Hava Durumu

#Osmanlı

TOURISMJOURNAL - Osmanlı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Safranbolu’da Safran Çiçek Açtı Turizm Sezonu Canlanıyor Haber

Safranbolu’da Safran Çiçek Açtı Turizm Sezonu Canlanıyor

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve Karabük'ün Safranbolu ilçesiyle özdeşleşen safran, havaların erken soğumasıyla çiçek açmaya başladı. Yaz mevsiminin kurak geçmesinin ardından ekimine geç başlanan ve fiyatı nedeniyle "dünyanın en pahalı baharatı" olarak adlandırılan safran bitkisi, hava sıcaklıklarının istenilen seviyede olması dolayısıyla beklenenden erken çiçek açtı. Gıda, ilaç, kozmetik gibi birçok alanda kullanılan, 3 bin 500 yıllık geçmişe sahip olan, Bizans döneminde Batı Anadolu'da ticareti yapılan, Osmanlı döneminde de önemini koruyan safranı erken çiçek açması üreticileri sevindirdi. Ağustos ayında ekimi yapılırken, ekim-kasım aylarında boyu 15-30 santimetre uzunluğa geldiğinde toplanan safran kanser, öksürük, astım, bronşit, cilt, bağışıklık, hormon bozukluğu gibi hastalıklara iyi geliyor. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından coğrafi işaretle tescillenen 'milli bitki' ilçe turizmine de katkı sağlıyor. Yukarıçiftlik köyünde 25 dönüm alanda üreticilik yapan İsmail Yılmaz İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptığı açıklamada, yazın kurak geçmesi nedeniyle safran soğanı dikimini geç yaptıklarını belirtti. Yılmaz, havanın soğuması ve yağışla birlikte safranda çiçeklenmenin başladığını ifade ederek, "Bu hafta itibarıyla çiçeklerimizi toplamaya başladık. Tahminim Kasım ayının 15'ine kadar çiçeklenme devam eder" dedi. Önümüzdeki hafta düzenlenecek olan Safran Festivali ile birlikte hem yurt içinden hem yurt dışından on binlerce vatandaşın safran tarlalarını ziyaret edeceğini düşündüklerini kaydeden Yılmaz, rekoltenin güzel olacağını söyledi. Yılmaz, kilosu 450 bin TL'den satılan safranın yeni fiyatının rekolteye göre sezon sonunda belli olacağını dile getirdi.

Elazığ Palu Kalesi’nde Osmanlı Karakolu Gün Yüzüne Çıkarıldı Video Galeri

Elazığ Palu Kalesi’nde Osmanlı Karakolu Gün Yüzüne Çıkarıldı

Elazığ'daki 3 bin yıllık tarihi Palu Kalesi'nde yürütülen kazı çalışmalarında dört odalı Osmanlı dönemi karakolu gün yüzüne çıkarıldı. Elazığ'ın tarihi ilçesi Palu'da, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Elazığ Valiliği ve Palu Kaymakamlığı destekleriyle yürütülen kazı çalışmalarında Palu Kalesi'nin zirvesinde dört odalı Osmanlı dönemi karakolu gün yüzüne çıkarıldı. Mayıs ayının ortalarında başlayan hem bilimsel bulguların ortaya çıkarılmasını hem de ziyaretçi deneyiminin artırılmasını hedefleyen kazılarda önemli buluntular elde edildiğini ifade eden Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, kalenin zirvesinden Osmanlı dönemine ait olduğu değerlendirilen bir karargahın gün yüzüne çıkarıldığını kaydetti. Kazıların bilimsel danışmanı Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Danışmaz ise, kazılarda dört odalı Osmanlı karakolunun yanı sıra, kuzey cephesinde kısmen ayakta kalmış yapı kalıntılarına da rastlandığını ifade etti. Doç. Dr. Danışmaz, "İlk bakışta Osmanlı dönemine ait gibi görünen yapının altında, detaylı incelemelerde beş ayrı yapı katmanı olduğunu tespit ettik. En alt katmanda ise kalenin kuruluşuna ait Urartu dönemi sur temelleri ve özgün taşlar bulunuyor" dedi. Kazılarda ayrıca Osmanlı askerlerine ait taş gülleler, demir kılıçlar, lüle parçaları ve çok sayıda çanak ve çömlek buluntusu da ortaya çıkarıldı. Yapılarda ayrıca tandırlar ve sarnıç gibi yaşam izleri de gözlendi. "Osmanlı döneminden kullanıldığı değerlendirilen bir karargah merkezi ortaya çıktı" Kentteki kazılarda geleceğe miras anlamında önemli buluntular ortaya çıktığını belirten Vali Numan Hatipoğlu, "Geçen haftalarda ilimizde devam eden kazılardan Palu Kalesi'nde çalışmalarımızı ziyarete gitmiştim. Bu ziyaretimizde önemli buluntular tespit edildiğine dair bilgiler aldık. Palu Kalesi, bölgenin tarihi açısında oldukça öneme haiz olan noktalardan birisiydi. Şu an itibariyle kazılarımız sürekli kazı haline dönüştürülecek. Biz de İl Özel İdaresi olarak gerekli desteği vermeye devam edeceğiz. Burada çeşitli dönemlere ait çok önemli buluntular ortaya çıkıyor. En son itibariyle Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait sikkeler ortaya çıktı. Ayrıca kalenin zirvesinde Osmanlı döneminden kullanıldığı değerlendirilen bir karargah merkezi ortaya çıktı. Kazıları devam ediyor" ifadelerine yer verdi. "Burada yaptığımız çalışmalarda dört odalı bir Osmanlı dönemi karakoluna rastladık" Kalenin zirvesinde yapılan kazılarda dört odalı bir karakol, geniş koridorlar ve farklı dönemlere ait yapı katmanları tespit ettiklerini ifade eden Doç. Dr. Harun Danışmaz, "Palu Kalesi'nde mayıs ayının ortalarında kazı çalışmalarına başladık. Kazı çalışmalarını iki ayrı hedef doğrultusunda yürütüyoruz. Birinci hedefimiz, kaleye gelen ziyaretçilerin deneyimlerini arttırabilmek. Bu amaçla yazıt alanında ve kaya mezarlarında temizlik çalışmaları yapıyoruz. İkinci olarak da bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Burada ilk kazma vurduğumuz alan bu alandı. Kalenin zirvesi. Burada yaptığımız çalışmalarda dört odalı bir Osmanlı dönemi karakoluna rastladık. Burada görmüş olduğumuz 4 oda ve 4 metre uzunluğunda bir koridor. Kuzey cephesinde ise üzeri yarı açık bazı yapı kalıntılarına rastladık. Bu yapılar içerisinde, ilk bakışta burada tek dönemi görebiliyoruz. Ancak daha detaylı baktığımız zaman açmanın bazı yerlerinde beş ayrı yapı katına ait kalıntıları görebiliyoruz. Özellikle yapıların içerisindeki tandırlar burada yaşam olduğunu gösteriyor. Yani yaşama ait bir yapıların olduğunu gösteriyor" diye konuştu. "Osmanlı dönemi dahil 5 farklı yapı katına rastlandı" Alandaki çalışmaların bittiğini ve duvarların korunması çalışması başlatacaklarını kaydeden Danışmaz, "Yine kuzey doğu köşesinde bulunan, o dördüncü odanın kuzey doğu köşesinde bulunan sarnıçta, yine kuzeybatı kısmında bulunan kalın duvarlar bu yapının erken dönemlerine ait izleri taşıyor. Osmanlı yapısı tabii en son dönem yapı katı. Şu anda bütünü tamamıyla açığa çıkarılan yapı. Fakat onun altında dört ayrı yapı evresinin olduğunu görüyoruz. En altta ise kalenin kuruluşuna ait Urartu dönemi kalıntılarını temel seviyesinde, sur temel yatakları, kuzey cephesinde görüyoruz. Sur temel yatakları ve üzerinde orijinal olarak bazı o döneme ait taşları da görebiliyoruz. Osmanlı döneminde burada çıkan buluntulara baktığımız zaman, karakola ait buluntulara baktığımız zaman, taş gülleler, demir kılıç, ondan sonra askerlere ait bol miktarda lüle parçaları ve çok bol miktarda bu döneme ait çanak gömlek kalıntılarını da görebiliyoruz. Bu kalenin zirvesini oluşturduğu için zamanla doğal şartlar gereği buradaki bu taş temel üzerindeki kerpiç yapı yıkılarak, özellikle kuzey yamaç yani kalenin sarp olan kuzey yamacında aşağı doğru döküldüğünü döküntülerden anlayabiliyoruz. Biz buraya ilk geldiğimiz zaman burası tam bir düz bir alandı. Yapılan kazılarda yani buradaki çalışmalarımızı sonlandırdık. Artık burada koruma evresine geçeceğiz. Yani bu duvarların korunması için çaba göstereceğiz. Bu amaçla koruma çalışmaları yapacağız" şeklinde konuştu. PALU-DER Başkan Yardımcısı Erhan Bahçeci ise, "Elazığ'ın tarihi ilçelerinden Palu'dayız. Palu Kalesi, geçmişi 3 yıla dayanmakta. Biz bu bölgenin kazların yapılması ve arkeolojik kazıların bir an önce başlaması için birkaç kez gündeme getirmiştik. Sağ olsunlar o zamanın kaymakamları harekete geçmiş, valimiz Numan Hatipoğlu da inisiyatif alarak buranın kazı çalışmalarının başlayacağı müjdesini vermişti. Bugün bizler de buraya gelip kale kazılarını yerinde görelim, dedik. Kale kazılarında birçok mesafe kaydedilmiş. Özellikle emeği geçen Vali Numan Hatipoğlu ve Kaymakamımız Fatih Çevik'e teşekkür ediyorum" dedi.

Çeşnigir Köprüsü Tekne Turlarıyla Turizme Canlılık Katıyor Video Galeri

Çeşnigir Köprüsü Tekne Turlarıyla Turizme Canlılık Katıyor

Kırıkkale’de, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde inşa edilen Çeşnigir Köprüsü, Kızılırmak üzerindeki tekne turlarıyla ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Bozkırın ortasında eşsiz manzara eşliğinde yapılan turlar, bölge turizmine canlılık katarken ziyaretçilere huzurlu anlar yaşatıyor. Kırıkkale'de, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Kızılırmak Nehri üzerine 13. yüzyılda inşa edilen ve Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Mimar Sinan tarafından onarılan Çeşnigir Köprüsü, ihtişamını koruyarak ziyaretçilerin ilgi odağı olmaya devam ediyor. Selçuklu ve Osmanlı izlerini taşıyan köprü, bozkırın ortasında eşsiz manzarasıyla vatandaşlara hem görsel şölen hem de farklı bir deneyim sunuyor. Son yıllarda özellikle tekne turlarının yoğun ilgi gördüğü bölgede, ziyaretçiler köprünün gölgesinde Kızılırmak’ın serin sularında yaklaşık yarım saatlik yolculuklarla doğayla iç içe vakit geçiriyor. Turlara katılan misafirler, bozkırın ortasında kanyon manzarası eşliğinde suyun üzerinde olmanın huzurunu yaşıyor. Yeni evlenen bir çiftin cam seyir terasında davul-zurna eşliğinde çiftetelli oynaması renkli görüntülere sahne olurken, bazı vatandaşlar seyir terasında manzaraya karşı hatıra fotoğrafı çekerken, bazıları da köprü üzerinde balık tutarak keyifli anlar yaşadı. Köprü köyü muhtarı Fırat Erdem, "Köyümüz sınırlarında bulunan tarihi Çeşnigir Köprüsü, Kırıkkale turizmi açısından çok önemli bir değer. Ziyaretçi sayısında ciddi artış var. Özellikle Kızılırmak üzerinde düzenlenen tekne turları, misafirlerimize bozkırın ortasında farklı bir keyif yaşatıyor. Hem köprünün tarihi güzelliğini görüyorlar hem de doğayla iç içe huzurlu bir an geçiriyorlar" dedi. Erdem, tekne turlarının köy tanıtımına büyük katkı sunduğunu ifade ederek, "Bu yolculuk ziyaretçilere farklı bir deneyim ve huzur veriyor. Tarihi köprünün gölgesinde gerçekleşen turlar turizme canlılık katıyor" diye konuştu. Ailesiyle tekne turuna çıkan Fatih Dinç de, "Ailemizle birlikte geldik, güzel bir tekne turu yaptık. Manzara çok güzel, herkese tavsiye ediyorum" diye konuştu. Ali Cebeci de, "Çeşnigir Köprüsü tarihi bir eser. Buraya herkesin gelmesini tavsiye ediyorum. Doğası çok güzel, nezih bir ortam. Hatta denizden daha güzel diyebilirim" ifadelerini kullandı. Tarihi mekana Ankara'dan gelen Oğuzhan Öztürk ise, olta ile balık tutmanın eğlenceli olduğunu ifade etti.

Akdeniz’de Osmanlı’ya Ait Tarihi Batık Gün Yüzüne Çıkarıldı Haber

Akdeniz’de Osmanlı’ya Ait Tarihi Batık Gün Yüzüne Çıkarıldı

Osmanlı'ya ait çatışmada vurulan, kıyıya sürüklenen ve alev alarak batan kayıp gemi Akdeniz'de bulundu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Akdeniz'de ulaşılan batık ile ilgili yaptığı paylaşımda, bu keşfin yalnızca Türkiye'nin değil dünya sualtı arkeolojisinin de en çarpıcı buluntularından biri olarak tarihe geçtiğini belirterek, "Batık, Osmanlı'nın deniz gücü ve ticaretini günümüze taşıyan ilk örnek" açıklamasında bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığının Geleceğe Miras projesi kapsamında yürütülen Kızlan Osmanlı Batığı Sualtı Kazısında bu yıl ulaşılan buluntular tarihe ışık tuttu. Akdeniz'in karanlık sularında, Prof. Dr. Harun Özdaş'ın başkanlığı ve Doç. Dr. Nilhan Kızldağ'ın yardımcılığında yürütülen çalışmalar, Türkiye'nin sualtı arkeolojisinde ulaştığı liderliği bir kez daha ortaya koydu. Dünya sualtı arkeolojisinin en çarpıcı örneklerinden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal hesabından yaptığı paylaşımla duyurduğu buluntular için dünya su altı arkeolojisinin en çarpıcı buluntularından biri olduğu vurgusunu yaptı. Bakan Ersoy, Akdeniz'de ulaşılan batık ile ilgili yaptığı paylaşımda, "Ecdadımızın izini sadece karada değil, denizlerde de sürüyoruz. Bakanlığımızın ‘Geleceğe Miras Projesi' ile eşsiz mirasımızı koruyarak gelecek kuşaklara aktarıyoruz. Bu vizyonun en çarpıcı örneklerinden biri de Akdeniz'in derinliklerinde yüzyıllar sonra gün yüzüne çıkan Osmanlı batığıdır. Kızlan Osmanlı Batığı Sualtı Kazısında son olarak silahlar, porselenler, satranç takımları ve tarihe ışık tutan eşsiz buluntular ortaya çıkarıldı" ifadelerini kullandı. "Batık, Osmanlı'nın deniz gücü ve ticaretini günümüze taşıyan ilk örnek" Bakan Ersoy, Türkiye'de kazısı yapılan ilk ve tek 17'nci yıl Osmanlı batığında bulunanlara ilişkin, "Türkiye'de kazısı yapılan ilk ve tek 17'nci yüzyıl Osmanlı batığında; 30'dan fazla tüfek, 50'den fazla humbara, binlerce mermi ve Osmanlı döneminin en büyük pipo koleksiyonu bulundu. Batık, Osmanlı'nın deniz gücü ve ticaretini günümüze taşıyan ilk örnek" açıklamasında bulundu. "İlk kez bir batıkta 30'dan fazla Osmanlı tüfeği bulundu" Bu keşfin yalnızca Türkiye'nin değil dünya sualtı arkeolojisinin de en çarpıcı buluntularından biri olarak tarihe geçtiğini belirten Ersoy sözlerini şöyle sürdürdü: "Emeği geçen herkese ve özellikle de ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Türkiye'de kazısı yapılan ilk ve tek 17'nci yüzyıl Osmanlı batığı olan gemi, yaklaşık 30 metre uzunluğunda ve 9 metre genişliğinde ahşap kalıntılardan oluşuyor. Çalışmalarda, geminin karaya oturup sancak bordasına yan yatarak battığı anlaşıldı. Kızlan Osmanlı Batığı Sualtı Kazısında en dikkat çekici buluntular askeri mühimmat grubuna ait. İlk kez bir batıkta 30'dan fazla Osmanlı tüfeği bulundu. Bunların yanında 3 binden fazla kurşun mermi, çok sayıda barutluk, tabanca, kılıç ve hançer ele geçirildi. 50'den fazla humbara (el bombası) ise batığı Akdeniz'de bu tür mühimmat taşıyan tek örnek haline getirdi. Geminin pruva ve pupa bölümlerinde bakır kaplar, ibrikler, kazan kepçeleri, seramik çömlekler, tahta kaşıklar, şimşir taraklar, deri mataralar ve sepetler bulundu. Ayrıca 135 adet Tophane üretimi pipo lülesi ile Osmanlı döneminin bilinen en büyük pipo koleksiyonu ortaya çıkarıldı. Kazıda bulunan iki satranç takımı ile bambu paketler içinde 40'tan fazla Çin porseleni, Türkiye karasularında ilk kez tespit edildi. Bu buluntular, bilinen sualtı eserleri arasında en büyük koleksiyon olma özelliği taşıyor." "Kestaneler ise geminin kış aylarında battığını gösteriyor" Bakan Ersoy, çalışmalarda 3 adet mühür ortaya çıkarıldığını anlatarak, "Okunabilen bir mühür üzerinde "Hüdabende Abdullah Ahmed" adı ve Hicri 1078 (Miladi 1667-1668) tarihi yer alıyor. Bu bulgu sayesinde batığın dönemi de net olarak tarihlendirildi. Organik buluntular arasında en yoğun grubu oluşturan kestaneler ise geminin kış aylarında battığını gösteriyor" şeklinde konuştu. Batığın aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin 17'nci yüzyılda Akdeniz'de askeri varlığını ve ticari faaliyetlerini aynı anda belgeleyen ilk örneği olduğunu aktaran Bakan Ersoy, bulguların, geminin bir çatışma sonrası kıyıya sürüklenerek karaya oturduğunu ve burada yanarak battığını ortaya koyduğunu ifade etti. Batığın müzeye teslim edileceğine dikkati çeken Bakan Ersoy, şunları kaydetti: "Sürdürülen çalışmalarda tümüyle kazısı yapılmış ilk Osmanlı dönemi batığı belgelenmiş olacak. Buluntuların tamamı da Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesine teslim edilecek. Kazı ekibi ise Dokuz Eylül Üniversitesi Sualtı Kültür Mirası ve Denizcilik Tarihi Araştırma Merkezinin (SUDEMER) teknik altyapısıyla çalışmalarını sürdürüyor."

Stratonikeia’da 2000 yıllık girlandlı lahit bulundu Haber

Stratonikeia’da 2000 yıllık girlandlı lahit bulundu

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bilal Söğüt Başkanlığında yürütülen arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları kapsamında Stratonikeia Antik Kenti’nde girlandlı (meyve, çiçek ve yapraklardan oluşan çelenk), 2 bin yıllık bir lahit mezar bulundu. Stratonikeia Antik Kenti ve Lagina Kutsal Alanı’nda antik dönemlerden günümüze kadar gelen yapılarda yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Bilal Söğüt, şunları belirtti: "Bu çalışmalar Klasik, Hellenistik, Roma İmparatorluk ve Doğu Roma Dönemi yapılarına ilave olarak Menteşe Beyliği, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapılarında da gerçekleştirilmektedir. Antik kentin içinde antik yapıların yanı sıra Osmanlı Dönemi köy meydanı da ayağa kaldırılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında ara verilmeden sürdürülen bu çalışmalar, yılın on iki ayı boyunca devam etmektedir" "Antik dönemde Stratonikeia’nın bir lahit üretim merkezi olduğu düşünülmektedir" diyen Söğüt, "Roma Hamamı, bouleuterion (Meclis Binası) ve Gymnasion (Spor Okulu) gibi yapıların bulunduğu yerden, tiyatroya giden yol üzerinde, agora (etrafında kamu binalarının bulunduğu şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği yapı) olduğu düşünülen yerde 2025 yılında kazılar yoğunlaştırılmıştır. Burada Erken Doğru Roma (Bizans) Dönemi seviyesinde yapılan çalışmalarda girlandlı (meyve, çiçek ve yapraklardan oluşan çelenk), bir lahit mezar bulundu. Bu lahit antik dönemde kentin nekropol (mezarlık) alanında getirilip burada tekrar kullanılmıştı. Bu lahdin dış kısmında bulunan girlandı köşelerde koç başları orta kısımda boğa başları ve eroslar (antik dönemde aşk tanrısı) taşımaktadır. Girland betimlemeleri çam kozalağı, haşhaş, nar ve üzüm gibi meyveler ile yaprak ve çiçeklerden oluşmakta dönemin özelliği olarak olabildiğince gösterişli işlenmiş bir çelenkten oluşmaktadır. Üzerindeki mimari süslemelerine göre tarihi daha net olarak belirlenebilmektedir. Stratonikeia antik kentinde daha önce de lahit ve lahit parçaları bulunmuştu. Bu kentte bilinen örnekler içerisinde en erken ve en güzel betimlenen örnek durumundadır. Antik dönemde Stratonikeia’nın bir lahit üretim merkezi olduğu düşünmekteydi. Yeni çalışmalarda bulunan eserler bu düşünceyi desteklemektedir. Bu lahit alandaki çalışmaları tamamlandıktan sonra antik kent içinde uygun bir alanda sergilenmeye devam edecektir" şeklinde konuştu.

Konya’nın zirvesi Gevale Kalesi turizme kazandırılıyor Haber

Konya’nın zirvesi Gevale Kalesi turizme kazandırılıyor

Konya’nın merkez Selçuklu ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Gevale Kalesi’nde sona gelinen 3. etap restorasyon çalışmalarını yerinde inceledi. Selçuklu Belediyesi tarihe vefa kapsamında tarihi ve kültürel varlıkları gün yüzüne çıkartıp turizme kazandırmaya devam ediyor. Bu kapsamda Konya’ya hakim konumdaki Takkeli Dağın zirvesinde yaklaşık bin 700 metrede yer alan Gevale Kalesi'nin Konya turizmine kazandırılması için çalışmalar hummalı bir şekilde sürdürülüyor. Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Selçuklu’nun tarihi miraslarından olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Gevale Kalesi’nde devam eden 3. etap çalışmalarını yerinde inceledi. Konya’nın zirvesinde yer alan ve tarihin adım adım gün yüzüne çıktığı tarihi yapının Konya turizmine kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Selçuklu Belediyesi örnek bir iş birliği sergiliyor. Turizm açısından büyük potansiyele sahip Gevale Kalesi’nde çalışmalarla bugüne kadar önemli keşiflere ulaşıldı. Takkeli Dağ, Anadolu Selçuklu başkenti Konya'da birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve efsanelere konu olan sur ile burçların yer aldığı sembol bir mekan. Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı'ya kadar binlerce yıldır birçok medeniyetin izlerini taşıyan tarihi dağda titizlikle yürütülen çalışmalar bu yüzden büyük önem taşıyor. Gevale Kalesi 3. etap restorasyon çalışmaları çerçevesinde, 100’ün üzerinde sarnıcın konservasyon ve restorasyonu projelerine uygun olarak tamamlandı. Surların mikro enjeksiyon sağlamlaştırması ve konservasyonunu yapan ekipler diğer mesken kalıntılarının da sağlamlaştırma, konservasyon ve restorasyon uygulamalarında sona yaklaştı. Ayrıca, yürüme yolları, dehlizler, hamam ve ibadet mekanlarının da restorasyonu tamamlandı. Kalede 3. etap uygulamaları planlamalar dahilinde sonlanırken bir bütün olarak tamamlanan yapıların turizme açılmasına yönelik destinasyon yönlendirmelerin ve diğer çalışmaları devam edecek. "Gevale, Konya turizmi açısından büyük değer taşıyor" Gevale Kalesi’ndeki çalışmaların Konya turizmi açısından büyük önem arz ettiğini ifade eden Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, "Yaklaşık 13 yıldır tarihi alandaki kazı çalışmalarını paydaşlarımızla beraber büyük bir titizlikle yürütüyoruz ve önemli bir noktaya geldik. Takkeli Dağ, Konya’nın 360 derece gözlemlenebildiği Antik Dönemden itibaren bir kalenin bulunduğu önemli bir yerleşim alanı. Buradaki kazılarda da önemli keşiflere ulaştık ve 3. etap çalışmalarımız planlamalar dahilinde sorunsuz bir şekilde tamamlandı. İnşallah Konya’nın turizmde önemli bir mekan ile Konya siluetine ve turizmine önemli bir katkı sğlamayı düşünüyoruz. Takkeli Dağ’ın zirvesinde Gevale Kalesi’ni ziyarete gelen misafirlerimiz hem tarihin derinliklerine yolculuk edecekler hem de Konya’yı panaromik olarak görebilecekler bu anlarını fotoğraflayarak zamana iz düşebilecekler" dedi.

Palu’da 3 bin yıllık geçmiş gün yüzüne çıkıyor Haber

Palu’da 3 bin yıllık geçmiş gün yüzüne çıkıyor

Elazığ’ın Palu ilçesinde bulunan 3 bin yıllık tarihi Palu Kalesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının onayının ardından arkeolojik çalışmalar başlıyor. Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde bulunan, yaklaşık 7 bin yıllık tarihe sahip olan Elazığ'ın Palu ilçesinde bulunan Palu Kalesinde arkeolojik çalışmalar başlıyor. Urartu Kralı Menuas tarafından inşa edilen ve Murat Nehri kıyısında yükselen Palu Kalesi, yaklaşık 3 bin yıllık geçmişiyle Anadolu’nun en eski ve etkileyici yapılarından biri olma özelliğini taşımaya devam ediyor. Kalenin içerisinde Urartu dönemine ait çivi yazılı kitabeler, kaya mezarları, tüneller, tapınaklar, nişler ve su sarnıçları gibi birçok arkeolojik kalıntıya ev sahipliği yapan bu görkemli yapı yer alıyor. Aynı zamanda Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden izler taşıyan saray, sur ve askeri yapılarıyla da dikkat çekiyor. Kalenin güney ve güneydoğusunu çevreleyen Murat Nehri ile kuzey ve batısındaki sarp kayalıklar, burayı doğal bir savunma kalesi haline getiriyor. Bu özelliği sayesinde, tarih boyunca ele geçirilmesi son derece zor bir yapı olarak bilinen Palu Kalesi, ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde 'Göğe baş uzatmış bir kale' sözleriyle betimlenmiştir. Eşsiz tarihi ve doğal güzelliklere sahip bu miras, hava şartlarının elverişli olması durumunda önümüzdeki günlerde başlayacak kazı ve temizlik çalışmalarıyla yeniden gün yüzüne çıkarılacak. Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, "Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz tarafından yürütülecek proje kapsamında kalede kapsamlı bir arkeolojik çalışma gerçekleştirilecektir. Amacımız, Palu Kalesi’ni yalnızca tarih meraklıları için değil, aynı zamanda yerli ve yabancı turistler için de cazip bir destinasyon haline getirmektir. Yapılacak çalışmalar sayesinde Palu Kalesi, sahip olduğu tarihi ve doğal değerlerle sadece ilimizin değil, ülkemizin de en önemli kültürel miraslarından biri olacaktır. Projenin, bölge turizmine ivme kazandırarak yerel ekonomiye önemli katkılar sağlamasını hedeflemekteyiz" ifadelerine yer verildi.

Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak kültüründen günümüze yolculuk Haber

Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak kültüründen günümüze yolculuk

Kapadokya Bölgesi’nin 4 bin yıllık zengin kültüründeki geleneksel tatlar modern bir dokunuşla harmanlanarak unutulmaz lezzetlere dönüştü. Kapadokya’nın yerel mutfağını yansıtan Uzundere Kapadokya Mutfağı, Hititler’den Osmanlı’ya kadar uzanan bir tarihi zenginliği bir arada sunuyor. Sirkencübin Şerbeti, Tarihi Kültepe Kurabiyesi, Kapadokya mutfağında ayrı bir yeri olan ekşi mayalı ekmekler, baharatlı tandır etleri, meyvelerle tatlandırılmış et yemekleri ve şerbetler gibi gelenekler, binlerce yıllık tarih ve kültürle şekillenir gibi eski tatlar tekrar gün yüzüne çıktı. Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak geleneğini günümüze taşıyan dünyaca ünlü şef Ulaş Tekerkaya, üç yıl boyunca Kapadokya başta olmak üzere Anadolu’nun yemek kültürünü araştırdı ve kaleme aldı. Kapadokya ve Anadolu’nun 4 Bin yıllık mutfak kültürünü inceleyen Tekerkaya Hititler, Frigler, Roma İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlerin izlerini taşıyan yemekleri tekrar gün yüzüne çıkarttı. Nevşehir’in merkeze bağlı Göreme beldesinde bulunan ve bölgenin tek Helal Sertifikalı otelinde unutulmaya yüz tutmuş tatları tekrar gün yüzüne çıkaran Şef Ulaş Tekerkaya; “Kapadokya bölgesindeki 4 bin yıllık mutfak kültürünü günümüze taşıdık. Tamamen bu bölgede yaşayan insanların ve medeniyetlerin bu bölgede neler tükettiğiyle alakalı bütün kaynaklara eriştik ve günümüze uyarladık. Yemeklerin yanında yemeğin tarihi kaynaklarını gösterebileceğimiz QR kodları oluşturduk” dedi. “Üzüm ve kabak çekirdekleri ve kurutulmuş meyveler kullandık” Tarihi yemeklerin hiç birisinde domates salatalık biber salça gibi ürünler kullanmadıklarını söyleyen Tekerkaya; “Tamamen bu bölgede yetişen üzüm kabak, kuru meyveler kabak çekirdeği ve o dönemki yapılmış olan buğday arpa tahıl çeşitliliği ile beraber orijinal bir menü çıkardık. Menümüzün içerisinde de tamamen doğal olan yiyecekler mevcut. Tatlılarımızın çoğunluğunda şeker un gibi faktörler yok.” ifadelerini kullandı. “Diş kirası ile uğurluyoruz” Ünlü Şef Ulaş Tekerkaya misafirlerine en sonda giderken diş kirası adı altında bir hediye sunduklarını söyledi. Tekerkaya; “O diş kirasını yabancılara ve yerli misafirlere ne kadar önem teşkil ettiğini ve mütevaziliğin Kapadokya başta olmak üzere Osmanlı, Selçuklu, Anadolu ve Türk tarihindeki önemini anlatıyoruz” diye konuştu. 53 çeşit menü oluşturuldu Geçmişi 4 bin yıl öncesine kadar dayanan 53 çeşit yemek ve içecek oluşturduklarını söyleyen Terkaya; “Çorbalarımızın içerisinde insan oğlunun ilk çağlardan bu tarafa tüketmiş olduğu, Hz. Adem (A.S.) söylemlerin de ve kayıtlarında geçen baba çorbası dediğimiz buğday çorbası ile başlıyoruz. Günümüzdeki göçebe mutfağındaki tarhana çorbasına kadar hepsini oluşturduk. Tatlılarda da Göremeye ait olan ve Roma döneminde yapılmış bir Korama Roma tatlısı var. Tamamen geçmişin izlerini taşıyan ve hacı Bektaş velinin dergahından pirpir lokması içerisinde herhangi bir şeker yağ un olmayan bir tatlı. Bu lezzetler ve tatlıları insanlığa kazandırmış olduk. Tatlılarımızda ve yiyeceklerimizin çoğunluğun da Hititlerden, Firiklerden, Roma imparatorluğundan, İslam mutfağından, Selçuklu’dan Mevlevilikten, Osmanlı’dan ve Hacı Bektaş’tan izler var. Çünkü Hacı Bektaş Veli’nin söylemiyle ‘Bir lokmayı iki kişi bölüşürse dostluk pekişir’ sözüyle o yoldan devam ettik. Tatlılarımızın ve şerbetlerimizin içerisindeki ürünlerin hepsinde de bölgedeki yetişen ürünlerden oluşturduk” dedi. Gelen misafirlerine İslamiyet’teki sofra adabının da anlatıldığını söyleyen Tekerkaya; “Menümüzü ilk başta sofraya başlama ve en sonda sofraya bitirme olarak nitelendirdik. İslamiyet‘te ve diğer dinlerde insanların sofradaki saygı, sevgi ve adabı Mevlevilik ve Bektaşilik kültüründeki sofra adabının nasıl devam ettiğini anlatabilmek için menüye kısa bir not yazdık. Gelen misafirlere ilk başta besmeleyle başlayıp, yemek duasıyla bitirdiğimiz bir İslami konsept oluşturduk. İşletmemiz Kapadokya bölgesinde helal belgesine sahip tek işletme” dedi. Tekerkaya gelen misafirlere; “Bizim soframızı şenlendirdiniz, dişleriniz yoruldu” diye küçük hediyeler verdiklerini de sözlerine ekledi.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.