinde Palu Kalesi, sahip olduğu tarihi ve doğal değerlerle sadece ilimizin değil, ülkemizin de en önemli kültürel miraslarından biri olacaktır. Projenin, bölge turizmine ivme kazandırarak yerel ekonomiye önemli katkılar sağlamasını hedeflemekteyiz" ifadelerine yer verildi.

Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak kültüründen günümüze yolculuk Haber

Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak kültüründen günümüze yolculuk

Kapadokya Bölgesi’nin 4 bin yıllık zengin kültüründeki geleneksel tatlar modern bir dokunuşla harmanlanarak unutulmaz lezzetlere dönüştü. Kapadokya’nın yerel mutfağını yansıtan Uzundere Kapadokya Mutfağı, Hititler’den Osmanlı’ya kadar uzanan bir tarihi zenginliği bir arada sunuyor. Sirkencübin Şerbeti, Tarihi Kültepe Kurabiyesi, Kapadokya mutfağında ayrı bir yeri olan ekşi mayalı ekmekler, baharatlı tandır etleri, meyvelerle tatlandırılmış et yemekleri ve şerbetler gibi gelenekler, binlerce yıllık tarih ve kültürle şekillenir gibi eski tatlar tekrar gün yüzüne çıktı. Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak geleneğini günümüze taşıyan dünyaca ünlü şef Ulaş Tekerkaya, üç yıl boyunca Kapadokya başta olmak üzere Anadolu’nun yemek kültürünü araştırdı ve kaleme aldı. Kapadokya ve Anadolu’nun 4 Bin yıllık mutfak kültürünü inceleyen Tekerkaya Hititler, Frigler, Roma İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlerin izlerini taşıyan yemekleri tekrar gün yüzüne çıkarttı. Nevşehir’in merkeze bağlı Göreme beldesinde bulunan ve bölgenin tek Helal Sertifikalı otelinde unutulmaya yüz tutmuş tatları tekrar gün yüzüne çıkaran Şef Ulaş Tekerkaya; “Kapadokya bölgesindeki 4 bin yıllık mutfak kültürünü günümüze taşıdık. Tamamen bu bölgede yaşayan insanların ve medeniyetlerin bu bölgede neler tükettiğiyle alakalı bütün kaynaklara eriştik ve günümüze uyarladık. Yemeklerin yanında yemeğin tarihi kaynaklarını gösterebileceğimiz QR kodları oluşturduk” dedi. “Üzüm ve kabak çekirdekleri ve kurutulmuş meyveler kullandık” Tarihi yemeklerin hiç birisinde domates salatalık biber salça gibi ürünler kullanmadıklarını söyleyen Tekerkaya; “Tamamen bu bölgede yetişen üzüm kabak, kuru meyveler kabak çekirdeği ve o dönemki yapılmış olan buğday arpa tahıl çeşitliliği ile beraber orijinal bir menü çıkardık. Menümüzün içerisinde de tamamen doğal olan yiyecekler mevcut. Tatlılarımızın çoğunluğunda şeker un gibi faktörler yok.” ifadelerini kullandı. “Diş kirası ile uğurluyoruz” Ünlü Şef Ulaş Tekerkaya misafirlerine en sonda giderken diş kirası adı altında bir hediye sunduklarını söyledi. Tekerkaya; “O diş kirasını yabancılara ve yerli misafirlere ne kadar önem teşkil ettiğini ve mütevaziliğin Kapadokya başta olmak üzere Osmanlı, Selçuklu, Anadolu ve Türk tarihindeki önemini anlatıyoruz” diye konuştu. 53 çeşit menü oluşturuldu Geçmişi 4 bin yıl öncesine kadar dayanan 53 çeşit yemek ve içecek oluşturduklarını söyleyen Terkaya; “Çorbalarımızın içerisinde insan oğlunun ilk çağlardan bu tarafa tüketmiş olduğu, Hz. Adem (A.S.) söylemlerin de ve kayıtlarında geçen baba çorbası dediğimiz buğday çorbası ile başlıyoruz. Günümüzdeki göçebe mutfağındaki tarhana çorbasına kadar hepsini oluşturduk. Tatlılarda da Göremeye ait olan ve Roma döneminde yapılmış bir Korama Roma tatlısı var. Tamamen geçmişin izlerini taşıyan ve hacı Bektaş velinin dergahından pirpir lokması içerisinde herhangi bir şeker yağ un olmayan bir tatlı. Bu lezzetler ve tatlıları insanlığa kazandırmış olduk. Tatlılarımızda ve yiyeceklerimizin çoğunluğun da Hititlerden, Firiklerden, Roma imparatorluğundan, İslam mutfağından, Selçuklu’dan Mevlevilikten, Osmanlı’dan ve Hacı Bektaş’tan izler var. Çünkü Hacı Bektaş Veli’nin söylemiyle ‘Bir lokmayı iki kişi bölüşürse dostluk pekişir’ sözüyle o yoldan devam ettik. Tatlılarımızın ve şerbetlerimizin içerisindeki ürünlerin hepsinde de bölgedeki yetişen ürünlerden oluşturduk” dedi. Gelen misafirlerine İslamiyet’teki sofra adabının da anlatıldığını söyleyen Tekerkaya; “Menümüzü ilk başta sofraya başlama ve en sonda sofraya bitirme olarak nitelendirdik. İslamiyet‘te ve diğer dinlerde insanların sofradaki saygı, sevgi ve adabı Mevlevilik ve Bektaşilik kültüründeki sofra adabının nasıl devam ettiğini anlatabilmek için menüye kısa bir not yazdık. Gelen misafirlere ilk başta besmeleyle başlayıp, yemek duasıyla bitirdiğimiz bir İslami konsept oluşturduk. İşletmemiz Kapadokya bölgesinde helal belgesine sahip tek işletme” dedi. Tekerkaya gelen misafirlere; “Bizim soframızı şenlendirdiniz, dişleriniz yoruldu” diye küçük hediyeler verdiklerini de sözlerine ekledi.

Kastamonu'da Şimşir Kaşığa Coğrafi İşaret Geliyor Haber

Kastamonu'da Şimşir Kaşığa Coğrafi İşaret Geliyor

KASTAMONU (İHA) - Kastamonu Üniversitesi, şimşir kaşık üretiminin korunması ve tanıtılması amacıyla coğrafi işaret başvurusu yapmaya hazırlanıyor. Osmanlı döneminde Kastamonu’nun 8 köyünde yılda yaklaşık 2 milyon adet üretilen şimşir kaşık, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Üniversitenin öncülüğünde Kastamonu Teknokent, Teknoloji Transfer Ofisi ve Ormancılık ve Tabiat Turizmi İhtisaslaşma Koordinatörlüğü iş birliğiyle "Geleneksel Kastamonu Şimşir Kaşık Yapım Atölyesi" gerçekleştirildi. Kastamonu Teknokent İdari Binası’nda gerçekleşen etkinliğe, 50 yılı aşkın süredir şimşir kaşık üreten ve devlet sanatçısı unvanına sahip Yüksel Erdoğan da katılım gösterdi. Akademisyenler ve öğrencilerin de yer aldığı atölyede, Erdoğan şimşir kaşık yapım sürecini uygulamalı olarak anlattı ve şimşir ağacının önemine değindi. ŞİMŞİR AĞAÇLARI KELEBEK HASTALIĞI TEHDİDİ ALTINDA Yarım asırdır bu işle uğraştığını belirten Yüksel Erdoğan, "Eskiden kaşık yapılırdı sadece şimdi çatal, kaşık, bıçak gibi 20’den fazla çeşidini yapıyoruz. Ağaç sıkıntısı çekiyoruz. Ağaçlar yok oluyor. Ağaçlara kelebek hastalığı geldi. Bu hastalık 4 yıl sürdü, yüksek yerlerde şimşir ağacının yaşını bulabiliyorsunuz ama alçak yerlerde hep ağaçlar kurudu. Bu konuyla ilgili Şenpazar Orman İşletme Müdürlüğüne dilekçe verdim. Şimşir ağaçları yok olmasın, çürümesin dedim, bize bu kuruyan ağaçları verin dedim. Dilekçem de hala geçerli ama vereceklerini söyleyip iki yıldan beri bizleri bekletiyorlar" dedi. OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE 700 YILLIK GELENEK Erdoğan, şimşir kaşık üretiminin Osmanlı döneminde en parlak dönemini yaşadığını vurgulayarak, "Osmanlı döneminde Şenpazar’da 8 köyde yıllık 1 milyon 800 bin şimşir kaşığı üretiliyordu. Osmanlılar, bu üretilen kaşığın yüzde 10’unu yani 180 bin kaşığı vergi olarak alıyormuş. İnsanlar o dönemde boş vakitlerinde sürekli kaşık yapıyorlardı. Gaz lambasının ışığında gece saat 11.00’e kadar kaşık üretirlerdi. Şimdi artık insan kalmadı köylerde, köylerde nesil sona doğru gidiyor artık. En genci benim, 63 yaşındayım" ifadelerini kullandı. TALEPLERE YETİŞİLEMİYOR: 7 BİNDEN FAZLA SİPARİŞ GERİ ÇEVRİLDİ Şimşir kaşık üretiminin azaldığını ancak talebin arttığını belirten Erdoğan, "Devamlı gelen siparişleri geri çeviriyorum. Bu yıl 7 binden fazla kaşık siparişini geri çevirdim. 7 bin kaşığın üretimi bir yıl sürüyor. Rağbet çok fazla ama yetiştiremiyoruz. Şu anda lüks restoranlarda dahi şimşir kaşık kullanılıyor. Bundan artık çatal, bıçaklarını da yapıyoruz. Bir de bu kaşıklar anti bakteriyel özellikte olmasından ötürü biraz daha fazla kullanılıyor. Doktorlar dahi tavsiye ediyor" dedi. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ COĞRAFİ İŞARET İÇİN HAREKETE GEÇTİ Kastamonu Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Alperen Kaymakcı, Kastamonu’nun unutulmaya yüz tutmuş değerlerini gün yüzüne çıkarmak için çalıştıklarını belirterek, "Şenpazar’daki ziyaretimizde belediye başkanımız ve devlet sanatçısı Yüksel Erdoğan ile görüşüp şimşir kaşık üretim atölyesi etkinliğimizi gerçekleştirdik. Bölgede şimşir kaşığın önemli bir değer olduğunu, bunun 700 yıldır bir mazisinin olduğunu, Osmanlı dönemine kadar gittiğini ve bu kapsamda yıllık ciddi sayıda şimşir kaşığı, çatal, bıçak gibi mutfak gereçlerinin üretildiğini öğrendik. Bu kapsamda yaptığımız araştırmalarda henüz şimşir kaşığının coğrafi işaretinin alınmadığı ifade edildi. Üniversitemiz Teknoloji Transfer Ofisinde yer alan Paten Destek Ofisi, bu konuda belediyelerle sıkı bir iş birliği içerisinde bulunuyor. Bizler de şimşir kaşığın özellikle coğrafi işaretinin alınması gerektiği hususunu dile getirdik. Üniversite olarak bu kapsamda gerekli çalışmalara başlayacağız" diye konuştu. Kaymakcı, şimşir kaşık üretiminin öğrencilere de tanıtılmasının önemine değinerek, "Burada amacımız hem öğrencilerin bölgenin önemli bir değeri olan şimşir kaşığı anlaması, öğrenmesi ve belki de bu gençlerimizden bir girişimcinin çıkarak şimşir kaşık üretimine başlaması. Aslında bakarsanız biz, ciddi anlamda üretimi desteklemek istiyoruz. Biz, Kastamonu Üniversitesi olarak ormancılık ve tabiat turizm alanında ihtisaslaşan bir üniversiteyiz. Bu kapsamda bölgenin, bölgesel kalkınmasını güçlendirecek, bölgede gizli kalmış değerleri ortaya çıkaracak her türlü projeyi ihtisaslaşma projesi olarak kabul ettiğimiz için bunların Kastamonu’nun bir değeri haline gelmesi noktasında çalışmalarımız devam ediyor" dedi. "ŞİMŞİR KAŞIK ÜRETİMİ YENİDEN CANLANMALI" Prof. Dr. Kaymakcı, şimşir odununun Türkiye’nin en yoğun ağaç türlerinden biri olduğunu belirterek, anti bakteriyel özelliği nedeniyle özellikle gıda sektöründe tercih edildiğini ekledi. "Bölgede aslına bakarsanız geçmiş yıllarda çok zengin bir kaşık üretimi mevcuttu. Cide, Şenpazar ve Pınarbaşı ilçelerinde her köyde 40-45 civarında insan şimşir kaşığı üretimi yapıyordu. Şu anda Kastamonu’ya baktığımız zaman bu işle uğraşan kişi sayısı azaldı. Bazı kaynaklara göre 10 civarında kişi kalmış. Bunun tekrardan yaygınlaştırılması ve bu ürünlerin Kastamonu ve ülke ekonomisine kazandırılması gerekiyor. Bu kapsamda da ciddi adımların atılması gerekiyor. Bunun da ilk adımını burada atmış bulunuyoruz" dedi. Şimşir kaşık için coğrafi işaret süreci başlatılırken, Kastamonu Üniversitesi bu kültürel mirasın korunması ve yeni nesillere aktarılması için çalışmalarına devam edecek.

Macar Kralı Rakoczi Müzesi'ne Bulgar Turist Akını Haber

Macar Kralı Rakoczi Müzesi'ne Bulgar Turist Akını

TEKİRDAĞ (İHA) - Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde bulunan ve Macar Kralı II. Ferenc Rakoczi’nin yıllarca yaşadığı ev, müzeye dönüştürülerek tarih meraklılarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Özellikle Bulgar turistler, Rakoczi'nin hatıralarını barındıran bu tarihi mekâna yoğun ilgi gösteriyor. Macar Kralı’nın Osmanlı topraklarında sığındığı ve Tekirdağ’da kaldığı tarihi konak, dört grup halinde gelen Bulgar turistler tarafından ziyaret edildi. Müzedeki eserleri tek tek inceleyen turistler, Rakoczi'nin hayatına dair detayları yakından görme fırsatı buldu. Rakoczi Müzesi Müdürü Ali Kabul, "Geçen yıl rekor sayıda Bulgar ziyaretçimiz geldi. Macarların iki misli Bulgar misafirimiz oldu. Bu yıl da bir grup Macar misafirimiz geldi ancak Bulgar gruplarının sayısı altıya ulaştı. İnşallah bu sene daha da artar. Turizm acenteleri, İstanbul, Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli gibi illere düzenledikleri turlarda Rakoczi Müzesi'ni es geçmiyor. Tekirdağ'da ilk akla gelen yerlerden biri burası, o yüzden de ziyaret programlarına mutlaka dahil ediliyor" dedi. MACAR KRALI'NIN OSMANLI'DAKİ YILLARI 1703-1711 yıllarında Avusturya'ya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Macar Kralı II. Ferenc Rakoczi, savaşın kaybedilmesiyle Osmanlı Devleti'ne sığındı. Osmanlı yönetimi tarafından Tekirdağ’a yerleştirilen Rakoczi için bir konak inşa edildi ve kral, 1735'te hayatını kaybedene kadar burada yaşadı. Günümüzde müzeye dönüştürülen yapı, Rakoczi'nin kişisel eşyalarının yanı sıra Osmanlı’nın ona sunduğu desteği gösteren pek çok tarihi belgeyi de barındırıyor.

Gladyatörler Şehri Kibyra, Karla Görsel Şölen Sunuyor Haber

Gladyatörler Şehri Kibyra, Karla Görsel Şölen Sunuyor

BURDUR (İHA) - Gladyatörler şehri olarak da anılan Kibyra Antik Kenti, kar yağışı sonrası eşsiz bir görsel şölen sunarak tarih ve doğa meraklılarının ilgisini çekmeyi başardı. Roma Dönemi'ne ait yapıları ve Medusa Mozaiği gibi eserleriyle öne çıkan Kibyra, 2024 yılında yaklaşık 35-40 bin ziyaretçi ağırladı. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kibyra, Helenistik dönemden Osmanlı'ya uzanan tarihi katmanlarıyla dikkat çekiyor. Burdur'un Gölhisar ilçesindeki kent, yoğun kar yağışının ardından beyaza bürünerek fotoğraf tutkunlarının da uğrak noktası oldu. 2024 KAZILARI TAMAMLANDI Bu yılki kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında Agora alanında yoğunlaştı. Prof. Dr. Şükrü Özdoğru'nun başkanlığında kazı gerçekleştiren ekipler, eserlerin belgelenmesi ve konservasyon çalışmalarına ağırlık verdi. Dr. Öğr. Üyesi Düzgün Tarkan, "Bu yılki çalışmalarımıza şimdilik kısa bir ara verdik. Kış şartlarının ağırlaşmasıyla beraber kazı ekibi olarak burada ofis ve büro çalışmalarına ağırlık verdik. Bundan sonraki süreçte, artık yıl boyunca arazide bulunan eserlerin belgelenmesi ve bunlara yönelik konservasyon ve restorasyon çalışmaları sürdürülecek. Önümüzdeki mart sonundan itibaren tekrar arazi çalışmaları başlayacak" dedi. KIBYRA’NIN EN ÜNLÜ ESERLERİ Antik kentin öne çıkan eserleri arasında Medusa Mozaiği, Odeon ve Anıtsal Çeşme yer alıyor. Bu eserlerin korunması için kış aylarında özel önlemler alındığını ifade eden Tarkan, "Bu yıl da bu her iki eserin kış şartlarından korunmasına yönelik olarak üzerlerinin kapanma işlemleri tamamlandı" dedi. Bahar aylarında eserlerin yeniden ziyaretçilerin ilgisine sunulacağını ekledi. KIBYRA’YI KEŞFETMEYE DAVET Restorasyon ve kazı çalışmalarıyla her geçen yıl daha da güzelleşen Kibyra Antik Kenti, geçmişin izlerini görmek isteyen ziyaretçilerini bekliyor. 2024’te ziyaretçi sayısını neredeyse ikiye katlayan kent, hem yerli hem yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Hasankeyf Müzesi 25 Bin Ziyaretçi Ağırladı Haber

Hasankeyf Müzesi 25 Bin Ziyaretçi Ağırladı

BATMAN (İHA) - Batman'da bulunan Hasankeyf Müzesi, 3 bin 500 tarihi eseri bünyesinde barındırarak 25 bin ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. 96 bin metrekarelik bir alanda yer alan müze, 12 bin yıllık tarihiyle bölgenin en önemli turizm cazibe merkezlerinden biri haline geliyor. Hasankeyf Kaymakamı Mehmet Ali İmrak, müzenin açılışından bu yana gösterdiği ilgiye dikkat çekti. İmrak, "Hasankeyf Müzesi, 96 bin metrekare alanın üzerine kurulmuş,10 Mayıs 2019'da bakanımızın onuruyla açıldı ve misafirlerini o günden itibaren ağırlamaya başladı. Paleolitik çağdan günümüze kadar gelmiş ve yaklaşık 3 bin 500'ün üzerinde eseri içerisinde barındırıyor. Turizm cazibesi merkezi olma yolunda ilerliyor. 2023'te ziyaretçi sayımız 20 bin, 2024'ün Kasım ayında 25 bin rakamına ulaştık. Yılı bitirdiğimizde bunun 30 bine yaklaşacağına inanıyoruz. 2025'te önümüze bir hedef koyduk ve bu hedefte en büyük pay da Hasankeyf Müzemiz alacak" dedi. HASANKEYF'İN TARİHİ VE KÜLTÜREL ZENGİNLİKLERİ Hasankeyf, Mervani, Bizans, Roma, Artuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir bölge olarak, tarihi ve kültürel mirasıyla dikkat çekiyor. Müze, Paleolitik çağdan günümüze kadar uzanan birçok eseri barındırıyor ve 2025'te ziyaretçi sayısının daha da artması hedefleniyor. Kaymakam İmrak, ayrıca farklı şehirlerden gelen yeni eserlerle müzenin koleksiyonunun zenginleşmeye devam ettiğini vurguladı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.