Hava Durumu

#Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

TOURISMJOURNAL - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Marmaris’in Antik Kentlerinde Arkeolojik Kazılar Sürüyor Haber

Marmaris’in Antik Kentlerinde Arkeolojik Kazılar Sürüyor

Muğla’nın Marmaris ilçesinde faaliyet gösteren Marmaris Ticaret Odası Başkanlığı öncülüğünde, Amos, Phoenix ve Kedreai antik kentlerinde arkeolojik çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Yalnızca doğal güzellikleriyle değil, tarihiyle de önemli turizm kentlerinden olan Marmaris’in üç önemli antik yerleşiminde Amos, Phoenix ve Kedreai bölgelerinde yürütülen kazı çalışmalarıyla bölgenin binlerce yıllık geçmişi yeniden gün yüzüne çıkarılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, Marmaris Ticaret Odası öncülüğünde, ve farklı paydaşların katkısıyla sürdürülen bu çalışmalar, Marmaris’in kültürel mirasını geleceğe taşımayı hedefliyor. Amos Antik Kenti’nde gece de tarih yaşanıyor Geleceğe Miras Projesi kapsamında desteklenen Amos Kazısı, Marmaris Ticaret Odası öncülüğünde, Marmaris Belediyesi sponsorluğunda ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim görevlisi Doç.Dr. Mehmet Gürbüzer kazı başkanlığında sürdürülüyor. Kazılarda bu yıl, 2022’de başlanan tiyatro yapısının orkestra bölümü çevre düzenlemesi tamamlandı. Kentin orta terasında bulunan Apollon Samnaios Tapınağı çevresinde de çalışmalar başladı. Tiyatro sahne binası, Athena Kutsal Alanı ve kuzey surlarda kazı, sondaj ve belgeleme faaliyetleri sürerken, mimari kalıntılarda basit koruma uygulamaları da gerçekleştiriliyor. Ziyaretçilerin kenti daha rahat deneyimleyebilmesi için yürüyüş güzergâhları yenileniyor. Antik kentte yapılan aydınlatma çalışmaları sayesinde Amos artık geceleri de ziyaret edilebiliyor. Phoenix’te çifte akropol sistemi gün yüzüne çıktı Phoenix Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik çalışmalar, Penn Museum adına Dr. Asil Yaman başkanlığındaki uluslararası ekip tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle sürdürülüyor. 2021’den bu yana devam eden kazılarda kentin ana akropolü olan Hisartepe ve doğu yamaçlarındaki nekropoller gün yüzüne çıkarıldı. 2024 yılında, Kaledağ’da ikinci bir akropol ile Kybele kutsal alanı tespit edildi. Böylece Phoenix’in nadir görülen çifte akropol sistemine sahip olduğu belgelendi. 2025 sezonunda ise kuzey kırsalda bulunan 23 yeni kitabe sayesinde Phoenix’in Rodos ve Akdeniz kentleriyle olan ilişkileri gün ışığına çıkarıldı. Ayrıca Apollon, Zeus, Athena, Dionysos, Aphrodite ve Kybele gibi tanrılara adanmış kutsal alanlar, kentin çok tanrılı ve çok kültürlü yapısını ortaya koydu. Kedreai’de kültürel miras görünür kılınıyor 2024 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kazı statü kazananan Sedir Adası’nda yer alan Kedreai Antik Kenti’nde 2025 yılı kazı sezonu 23 Haziran’da başlıyor. 2017’den bu yana dönemsel olarak sürdürülen kazılar, antik kentin farklı bölgelerinde önemli ipuçları veriyor. Geçtiğimiz yıl başlatılan tiyatro geç dönem yapı kompleksi ve doğu tepesi kazıları bu yıl daha da derinleştirilecek. Ayrıca büyük bazilika alanında yeni araştırmalarla kentin mimari yapısı daha net şekilde ortaya çıkarılacak. Sedir Adası’nın sadece Kleopatra Plajı ile değil, tarihi ve kültürel dokusuyla da anılması için çalışmalar titizlikle ve hızla sürdürülüyor. Marmaris Ticaret Odası yönetimi kültür ve tarih kenti Marmaris için desteklerine devam edeceklerini belirtirken Kazı başkanları ve ekiplerine ayrıca Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına da teşekkürlerini iletti.

Pamukkale'nin Beyazlığı Tehlike Altında Haber

Pamukkale'nin Beyazlığı Tehlike Altında

DENİZLİ (İHA) - Dünyaca ünlü Pamukkale travertenleri, kontrolsüz su kullanımı nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, bölgedeki su debisinin 30 yıl içinde üçte iki oranında azaldığını belirterek, "Debinin 250-300 litre saniyeler olduğunu görürken, bugünkü yaptığımız çalışmalarda 150 litre saniyelere kadar düşmüş durumda" dedi. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve "beyaz cennet" olarak da bilinen Pamukkale, her yıl binlerce turisti misafir ediyor. Ancak jeotermal enerji tesislerinin artışı, tarımsal sulama ve turistik işletmelerin kontrolsüz su tüketimi, travertenlerin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. "PAMUKKALE'NİN GELECEĞİ İÇİN ÖNLEM ALINMALI" Bölgedeki su kaynakları üzerinde incelemeler yapan Doç. Dr. Özçelik, travertenleri besleyen üç ana kaynaktan gelen suyun azalmasının, travertenlerin beyazlığını kaybetmesine neden olacağını vurguladı. "Su miktarının az olması tabi beyazlatılacak traverten alanlarının da azalmasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla gelecek zamanda travertenlerin alanları da azalacaktır. Bununla beraber travertenleri besleyen 3 ana kaynak bulunmaktadır. Jandarma kaynağı, antik havuzun bulunduğu kaynak ve diğer bir kaynaktan gelen sular ilerleyerek travertenlerin üstünden akarak beyaz olmasını sağlıyor. Tabi bu bölgede onlarca turistlik tesis ve oteller var. Turistlik tesis ve otellerin jeotermal kaynakları sıkça ve bolca kullanması nedeniyle buradaki kaynakların çekildiğini düşünüyorum. Buradaki su kullanımlarının, özellikle ısınma amaçlı ve jeotermal amaçlı kullanımların denetim altına alınarak Pamukkale'nin gelecek kuşaklara aktarılması gerekiyor" açıklamasında bulundu.

Bodrum'da Su Krizi: Barajlardaki Doluluk Kritik Seviyede Haber

Bodrum'da Su Krizi: Barajlardaki Doluluk Kritik Seviyede

MUĞLA (İHA) - Bodrum’daki su kaynaklarının doluluk oranı tehlikeli seviyelere geriledi. Kentin en önemli içme suyu kaynaklarından olan Geyik ve Mumcular barajlarında 8 Kasım itibarıyla kaydedilen doluluk oranları, dikkat çekici bir düşüşle kritik eşiğe ulaştı. Geyik Barajı'ndaki doluluk oranı yüzde 7'ye kadar inerken, Mumcular Barajı’nda bu oran yüzde 5 olarak ölçüldü. Kasım ve Aralık aylarında yaşanan yağışlar, bölgeye kısmen nefes aldırdı. 6-9 Aralık tarihleri arasında Milas’a metrekareye 61,8 kilogram, Bodrum’a ise 60 kilogram yağış düştü. Bu yağışların ardından Geyik Barajı'nın doluluk oranı yüzde 14’e yükseldi. Ancak, yağışlardan etkilenmeyen Mumcular Barajı’nda herhangi bir değişiklik yaşanmadı. Geçen yılın aynı döneminde Geyik Barajı'nın doluluk oranı yüzde 27 olarak kaydedilmişti. Mumcular Barajı'ndaki doluluk oranı ise bu yılki seviye ile aynıydı. Geyik Barajı, Bodrum’a içme suyu sağlayan en önemli kaynak olarak öne çıkarken, bu barajdaki su seviyesinin düşük kalması, ilerleyen dönemde su krizi yaşanabileceği endişesini artırıyor. "YAĞIŞLAR YETERSİZ, SU KRİZİ YAKLAŞIYOR" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, Bodrum ve Milas bölgesinin yakın gelecekte susuz kalabileceği uyarısında bulundu. Özçelik, "Bodrum, aylardır yağış almıyordu. Gelen yağışlarla beraber maalesef kentsel altyapıdaki yetersizlikler nedeniyle taşkın ve su baskınları görülmeye başlandı. Bodrum’un bir yağmur suyu drenaj hattı olmamasından kaynaklı olarak yağan yağışlar, yüzeysel drenaj sistemleriyle tahliye edilmeye çalışılıyor. Bu ise en ufak bir yağışta dere yataklarının temizlenmemesi ya da rögarların temizlenmemesi nedeniyle su baskınlarına yol açıyor" dedi. Bodrum Yarımadası’nda Akyarlar ve Turgutreis gibi uç kesimlerde su baskınlarının sıkça görüldüğünü belirten Özçelik, "Yarımada’nın genelinde taşkın etkileri görülürken, rezervuarların bulunduğu Mumcular ve Yatağan bölgesinde yağış miktarı istenilen seviyede olmadı. Bundan kaynaklı olarak Mumcular Barajı’nda su seviyesi hala yüzde 5’ler civarında, Geyik Barajı’nda ise yüzde 14’ler civarında. Bu iki baraj, Bodrum’a içme suyu sağlayan en önemli barajlar; bu nedenle hâlâ stresin devam ettiğini söyleyebilirim" ifadelerini kullandı. "BÖLGENİN TEK GÜVENCESİ AKGEDİK BARAJI" Bölgedeki su krizine karşı tek güvence, Milas'a içme suyu ve Milas Ovası'na sulama suyu sağlayan Akgedik Barajı olarak gösteriliyor. Doç. Dr. Özçelik, "Akgedik Barajı’nda ise su seviyesi yüzde 40’lar civarında. Önümüzdeki dönemde eğer kuraklık etkileri devam ederse, sadece Bodrum’da değil, Milas da dahil olmak üzere bölgenin genelinde ciddi anlamda kuraklık etkileri söz konusu olacaktır" dedi.

Mobolla'da 4 bin 500 yıllık yaşamın izleri gün yüzüne çıkıyor Haber

Mobolla'da 4 bin 500 yıllık yaşamın izleri gün yüzüne çıkıyor

Antik çağın en önemli yerleşim merkezlerinden ve geçmişi milattan önce 5'inci yüzyıla kadar tarihlenen Menteşe ilçesindeki Mobolla antik kentinde ilk defa kazı çalışmaları başladı. Geleneksel Anadolu yerleşim modelinin izlerini taşıyan kentteki 4 bin 500 yıllık yaşamın izleri gün yüzüne çıkarılıyor. Bakanlık ve YİKOB destek veriyor Kütür ve Turizm Bakanlığının izni ve Muğla Müze Müdürlüğü başkanlığında, Bakanlık ve Muğla Valiliği YİKOB desteğinde Menteşe Belediyesinin lojistik destek verdiği Menteşe ilçesine hakim bir tepeden bakan Mobolla antik kentinin bilimsel kazı danışmanlığını Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden emekli Prof. Dr. Adnan Diler yapıyor. Kesintisiz 4 bin 500 yıl yaşamın olduğu tahmin edilen yerleşim modelinin tamamen Anadolu geleneğine uygun ve savunma amaçlı yapılan Mobolla antik kenti surlarının dışında çok sayıda kaya mezar bulunurken, kent içinde kale (taş) evler, meskenler, kutsal alanlar ve yağmur sularının toplandığı dikey kaya sarnıçlar bulunuyor. Kazı çalışmaları başladı 2 binli yılların başında yüzey araştırması yapılan Mobolla antik kentinde geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Muğla Müze Müdürlüğü başkanlığında kazı çalışmasına döndürüldü. Prof. Dr. Adnan Diler'in bilimsel danışmanlığında başlayan kazı çalışmalarında ilk etapta Mobolla antik kenti tırmanma başlangıcında itibaren kentin ana giriş kapısına kadar olan bölümdeki kaya mezarlar belirlendi. Kente, hem yaya, hem de araç ile ulaşım var Kazı çalışmasında ilk etapta kentin giriş kapısı ve kenti çevreleyen sur duvarlarının bir bölümü ortaya çıkarıldı. Kale içinde yapılan kazı çalışmalarında ise meskenlerde çalışmalar sürüyor. Antik kente gelecek ziyaretçilerin yol güzergahı üzerinde yer alan kalıntılar gün yüzüne çıkarılırken, kente araç ile gelmek isteyen vatandaşlar İkizce yolu üzerinden de kente araç ile ulaşım sağlayabiliyor. Geçmişi 5 bin yıl eskiye dayanıyor Mobolla antik kentinin bilimsel kazı danışmanlığını yapan Prof. Dr. Adnan Diler, “Mobolla kalesindeki çalışmalarımızın başlangıcı 2000'li yıllara kadar devam ediyor. O zaman kazı yoktu. Yüzey araştırmaları şeklinde başladık ve yaklaşık 5-6 yıl yüzey araştırması yaptık. O yıllarda bizim yüzeyde bulduğumuz malzeme Mobolla kalesinin zamanımızdan 5 bin yıl eskiye kadar gittiğini gösteriyor. Geçen yıl yaptığımız çalışmalarda kuzey surların hemen önünde çalışmalar yapmıştık. Orada da bulgularımız bize hemen surların arkasında mekanların olduğunu gösterdi. O mekanları en çok milattan sonra 12-13. yüzyıla kadar getirebildik. Yani Doğu Rama ve Osmanlı dönemine kadar getirebildik. Bu seneki hedefimiz hem yürüyüş güzergahındaki kalıntıları açığa çıkarmak. Bizim asıl hedefimiz burada bilimsel sonuçlar değil. Bölgemizin çok ihtiyaç duyduğu kültür turizminde de değerlendirmek istiyoruz. Muğla bu konuda çok özel ve zengin zaten. Masa dağı üzerindeki bu Mobolla kalesinin ayrıcalıklı özelliği var. Hemen alt tarafında güney tarafından Karamuğla deresi, batı tarafında ise Basmacı deresi arasındaki bu muhteşem kaya formasyonunun üzerinde bir yerleşme, hemen bunun yamaçlarında kentsel sit ve bu kentsel sit Türkiye'nin en geniş kentsel sitlerinden birisi. Bunu ülkemizde görebilmek çok mümkün değil. Buradaki yerleşim biçimini Türk döneminde ve hatta eski çağdaki geleneksel yerleşim biçimini yakın zamana kadar izleyebiliyoruz. Buradaki yerleşim tarihi ne kadar eskiye gidiyor. Biz antik kaynaklardan Muğla adının Mogola, Mobolla gibi zamanımızdan 2 bin 400 yıla kadar gittiğini biliyoruz. Mimari olarak bunu açığa çıkarmak için kazı çalışmaları yapıyoruz. Bu kazı çalışmalarının sonucunda ilk defa 2 bin 400 yıla kadar giden dönemin çanak çömleğine tanıklık eden malzeme ele geçti” dedi. 4 bin 500 yıllık yerleşim Yerleşimin tamamen yerli Anadolu geleneğine göre yapıldığını belirten Prof. Dr. Diler, “Mobolla kalesinin yerleşme modeli esasında Anadolu'daki bizim Tunç Çağı'nda gördüğümüz Milas Beçin Kalesi'ndeki gibi tepede bir yerleşme var ve koruma amaçlı yapılmış. Bu yerleşmenin dışındaki surların dışında mezarlar var, surların içerisinde sivil yapılar kale evler, meskenler, sarnıçlar ve kutsal alanlar var. Bu kutsal alanların bir bölümünü açığa çıkardık. Burada bizim açığa çıkardığımız kaya içleri ve önlerindeki kutsal amaçlı kullanılan kale çanakları Anadolu'da Tunç Çağı'nda, Hititlerde, Demir Çağı'nda da, Urartu ve Frig uygarlığı ile koşuşturuyor. Yani buranın gelişim modeli tamamen yerli Anadolu geleneğinde. En son Mobolla kalesinde yaşam izleri milattan önce şu anda bizim gördüğümüz 13. yüzyıla kadar gidiyor. Yani Osmanlı ve Bizans'ın son dönemine kadar gidiyor. Kesintisiz burada 4 bin 500 yılık bir yerleşme var diyebiliriz” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.