#Nemrut Dağı

TOURISMJOURNAL - Nemrut Dağı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Nemrut Dağı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türkiye, Wanderlust’ın 2025 Travel Green List’inde Yer Aldı Haber

Türkiye, Wanderlust’ın 2025 Travel Green List’inde Yer Aldı

Milyonlarca okuyucuya ulaşan seyahat dergisi Wanderlust’ın 2025 seçkisinde, Türkiye’nin sürdürülebilir turizm adımları örnek gösterildi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı da dikkat çeken destinasyonlardan biri olarak öne çıktı. İngiltere merkezli, dünyanın en köklü bağımsız seyahat dergilerinden Wanderlust, 2025 yılına dair hazırladığı “Travel Green List” seçkisinde Türkiye’ye de yer verdi. Her yıl hazırlanan bu özel liste; çevre dostu, sorumlu ve sürdürülebilir turizm politikalarıyla öne çıkan ülkeleri, bölgeleri, şehirleri ve kuruluşları kapsıyor Türkiye’nin 2025 yılı listesinde yer alması, sürdürülebilir turizmdeki liderlik iddiasının uluslararası alanda bir kez daha teyit edilmesini sağladı. Dünyanın en çevreci rehberi Türkiye'yi seçti Birleşik Krallık’ın en köklü bağımsız seyahat dergisi olarak bilinen Wanderlust, yalnızca gezi tutkunlarının değil, global turizm profesyonellerinin de yakından takip ettiği saygın bir yayın haline geldi. Wanderlust, çevreci destinasyonlar konusunda uluslararası düzeyde referans kabul ediliyor. Avrupa’dan Amerika’ya, Okyanusya’dan Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada etkili bir okuyucu kitlesine sahip derginin 2024 medya kitine göre Wanderlust’ın toplam basılı ve dijital tirajı 153 bin 504’e ulaşıyor. Dünya mirası Nemrut, sürdürülebilirlik vizyonunun simgesi oluyor Türkiye’ye ayrılan özel sayfada, sürdürülebilir turizmdeki liderliğine dikkat çekilirken UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı da dikkat çeken destinasyonlardan biri olarak öne çıktı. Görkemli heykelleriyle Nemrut, yalnızca kültürel bir değer değil; aynı zamanda Türkiye’nin çevreye duyarlı yönetim anlayışının da görsel simgesi olarak tam sayfa yer buldu. Bu vurguyla birlikte, Türkiye’nin 21 Dünya Mirası alanında yürüttüğü sürdürülebilir koruma çalışmaları da uluslararası ölçekte takdir gördü. 2025 seçkisinde neler var? Wanderlust’ın “Travel Green List” sayısı yalnızca ülkeleri sıralamakla kalmadı; aynı zamanda çevre dostu oteller, sıfır atık girişimleri, doğaya saygılı rehber turları ve eko turizme dair örnek uygulamaları da tanıttı. Derginin 2025 sayısında yer alan dosyada Türkiye, özellikle çevre koruma politikaları, destinasyon yönetimi uygulamaları ve yerel kalkınmayı önceleyen turizm modelleriyle dikkat çekti. Yayın, Türkiye’nin son yıllarda Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) ile yürüttüğü programlara, sürdürülebilirlik belgesi alan konaklama tesislerine ve çevresel bilinç çalışmalarına da atıfta bulunarak ülkemizin bu alandaki yükselişini ayrıntılarıyla okurlarına aktardı. Türkiye çevreye duyarlı seyahatin yeni adresi Seyahat dünyasının prestijli yayınlarından Wanderlust’ta yer almak, Türkiye’nin yalnızca doğal ve kültürel zenginliklerini değil; çevreye duyarlı ve sorumlu turizm politikalarını da küresel ölçekte görünür kıldı. Çevreci seyahat tutkunlarının yakından takip ettiği Travel Green List, milyonlarca turistin rota tercihinde belirleyici oluyor.

“Nemrut’un develeri” tahrip oluyor Haber

“Nemrut’un develeri” tahrip oluyor

Bitlis'in Tatvan ilçesinde bulunan ve halk arasında "Nemrut'un develeri" olarak bilinen kaya blokları, her geçen gün tahrip oluyor. Volkanik Nemrut Dağı'nın patlaması sonucu oluşan lav taşları zamanla deve ve insan figürlerine benzer şekiller almış ve bölge halkının efsaneleri arasında yer edinmişti. Ancak bölge, yeterli korunma sağlanamadığı için yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 2010 yılında birinci derece doğal sit alanı ilan edilen "Nemrut'un develeri"nin korunması için alınan kararlar, uygulamada yeterli sonuç vermedi. Hem doğal şartlar hem de insan etkisi nedeniyle taşların bir kısmı tahrip edilirken, bazıları yol tahkimat çalışmalarında kullanıldı. Konuya ilişkin açıklama yapan Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, sit alanı ilan edilmesinin yeterli olmadığını belirterek, "Halk arasında Nemrut'un develeri olarak bilinen taşların sayısı çok daha fazlayken son yıllarda sayılarında ciddi bir azalma var. Zaman içinde bu taşların bazıları kırıldı, tahrip edildi ve yol çalışmalarında kullanıldı. Taşların yer aldığı bu bölgenin sit alanı ilan edilmesi, korunması için yeterli değil, pratikte de koruma önlemleri alınması gerekiyor. Tatvan-Ahlat yolu üzerinde, Tatvan şehir merkezine dönerken kavşağın hemen üst kısmında 'Nemrut'un develeri' olarak bilinen dikili taşlar yer almaktadır. Efsaneye göre bu taşlar, Nemrut'un, zulmünden dolayı taşlaşan develerini temsil etmektedir. Hayvan ve insan figürlerini andıran bu oluşumlar, zamanla bu ismi almıştır. Eskiden bu taşların sayısı çok daha fazlaydı. Ancak zaman içinde hem doğal nedenler hem de insan eliyle oluşan tahribatlar sonucunda büyük oranda azalmıştır. Şu anda sayıları azalmış olmakla birlikte, bulundukları alan sit alanı ilan edilmiştir. Ne yazık ki, sit alanı statüsü bu bölgenin tam anlamıyla korunması için yeterli olmamıştır. Bir yerin korunması için sadece sit alanı ilan edilmesi yeterli değildir; bu nedenle ek tedbirler alınması şarttır. Nemrut'un develeri, turizm açısından son derece önemli bir oluşumdur. Bu taşlar, Bitlis ve Tatvan turizmine ciddi katkılar sunabilecek potansiyele sahiptir. Ancak mevcut koruma tedbirlerinin yetersizliği, bölge için büyük bir handikap oluşturmaktadır. Yetkililere buradan çağrıda bulunuyoruz, Nemrut'un develerinin ve diğer tüm tarihi alanların korunması ve geleceğe aktarılması için gerekli adımlar atılmalıdır. Eğer gereken önlemler alınırsa, bu eşsiz mirası gelecek nesillere de aktarabiliriz" diye konuştu.

Tarihi Dokular Modaya İlham Oldu Haber

Tarihi Dokular Modaya İlham Oldu

İZMİR (İHA) - İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü son sınıf öğrencileri, Türkiye'nin önemli kültürel miraslarından esinlenerek "Kültürel Mirasın İzinde Moda" projesi kapsamında özgün bir koleksiyon hazırladı. Ayasofya, Efes, Bergama, Troya, Göbeklitepe, Hattuşa, Kapadokya, Mardin-Mor Gabriel, Nemrut Dağı ve Zeugma gibi tarihi mekanlardan ilham alan öğrenciler, bu değerleri modayla buluşturdu. Eğitimlerine İEÜ’de devam eden İranlı öğrenciler de Persepolis ve Tepe Sialk gibi tarihi alanlardan esinlenerek tasarımlar oluşturdu. TASARIM VE TARİH BİR ARADA Genç modacılar, Stüdyo Koordinatörü Doç. Dr. Şölen Kipöz rehberliğinde geliştirdikleri koleksiyonları, özel bir sergide moda ve akademi dünyasının beğenisine sundu. Tasarımlar, tarih, arkeoloji ve sanat gibi farklı disiplinlerin araştırılmasıyla oluşturuldu. Öğrenciler, kültürel mirasın olduğu bölgelere bireysel ziyaretler yaparak gözlem ve fotoğraflarla ilham aldılar. İEÜ Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü 4. sınıf öğrencilerinin oluşturduğu serginin açılışına Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Başkan Yardımcısı Mehmet Tahir Özdemir, moda tasarımcısı Hatice Gökçe, Ege Giyim Sanayicileri Derneği üyeleri ve akademisyenler katıldı. ÖĞRENCİLERDEN BÜYÜK EMEK İEÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şölen Kipöz, öğrencilerin özverili çalışmalarını överek, "Proje sayesinde öğrencilerimiz, sahip oldukları kültürel mirası moda aracılığıyla keşfetme fırsatı buldu. Konuya büyük bir heyecanla sarılan öğrencilerimiz, kültürel varlıkların olduğu bölgelere kişisel ziyaretler yaptı. Arkeolojik araştırmanın yanı sıra kendi gözlemleri ve fotoğraf arşivleri üzerinden farklı medeniyetlerin tarihsel, kültürel, sembolik ve estetik unsurlarından aldıkları ilhamla moda konseptleri yarattılar. Bu kavramsal çerçeveyi, dört görünümlük çağdaş moda koleksiyonlarına aktardıkları kıyafetlerin yanı sıra tasarım sürecini belgeleyen tasarım kitaplarını ve moda fotoğraf çekimlerini de davetlilere sundular. Ayrıca etkinliğin davetiyesinden serginin kurulumuna ve ikramların hazırlanmasına kadar kendileri sorumluluk alıp ev sahipliği yaptılar. Biz de bu vesileyle stüdyonun yaratıcı çıktılarını ve öğrencilerin heyecanını, moda dünyasından ve akademiden profesyonellerle paylaştık" dedi.

Nemrut Dağı Her Mevsim Yabancı Turistlerin Gözdesi Haber

Nemrut Dağı Her Mevsim Yabancı Turistlerin Gözdesi

ADIYAMAN (İHA) - Adıyaman'ın Kahta ilçesinde bulunan ve Kommagene Uygarlığı’na ait tarihi eserleri barındıran Nemrut Dağı, yılın her döneminde ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Türkiye’nin kültür turizmi açısından önemli bir noktası olan bu bölge, özellikle Mart-Kasım aylarında yoğun ilgi görüyor. Ancak, son yıllarda kış turizmi de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Nemrut’a ilgiyi artırmış durumda. Karla kaplı zirvede güneşin doğuşunu ve batışını izleyen ziyaretçiler, eşsiz bir manzara ile karşılaşıyor. Bu yıl hava şartlarının elverişli olmasıyla birlikte birçok turist, karla kaplı tarihi mekânın tadını çıkarmak için Nemrut’u ziyaret etti. Daha önce yaz mevsiminde bölgeye geldiğini belirten Kanadalı iş insanı Jonathan Wolfe, "İki yıl önce normal sezonda geldim. Alman iş ortağım Stefan Lohmann ile kalabalık bir ziyaretçi grubu vardı. Karlı Nemrut Dağı resimleri beni celp etti ve bir daha geldim. Bu mevsimde Nemrut bir başka güzel oluyormuş. Tepeden Mezopotamya’ya bakan Nemrut Dağı’nı muhakkak havanın açık olduğu kış aylarında görün. Doğası büyüleyici, karlar arasında başlarını çıkaran 2 bin 100 yıllık sanat eseri dev tanrı heykelleri başka yerde yok" ifadelerini kullandı. Bu sefer kızı Julia ile bölgeyi ziyaret eden Wolfe, dönüşte ülkesi Kanada’da Nemrut’un kış turizmi potansiyelini tanıtacağını belirtti. "Coğrafyanız çok zengin bir turizm kaynağına sahip" diyerek hayranlığını dile getirdi. 2 bin 100 yıllık dev tanrı heykelleriyle ünlü Nemrut Dağı, özellikle kışın sunduğu büyüleyici atmosferle doğa ve tarih meraklılarını cezbetmeye devam ediyor.

Gece Müzeciliği Projesiyle 350 Bin Ziyaretçi Ağırlandı Haber

Gece Müzeciliği Projesiyle 350 Bin Ziyaretçi Ağırlandı

SICPA Türkiye'nin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde hayata geçirdiği "Gece Müzeciliği" projesi, Hierapolis ve Efes Ören Yerlerinin gece ziyarete açılmasını sağladı. Bu proje sayesinde, sıcak gündüz saatlerinde ziyareti zor bulan yerli ve yabancı turistler, ören yerlerini gece saat 00.00'a kadar gezme fırsatı yakaladı. Bu yenilik, Nisan-Eylül arasındaki dönemde 350 binden fazla ziyaretçinin ağırlanmasını sağladı. EFES VE PAMUKKALE GECE PARILDIYOR SICPA Türkiye CEO'su Sami Çebi, 930 bin metrekarelik Efes Örenyeri'nin 90 bin metrekaresini, Denizli Pamukkale Ören Yeri'nin ise 360 bin metrekaresini aydınlatıp gece ziyarete açtıklarını belirtti. Çebi, 2024 yılı Nisan-Eylül döneminde Efes'i 260 binden fazla, Hierapolis'i ise 76 binden fazla kişinin gece ziyaret ettiğini belirtti. DİJİTAL MÜZEKART KULLANIMI ARTIŞ GÖSTERDİ Gece müzeciliği projesinin ziyaretçi sayısını artırdığını belirten Çebi, 2024 yılında SICPA Türkiye'nin hizmet verdiği 84 müzede 8 milyondan fazla ziyaretçi ağırlandığını ve bu ziyaretlerin yüzde 87'sinin dijital müzekart ile yapıldığını açıkladı. Bu durum, dijital dönüşümün ziyaretçiler üzerindeki etkisini de gözler önüne serdi. SESLİ REHBERLİK HİZMETİ 17 DİLDE SUNULUYOR Çebi, dijital dönüşüm kapsamında Topkapı Sarayı'ndan Göbeklitepe'ye, Nemrut Dağı'ndan Kız Kulesi'ne kadar 42 müzede sesli rehberlik hizmetinin dijital ortama taşındığını ifade etti. Ziyaretçiler, "Türkiye’nin Müzeleri" uygulamasını indirerek bulundukları ören yerine dair bilgileri kendi dillerinde dinleyebiliyorlar. TURİZMDE GELECEĞE YÖN VEREN YENİLİKLER SICPA Türkiye, Türkiye’nin eşsiz tarihi ve kültürel mirasını tanıtmak amacıyla yeni projeler geliştirmeyi sürdürüyor. Çebi, turizmin geleceğine ilham verecek projelerle Türkiye'yi dünya turizm liginde daha yukarı taşıyacaklarına inandıklarını ekledi.

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri Haber

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri

Tarihin tozlu sayfalarında saklanan uygarlıkların izlerini sürmek, binlerce yıl öncesine bir yolculuğa çıkmak demektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Kadim medeniyetlerin iz bıraktığı bu topraklar, günümüz turistleri için adeta açık hava müzesi niteliğinde.  Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ziyaretçilerini bu büyülü yolculuğa çıkararak, adeta bir zaman makinesi işlevi görür. Bu toprakların sahip olduğu antik kentler, sadece geçmişi değil, geleceğe dair ipuçlarını da bize sunar. Bölgedeki bu tarihi hazineler, tarihe ışık tutmanın yanı sıra, medeniyetin izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Bu antik diyarlar, yalnızca tarih kitaplarında değil, bizatihi ayaklarımızın altında, keşfedilmeyi bekliyor. Gelin, Güneydoğu Anadolu’nun en etkileyici antik kentlerine birlikte göz atalım. NEMRUT DAĞI Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yer alan Nemrut Dağı, Kommagene Krallığı’nın en görkemli mirasıdır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve kendi soyuna ithaf ettiği dev heykellerin yer aldığı bu kutsal alan, M.Ö. 62 yılında yapılmıştır. Nemrut, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta ve ziyaretçilere antik kültürlerin nasıl bir araya geldiğini gösteren mükemmel bir örnek sunmaktadır. Doğu ve Batı medeniyetlerinin sentezlendiği bu antik alan, Pers ve Helenistik kültürlerin bir arada bulunduğu, mistik ve kutsal bir mekandır. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller, Tanrı Zeus, Apollon, Herakles ve diğer mitolojik figürleri temsil eder. Heykellerin yanı sıra, Kral Antiochos’un dev anıt mezarı da burada yer alır ve bu mezar, antik dönemin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilir. Nemrut’un zirvesinde üç farklı terasa dağılmış olan bu dev heykeller ve kitabeler, Kommagene Krallığı’nın tanrılarla olan ilişkisini simgeler. Doğu terası, sabah güneşini selamlamak için, batı terası ise gün batımını izlemek için eşsiz bir noktadır. Antiochos, Nemrut Dağı’na gömüldüğüne inanılır, ancak mezarı bugüne kadar bulunamamıştır. Bu dağ, arkeologlar için hala bir gizem barındırmaktadır. ÇAYÖNÜ Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü, medeniyetin doğuşuna tanıklık eden bir yerleşimdir. Dünyanın en eski yerleşik hayata geçen topluluklarından biri olan Çayönü, tarım ve hayvancılığın başladığı, insanların avcı-toplayıcı hayatı geride bıraktığı ilk yerlerden biri olarak bilinir. Bu yerleşim, M.Ö. 10.000’lere kadar gitmektedir. Çayönü, insanlık tarihinin en önemli evrimsel aşamalarından birine sahne olmuştur. Burada tarımın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve toplumsal yaşamın şekillendiği keşfedilmiştir. Çayönü’nün kazılarında ortaya çıkan yapılar, dünyanın en eski taş temelli kerpiç binalarının örneklerini sunar. Bu yerleşim, Neolitik dönem mimarisi ve yaşam tarzı hakkında paha biçilmez veriler sağlamaktadır. HALFETİ Şanlıurfa’ya bağlı olan Halfeti, Fırat Nehri üzerinde baraj yapımı sonrası büyük bir kısmı sular altında kalan eski bir yerleşimdir. Tarihi M.Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan Halfeti, Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde, sular altında kalan yapıları ile ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunar. Halfeti, sadece su altındaki yapılarıyla değil, aynı zamanda Rumkale gibi antik kaleleriyle de tanınır. Rumkale, Fırat Nehri’nin kıyısında yer alan stratejik bir kale olup Roma döneminde büyük bir dini merkez olarak kullanılmıştır. Kaleyi ziyaret edenler, hem tarihe tanıklık eder hem de Fırat’ın muhteşem manzarası eşliğinde unutulmaz anlar yaşar. ZEUGMA Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma, Roma döneminin en zengin kentlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator tarafından kurulan bu şehir, Fırat Nehri kıyısında stratejik bir noktada yer alırdı. Zeugma’nın adı, köprü anlamına gelen "Zeugma" kelimesinden gelir ve bu şehir, doğu ile batıyı birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görürdü. Zeugma’nın en büyük özelliklerinden biri, muhteşem mozaikleridir. Roma villalarının zeminlerinde bulunan bu mozaikler, antik dünyanın sanatsal zirvesi olarak kabul edilir. Çingene Kızı Mozaiği, Zeugma’nın en bilinen eseri olup, bakışlarıyla herkesi büyüleyen mistik bir figürdür.   1990’lı yıllarda başlayan kazılarda, villalar, hamamlar ve tapınaklar ortaya çıkarılmıştır. Zeugma’da çıkarılan eserler, bugün Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu müze, dünyadaki en büyük mozaik müzelerinden biri olarak kabul edilir. DARA ANTİK KENTİ Mardin’in Nusaybin ilçesine yakın bir konumda bulunan Dara, antik Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biridir. Dara Güneydoğu’nun Efes’i olarak anılır. Pers İmparatorluğu döneminde stratejik bir askeri merkez olarak kullanılan Dara, Bizans döneminde surlarla çevrilmiş büyük bir metropol haline gelmiştir. Dara, devasa kaya mezarları, su sarnıçları ve yeraltı şehirleriyle dikkat çekmektedir.  Dara, antik dönemde su kaynakları açısından çok önemli bir bölgeydi. Burada yer alan devasa su sarnıçları, antik dönemin en gelişmiş su mühendisliği örneklerinden biridir. Ayrıca, kentin mezarları ve kaya oymaları, ziyaretçileri büyüleyen bir atmosfere sahiptir. HARRAN Şanlıurfa’nın güneydoğusunda yer alan Harran, antik dönemin en eski yerleşimlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 2000'lere kadar uzanan köklü bir tarihe sahip olan Harran, aynı zamanda bilim ve inanç merkezi olarak da dikkat çeker. Harran, İslam öncesi dönemde Pagan inançlarının merkeziyken, İslam döneminde ise felsefe, astronomi ve matematik alanında önemli bir akademik merkez haline gelmiştir. Orta Çağ'da, Harran Üniversitesi, felsefe ve astronomi başta olmak üzere birçok bilim dalında önemli çalışmaların yapıldığı bir okul olarak ün kazanmıştır. Burada Aristo'nun öğretileri de okutulmuş ve ünlü bilim insanları bu bölgede yetişmiştir. Harran'da eğitim gören bilim insanları, İslam dünyasına büyük katkılar sağlamıştır. Harran, konik biçimli kerpiç evleriyle ünlüdür. Bu evler, yörenin çöl iklimine uygun şekilde tasarlanmış olup, yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliğine sahiptir. Bu benzersiz mimari yapılar, Harran’ın en önemli simgelerindendir. Ayrıca, Harran Kalesi ve Emeviler Dönemi’nden kalma Ulu Cami'nin kalıntıları da tarihe ışık tutar. Harran, Sümerlerden itibaren Ay Tanrısı Sin’e adanmış bir dini merkez olarak önem kazanmıştır. Bu nedenle, Pagan dönemine ait tapınak kalıntıları hala görülebilir. Ayrıca, Harran’ın İbrahim peygamberin doğduğu yer olduğuna inanılır ve bu, Harran’ın dini açıdan kutsal kabul edilmesine sebep olmuştur. RUMKALE Rumkale, Gaziantep ve Şanlıurfa sınırında, Fırat Nehri'nin kıyısında stratejik bir konumda yer alır. Eski dönemlerde askeri ve dini bir merkez olarak kullanılan Rumkale, tarih boyunca birçok medeniyetin eline geçmiştir. Asur, Pers, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir askeri nokta olan bu kale, Haçlı Seferleri sırasında da kullanılmıştır. Rumkale, doğal savunma avantajlarıyla dikkat çeker. Fırat Nehri’nin ortasında yer alan yüksek kayalıklara inşa edilmiş olan kale, doğu ve batı dünyasını birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktasıydı. Ayrıca, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dini açıdan da büyük önem taşımıştır. Bugün büyük bir kısmı baraj gölü altında kalan Rumkale, antik dönemin izlerini su altındaki yapılarıyla barındırmaktadır. Su altındaki manastır kalıntıları, mağaralar ve Roma dönemine ait su yolları, burada yapılan arkeolojik araştırmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Ziyaretçiler, bu batık yapıları teknelerle gezebilir ve bölgenin mistik atmosferini keşfedebilirler. EDESSA (ŞANLIURFA) Bugünkü Şanlıurfa olarak bilinen Edessa, tarihin en eski şehirlerinden biri olup, “Peygamberler Şehri” olarak adlandırılır. Tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Edessa, Süryani, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olmuştur. İslam’ın yayılmasıyla birlikte ise Urfa, İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Edessa’nın en bilinen simgelerinden biri olan Balıklı Göl, İslam inancına göre Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak kabul edilir. Rivayete göre, ateş suya dönüşmüş ve Hz. İbrahim’in düştüğü yer bugün Balıklı Göl olarak bilinmektedir. Göl çevresindeki kutsal atmosfer, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir cazibe merkezi oluşturur. Edessa, Süryani kültürü ve inanç sistemi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Süryani Hristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Urfa, ayrıca Ermeni ve Arap topluluklarının da tarihi boyunca yerleşim yeri olmuştur. Tarihi Urfa Kalesi, eski surlar, ve mağaralar Edessa’nın tarih boyunca sahip olduğu zengin kültürel mirası gözler önüne sermektedir. HASANKEYF Hasankeyf, Batman ilinde, Dicle Nehri kıyısında bulunan ve 12.000 yıllık tarihi ile dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olan Hasankeyf, 2019 yılında tamamlanan Ilısu Barajı nedeniyle büyük oranda sular altında kalmıştır. Hasankeyf’in en belirgin özelliği, doğal kayalıklar üzerine inşa edilen kale ve mağaralarıdır. Hasankeyf Kalesi, Roma döneminde inşa edilmiş ve bölgeyi düşman saldırılarından korumak için kullanılmıştır. Mağaralar ise insanlar tarafından binlerce yıl boyunca ev, kilise ve depo olarak kullanılmıştır. Bu mağaralar, tarihi boyunca insan yaşamının nasıl şekillendiğini gösteren önemli arkeolojik verilere sahiptir. Hasankeyf, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Artuklular döneminde bölge, bilim ve sanatın merkezi haline gelmiştir. Tarihi köprü, El-Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii ve Zeynel Bey Türbesi gibi yapılar, bu dönemin izlerini taşır. Bu yapılar, baraj yapımı sırasında koruma altına alınarak taşınmış ve Hasankeyf Kültürel Parkı’nda yeniden inşa edilmiştir. Baraj sularının yükselmesiyle birlikte Hasankeyf’in büyük bir kısmı sular altında kalmış olsa da, bölgedeki tarihi eserlerin birçoğu taşınarak koruma altına alınmıştır. Bu durum, hem yerel halk hem de tarihçiler arasında büyük bir tartışma yaratmış, Hasankeyf’in sular altında kalması büyük bir kültürel kayıp olarak nitelendirilmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin derin izlerini taşıyan ve kültürel mirasın en önemli örneklerini barındıran bir coğrafyadır. Dara’dan, Göbeklitepe’ye, Nemrut’tan Zeugma’ya, Harran’ın bilim dünyasına katkılarından Hasankeyf’in sular altındaki tarihine, Rumkale’nin stratejik konumundan Edessa’nın dini merkez olmasına kadar bu kadim şehirler, geçmişin kapılarını aralıyor ve tarih severlere eşsiz bir yolculuk sunuyor. Bu kentler, ziyaretçilerine sadece birer turistik destinasyon değil, aynı zamanda insanlık tarihinin köklerine doğru bir keşif sunuyor. Kaynak: Güneydoğu Ekspres

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.