Hava Durumu

#Coğrafi Işaret

TOURISMJOURNAL - Coğrafi Işaret haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Coğrafi Işaret haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Hatay, Coğrafi İşaretli Ürün Sayısını 57’ye Çıkardı Haber

Hatay, Coğrafi İşaretli Ürün Sayısını 57’ye Çıkardı

Tarihte farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan gastronomi şehri Hatay'da damak çatlatan 6 lezzet ve Hatay Sarısı İpeği, Türk Patent Enstitüsü tarafından coğrafi işaret verilerek tescillendi. Hatay'da 5 Şubat 2023 tarihinde 25 olan coğrafi işaretli tescilli ürün sayısı, yapılan çalışmalarla 57'ye çıkarıldı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkıma uğrayan Hatay'da yaralar sarılmaya devam ediyor. Hatay Valisi Mustafa Masatlı'nın göreve gelmesiyle birlikte başlayan ihya sürecinde kentin kültürü de unutulmadı. Hatay Valiliği İl Planlama ve Koordinasyon Müdürü Mustafa Örgüt öncülüğünde gastronomi şehrinin lezzetlerinin tescillenmesi için çalışma başlatıldı. Bölgeye özgü olan; Ali Nazik, Antakya Ekmek Oruğu, Ispanaklı Börek, Zeytin Salatası, Halavet Kebabı, Sakal Kaldıran Tatlısı ve Hatay Sarısı İpeği Türk Patent Enstitüsü tarafından tescillenerek coğrafi işaret verildi. Yöreye özgü tescilli ürün sayısı 5 Şubat 2023 tarihinde 25'iken Hatay Valiliğinin çalışmalarıyla tescilli ürün sayısı 57'ye çıkarıldı. Tescillenen coğrafi işaretli lezzetler, Antakya ilçesi Gastronomi Çarşısı'nda düzenlenen programla tanıtıldı. "6 Şubat'ta 25 coğrafi işareti vardı, bugün almış olduğumuz 7 coğrafi işaretle birlikte coğrafi işaret sayımız 57'e yükseldi" 6 Şubat öncesi coğrafi işaret sayısı 25 iken 7 coğrafi tescil ürünlerle birlikte bölgeye özgü coğrafi işaretli ürün sayısının 57'ye yükseldiğini ifade eden Hatay Valisi Masatlı, "6 Şubat itibariyle Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında afet sonrası dünyanın en büyük inşa ve imar çalışmaları başladı. Şehrimizde ki bu değerlerin bir sonraki kuşağa miras olarak aktarılmasını milli bir mesele olarak görüyoruz. 6 Şubat'ta 25 coğrafi işareti vardı, bugün almış olduğumuz 7 coğrafi işaretle birlikte coğrafi işaret sayımız 57'e yükseldi. İnşallah müracaat ettiğimiz coğrafi işaretler var. Onlarda bittiğinde bu rakamı biz 135'e çıkaracağız. Burada sadece biz bu tescil ile kalmayıp bunun hem ulusal hem de uluslararası boyutta tanınırlığıyla ilgili de gerekli çalışmalarımız da başlamış olduk. Kadim şehrimiz medeniyetler buluştuğu bu şehirde kültürel değerlerimizi bu şekilde tescil edip bir sonraki kuşağa da aktaracağız. Bizim 600'den fazla lezzetimiz var ama coğrafi işaret sayımızı baktığımızda ilk 25'ti şimdi 57 oldu. İnşallah çalışmalarımız devam ediyor. Bunu 135'e çıkaracağız. Hatay deyince akla gastronomi gelir ve lezzet gelir. Bütün insanlarımızı ve dışarıdan gelecek insanları da davet ediyoruz. Hatay'ımızın insanlarını lezzetleri tatmalarını tavsiye ediyoruz" dedi. "Bu 7 tescille beraber tescil sayılarımızı artırarak Türkiye'de birinci olacağız" Hatay’ın kadim bir şehir olduğunu ifade eden Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk, "Hatay kadim bir şehir: çok önemli tatları, lezzetleri ve kültürü var. Bu kadar işlerin içinden bunları düşünmek ve bunların da tescillerini almak, hakikaten bu şehrin geleceği için çok önemliydi. Burada emeği geçen sayın valimize teşekkür ediyorum. Bunlar bizim ayakta tutunmamızın bir göstergesidir. Kültür Turizm Bakanlığı ile birlikte turizm master planımızı bitirdik. Önümüzdeki tarih, gastronomi ve turizmle birlikte çok güzel bir Hatay ortaya çıkacak. İşte bunlar çıktığı zaman ürünleri tatmaya dünyanın her yerinden insanlar gelecek. Komplike bir şekilde bir şey de tamamen ayağa kaldırmak çok önemliydi. Bugün burada ekmek oruğu, bizim çocukluğumuzun lezzetiydi. Bunları unutturmamız lazım. Hatay Sarısı İpeği bizim için önemliydi. İnşallah bu 7 tescille beraber tescil sayılarımızı artırarak Türkiye'de birinci olacağız" şeklinde konuştu. Asrın felaketi sonrası 32 ürüne coğrafi işaret alındığını ifade eden İl Planlama ve Koordinasyon Müdürü Mustafa Örgüt, "Sayın Valimiz Mustafa Masatlı'nın talimatları ile asrın felaketinden sonra coğrafi işaret çalışmalarına başladık. Mutfağınızda 600'den fazla yemek ve tatlı çeşitli bulunuyor. Bunları Türkiye ve dünyaya tanıtmak için başladık. Coğrafi işaret, sosyal ekonomik olması açısından oldukça önem arz etmektedir. Bizler de Hatay Valiliği olarak yöresel ve simge ürünlerini sadece Türkiye'de değil dünyada da tanıtmak için Avrupa Birliği coğrafi işaret çalışmalarına başlamış bulunmaktayız. Türk Patent ve Marka Kurumu verilerine göre, Türkiye de bugün itibariyle bin 788 coğrafi işaret ürün bulunmaktadır. Coğrafi işarette Türkiye'de yapılan başvuru sayısı 858'dir. Hatay'a baktığımızda zaman bugün itibariyle 57 coğrafi işaretli ürün var. Deprem döneminde 25 coğrafi işaretle 25'inci sıradayken bugün 57 coğrafi işaretle birlikte Türkiye'de 5'inci sıradadır" ifadelerini kullandı.

Delice Tuzu Dünya Sofralarında Yerini Aldı Video Galeri

Delice Tuzu Dünya Sofralarında Yerini Aldı

Kırıkkale'nin Delice ilçesinde baba ve kızının 8 yıl önce kurduğu işletmede doğal yöntemlerle üretilen ve yerin bin 300 metre altından çıkarılan tuz dünya sofralarında yer almayı başardı. Coğrafi işaretli 84 mineral zengini Delice tuzu bir çok ülkeye ihraç ediliyor. Kırıkkale'nin Delice ilçesinde baba ve kızının 2017 yılımda kurduğu işletme, doğal yöntemlerle ürettikleri coğrafi işaretli tuz hem Türkiye'de hem de dünya pazarında başarıya ulaştı. Yerin bin 300 metre altındaki fay hattından yüzeye çıkarak kırmızı topraktaki mineralleri bünyesine alan doğal kaynak suyundan elde edilen Delice tuzu, tamamen doğal yöntemlerle üretiliyor. Rafineri işlemi uygulanmadan güneş ışınlarıyla kristalleştirilen tuz, magnezyum ve potasyum başta olmak üzere 84 mineral içeriyor. Yurt içi ve yurt dışında sofralarda yerini alan coğrafi işaretli tuz, başta ABD, Almanya, Rusya ve Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Mineralli tuzun sıvı hali de hem yurt içinden hem de yurt dışından yoğun talep görüyor. Mayi Tuz Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Güzyukarı, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Delice tuzunun tamamen doğal yöntemlerle üretildiğini belirterek sağlık açısından da önemli bir ürün olduğunu söyledi. Ürünlerinin uluslararası pazarda yoğun ilgi gördüğünü vurgulayan Güzyukarı, "İtalya'da ‘lezzet etiketi' ödülü aldık. Kızımla birlikte sırt sırta verip çalışıyoruz, bundan güzel bir şey olamaz. İhracat yapıyoruz, tuzlarımız beğeniliyor" ifadelerini kullandı. "Mineral bakımından oldukça zengin" Tuzun sıvı halinde yerin bin 300 metre altından çıktığını anlatan Güzyukarı, "Tuzumuz, yerin bin 300 metre altından sıvı olarak kaynayıp kaya tuzlarını eriterek dağların eteklerinden çıkıyor. Buradaki havuzlarımıza bu suyu alıp doğal güneş ortamında kristalleştirerek tuz haline getiriyoruz. Daha sonra fabrikada nem alma, eleme ve paketleme işlemleri yapıyoruz. Hiçbir kimyasal madde kullanılmıyor. Mineral bakımından oldukça zengin. Bölgenin verimli topraklarından mineralleri toplayarak çıktığı için vücudun tüm mineral ihtiyacını karşılıyor. Magnezyum, potasyum, fosfor, iyot gibi 84 mineral barındırıyor" dedi. "Dünya standartlarının üstünde olduğunu gördük" Sibel Güzyukarı ise tuzun değerini araştırmalar sonucunda anladıklarını belirtti. Tuzun dünya standartlarının üzerinde olduğuna dikkat çeken Güzyukarı, "Biz burayı keşfettiğimizde bu kadar değerli bir tuz olduğunu bilmiyorduk. Babamla birlikte yaptığımız araştırmalarda analiz sonuçlarının dünya standartlarının üstünde olduğunu gördük. ‘Nasıl halkımızla buluşturabiliriz, bu değeri nasıl katabiliriz?' diye düşündük ve bu tuzu markalaştırma yoluna gittik. Doğallığına inandığımız bir tuz üretiyoruz, herkes bu doğallığı görsün istedik. Üretime başlar başlamaz coğrafi işaret tescili aldık. Şu anda da durmuyoruz, tescillerimizi artırmak istiyoruz. Coğrafi işaretli tuzumuzu Avrupa standartlarına taşıyoruz. Şu anda onay sürecindeyiz, yakında Avrupa Birliği'nden coğrafi işaretimizi alacağız" şeklinde konuştu. "Yurt dışında da yayılma sürecimiz sürüyor" Ürün çeşitliliğine de değinen Güzyukarı, "Katı tuzumuzun yanı sıra sıvı tuzumuz da var. Bulaşık makinesi, banyo, baharat tuzlarımız bulunuyor. Her geçen gün ürün çeşitliliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Yurt dışında da yayılma sürecimiz sürüyor. Amerika'da satışımız var, Almanya'da ulusal zincir marketlerde yer aldık. Avrupa'nın birçok ülkesinde bulunuyoruz. Bu yıl hedefimiz Rusya'da daha fazla satış noktasına ulaşmak. Ayrıca Dubai ve Katar gibi Orta Doğu ülkelerine açılmayı planlıyoruz" diye konuştu. "Ülkemizin ekonomisine katkı sağlamaktan büyük onur duyuyorum" Babasıyla çalışmanın kendisi için büyük bir gurur kaynağı olduğunu söyleyen Sibel Güzyukarı, "Bu işe başladığımızda babam bana, ‘Ben artık ülkem için üretim yapmak istiyorum, ülkeme katma değerim olsun istiyorum' demişti. Bu sözden çok etkilendim. Dedim ki, ‘Bu ülkenin vatandaşıysak ülkemize faydamız olmalı.' Babamın sözü bana geçti. Aynı hedefle ilerlediğimiz için birlikte çok güzel çalışabiliyoruz. Babamla çalışmaktan ve ülkemizin ekonomisine katkı sağlamaktan büyük onur duyuyorum" ifadelerini kullandı.

Bitlis Avşor Çorbası Coğrafi İşaret Tescili Aldı Haber

Bitlis Avşor Çorbası Coğrafi İşaret Tescili Aldı

Bitlis Eren Üniversitesi'nin girişimleriyle Avşor Çorbası da tescillendi. Yüz yıllardır sofralarda yer alan bu geleneksel lezzet, artık coğrafi işaretli ürünler arasında yerini aldı. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilen son ürün ise "Bitlis Avşor Çorbası" oldu. 18 Ekim 2023 tarihinden itibaren koruma altına alınan çorba, 14 Ağustos 2025 itibariyle resmen coğrafi işaret tesciline kavuştu. BEÜ Rektörü Elmastaş, "Bitlis gastronomisi oldukça önemli" Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, kentin gastronomi alanındaki önemine dikkat çekerek, "Bitlis gastronomisi oldukça önemli. Sadece Bitlis iline özgü çok kıymetli yemekler var. Daha önce Bitlis Büryan'ı coğrafi işareti almıştı. Üniversitemizin başvurularıyla son iki yıl içerisinde dört yemek daha coğrafi işaret aldı. Bunlar; ciğer taplaması, katıklı dolma, içli köfte ve son olarak Avşor çorbası oldu. Avşor, yapılış şekliyle ve tadıyla başka yerde olmayan, kendine özgü çok özel bir yemek. Büryanla da bağlantısı var; büryanın suyuyla ve et parçalarıyla hazırlanıyor. Dolayısıyla bu yemeğin coğrafi işaret alması gerekiyordu ve hak ettiği tescili aldı. İnşallah diğer yemeklerimizin de başvurularını yaparak aynı şekilde koruma altına alınmasını sağlayacağız" dedi. Bitlis'in tanınmış büryan ustalarından Hasan Akıntı ise Avşor çorbasının yörede yüz yıllardır yapıldığını belirterek, "Avşor kemik suyu ve kırmızı etten yapılan, oldukça faydalı ve geleneksel bir yemek. Bu tescil, yemeğimizin değerini daha da artırdı" dedi. Böylece Bitlis, kültürel mirası olan geleneksel yemeklerini koruma altına alarak hem tanıtımına hem de gastronomi turizmine katkı sağlamayı sürdürüyor.

Haber

"Siyah Kehribar" Oltu Taşı'nın Serüveni

ERZURUM (İHA) - Erzurum'un Oltu ilçesinden çıkarılan ve "Siyah Kehribar" olarak da bilinen Oltu Taşı, köklü geçmişi ve özel işlenme yöntemleriyle dikkat çekiyor. Bu değerli taş, büyük bir özen ve el işçiliği gerektiren süreçlerle maden ocaklarından çıkarılarak dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Bronz Çağı'na kadar uzanan tarihiyle bilinen bu taş, Ortaçağ'dan bu yana kutsal emanet sandıkları, heykeller ve çeşitli süs eşyalarında kullanılıyor. YERALTINDAN VİTRİNLERE UZANAN ZORLU YOLCULUK Oltu Taşı, yerin metrelerce altında ince damarlar halinde bulunuyor. Topraktan çıkarıldığında yumuşak bir yapıya sahip olan bu taş, hava ile temas ettiğinde sertleşiyor. Bu nedenle, galeriden çıkarıldıktan sonra nemli bir ortamda muhafaza edilmesi şart oluyor. Bu özelliği nedeniyle işlenme süreci, adeta bir heykeltıraşın taşı yontmasına benzer bir hassasiyet gerektiriyor. Her bir parça, tasarımına uygun şekilde el çarkı ile şekillendiriliyor. Çıkarılan Oltu Taşı, genellikle küçük atölyelere gönderilerek işlenmeye başlıyor. Taşın çatlamaması için sürekli nemli tutulması gerekiyor. Ustalar sürecin can alıcı kısmını, "İşin püf noktası, taşın yumuşak ve nemli kalmasının sağlanmasıdır. Bu yüzden işlenecek kadar maden, su içinde bırakılarak korunur. Geri kalanı ise yeniden toprağa gömülerek saklanır" diyerek anlatıyor. TESPİHLERDEN KOLYELERE SANATSAL DÖNÜŞÜM Oltu Taşı, tespih yapımında en çok kullanılan malzemelerden biri. Ustalar, 33'lük "tek sayı" ve 99'luk "uç sayı" tespihleri çeşitli şekillerde işleyerek kuka (yuvarlak), kesme, mercimek ve kızılcık gibi çeşitlerle sunuyor. Bu tespihler kullanıldıkça daha da parlak bir görünüm kazanıyor. Oltu Taşı, tespihlerin dışında köstek, kolye, yüzük, sigaralık, bilezik ve küpelerde de kullanılıyor. Bu süs eşyalarında Oltu Taşı'na gümüş işlemeler eklenerek estetik bir çekicilik kazandırılıyor. Aksesuar, gümüş işlemesinin çeşidine göre, kuka (yuvarlak), kızılcık, mercimek, kesme gibi isimler alıyor. Tebeşir tozu ve zeytinyağı ile cilalanan taşlar, yüzeyi parıltılı ve kaygan hale getiriyor. OLTU TAŞI’NIN EŞSİZ ÖZELLİKLERİ Oltu Taşı, yumuşak bir linyit türü olup, karbon oranı yüksek bir maden olup; siyah, koyu kahverengi, gri ve nadiren yeşilimsi renklerde bulunuyor. Topraktan çıkarıldığında yumuşak olması nedeniyle işlenmesi kolay olmasına rağmen hava ile temas edince sertleşiyor. Zımpara kağıdına sürtüldüğünde kahverengi toz bırakırken, sürtünmeyle elektriklenerek hafif cisimleri çekme yeteneğine sahip bir taş. Mors sertlik cetveline göre 3 sertliğinde olan bu taş, yanma esnasında camlaşarak kalıp haline geliyor. Özgül ağırlığı 1,26 olan bir jayet türü olan taşın parlatılmış kesitinin mikroskop altındaki incelemelerinde linyit, kil plakları, prit taneleri ve reçine emrenrasyonu gibi yapısal unsurlar tespit edilebiliyor. Cevher mikroskobuyla yapılan kimyasal analizlere göre, Oltu Taşı'nın bileşiminin yüzde 77,95'i karbondan oluşurken kalorifik değeri 8064 k cal/kg’a kadar ulaşabiliyor. COĞRAFİ İŞARETLE TESCİLLENDİ Erzurum, Gaziantep ve Konya gibi önemli illerle birlikte, coğrafi işaret tescilli ürünleriyle dikkat çekiyor. Erzurum’un bu konudaki en değerli ürünlerinden biri "Oltu Taşı" olarak öne çıkıyor. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenen bu taşın, "Siyah Kehribar" olarak anılmasını sağlayan özellikleri ve kendine has yapısı sayesinde değeri her geçen gün daha da artıyor. Erzurum'un dünyaca tanınan bu değeri, yerel el sanatçıların elinde işlenerek dünyaya açılıyor. Gösterilen bu titizlikle Oltu Taşı, değerli bir kültürel miras olarak önemini koruyor ve Erzurum’un ekonomisine de büyük katkı sağlıyor.

Yamankaradeniz: Haber

Yamankaradeniz: "Coğrafi İşaretli Ürünlerde Güçlü Denetim Şart"

Türkiye, zengin kültürel mirası ve tarımsal çeşitliliğiyle coğrafi işaretli ürünler açısından büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu değerli mirasın sürdürülebilir olması için, etkin bir denetim mekanizmasıyla güvence altına alınması gerekiyor. TOBB Patent ve Marka Vekilleri Meclis Başkanı ve Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, Türkiye'de coğrafi işaret tescil süreci ve sonrasında geliştirilmesi gereken yapısal alanlara dikkat çekerek, güçlü bir denetim sistemiyle 1.600’ü aşkın coğrafi işaretli ürünün maddi değerini ve güvenilirliğini koruyabileceğimizi vurguladı. 2024 yılının Ocak-Eylül aylarında yapılan 251 coğrafi işaret başvurusuna rağmen, ülkemizdeki coğrafi işaretli ürünlerin özgünlüğünü ve kalitesini korumak için yalnızca tescilin yeterli olmadığına değinen Yamankaradeniz, denetim eksikliğinin bu ürünlerin değerini tehlikeye attığını belirtti. YAPISAL İYİLEŞTİRMELER GEREKLİ Yamankaradeniz, Türkiye'de coğrafi işaret konusunda sadece tescil sürecine odaklanıldığını, ancak yönetişim ve denetim alanlarının ihmal edildiğini belirtti. Bu üç ayaklı sürecin eş zamanlı yürütülmesinin önemi hakkında konuşan Yamankaradeniz, "Tescil süreci, sistemin ilk basamağını oluşturur. Bu aşamada ürün resmi olarak kayıt altına alınarak yasal koruma kazanır. Böylece hem ürünün özgünlüğü korunur hem de tüketiciler doğru bilgilendirilebilir. Yönetişim aşaması, tescil belgesi sahibinin sorumluluk ve yetkilerini belirler. Bu aşama, coğrafi işaretli ürünlerin ekonomik değer yaratabilmesi için kritik öneme sahiptir" dedi.  Denetim süreci konusunda ise, "Denetim mekanizması ise iç ve dış olmak üzere iki boyutlu işler ve özellikle denetim eksikliği coğrafi işaretli ürünlerin güvenilirliğini ve değerini ciddi şekilde zedelemektedir. İç denetimde üreticinin tescile uygun üretim yapması ve kendi kendini kontrol etmesi esastır. Dış denetim ise bağımsız ve yetkili kurumlar tarafından gerçekleştirilmelidir" açıklamasını yaptı. Yamankaradeniz, Avrupa Birliği ülkelerinde bağımsız ve akredite sertifikasyon kuruluşları tarafından sağlanan denetim mekanizmasının Türkiye'de yetersiz kaldığını da vurguladı. STRATEJİK ADIMLAR GELİŞTİRİLMELİ Yamankaradeniz, Türkiye’nin coğrafi işaretler açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu, ancak kurumsal yapının iyileştirilmesi gerektiğini belirterek bazı önerilerde bulundu: Mevcut yasal çerçeve baştan sona gözden geçirilerek eksiklikler giderilebilir. Yönetişim süreçlerinin yasal bir zemine oturtulması sağlanabilir. Bağımsız denetim ve sertifikasyon sisteminin oluşturulması için gerekli yönetmelikler hazırlanabilir. Ülke genelinde bölgesel temsilcilikleri olan merkezi bir enstitü kurulabilir. Bu enstitünün faaliyet alanı organik tarımı da kapsayacak şekilde genişletilebilir. Bu adımların atılması durumunda, Türkiye’nin coğrafi işaret tescil süreci etkin bir şekilde işleyebileceğini ve yöresel ürünlerin dünya çapında tanınır hale geleceğini belirten Yamankaradeniz, "Coğrafi işaret, yalnızca bir tescil belgesi değil, aynı zamanda kalite ve güvenin de bir göstergesidir" dedi.

Erzurum’un Üç Özel Lezzeti Avrupa’da Tescil Yolunda Haber

Erzurum’un Üç Özel Lezzeti Avrupa’da Tescil Yolunda

 ERZURUM (İHA) - Türkiye’de Gaziantep ve Konya’dan sonra en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip şehir olan Erzurum, üç özel lezzetiyle Avrupa Birliği (AB) tescili için gün sayıyor. Şehir, zengin mutfak kültürünü AB nezdinde tescilleyerek hem ulusal hem de uluslararası alanda tanıtmayı hedefliyor. Erzurum Ticaret Borsası’nın (ETB) liderliğinde yürütülen bu başvurular, Erzurum Su Böreği, Civil Peyniri ve Göğermiş Peynir için AB tescili almayı amaçlıyor. ETB Başkanı Hakan Oral, "Avrupa Birliği'ne ürünlere ilişkin olarak yapmış olduğumuz başvuruların olumlu sonuçlanacağına ve tescillerinin de gerçekleşeceğine inanıyoruz. Erzurum Su Böreği için üç yıl önce Avrupa Birliği tesciline başvurduk. Tabi gıda ürünlerinde bu tescilleri, Avrupa Birliği nezdinde de almak önemli bir hazırlık aşaması, düzeltme aşamaları var. Ekibimiz sürekli takip ediyor ve çalışıyor" diyerek, konunun Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun da takibinde olduğunu vurguladı. ERZURUM’UN YILDIZI PARLAYAN LEZZETLERİ Coğrafi işaret çalışmalarıyla Türkiye'de 58 ürünle 3. sırada yer alan Erzurum mutfağının öne çıkan ürünleri, geleneksel yapım teknikleriyle dikkat çekiyor. Erzurum Su Böreği, özellikle coğrafi işaretli Erzurum tereyağı ve civil peynirle yapılırken, Göğermiş Peynir ise bölgenin endemik bitki örtüsünden aldığı lezzetle kendine özgü bir tat sunuyor. ERZURUM SU BÖREĞİ’NİN SIRRI Erzurum Su Böreği’ni özel kılan en önemli unsurlar civil peynir ve tereyağı. Erzurum’un tescilli civil peyniri, yağsız yapısıyla böreğin tadını korurken, tereyağı böreğin lezzetini belirleyici faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. 40 dakika yoğrulan hamurunda yalnızca yumurta kullanılması, ince yufkalar hâlinde hazırlanması ve katmanların dalgalı olarak dizilmesi, fırında pişirilmeyen su böreğinin eşsiz lezzetinin arkasındaki detaylardan sadece birkaçı. EİT TURİZM BAŞKENTİ ERZURUM, MUTFAĞINI DÜNYAYA TANITACAK Erzurum’un 2025 yılında "EİT Turizm Başkenti" olarak ilan edilmesiyle Türk Dünyası’nın şehri ziyaret edeceğini belirten Oral, bu organizasyonun Erzurum mutfağını tanıtmak için büyük bir fırsat sunduğunu söyledi. Oral, "Burada gastronomi zenginliğimizi ön plana çıkarmak için elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız. 025 EİT Turizm Başkenti Koordinatörlüğün öncülüğünde biz de Erzurum Ticaret Borsa olarak özellikle gastronomi ve fuarcılıkta, Erzurum'u tanıtma noktasında çalışmaların içindeyiz" dedi.

“Coğrafi İşaretli Ürünler Gaziantep’in Kültürel Mirasını Yansıtıyor” Haber

“Coğrafi İşaretli Ürünler Gaziantep’in Kültürel Mirasını Yansıtıyor”

Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, coğrafi işaretli ürünlerin sadece gıda maddesi veya el emeği ürünler olmadığını vurgulayarak, bu ürünlerin aynı zamanda bir kültür, tarih ve turizmin önemli bir yansıması olduğunu belirtti. Akıncı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “GastroAntep Kültür Yolu Festivali” çerçevesinde gerçekleşen “Gaziantep'in coğrafi işaretlerinin yerel üreticiler, bölge ekonomisi, turizmi ve kültürü üzerindeki etkileri” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Yazarı Faruk Şüyün yaparken, Akıncı’nın yanı sıra GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve Metro Türkiye Kategori Müdürü Birol Ulaşan da yerel ekonomilere ve turizme coğrafi işaretli ürünlerin katkılarına dair görüşlerini paylaştı. Gaziantep’in, Türkiye ve dünya genelinde en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip şehir olduğuna dikkat çeken Akıncı, kentin 106 tescilli ürünüyle bu alanda bir rol model olduğunu belirtti. Türkiye’nin Gastronomi alanında UNESCO şehirler ağına giren ilk şehri olan Gaziantep’in, bu açıdan zengin, köklü bir turizm ve kültür mirasına ev sahipliği yaptığını ifade eden Akıncı, GTB olarak 10 yılı aşkın süredir sürdürdükleri çalışmalar neticesinde Gaziantep adına 24 ürünü coğrafi işaretle tescillediklerini söyledi. Akıncı, ayrıca Gaziantep’in 5 ürünü için Avrupa Birliği (AB) tesciline, 2 ürünü için de Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuru yapıldığını dile getirdi. “Coğrafi işaret ürünün kimliğini oluşturur” Coğrafi işaretli ürünlerin, yerel üreticilere kimlik, prestij ve turizm açısından büyük katkılar sunduğunu belirten Akıncı, “Coğrafi işaretle tescillenen bir ürün, tüketicilere yüksek kalite ve özgünlük garantisi sunar. Bu da ürünlerin değerini artırarak üreticilere ekonomik avantaj sağlarken, turizm açısından da bölgenin cazibesini artırır” dedi. “Gastronomi turizmi ve bölgeye etkisi” Coğrafi işaretli ürünlerin bölge ekonomisine ve turizmine katkılarına değinen Akıncı, bu ürünlerin yerel ve uluslararası pazarlarda büyük talep gördüğünü, bu durumun bölgeye daha fazla turist çekerek turizme önemli katkılar sağladığını vurguladı. Ancak bu ürünlerin tanıtımı ve denetimi konusunda eksiklikler olduğunu belirterek, bu alanda daha fazla adım atılması gerektiğini ifade etti. Akıncı, “Tescille sınırlı kalmayıp, marka değeri kazandırdığımız her ürün, Gaziantep ve bölge turizmine ve ekonomisine önemli bir katkı sağlayacaktır” dedi. “Kültürel miras ve turizm” Coğrafi işaretli ürünlerin sadece ekonomik bir değer değil, aynı zamanda turizmi besleyen kültürel bir miras olduğunu belirten Akıncı, “Bu ürünler, bulundukları bölgenin kadim geçmişini yansıtır. Geleneksel üretim yöntemlerini koruyarak, bu köklü mirasları ve turistik değerleri gelecek nesillere aktarmak için coğrafi işaretler büyük önem taşıyor” dedi. Akıncı, bu ürünlerin Gaziantep’in kültürel zenginliğini yücelttiğini, bölgenin turizm potansiyelini artırdığını ve uluslararası tanınırlığına katkı sunduğunu da ekledi. Panelde ayrıca Akıncı, tarımdan kaynaklanan coğrafi işaretli ürünler ve turizm potansiyeli hakkında gelen soruları da yanıtladı.

Üzüm sergide, Avrupa Coğrafi İşareti yolda Haber

Üzüm sergide, Avrupa Coğrafi İşareti yolda

Manisa Ticaret Borsası tarafından yapılan Avrupa Birliği coğrafi işaret başvurusuyla, dünyaca ünlü Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü hem yeni pazarlara kavuşacak hem de yüksek kar oranlarıyla önemli bir ihracat kalemi olacak. Dünyaca ünlü Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümünün yetiştirildiği Manisa'da hasat sezonu devam ediyor. Dalından toplanarak kurutmak amacıyla boş alanlara serilen üzümler istenilen kahverengi tonlarına geldiğinde toplanarak çöpünden ayrıldıktan sonra çiftçiler tarafından depolanıyor ya da işletmelere götürülüp satış işlemi gerçekleştiriliyor. Geçtiğimiz yıla göre rekoltede düşüşün gözlemlendiği üzümde şekerlenme oranının yüksek olması üzümdeki kaliteyi arttırdı. Geçtiğimiz yıla göre salkım ağırlığı yüksek olan üzümler kurutma işlemlerinin ardından başta Avrupa Birliği olmak üzere bir çok ülkeye ihraç ediliyor. Özellikle Avrupa kentlerinde "Manisa üzümü" olarak bilinen Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzüm için Manisa Ticaret Borsası tarafından Avrupa Birliği coğrafi işaret alınması amacıyla işlemlere başlandı. Manisa Çekirdeksiz Sultani Üzümün Avrupa Birliği coğrafi işareti alması sonrasında yeni pazarların açılması ve yüksek karla ürün satılacağından dolayı üreticiler ve ihracatçılar için önemli ölçüde gelir elde edilmesi hedefleniyor. “Rekolte düşük, şekerlenme oranı yüksek” Bu yıl küresel bazda yaşanan iklim değişikliği nedeniyle üzümde rekoltede düşüş yaşandığını ancak sergideki üzümlerde hastalık gibi durumların bulunmadığından ve şekerlenme oranının yüksek olmasından dolayı yüksek kalitede ürün elde edildiğini belirten Manisa Ticaret Borası Başkanı Sadık Özkasap, “Çiftçilerimizin çok büyük emeği vardır. Budağından başlayan bu macera devam ediyor. Kesimler aşağı yukarı bitmiştir. Sergilerde üzümlerimiz var. Hava şartlarına göre üzümler 12 gün civarında sergiden kaldıktan sonra makinelerle sergiden üzümlerimizi kaldırıyoruz. Üreticilerimiz açısından üzümlerimiz bu sene gayet kaliteli. Herhangi bir hastalığa sebebiyet verilmeden bu günlere kadar gelindi. Tabi dünyada olduğu gibi sıcaklıklar ve iklim krizi bağların strese girmesine sebebiyet verdi. Temmuz ayının sonuna doğru rekolte çalışması gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıllara göre rekoltede düşüş olduğu gözlendi. Geçtiğimiz yıla göre bu yıl 10 gün kadar erken hasada girdik. Geçtiğimiz yıllarda bizim şekerleme oranı dediğimiz brix 17-18’lerde üzüm keserken. Bu sene bağlarda üzümlerimiz 22-24 brix civarında. Bu da şu demek oluyor, üzümün sergideki kilogramının arttığı anlamına geliyor. Üzümün özü, şekerlenmesi ne kadar iyi olursa sergideki kilogramının arttığını görüyoruz” dedi. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen yağışlara değinen Başkan Özkasap, “Gönül isterdi ki yağmursuz şekilde sergilerden çıkmak. Ama yağmura da yakalanmış olduk. Ama renklerde çok çok büyük bir sıkıntı yaşamadık. Biraz kızıla döndü ama genele baktığımızda 2024-2025 mahsulünün iyi olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Manisa üzümünü bütün Avrupa bilir” Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümün Avrupa'da "Manisa Üzümü" olarak bilindiğini ve özellikle aranan bir ürün olduğunu söyleyen Başkan Özkasap, “Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü dünyaca ünlü bir üzümdür. Üzümün özel karakteristiğine baktığımızda serçe parmağı kadar büyüklüğü olan, zarının inceliği ve Manisa üzümünü bütün Avrupa da bilir. Üzümümüzle ilgili bundan 3 sene önce Türk Patent Enstitüsünden coğrafi işaret aldık. Daha önce Ege Üzümüydü. Ege üzümü dediğinizde Kütahya'sından Afyon'una kadar giriyor. Bu Manisa'ya mal olmuş bir üzüm. Yüzde 85'i Manisa'da üretilen yüzde 90'ı da Manisa'daki işletmeler tarafından ihraç edilen bir ürün. Manisa'yla özdeşleşmiş olan bu ürünü Manisa coğrafi işareti almak hem bir sosyal sorumluluktur hem de Manisa'ya bir hediyemiz olsun istedik. Türk Paten Enstitüsünden Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzüm coğrafi işaretini aldık. 1 yıldan beri de Avrupa Birliğine başvurularımızı yaptık. Üzümün en çok tüketildiği yer Avrupa'dır. Genelde İngiltere alır. Bu üzüm bu kadar Avrupa'ya gidiyorsa bu üzümün Avrupa Coğrafi İşareti almak hakkıdır. Coğrafi işareti alan kurumlar aktif bir şekilde kullanmaları gerekiyor. Ben coğrafi işareti aldım bitirdim, eğer onu kullanmıyorsan coğrafi işareti kullanacak olanların da önünün kesilmemesi gerekiyor” diye konuştu. “Coğrafi işaretle Manisa üzümü taçlanacak” Coğrafi işaretin alınması durumunda hem yeni pazarlara hem de yüksek karla ürün satışı elde edeceklerini söyleyen Özkasap, “Bu Avrupa coğrafi işaretiyle beraber bizim üzümümüzün tüketiciler tarafından izlenebilir bir ürün, gönül rahatlığıyla tüketilebilir bir ürün olduğunu taçlandırmış olacağız. Zaten Avrupa tarafından bilinen dünya kalitesindeki Manisa Çekirdeksiz Sultani Üzümün bir tacı olacak. Biz inanıyoruz ki izlenebilir bir ürün olması, satıcılarımız için pazarımızın büyümesi, ürünü daha yüksek fiyatla vermek, üreticilerimiz bakımından katma değeri yüksek olan bir ürünün daha karlı olmasını amaçlıyoruz. Üreticilerimiz için mahsulü bol bereketli bir yıl olmasını, ihracatçılarımıza bol pazarlı ve kazançlı bir yıl geçirmesini diliyorum” dedi.

YÖREX coğrafi işaretin kapısını açtı, 119 ürün sayısı 1632'ye yükseldi Haber

YÖREX coğrafi işaretin kapısını açtı, 119 ürün sayısı 1632'ye yükseldi

Antalya Ticaret Borsası (ATB) öncülüğünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin desteğiyle Anadolu'nun binlerce yöresel ürünü Antalya'da buluşturan YÖREX, 13'üncü kez 9-13 Ekim tarihlerinde ANFAŞ Fuar Merkezi'nde düzenlenecek. ATB Başkanı Ali Çandır, fuarın başladıkları yıl 119 olan coğrafi işaretli ürün sayısının 1632'ye yükseldiğine dikkat çekerek, “Şu anda Avrupa'da da coğrafi işaretleme sistemine girmiş durumdayız, 26 tane ürünümüz tescil almış durumda. Biz bu ürünlerimizin hakkını hukukunu koruyarak ürettiğimizde, ihracat kapılarını rahatlıkla açacağız. Coğrafi işaretler katma değeri artırıyor, tüketici coğrafi işaretli ürün alırken daha pahalıya almak durumunda kaldığı için ihracat gelirlerimizde önemli ölçüde yükselme olacak” diye konuştu. Antalya Ticaret Borsası öncülüğünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin desteğiyle Anadolu'nun binlerce yöresel ürünü Antalya'da buluşturan YÖREX, 12 bin yıllık geçmişe sahip Anadolu'nun el emeği göz nuru yüzlerce ürünü Antalya'da buluşturacak. Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, 13'üncü kez gerçekleştirecekleri Yöresel Ürünler Fuarı YÖREX'e Antalya'da bulunan herkesi davet ederek, fuarın kazanımları hakkında bilgi verdi. “119 olan coğrafi işaretli ürün sayımız 1632'ye ulaştı” Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, YÖREX denilince akla gelen coğrafi işaretin; yöresel ürünlerin hangi bölgeye ait olduğunu nasıl üretildiğini gösteren kimlik belgesi olduğunu ifade ederek, son dönemde sağlıklı yaşam için doğal ürünlere artan ilgi dolayısıyla coğrafi işaretli ürünlerin ön plana çıktığını kaydetti. Çandır, “İnsanlar artık kimyasallaşmış gıdalardan ziyade daha çok belli medeniyetlerden belli yörelerden belli kültürlerden oluşan ürünlere karşı talepte bulunuyor. Gelir düzeyi yükseldikçe bu ürünlere talepler daha da artıyor. Coğrafi işaretli ürünlerin fiyatları da muadili ürünlere göre minimum yüzde 20 daha pahalı oluyor. Böylelikle kırsal alanlara önemli ölçüde gelir kaynağı oluyor. Bunun yanında üretiminin yapıldığı bölgeler, turizm açısından da bir tanıtım destinasyonu haline geliyor. YÖREX, yerinde istihdam ve kadınlara iş gücü sağlayan bir organizasyon. YÖREX projemize başladığımızda Türkiye'de 119 tane coğrafi işaretli ürün vardı, projeye başladıktan sonra dünyada coğrafi işaretler piyasasına baktığımızda 200 milyar dolarlık bir piyasayı gördük. Ondan sonra Türkiye'de coğrafi işaretlemenin zorunluluk olduğunu düşünerek, konu hakkında büyük bir farkındalık çalışmasına başladık. Başladığımızda 119 olan coğrafi işaretli ürün sayımız 1632'ye ulaştı, 600 civarında da başvurusu kabul edilmiş ürünümüz var” ifadelerini kullandı. “Avrupa Birliği'nde 26 tane ürünümüz tescil almış durumda” YÖREX projesine ilk başladıklarında 3 bin 500 tane yöresel ürünün coğrafi işaret alabileceğini öngördüklerini açıklayan ATB Başkanı Ali Çandır, öngörüde bulundukları ürünlerin üçte ikisinin coğrafi işaret aldığına dikkat çekti. Çandır, “Elbette bu başarıda YÖREX'in payı olduğu kadar Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'mizin (TOBB), Kalkınma Bakanlığı'mızın, geçmiş dönem Kalkınma Bakanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı'mızın, Türkiye'de ki oda ve borsalarımızın çok önemli desteği oldu Şu an da Avrupa'da da coğrafi işaretleme sistemine girmiş durumdayız, 26 tane ürünümüz tescil almış durumda. Biz bu ürünlerimizin hakkını hukukunu koruyarak ürettiğimizde, ihracat kapılarını rahatlıkla açacağız” diye konuştu. Coğrafi işaretli ürün ihracat gelirini artırıyor İhraç edilen coğrafi işaretli ürünün katma değeri artırdığını ve daha yüksek fiyata satıldığını aktaran Başkan Ali Çandır, yöresel ürünlerin ihracatının artması durumunda ihracattan sağlanan gelirin de yükseleceğinin altını çizdi. Çandır, şu şekilde devam etti: “Coğrafi işaretler katma değeri artırıyor, tüketici de coğrafi işaretli ürün alırken daha pahalıya almak durumunda kaldığı için bizim ihracat gelirlerimizde önemli ölçüde yükselme olacak. Esas amacımız; ürünün üretildiği bölgenin ekonomik kalkınmasının sağlanması, göçün azalması, oradaki insanlara iş aş olması, bir başka açıdan yöresel ürünlerin ihracı kültür ihracatına da girer. Çünkü, ürünlerin yetiştirdiği yerlerin hikayeleri tüketiciler tarafından takip ediliyor, biz de binlerce yıllık medeniyetin süzülmesini bir şekilde dünyaya ihraç etmiş oluyoruz.” Yöresel ürünler, yolculara ikram ediliyor Yöresel ürünler fuarı YÖREX'in katılımcılar arasında çok sayıda iş birliği oluşturduğunu da dile getiren ATB Başkanı Ali Çandır, kalkınma ajansları desteğiyle fuara gelen üreticilerin pazarlamacıların talebiyle de coğrafi işaret almaya başladığının bilgisini verdi. Çandır, “YÖREX'e ilk başladığımızda 119 coğrafi işaretli ürün vardı, bütün ürünler birbirinden etkileşerek şu an da sayımız 1632'ye yükseldi. Fuarımıza özellikle kalkınma ajansların vasıtasıyla gelen insanlar belki ulaşmakta zorluk çekecekleri Türkiye'nin en büyük e-ticaret sitesine, süper marketlerin temsilcilerine ulaşıp, ürünlerini tanıtabiliyor ve satabiliyor. Daha önce birçok iş bağlantısı yapıldı ve bunun dışında Antalya'da bulunan otellerin satın almalarından sorumlu olan kişilerle bağlantılar sağlanarak, ürünlerinin yıl boyunca satışı gerçekleşiyor. Ayrıca, Türk Hava Yolları catering firmaları da bu ürünlerden alım yaparak, yöresel ürünlerimizi yolculara ikram ediyor. Birçok ülkeyle ihracatımız gerçekleşiyor. Son yıllarda TOBB'un desteğiyle ortaya koyduğumuz yüz yüze görüşmeler, süper marketler, e-ticaret siteleri ile yapılan görüşmeler sonucunda da marketlerin talebi doğrultusunda coğrafi işaretler almaya başlayanlar oldu. Coğrafi işaretli ürünlerimizin etrafında üreticiyi örgütleyerek, miktar açısından ürünlerimizi hem iç piyasada hem de yurt dışında satılabilecek miktara ulaştırmamız gerekiyor. Bundan sonraki konsantrasyonumuzun oraya doğru çevrilmesi şart” dedi. “İhracat, turizmi destekler” Kalkınma ajanslarının fuarın olmazsa olmazı olduğuna değinen Başkan Ali Çandır, Antalya'da bulunan herkesi Anadolu lezzetleriyle özlem gidermeleri için fuara davet ederek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Kalkınma ajanslarımız bu projenin buraya gelmesinde çok önemli katkılarda bulundu. Çünkü, bu yaptığımız proje kalkınma ajanslarının temel ilkelerine en uygun konu. Bizim buradaki amacımız kırsala hayat vermek, kırsaldaki insana iş aş olmak, kırsaldaki değerleri ekonomiye çevirmek, katma değer sağlamak ve göçü önlemek gibi asli görevleri ihtiva ediyor. Onun dışında da inanıyorum ki; bu bölgelerin içinden önümüzdeki yıllarda çok önemli turizm destinasyonları çıkacak ve turizm sektörüne de katkı sağlayacak. Örgütlenmeyi becerebilir, miktar sorunumuzu aşabilirsek, ihracatta da müthiş zenginliği dünya insanlarına tattırmış olacağız. Bu konuda da kalkınma ajanslarının desteği önemli. Fuarımız, 9-13 Ekim tarihlerinde Antalya ANFAŞ Fuar Merkezi'nde açılacak, yine buram buram Anadolu'yu koklayacağız, Antalya'da yaşayan ve Antalya'ya misafirliğe gelen herkesi fuarımıza bekliyoruz.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.