Hava Durumu

#Eskişehir

TOURISMJOURNAL - Eskişehir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Eskişehir haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türkiye'nin Tarihe Kapı Açan Kültür Rotaları Haber

Türkiye'nin Tarihe Kapı Açan Kültür Rotaları

Türkiye’nin dört bir yanına yayılan kültür rotaları, ziyaretçilere benzersiz bir tarih ve kültür yolculuğu sunuyor. Her köşesi farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu rotalar, açık hava müzesi gibi geçmişle günümüzü birleştiriyor. FRİG YOLU Frig Yolu, antik dönemde Friglerin hüküm sürdüğü, günümüzde ise Ankara, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya arasında uzanan bir bölgeyi kapsıyor. Bu rota, Frig eserlerini görmek isteyenler için oluşturulmuş ve uluslararası standartlarda işaretlenmiş yürüyüş ve bisiklet yollarından oluşuyor. Toplam uzunluğu yaklaşık 506 kilometre olan Frig Yolu, Gordion (Polatlı, Ankara), Seydiler (Afyonkarahisar) ve Yenice Çiftliği (Ahmetoluğu Köyü, Kütahya) olmak üzere üç farklı noktadan başlayarak Frig vadilerine ilerliyor ve Friglerin merkezi kabul edilen Yazılıkaya’da birleşiyor. Ana parkurların yanı sıra, rotada bağlantı yolları ve alternatif güzergahlar da yer alıyor. TARİHİ YARIMADA İstanbul’un tarihi zenginlikleri ve kültürel mirasıyla öne çıkan en önemli turistik destinasyonlarından biri olan Tarihi Yarımada, şehrin kalbinde yer alıyor. Bizans, Roma ve Osmanlı İmparatorluklarına ev sahipliği yapan bu bölge, Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camisi gibi ikonik yapılarıyla geçmişin izlerini günümüze taşıyor. Tarihi Yarımada, ziyaretçilere bu büyük imparatorlukların merkezlerinde yaşamın nasıl olduğunu hissettirirken, geleneksel çarşıları, dar sokakları ve otantik atmosferiyle de unutulmaz bir deneyim sunuyor. MEZOPOTAMYA KÜLTÜR ROTALARI Mardin, tarihi zenginlikleriyle olduğu kadar kendine has atmosferi ve konukseverliğiyle de unutulmaz bir kültür deneyimi sunuyor. Mezopotamya kültür rotaları üzerinde yer alan Mardin, adeta büyüleyici bir açık hava müzesi gibi. Bölge, Mezopotamya’nın zengin tarihini ve benzersiz kültürel mirasını barındırıyor. Şehrin tarihi taş yapıları, dar sokakları ve dokusu, geçmiş uygarlıkların izlerini taşıyarak ziyaretçileri zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Mardin çevresindeki antik yerleşimler, kaleler ve manastırlar, bölgenin dini ve kültürel geçmişine ışık tutmak isteyenler için çeşitli keşif fırsatları sunuyor. EFELER YOLU İzmir’in Bornova ilçesinden başlayan Efeler Yolu, Nif Dağı ve Bozdağ sıradağlarını aşıp Kiraz’ın yaylalarından geçerek Aydın’ın sıradağlarına uzanıyor ve Efes Selçuk’ta Meryem Ana’da son buluyor. 500 kilometrelik bu rota, 28 etap boyunca efe ve zeybek kültürünü yansıtan köyleri, yaylaları ve doğal patikaları birbirine bağlıyor. İzmir, Manisa ve Aydın illerindeki Bornova, Kemalpaşa, Bayındır, Turgutlu, Ödemiş, Alaşehir, Nazilli gibi birçok ilçeyle etkileşim halinde olan yol, efe kültürünün derin izlerini günümüze taşıyor. 2023 yılında Green Destinations'ın "Top 100 Stories" listesinde yer alarak uluslararası alanda da dikkat çeken Efeler Yolu, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle benzersiz bir deneyim sunuyor. KAPADOKYA Kapadokya, büyüleyici doğal güzelliklerinin yanı sıra, kayalara oyulmuş tarihi yeraltı şehirleriyle de dikkat çekiyor. Derinkuyu ve Kaymaklı gibi yeraltı şehirleri, bölge sakinleri tarafından savunma amaçlı inşa edilmiş ve uzun yıllar boyunca kullanılmış alanlar. Bu şehirler, ziyaretçilere antik dönemlerin gizemli atmosferinde bir yolculuk yapma imkanı sunuyor. Türkiye’nin kültür rotaları arasında önemli bir yere sahip olan Kapadokya, hem tarihi hem de doğal zenginlikleriyle benzersiz bir keşif deneyimi sunuyor. Bölgenin simgesi olan peribacaları ise mistik bir atmosfer yaratarak ziyaretçileri görsel bir şölenle karşılıyor. Her yıl binlerce kişinin akın ettiği Kapadokya, unutulmaz anılarla dolu bir destinasyon olarak öne çıkıyor. LİKYA YOLU Likya Yolu, Olympos, Phaselis ve Myra gibi antik şehirlerin kalıntılarını barındıran tarihi bir güzergah sunuyor. Bu eşsiz rota, ziyaretçilerini antik kalıntılar, tarihi kentler ve büyüleyici doğal güzelliklerle çevrili bir maceraya davet ediyor. Likya medeniyetinin izlerini günümüze taşıyan antik kentler, tarih ve kültür meraklılarına geçmişin izlerini keşfetme olanağı sağlıyor. Yürüyüş yolu boyunca, nefes kesen kanyonlar, zeytinlikler ve Akdeniz’in masmavi kıyıları eşlik ederek unutulmaz bir deneyim sunuyor. HİTİT YOLU Çorum’un zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfetmek isteyenler için Hitit Yolu, antik Hitit İmparatorluğu’nun izlerini takip eden benzersiz bir rota sunuyor. Bu yol, Çorum’daki önemli arkeolojik alanları birleştirerek Anadolu’nun derin tarihine ışık tutuyor. Alacahöyük ve Hattuşaş gibi antik şehirler, Hitit medeniyetinin zirvesini temsil ederken, ziyaretçilere geçmişin ihtişamını yakından görme fırsatı sağlıyor. Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hattuşaş, yolculuğun en dikkat çekici duraklarından biri olarak öne çıkıyor.

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde Haber

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde

Anadolu-Türk mimarisinde genellikle kesme taş kullanılırken, ahşap tavan ve desteklerle inşa edilen camiler ayrı bir önem taşıyor. 13. ve 14. yüzyıllarda inşa edilen bu yapılar, Türklerin Orta Asya’daki mimari üslubunu hatırlatıyor. Sade dış görünümlerinin aksine, iç mekanları kalem işi süslemelerle renklenmiş olan camiler, ahşap oymacılığına ve işçiliğe vurgu yaparak belirli bir yapı tipinin en seçkin örneklerini temsil ediyor. Türkiye’nin Afyonkarahisar, Ankara, Eskişehir, Kastamonu ve Konya illerindeki beş cami, "Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri" olarak 2023’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. AFYONKARAHİSAR ULU CAMİİ: 1272-1277 yılları arasında yaptırılan bu cami, Selçuklu dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. 40 ahşap sütun üzerine oturtulmuş olan cami, ahşap minberi ve taş mihrabıyla dikkat çekiyor. Kalem işi bezemelerinin bir kısmı tahrip olsa da tarihi zenginliği göz kamaştırıyor. AHİ ŞERAFETTİN CAMİİ: Ankara Kalesi’nin güney ucundaki bu cami, ahşap işçiliği ve özgün mimarisiyle tanınıyor. Caminin ceviz ağacından yapılmış minberi, devrinin en zarif örneklerinden kabul ediliyor. Üç giriş kapısı olan yapının en dikkat çekici bölümü, taç kapısı olarak öne çıkıyor. SİVRİHİSAR ULU CAMİİ: Eskişehir’de yer alan bu caminin, 1231-1232 yıllarında inşa edildiği tahmin ediliyor. 67 ahşap direkle desteklenen çatısı, Bizans başlıklarının kullanımı ile dikkat çekiyor. Kündekari tekniğiyle yapılmış ceviz ağacından minberi ve aydınlık feneriyle Anadolu Selçuklu dönemi mimarisinin nadide örnekleri arasında gösteriliyor. MAHMUT BEY CAMİİ: Bindirme tekniğiyle inşa edilmiş olan cami, Kastamonu’ya 18 km uzaklıkta bulunuyor. Ahşap giriş kapısı, oymacılık sanatıyla yapılmış nadir bir eser olan caminin kapısı, Kastamonu Etnografya Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor. EŞREFOĞLU CAMİİ: Beyşehir Gölü’ne yakın olan bu cami, Anadolu’daki en büyük ahşap cami olarak bilinir. 40’tan fazla ahşap sütunla yükselen yapı, ceviz ağacından oyulmuş minberi ve renkli kalem işi süslemeleriyle dikkat çeker.

Tatlı Bir Atıştırmalıktan Fazlası, Eskişehir Kültürünün Simgesi: Met Helvası Haber

Tatlı Bir Atıştırmalıktan Fazlası, Eskişehir Kültürünün Simgesi: Met Helvası

ESKİŞEHİR (İHA) - Eskişehir'in vazgeçilmez tatlarından biri olan Met Helvası, tarihi ve kültürel önemiyle şehrin sembollerinden biri haline gelmiş durumda. Yıllardır nesilden nesile aktarılan bu tat, yalnızca bir atıştırmalık olmanın ötesine geçerek Eskişehir’in kültürel mirasını yaşatıyor. Met helvası esnafı Yücel Büyükşekerci, helvayı sadece bir lezzet değil, Eskişehir’e özgü bir gelenek olarak görüyor ve bu tatlının Eskişehir turizmine de katkı sağladığını belirtiyor. Üç nesildir aynı tarifle Met Helvası ürettiklerini anlatan Büyükşekerci, geleneksel lezzeti korurken aynı zamanda yeni tariflerle ürün yelpazelerini genişlettiklerini ifade etti. "3 nesildir aynı helvayı üreten bir firmayız. Met helvası sadece tatlı bir atıştırmalık değildir, dededen toruna geçen kültürel bir mirastır. 25 yaşında bir torunun usta olup aynı işi devam ettirmesi met helvası geleneğine önem vermek ve sürdürmektir. Leblebi ile kuru üzümü birleştirdiğimiz, cevizli haşhaşlı ve tahinli tarifimiz de mevcut" diyen Büyükşekerci, yeni ürünlerle met helvasına farklı bir boyut kazandırdıklarını söyledi. "MET HELVASININ ESKİŞEHİR TURİZMİNE KATKISI VAR" Büyükşekerci, Met Helvası’nın Eskişehir turizmi için önemli bir değer olduğuna vurgu yaparak, bu lezzetin daha fazla tanıtılmasının faydalı olacağını belirtti. "Eskişehir'e gelen insanlar met helvası, balaban köfte ve çibörek tatmayı seviyorlar. Kültürel zenginliğimizi yansıtan bu lezzetlerin tanıtımı belki biraz daha fazla yapılırsa nesilden nesillere aktarım da devam edecektir" diyen Büyükşekerci, kültürel değerlerin korunmasının önemine dikkat çekti. Son olarak, Met Helvası’nın oda sıcaklığında saklanması gerektiğini belirten Büyükşekerci, lezzeti doğru koşullarda korumanın püf noktalarını paylaştı.

Eskişehir Çevre Derneği’nden Maden Çalışmalarına Sert Tepki Haber

Eskişehir Çevre Derneği’nden Maden Çalışmalarına Sert Tepki

Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde, Bilal Habeşi mahallesinde Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından başlatılan altın-gümüş madeni arama çalışmalarına karşı Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER) Başkanı Sadık Yurtman, bir basın açıklaması yaparak tepkisini dile getirdi. Yurtman, “Toprağımızı, suyumuzu altın uğruna kaybetmeyelim” uyarısında bulundu. "ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI ALINDI" Yurtman, yaptığı açıklamada, “Eskişehir'de Alpagut Atalan’dan sonra Sarıcakaya Bilal Habeşi mahallesinde de altın-gümüş madeni aramak için çalışmalar başlatıldı. Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından başlatılan çalışmalar 15 Ağustos 2024 tarihinde proje tanıtım dosyası sunularak ÇED gerekli değildir kararı almıştır. Tamamen açık ocak işletmesi şeklinde olacak bin 598 hektarı açık ocak olmak üzere ÇED alanı 22 hektar olarak tanıtım dosyasında sunulmuştur" dedi. Proje bedelinin 5 milyon 925 bin TL olarak hesaplandığını vurgulayan Yurtman, projenin 105 ton tüvanan cevher ve 150 bin 480 ton ekonomik olmayan kayaç/pasa üretileceğini belirtti. Sarıcakaya ve çevresinin, bu maden çalışmaları sonucu ciddi bir çevresel tahribatla karşı karşıya kalacağını ifade etti. TARIM ALANLARI VE ORMANLAR TEHLİKEDE Yurtman, açık ocak işletmesinin Eskişehir'e 35 km, Sarıcakaya'ya 4,5 km, Mayıslar'a 6,8 km ve konutlara 4,5 km mesafede olduğunu belirtti. Ayrıca, maden sahasının orman arazisi üzerinde yer aldığını ve ormanların maden çalışmaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Yurtman, “Ormanlarımızın her gün maden uğruna kıyıma uğramasına ve temiz hava hakkımızın elimizden alınmasına sessiz kalamayacağımızı bir kez daha haykırmak istiyoruz. Altın toprağın on binde ikisi altın olduğundan hareketle, 35 bin ton rezerv olduğu düşünülürse, ayda 12 defa 19,87 kg dinamitle patlatmalar yapılacak ve seralar, meyve bahçeleri, ekili alanlar ve ormanlarımız bundan çok kötü etkilenecektir. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu altın uğruna kaybetmeye tahammülümüz yoktur. Bu uğurda sonuna kadar mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz” ifadelerini kullandı.

Eskişehir, 3 günde 50 bin gastronomi turisti ağırladı Haber

Eskişehir, 3 günde 50 bin gastronomi turisti ağırladı

Eskişehir Gastronomi Derneği Başkanı Murat Arnik, kentte ilk defa düzenlenen gastronomi festivali hakkında bir açıklama yaptı. Başkan Arnik, açıklamasında, "Eskişehir Gastro Fest, geçtiğimiz hafta sonunda 4-6 Ekim tarihlerinde yeni bir heyecana sahne oldu. Şehrin ilk gastronomi festivali olma özelliğini taşıyan organizasyon Eskişehir’in geleneksel mutfak kültürünü tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak amacının yanı sıra kentin yeme-içme kültürünün sürdürülebilirliğinde önemli bir paya sahip olan gastronomi yatırımlarını ve gıda sektöründe ülkemizi başarıyla temsil eden Eskişehirli yiyecek, içecek sektöründeki yerel markaları, sektörün üretici firmalarını, kadın kooperatiflerini ve sektör tedarikçileri ile birlikte kentin tüm gastronomi paydaşlarıyla Eskişehir’de ilk kez bir araya getirerek Eskişehirliler’den ve farklı illerden festival için şehrimize gelen katılımcılardan tam not aldı. Festival yerel esnaf ve firmalar açısından memnuniyet verici oldu" ifadelerini kullandı. "3 günde yaklaşık 50 binin üzerinde yerli ve yabancı misafiri ağırladık" Eskişehir’de yılın 12 ayı sürekli kullanılabilecek bir festival alanına acil ihtiyaç olduğunu vurgulayan Başkan Arnik, "Sümer Park'ta düzenlenen Gastro Fest organizasyonu, 3 günde yaklaşık 50 binin üzerinde yerli ve yabancı misafiri ağırladı. Eskişehir’de bu konuda bir eksiklik söz konusuydu ve bu festival bunu daha da gözler önüne serdi. Yerel yöneticilerimizin 12 ay boyunca kullanılabilir bir festival alanı oluşturması gerektiğine inanıyorum. Bu alan, sadece gastronomi etkinlikleri değil, tüm festivaller için kullanılabilecek bir yer olmalı. Bu işleri yapan kişilerin siyasete alet edilmeden maddi ve manevi olarak her konuda desteklenmesi ve sahip çıkılması gerekiyor. Eskişehir’de yaşayan her kesimin şehrimizin ticareti ve turizmden gereken payı almamız için el ele vermesi gerekiyor. Gastronomi turizminin bilincine sahip çıkılması, yerel anlamda her alanda ve çeşitli festivaller yapmamız gerekiyor. Eskişehir kimliğinin tanıtılması için sektörde tüm kamu ve özel kuruluşlarla iş birliği yapmak, yüksek iletişimle ortak hareket etmek zorundayız" diye kaydetti. "Eğer gastronomi turizmini geliştirirsek kazanan Eskişehir olacaktır" Eskişehir Gastronomi Derneği Başkanı Murat Arnik, konuşmasını şöyle sürdürdü: "UNESCO’nun 116 şehir arasında gastronomi alanındaki Şehirler Ağı’nda (UCCN) Türkiye’yi temsil eden şehirler arasında Eskişehir'in yer alması için tüm paydaşlarımız ile el ele vermemiz gerekiyor. Eskişehir lezzet adreslerinin, yerli ve yabancı turistlerin seyahat nedenlerinden biri olmasını sağlamak ve bu amaçla Eskişehir Gastronomi Haritasını oluşturmak, dijitalde yerli ve yabancı turistlerin ulaşabilmesini sağlamak için tüm STK’lar, valilik, belediye ve Eskişehir Turizm İl Müdürlüğü'nün el atmasıyla eğer gastronomi turizmini geliştirirsek kazanan Eskişehir olacaktır. Ülkemizin turizm geliri 2023'te bir önceki yıla göre yüzde 12 artarak yaklaşık 56 milyar dolar oldu. Toplam gelir içerisindeki yeme-içme harcaması ise yüzde 19 oranında artış gösterdi. Bu açıdan mutfak kültürü, gastronomi turizmi açısından çok önemli yer tutuyor." "Çi börek, balaban köfte ve met helva dışında çeşitliliği çoğaltmamız ve alternatifleri daha da fazlalaştırmamız lazım" Arnik, yıllık 56 milyar dolar olan gastronomi turizminden Eskişehir olarak gereken payı almak için projeler üretilmesi gerektiğine dikkat çekerek, "Eskişehir, 1 milyon nüfusu ile İç Anadolu Bölgesi’nin 4'üncü büyük ili. Nüfus çeşitliliği, öğrencileri de içinde barındırdığı için farklı bir mozaike sahip. Eskişehir mutfağı, dışarıdan göç aldığı için cumhuriyet döneminde Eskişehir dokusu ve medeniyetleriyle eski çağlardan bu yana Türkiye’nin tahıl ambarı ve hayvancılık sektöründe de Türkiye’nin lokomotifi olmuştur. Dolayısıyla dışarıdan almış olduğu göçlerle beraber Kafkas, Kırım, Balkan, Çerkes, Tatar, Yörük mutfağına sahiptir. Eskişehir'de çi börek, balaban köfte ve met helva dışında çeşitliliği çoğaltmamız ve alternatifleri daha da fazlalaştırmamız lazım. Burayı bir cazibe merkezi haline getirmemiz lazım ki şehrimize gelen yerli ve yabancı turistlerimiz ve misafirlerimiz günü birlik gelip gitmesinler. Burada en azından 2-3 gün konaklasınlar, bu sayede yerel halk ve şehrimizin ticareti turizmden daha fazla faydalansın" diye kaydetti. Başkan Arnik son olarak, Eskişehirspor‘a mali desteğin de sağlandığı Gastro Fest'in hayata geçirilmesinde emeği olan tüm organizasyon ekibine ve yerel yöneticilere teşekkürlerini iletti.

Bu tarihi eserler tanıtım ve korunma istiyor Haber

Bu tarihi eserler tanıtım ve korunma istiyor

Tarihi geçmişi Friglere kadar dayanan Eskişehir'in Seyitgazi ilçesi Kümbet köyü, farklı dönemlere ait onlarca tarihi esere ev sahipliği yapıyor. Birçok eserin gerek doğa şartları ve gerekse bilinçsiz kişiler tarafından tahrip edildiği bölgenin daha çok tanıtılması ve turizme kazandırılması gerektiğini anlatan Mahalle Muhtarı Seydi Ay, ilgilileri göreve çağırıyor. Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde bulunan Kümbet köyü, tarihi ve doğal güzellikleri ile ön plana çıkıyor. Adını Selçuklu kümbetinden alan bu köy, Selçuklu mimarisi ve diğer tarihi dokularla dikkat çekiyor. Seyrine doyum olmayan Kümbet köyü yeşil ve kahverengi uyumuyla görenleri büyülüyor. Öte yandan geçmişten günümüze kadar uzanan bazı tarihi eserlerdeki ağır tahribat da dikkat çekiyor. Birçok turistin uğrak noktası olan Kümbet köyündeki tarihi eserlere yapılan ihmaller eserlerin geleceğinin nasıl olacağını sorgulatıyor. “Anadolu'da ilk kanalizasyon sistemi ve ilk şebeke suyunun kullanıldığı batık şehir Meros” Kümbet Köyü Muhtarı Seydi Ay, eserlerin yeterince korunmadığını ve bölgede bakıma ihtiyacı olan alanlar bulunduğunu dile getirerek ilgililerden yardım istedi. Muhtar Ay, Kümbet köyünün tarihi önemini vurgulayarak şunları anlattı; “Kümbet köyünün tarihi Frigyalılara kadar dayanıyor. Tarihte ilk bilinen adı Meros şehridir. Arkeoloji hocalarından aldığımız bilgilere göre; Anadolu'da ilk kanalizasyon sistemi ve ilk şebeke suyunun kullanıldığı batık şehir Meros'ta, yani bulunduğumuz bölgede Frigyalılar yaşamıştır ve tarımla uğraşmıştır. Frigyalılar yine yakın Midas'ın şehri olan Yazılıkaya'da yaşamışlar. Bölgede birçok Frigya anıtına rastlanmıştır. Friglerden sonra ise Romalıların yaşadığı bir dönem mevcuttur. Bugünkü yapılarda ise Roma dönemine ait mermerler mevcuttur. Ardından Selçuklular bölgede yaşamıştır ve köyümüzün adını aldığı kümbet bir Selçuk yapısıdır. Rivayete göre mezarda yatan kişinin İmmet olduğu düşünülüyor. Aslanlı mabet ise Frigyalılardan kalan önemli bir tapınaktır. Türbe Selçuklulardan günümüze kadar gelmiştir. Türbenin etrafında Osmanlı mezarları da mevcut. Osmanlı mezarlarının içinde bizim için en önemli kişi Padişah 2. Mahmut'un sadrazamı Murşid Ahmet Paşadır. Murşid Ahmet Paşa, Gürcü asıllı bir köledir, ama sadrazamlık rütbesine ulaşmıştır. Sadrazamın baş danışmanı Yaralı Yusuf Ağa bir Osmanlı görevlisidir. Mezarı türbenin yanında bulunmaktadır. Yaralı Yusuf Ağa 2 yıl 7 ay 22 gün görev yapmıştır. Bugünün deyimiyle başbakanın baş danışmanıdır. Yaralı Yusuf Ağa'nın 1822'deki mezar taşı yazısından bahsediyorum.” “Eserler yeterince korunmuyor” Bölgedeki eserlerin bugüne kadar yeterince korunmadığını, bazılarının defineciler tarafından harap edildiğini belirten Muhtar Seydi Ay, “Mesela bir kilise var ve içi tamamen defineciler tarafından harap edilmiş içler acısı durumda. Ama şu an neredeyse hiç hasar almadığını söyleyebileceğimiz bir kale var. Biz yöresel olarak bu kaleye 40 Merdiven Kalesi diyoruz. Çünkü içinde yaklaşık 40 merdivenle su sarnıcı bulunuyor. Bugüne kadar en iyi korunmuş kale diyebilirim. Tek giriş kapısı var, bu kapı harici giriş mümkün değil, tamamen doğal bir eser. Bugüne kadar hiç dokunulmamış ve defineciler tarafından harap edilmemiştir. Kamera, elektrik sistemi bölgenin korunması için oldukça önemli ve yapılması gerekiyor. İnsanların ulaşımı kolay olmalı ki defineciler rahat rahat kaçak kazı yapamasın. Basit merdivenler olmalı ki insanlar orada rahatça kazı çalışması yapılamasın. Eğer ulaşım kolay olursa gidip de bir defineci kazı yapamaz, çünkü her an birinin gelme ihtimali olur. Bölgeye güneş enerjili kamera sistemi de yapılabilir” dedi. “Türbenin etrafında oturmak için bir tane bile bank yok” Frig yapıları, Aslanlı Mabet, Kümbet Türbesi, Osmanlı mezarları gibi oldukça önem arz eden 40 Merdiven Kalesi'nin bakıma ihtiyacı olduğunu, kalenin içerisindeki su sarnıcının temizlenmesi gerektiğini anlatan Muhtar Ay, şunları söyledi; “Türbeye restorasyon yapıldı, ama üstünde otlar bitiyor. Açıkçası ben bu restorasyonu anlamadım. Türbenin üzerinde eğer ot bitiyorsa buraya su giriyor demektir. Türbeye su giriyorsa o türbe tehlikededir. Tuğlaların arasındaki derzlerin temizlenmesi, bu şekilde su ve tohum girmemesi gerekirdi. Köyümüzde restore edilmesi beklenen o kadar çok eski yapılar var ki. Türbenin etrafında oturmak için bir tane bank bile yok açıkçası. Ziyaretçilerimize 5 dakika mola yaptırabileceğimiz bir alan olmalı. Ben motorlu ot biçme tırpanı aldım, 27 bin lira ödedim. Bunu turistlerin daha temiz bir ortama gelebilmesi için yaptım. Kimse ilgilenmiyor. Ben 2 buçuk aylık muhtarım, şu an turistler için elimden geleni yaptım, ama gerisi beni aşıyor. Turizm Bakanlığı'ndan veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden, valilikten 6 ay süreyle geçici de olsa bu köyde ikamet eden 2 tane personel istiyoruz. Bu personel temizlikle ve ot biçilmesiyle ilgilenebilir. Biz misafirler ağırlamak istiyoruz, ama bu güzellikler yıkılmak üzere, bu durum çok üzücü. Köyümüz çok güzel, ziyaret etsinler, tarihi değerlerimizi yurt içinden yurt dışından herkes görsün istiyoruz. Bize önerileri varsa ilgili mercilere gidelim. Biz her zaman herkesi bekleriz.” “Yılda en az bin 500 turist geliyor” Muhtar Ay, “Şu anda müthiş bir ziyaretçi sayımız var. Sürekli yerli ve yabancı turistlerimiz var. Her gelen grup çok kalabalık geliyor. Türkiye'den o kadar talep var ki her kesimden insan geliyor. Yılda en az bin 500 ila 2 bin turist geliyor. Gönül rahatlığıyla bunu dile getirebilirim" şeklinde konuştu.

Turizmde yeni gelir kapısı: Haber

Turizmde yeni gelir kapısı: "Dijital göçebeler"

Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, dünya genelinde 35 milyon kişinin çalışma şekli olan ve yıllık yaklaşık 120 bin 920 dolar geliri olan dijital göçebelerin aradığı şehir kriterlerine Türkiye’de en uygun kentin Eskişehir’in olduğunu ve bu konuda çalışma yapılası gerektiğini belirtti. Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, "Global Dijital Göçebe" ler hakkında bilgi verdi. Zengin: "Uzaktan çalışabildikleri için Dijital Göçebe adını alan çalışanların dünya genelinde 35 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Dijital Göçebelerin sayılarının 2030 yılında 1 milyara dayanabileceğini hesaplanıyor." Serkan Can Zengin,bu şekilde çalışan insanların aradıkları kent özellikleri hakkında da bilgi veridi; "Gittikleri şehirlerde 6 ile 9 ay arasında kalan bir dijital göçebenin yıllık gelirinin yaklaşık 120 bin 920 dolar olduğu biliniyor. Konaklama, sağlık ve sosyal imkânların teminin kolaylığına göre kent seçen Dijital Göçebeler için Eskişehir’in ülkedeki en uygun şehirlerden biri olduğunu söyledi." Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, bu konuda gerekli çalışmaların yapılması gerektiğinin altını çizdi. Yerel yöneticilere, kurum ve kuruluşlara çağrıda bulunan Zengin, Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semra Günay bu konuyla alakalı birlikte proje ortağı olduğunu ifade etti. “Yıllık gelirinin 120 bin 920 dolar olduğu tespit edilmiş durumda” Dijital göçebelerin tanımı ve yıllık ortalama geliri hakkında Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, Dijital göçebe şu anda dünyada artık dijital göçebe kavramı çok yaygınlaşmaya başladı. Aslında bu ülkeler için çok ciddi bir ihracat kalemi haline gelmeye başladı. Dünyada şu anda 35 milyon dijital göçebe olduğu söyleniyor. 2030 yılı itibariyle bunun 1 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Şu anda her dijital göçebenin yıllık gelirinin 120 bin 920 dolar olduğu tespit edilmiş durumda. Bu çok büyük bir rakam. Dijital göçebe şu demek; uzaktan çalışabilen, işini bilgisayarıyla ofisten yapmak zorunda olmayan kişilere deniyor. Bu kişiler genelde gittikleri şehirlerde veya ülkelerde 6 ile 9 ay arasında kalıyorlar. Düşünsenize mesela 120 bin dolar yıllık geliri olan birinin, Eskişehir'e gelip 6 ya da 9 ay boyunca yaşayacak. Eskişehir'de para harcayacak. Burada zaman geçirecek. Dijital göçebelerin dikkat ettiği en önemli unsurların başında o şehirdeki emlak ve konaklama kolaylığı ve ucuzluğu, aynı zamanda sosyal yaşam imkanları, kültür sanat etkinlikleri ve şehir içinde yaşarken sağlıkla alakalı hizmet alabilmeleri, dijital göçebelerin şehir tercihinde önemli rol oynuyor ”dedi. “Uzaktan çalışıyorum deyip Eskişehir'de yaşayan çok insanla tanışıyoruz” Eskişehir’in dijital göçebeler tarafından sıkça tercih edildiğine değinen Zengin, “Eskişehir'e gelen, uzaktan çalışıyorum deyip Eskişehir'de hayatını geçirmeye devam eden çok insanla tanışıyoruz. Dijital göçebelerin Eskişehir'i tercih etmesi mümkün olabilir. Eskişehir buna uygun. Eskişehir çünkü kültür sanatın belki Türkiye'deki başkentlerinden bir tanesi. Sosyal yaşam olarak Türkiye'deki insanların dışarıda hayatını en rahat geçirebildiği, sosyalleşebildiği şehirlerin başında geliyor. Ve Eskişehir aynı zamanda emlak ve konut anlamında da imkanları yüksek olan bir şehir. Sadece burada dijital göçebelerin Eskişehir'e gelmesinin sağlanması, bu diyalogların kurulması ve şehrin bununla ilgili pazarlanması gerekiyor. Tabii bunun için belediyelere, turizmle ilgili tüm kurum ve kuruluşlara, aynı zamanda Eskişehir'deki tüm yerel yöneticilere bu konuya değinme gerekiyor. Özellikle bununla ilgili odalara ve çeşitli derneklere çok iş düşüyor. Bu bir çağrıdır. Eskişehir'in dijital göçebeleri ev sahipliği yapması için ve bununla ilgili şehrin hazırlıklarını artık başlatması için tüm kurum, kuruluş, kamu ve özel olmak üzere herkese yaptığımız bir çağrıdır” ifadelerini kullandı. “Turizm fakültesinin liderliğinde tüm bunların hepsi planlanabilir” Eskişehir’de dijital göçebelere yönelik çalışmaların olduğunu belirten çalışmalar Serkan Can Zengin, şöyle devam etti: “Bununla ilgili aslında çok ciddi çalışma yapan Turizm Fakültemiz var. Biz aynı zamanda Türkiye'deki bir dijital göçebe kavramını yürüten Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semra Günay'ın yürüttüğü TÜBİTAK projesinin ortağıyız. Bu hep beraber oturulup turizm fakültesinin başkanlığında veya önderliğinde kavramların üzerinde çalışıldığı ve hangi kurum ve kuruluşun neler yapılacağını ortaya çıkartılabileceği bir süreç. Çünkü dijital göçebeler kendilerini ofis arayacaklardır ama bu ofis anlık ofis. İnternet altyapısı arayacaklardır şehrin her yerinde. Buraya geldiğinde onlara şehir içindeki ilk başlangıçtaki oryantasyonu sağlayacak belki ekip veya bununla ilgili hizmet arayacaklardır. Eskişehir bununla ilgili bence Türkiye'deki en uygun şehirlerden bir tanesi. Tek dezavantajı havalimanının olmaması. Eskişehir'i transferlerin garanti edileceği, bu şehre geldikten sonraki tüm o danışmanlık veya yol göstericiliğin belediyeler veya odalar tarafından yapılması gereken bir kavram haline geliyor. Turizm fakültesinin liderliğinde tüm bunların hepsi planlanabilir”.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.