Hava Durumu

#Balık

TOURISMJOURNAL - Balık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Balık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Rus Gazeteci, Türkiye’de Yaşamın Artık Ucuz Olmadığını Söyledi Haber

Rus Gazeteci, Türkiye’de Yaşamın Artık Ucuz Olmadığını Söyledi

Rusya'da artık 'yabancı ajan' olarak ilan edilen ünlü Rus televizyoncu ve YouTube yorumcusu Gleb Pyanıh (solda), İstanbul’dan İspanya'ya, Valensiya’ya taşınan bir Rus ailenin deneyimlerine dayanarak hazırladığı yeni videosunda, Türkiye’de yaşam maliyetlerinin son iki yılda “şok edici biçimde arttığını” söyledi. Kendisi de Rusya'dan ayrıldıktan sonra birkaç yıl İstanbul'da yaşayanPyanıh, “Barcelona’nın merkezinde kahve 2 euro, İstanbul’un kenar mahallesinde, Beylikdüzü'nde 130 lira. Yani Türk lirasıyla hesapladığınızda, kahve Türkiye’de daha pahalı. Bu nasıl olur?” diyerek fiyatlardaki dengesizliğe dikkat çekti. Pyanıh’ın konuğu, 2022’de İstanbul’un Beylikdüzü semtinde daire satın alıp kısa süre sonra oturma izni uzatılmayınca zararına sattığını söyleyen Rus girişimci Artur oldu. İki yıl önce 900 dolara üç odalı havuzlu bir daire kiraladığını anlatan Artur, “Bugün aynı konutun dolar bazında fiyat neredeyse ikiye katlandı” dedi. Gazeteci Pyanıh, “İstanbul’da yaşamak artık Madrid ya da Valensiya kadar pahalı hale geldi. Eskiden Türk lirasi zayıf ama fiyatlar dengeliydi; şimdi döviz kazanan için bile Türkiye ucuz değil” yorumunu yaptı. Programda çocuklu ailelerin harcamalarına da yer verildi. Artur, “İstanbul’da 2022’de çocuğumuzun okuluna yılda 7 bin dolar ödüyorduk. Ertesi yıl okul aynı program için 13 bin dolar istedi” derken, Pyanıh bunu “Türkiye’de yüzde 100 enflasyonun günlük hayattaki en somut örneği” olarak tanımladı. Aynı kalitedeki özel okulların İspanya’da yıllık 5 bin euro civarında olduğunu belirten televizyoncu, “Eğitim, Türkiye’de orta gelirli aile için artık lüks haline geldi” ifadelerini kullandı. Pyanıh ayrıca, gıda ve kiralarda da farkın kapandığını söyledi: “İspanya’da süpermarkette kuzu eti 25 euro, İstanbul’da aynı ürün 1500 lira, yani 30 eurodan fazla. Sebze, balık, hatta kahve fiyatı neredeyse aynı. Türkiye’nin avantajı kalmadı.” Ünlü gazeteciye göre, “ucuz Türkiye” dönemi kapanıyor. “Türk ekonomisinde hâlâ fırsatlar var ama sıradan yaşam artık Avrupa’dan ucuz değil” diyen Pyanıh, videonun sonunda “Mavi deniz, güzel yemekler ve sıcak insanlar hâlâ orada. Fakat yaşamak isteyen için artık hesap farklı” sözleriyle değerlendirmesini tamamladı.

ADANA’NIN DENİZ LEZZETLERİ VİTRİNE ÇIKTI Haber

ADANA’NIN DENİZ LEZZETLERİ VİTRİNE ÇIKTI

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Yaratıcı Şehirler Ağı’na gastronomi alanında aday gösterilen Adana’da bu yıl 9’uncusu gerçekleştirilen lezzet festivaline katılan gastronomi otoriteleri Akdeniz’in maviliklerinde avlanan balıklar ve su ürünleriyle donatılan “Adana’nın mavi sofrasını” deneyimledi. 22 ülkede 90 bini aşkın turizm profesyonelini bir araya getiren Skal International’a bağlı Çukurova Kulübü’nün Başkanı Erol Altun’un işlettiği restoranda 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nin özel konuğu olan gastronomi yazarları, gurmeler, kıdemli gazeteciler, seyahat yazarları ve sosyal medya fenomenleri, Yumurtalık, Karataş sahilleri ile Tuzla, Akyatan ve Ağyatan lagünlerinde avlanan birbirinden lezzetli balık, karides, mavi yengeç ve kalamarı modern sunumlarla tatma şansı yakaladı. Ege Balık Adana Restoran’da 300’ü aşkın davetlinin katıldığı organizasyonda Akdeniz’den gelen lezzetlere özenle hazırlanmış mezeler, salatalar, tatlılar ve meyveler eşlik etti. Festival konukları, Adana’nın mavi sofrasını sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarla tüm dünyaya tanıttı. “Adana, en zengin deniz ekosistemlerinden birine ev sahipliği yapıyor” 25 yıla yakın süredir Akdeniz’den gelen lezzetleri kent halkı ve turistlerle buluşturan Erol Altun, festival konuklarına Adana’nın mavi sofrasını anlattı. Erol Altun, “Adana denince akla genellikle kebap gelir. Oysa bu şehrin bir de tuz kokan, dalga sesleriyle yoğrulmuş deniz mutfağı vardır. Yaklaşık 200 kilometrelik sahil şeridiyle Adana, Akdeniz’in en zengin deniz ekosistemlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Yumurtalık, Karataş, Tuzla, Akyatan ve Ağyatan lagünleri, tatlı ve tuzlu suyun buluştuğu, doğanın balıklar için yarattığı özel yaşam alanlarıdır. Bu sularda yetişen her tür, Adana’nın toprağından, güneşinden ve suyundan bir parça taşır. Lagos, levrek, çipura, barbun, kefal, karagöz, dil balığı, kalamar, karides ve mavi yengeç, bölge mutfağımızın yıldızları arasında yer alıyor. Özellikle Yumurtalık karidesi ve Akyatan mavi yengeci, hem yerel sofralarda hem de uluslararası mutfaklarda haklı bir üne sahiptir.” dedi. “Denizle yoğrulmuş bir gastronomi mirasına sahibiz” Adana sahillerinde avlanan balıkların lezzet sırrının coğrafyanın eşsiz dengesinde gizli olduğunu vurgulayan Erol Altın, şunları söyledi: “Toroslar’dan süzülen kar ve yağmur suları, Ceyhan ve Seyhan nehirleriyle birleşip Akdeniz’e ulaşır. Bu tatlı sular, denizin tuzlu dalgalarıyla karışarak balıkların besin değerini zenginleştirir; etlerine dolgunluk, aromalarına derinlik kazandırır. Karataş ve Yumurtalık balıkçıları, Adana sofralarına taptaze deniz bereketi taşır. Mavi sofralarda yalnızca balık değil, binlerce yıllık kültürün izleri paylaşılır. Çünkü arkeolojik bulgular gösteriyor ki, bu topraklarda 4 bin yıl önce bile Roma imparatorları balık festivallerine katılmış, bugün Adana Müzesi’nde sergilenen mozaiklerde lagos ve barbun avlayan figürler betimlenmiştir. Adana, kebabıyla anılsa da, denizle yoğrulmuş bir gastronomi mirasına sahiptir. Her bir dalgası Akdeniz’in tuzunu, her bir lokması Çukurova’nın bereketini taşır. Adana’da deniz var. Adana’da balık var. Adana’da lezzet var. Herkesi Adana’nın mavi sofrasına bekliyoruz.”

Deniz Canlıları Müzesi, Öğrencilere Deniz Dünyasını Keşfetme Fırsatı Sunuyor Haber

Deniz Canlıları Müzesi, Öğrencilere Deniz Dünyasını Keşfetme Fırsatı Sunuyor

MERSİN (İHA) - Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren Deniz Canlıları Müzesi, çocuklar ve öğrenciler için deniz yaşamını yakından tanıma imkânı sunuyor. Yüzlerce deniz canlısının sergilendiği müze, öğrencilere kitaplarda veya belgesellerde gördükleri türlerle yüz yüze gelme fırsatı tanıyarak eğitim ve farkındalık amaçlı bir platform oluşturuyor. Bu özel müzede, hem popüler deniz canlıları hem de nadir bulunan türler ziyaretçilere sunuluyor. Yenişehir Kampüsünde yer alan müze, Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi akademisyenlerinin çabalarıyla oluşturulmuş. Denizden çıkarılan ve artık hayatta olmayan canlılar, özel işlem süreçleriyle muhafaza edilip sergileniyor. Müze içerisinde, balıklar, kabuklular, fosiller ve deniz memelilerinin yanı sıra özel sıvılar içinde korunan canlılar da yer alıyor. Yunus, köpekbalığı gibi büyük deniz canlılarının iskeletleri ve çeşitli deniz kabukları ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Ayrıca, bahar aylarında açılması planlanan dış sergi alanında da Fin balinası gibi nadir bulunan deniz memelilerinin iskeletlerinin sergilenmesi için çalışmalar devam ediyor. ÖĞRENCİ ZİYARETLERİ DEVAM EDİYOR Son olarak Barbaros İlköğretim Okulu’ndan 40 kişilik bir öğrenci grubu, öğretmenleri eşliğinde müzeyi ziyaret etti. Etkinlikte, öğrenciler müze koordinatörü Prof. Dr. Deniz Ayas’tan deniz canlılarının işlenme ve sergilenme süreçlerine dair bilgiler aldı. Öğrenciler, deniz ekosistemi hakkında merak ettikleri soruları sorarak, deniz canlılarının biyolojisi ve yaşam alanları hakkında farkındalık kazandı. Ayrıca Su Ürünleri Fakültesi Kapalı Devre Araştırma ve Uygulama Birimi'ni gezerek, balık yetiştiriciliği üzerine de bilgi edindiler. "BİNE YAKIN ÖRNEK MÜZEMİZDE MUHAFAZA EDİLİYOR" Prof. Dr. Deniz Ayas, müzenin çocuklar ve gençler için bir eğitim merkezi işlevi gördüğünü ve doğa tarihi açısından önemli bir rol oynadığını belirtti. Mersin Körfezi ve Doğu Akdeniz’de yaşayan pek çok balık türünün yanı sıra ahtapot, kalamar, midye gibi omurgasız deniz canlılarının örneklerinin sergilendiğini aktaran Ayas, bine yakın deniz canlısının müzede muhafaza edildiğini ifade etti. Ayas, müzeyi ziyaret eden çocukların deniz ekosistemine duyarlılık geliştirmesi açısından müzenin önemini vurgulayarak, "Müzemizde 62. sınıfı da ağırladık. Öğrencilerin ilgisi çok yoğun oluyor. Çünkü çocuklar kitaplarda, belgesellerde gördükleri canlıları burada görüyorlar. Bunlar için heyecan verici bir durum bu. Denizdeki yaşamla ilgili çok fazla sorular geliyor. Bu hayvanların denizde karşılaştığı tehditlerle ilgili, denizlerin korunmasına yönelik neler yapılabileceğiyle ilgili, o canlıların biyolojisiyle ilgili çok fazla soru geliyor" dedi. FİN BALİNASI MERSİN'DE SERGİLENECEK Prof. Dr. Ayas ayrıca, dış sergi alanında sergilenmesi planlanan Fin balinası ve diğer deniz memelilerinin Mersin’de yaşayanlar için de ilginç bir bilgi kaynağı olacağını ifade etti. Baharda başlaması öngörülen çalışmalarla, gömülü olan iskeletler çıkarılıp birleştirilecek ve ziyarete açılacak. Ayas, nesli tükenme tehlikesi altında olan Fin balinasının Mersin'de sergilenmesinin yerel halk için de büyük bir anlam taşıdığını sözlerine ekledi.

Balık avı tutkunları en çok balığı tutmak için yarıştı Haber

Balık avı tutkunları en çok balığı tutmak için yarıştı

Antalya'nın Serik ilçesinde bu yıl 6'ncısı düzenlenen Batı Akdeniz Surfcasting Turnuvası'nda balıkçılar kıyasıya yarıştı. Türkiye'nin farklı illerinden yarışmaya katılan 120 sporcu, kıyıdan attıkları surf oltalarıyla en büyük ve en çok balığı yakalamak için birbirleriyle yarıştı. Boğazkent turizm sahilinde düzenlenen yarışmada, akşam saat 19.00'dan sabah 07.00'ye kadar sporcular, kıyasıya mücadele etti. Dereceye giren sporcular hem para ödülü hem de çeşitli ödüllerin sahibi oldu. 1. sporcu, 25 bin, 2. sporcu, 15 bin ve 3. sporcu ise 10 bin lira ile ödüllendirildi. Yarışmacıların avlandığı alanda çöp bırakmaları halinde ise direkt olarak diskalifiye edildiğini belirten Akdeniz Balıkçılar ve Spor Kulübü Derneği Başkan Yardımcısı Gökhan Ertosun, "Burada 6. Batı Akdeniz Surfcasting Turnuvası'nı yapıyoruz. Daha önce bu sahilde 2 kez, yine Çıralı Sahili'nde 2 kez, bir kez Kemer Sahili'nde organizasyonlar yapmıştık. Bu turnuvadaki amacımız, sürdürülebilir balıkçılığa, kıyılarımızın korunmasına, olta balıkçıların isteklerine ışık tutmak ve farkındalık oluşturmak. Türkiye'nin her yerinden yarışmaya iştirak eden arkadaşlarımız var. 60 sektörden 2 yarışmacı katılıyor yarışmaya. Toplamda ise 120 balıkçı yarışıyor" ifadesini kullandı. "Yarışma güzeldi" Bursa'dan yarışmaya katılan Selahattin Erol, "Bursa surf casting ekibi olarak yarışmaya katıldık. Akşam başladık yarışmaya, şu an bitirmek üzereyiz. Elimizden geleni yaptık. Kazanan arkadaşları tebrik ediyorum. Av güzel geçti ama balık popülasyonu olarak verim alamadık ama ortam ve yarışma çok güzeldi. 2 balık tuttuk ama sektörde bir şey yapamadık" diye konuştu.

Balık sezonu açıldı, tezgahlar hareketlendi! Haber

Balık sezonu açıldı, tezgahlar hareketlendi!

Av yasağının kalkmasıyla gece saatlerinde denize açılarak ağlarını bırakan balıkçılar, limanlara kasalar dolusu balıkla döndü. Edirne Balık Pazarı balıkçılarından Yusuf Çimen, gazetecilere yaptığı açıklamada, sezonun güzel başladığını söyledi. Sezonun başlamasından dolayı mutluluk duyduklarını belirten Çimen, "Balıkları tezgahlarımıza koyduk. Vatandaşlarımızın da balığa özlemi var. 15 Nisan'a kadar gemilerimiz tam gaz denizlerde olacak. Bundan sonra taze taze çeşitli balıklarımız gelecektir. Bu sezon hamsi, çinekop ve istavritin bol olması bekleniyor. Fiyatlar beklentimizin altında geldi. İstavritin kilosu 100 lira, sardalyanın kilosu 80 lira, levreğin kilosu 200 lira." dedi. Balıkçı Münir Paker ise çeşitli balıklara tezgahlarını müşteriler için hazırladıklarını ifade etti. Sezon başına göre fiyatların iyi olduğunu dile getiren Paker, "Bu sene bolluk bekliyoruz. Ne kadar bolluk olursa fiyatlar o kadar aşağıya düşer. Güzel bir balık sezonu diliyoruz." diye konuştu. "Hamsi bu sene bol olacak inşallah inanıyoruz" Av yasağının kalkmasıyla mavi sulara açılan Trabzonlu balıkçıların ağlarına ilk gün istavrit takıldı. Çarşıbaşı ilçesindeki Yoroz Limanı'nda son hazırlıklarını tamamlayıp gece saatlerinde "vira bismillah" diyerek denize açılan balıkçı gemisi, 23 mürettebatıyla sezonun ilk avı için bekleyişe başladı. Balıkçı teknesinin kaptanı Halil İbrahim Bozoklu, AA muhabirine, av yasağının kalmasıyla denize açıldıkları için mutlu olduklarını söyledi. Avlanma yasağı sürecinde geminin bakımını yapıp sezona hazırlandıklarını belirten Bozoklu, "Sezonun açılmasıyla gece 12.00'den sonra denize çıktık. Sabaha kadar dolandık balık göremedik. Beklentimiz istavrit olmasıydı. Sabah olmasıyla birlikte bir ağ attık, istavrit aldık." dedi. Bozoklu, bu sene hamsiden umutlu olduklarını ifade ederek, şunları kaydetti: "Palamut olmayacak gibi bir pozisyon var. Şu an hamsi görünüyor denizde yani hamsiden çok umut var. Bakalım şansımıza ne çıkacak. Hamsi bu sene bol olacak inşallah inanıyoruz. Hedefimiz, 3,5 ay kadar hamsimiz olsa hem balıkçı tekneleri kendini kurtarır hem de elemanlarımız para kazanır." Güney Marmara'da av sezonu sardalya, hamsi ve istavritle başladı Güney Marmara'nın önemli su ürünleri merkezlerinden Balıkesir'in Bandırma ilçesinden teknelerle açılan balıkçılar da kasa kasa sardalya, hamsi ve istavritle döndü. Denizlerde av yasağının sona ermesinin ardından ilk av gününde Balıkesir Tarım Ürünleri AŞ Bandırma Su Ürünleri Balık Hali'nde hareketlilik başladı. Bandırma Körfezi başta olmak üzere Marmara Denizi'nin çeşitli bölgelerine tekneleriyle açılan balıkçılar, 348 kasa sardalya, 245 kasa hamsi, 228 kasa istavrit avladı. Büyüklüklerine göre sınıflandırılan balıklar, Ankara, İstanbul ve Bursa gibi büyükşehirlere sevk edildi. "Bu sene, geçen seneki hamsiye nazaran daha iri olduğunu görüyoruz" Hal yetkilisi Özcan Ateş, AA muhabirine, sardalyanın kasasının incelik ve kalınlığına göre 300 ila 600, hamsinin kasasının 800 ila 1000, istavritin kasasının ise 400 ila 600 liradan alıcı bulduğunu bildirdi. Balıkçılık firması yönetim kurulu başkanı Osman Kocaman da Bandırma Körfezi'nde sezonu hamsi ile açtıklarını dile getirdi. Firma çalışanlarının sardalya da avladığını belirten Kocaman, "Henüz sular sıcak olduğu için balıkçılığın devamı, gelişmesi hakkında çok kuvvetli fikirde bulunamayız. Sular biraz serinlerse balığın daha çok toplanması mümkün, o zaman daha doğru yorumlar yapabiliriz ama en azından bu sene, geçen seneki hamsiye nazaran daha iri olduğunu görüyoruz. Bu iyi bir başlangıç." dedi. Başka bir balıkçılık firmasının sahibi Emin Gürer ise, "Denizde şu an itibarıyla görünen göründü. Denizde bol miktarda sardalya ve hamsi olduğu, vatandaşların da ucuz balık yiyeceğine inancımız sonsuz. Geçen yıla nazaran palamut biraz daha zayıf görünmesine rağmen bir ay gecikmeli olarak onun da geleceğini tahmin ediyoruz." diye konuştu.

Eğirdir Gölü'nde Haber

Eğirdir Gölü'nde "EKOKIRIM"

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü'ne 1970'lerde bırakılan istilacı balık türleri nedeniyle göldeki 10 doğal türden 4'ünü tamamen yok olduğunu, 6'sının da ciddi tehlike altında bulunduğunu açıkladı.   Dr. Erol Kesici,Kesici, kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının yok olduğu süreci 'ekokınm' diye nitelendirdi. SÜLEYMAN Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden emekli öğretim üyesi, hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin bir zamanlar hem yörenin hem ülkenin doğal su ve su ürünleri kaynağı olduğunu ancak son yıllarda doğal balık türlerini bulmanın imkansız hale geldiğini söyledi. Bu göllerin doğal ekosisteminde 10'dan fazla otçul tatlısu balığı yaşadığı yıllarda balıkçı sayısuım da 8 bini bulduğunu dile getiren Dr. Kesici, "Otçul balıklar kalmayınca göllerde aşırı bitki artışı, kirlilik ve kurumalar da yaşandı. Günümüzde bu göllerimizde gerçek balıkçı sayısı 100 civarında. Yıllar önce adeta balıkların kaynadığı gollerin içi adeta boşaldı. Artık doğal balık avlamak mümkün değil" dedi. TAVUK KÜMESİNE BIRAKILAN TİLKİ GİBİ 1970'lerden önce başlatılan ve hala devam eden balıklandırma çalışmalarıyla göllere bırakılan türlerin istilacı olduğunu kaydeden Dr. Kesici, dişli Alman balığı, İsrail sazanı, kadife balığı, gümüş balığı gibi etçil türlerin tavuk kümesine bırakılan tilki gibi göldeki doğal balık türlerinin neslinin tükenmesine neden olduğunu söyledi. Kesici, "Etçil olan dişli Alman balığı gölde besin bulamayınca bu kez kendi yavrularını yiyerek (kanibalizm) kendi popülasyonunun da yok olma seviyesine gelmesine neden olmuştur" dedi. 4 TÜRÜN NESLİ TÜKENDİ İstilacı etçil türlerin Eğirdir ve Beyşehir göllerinde 'ekokınm'a neden olduğunu belirten Kesici, "İstilacı türler yerleştikleri ortamın ekolojik özelliklerini değiştirir. Eğirdir ve Beyşehir göllerine aşılanan etçil balık türleri de yerli sazangiller üzerinde baskı kurarak 10 türün en az 4'ünün neslinin tükenmesine, diğer türlerin popülasyonunun da aşırı oranda azalmasına neden oldu. Doğal göllerimizin biyolojik olarak yok edilmesine neden olmuştur. Eğirdir'de do ğal türler kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının türlerinin nesli tamamen tükenmiştir. Çapak (sazan), sivrisinek, çöpçü, dişli sazancık, tatlısu kolyozu ve kaya balığı türlerinin de nesilleri ciddi düzeyde tükenme riski altında" diye konuştu. İlk kez 1933'te tespit edilen. Eğirdir yöresinin hamsisi' niteliğindeki kavinnenin avcılığının eski yıllarda çok kolay olduğunu anlatan Dr. Kesici, "Çapari benzeri oltaların göle atılıp çekilmesi adeta aynı zamanda olurdu. Oltalarda salkım şeklinde kavinneler tutulurdu. O nedenle yörede 'atıve çekive' deyimi balık avcılığında yer almaktaydı. Kavinneler aynı zamanda son yıllarda bölgede turizmi ve yaşamı olumsuz etkileyen gün sinekleriyle beslenirdi. Kavinnelerin nesli tükenince yörede gün sineği populasyonu giderek arttı. Balıklandırma yapılmadan önce o kadar çok fazlaydı ki gol kıyısında, göle daldırılan iliştir kapla bile tutmak mümkündü" dedi.

Eğirdir Gölü'nde Haber

Eğirdir Gölü'nde "EKOKIRIM"

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü'ne 1970'lerde bırakılan istilacı balık türleri nedeniyle göldeki 10 doğal türden 4'ünü tamamen yok olduğunu, 6'sının da ciddi tehlike altında bulunduğunu açıkladı.   Dr. Erol Kesici,Kesici, kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının yok olduğu süreci 'ekokınm' diye nitelendirdi. SÜLEYMAN Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden emekli öğretim üyesi, hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin bir zamanlar hem yörenin hem ülkenin doğal su ve su ürünleri kaynağı olduğunu ancak son yıllarda doğal balık türlerini bulmanın imkansız hale geldiğini söyledi. Bu göllerin doğal ekosisteminde 10'dan fazla otçul tatlısu balığı yaşadığı yıllarda balıkçı sayısuım da 8 bini bulduğunu dile getiren Dr. Kesici, "Otçul balıklar kalmayınca göllerde aşırı bitki artışı, kirlilik ve kurumalar da yaşandı. Günümüzde bu göllerimizde gerçek balıkçı sayısı 100 civarında. Yıllar önce adeta balıkların kaynadığı gollerin içi adeta boşaldı. Artık doğal balık avlamak mümkün değil" dedi. TAVUK KÜMESİNE BIRAKILAN TİLKİ GİBİ 1970'lerden önce başlatılan ve hala devam eden balıklandırma çalışmalarıyla göllere bırakılan türlerin istilacı olduğunu kaydeden Dr. Kesici, dişli Alman balığı, İsrail sazanı, kadife balığı, gümüş balığı gibi etçil türlerin tavuk kümesine bırakılan tilki gibi göldeki doğal balık türlerinin neslinin tükenmesine neden olduğunu söyledi. Kesici, "Etçil olan dişli Alman balığı gölde besin bulamayınca bu kez kendi yavrularını yiyerek (kanibalizm) kendi popülasyonunun da yok olma seviyesine gelmesine neden olmuştur" dedi. 4 TÜRÜN NESLİ TÜKENDİ İstilacı etçil türlerin Eğirdir ve Beyşehir göllerinde 'ekokınm'a neden olduğunu belirten Kesici, "İstilacı türler yerleştikleri ortamın ekolojik özelliklerini değiştirir. Eğirdir ve Beyşehir göllerine aşılanan etçil balık türleri de yerli sazangiller üzerinde baskı kurarak 10 türün en az 4'ünün neslinin tükenmesine, diğer türlerin popülasyonunun da aşırı oranda azalmasına neden oldu. Doğal göllerimizin biyolojik olarak yok edilmesine neden olmuştur. Eğirdir'de do ğal türler kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının türlerinin nesli tamamen tükenmiştir. Çapak (sazan), sivrisinek, çöpçü, dişli sazancık, tatlısu kolyozu ve kaya balığı türlerinin de nesilleri ciddi düzeyde tükenme riski altında" diye konuştu. İlk kez 1933'te tespit edilen. Eğirdir yöresinin hamsisi' niteliğindeki kavinnenin avcılığının eski yıllarda çok kolay olduğunu anlatan Dr. Kesici, "Çapari benzeri oltaların göle atılıp çekilmesi adeta aynı zamanda olurdu. Oltalarda salkım şeklinde kavinneler tutulurdu. O nedenle yörede 'atıve çekive' deyimi balık avcılığında yer almaktaydı. Kavinneler aynı zamanda son yıllarda bölgede turizmi ve yaşamı olumsuz etkileyen gün sinekleriyle beslenirdi. Kavinnelerin nesli tükenince yörede gün sineği populasyonu giderek arttı. Balıklandırma yapılmadan önce o kadar çok fazlaydı ki gol kıyısında, göle daldırılan iliştir kapla bile tutmak mümkündü" dedi.

Eğirdir Gölü'nde Haber

Eğirdir Gölü'nde "EKOKIRIM"

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü'ne 1970'lerde bırakılan istilacı balık türleri nedeniyle göldeki 10 doğal türden 4'ünü tamamen yok olduğunu, 6'sının da ciddi tehlike altında bulunduğunu açıkladı.   Dr. Erol Kesici,Kesici, kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının yok olduğu süreci 'ekokınm' diye nitelendirdi. SÜLEYMAN Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden emekli öğretim üyesi, hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin bir zamanlar hem yörenin hem ülkenin doğal su ve su ürünleri kaynağı olduğunu ancak son yıllarda doğal balık türlerini bulmanın imkansız hale geldiğini söyledi. Bu göllerin doğal ekosisteminde 10'dan fazla otçul tatlısu balığı yaşadığı yıllarda balıkçı sayısuım da 8 bini bulduğunu dile getiren Dr. Kesici, "Otçul balıklar kalmayınca göllerde aşırı bitki artışı, kirlilik ve kurumalar da yaşandı. Günümüzde bu göllerimizde gerçek balıkçı sayısı 100 civarında. Yıllar önce adeta balıkların kaynadığı gollerin içi adeta boşaldı. Artık doğal balık avlamak mümkün değil" dedi. TAVUK KÜMESİNE BIRAKILAN TİLKİ GİBİ 1970'lerden önce başlatılan ve hala devam eden balıklandırma çalışmalarıyla göllere bırakılan türlerin istilacı olduğunu kaydeden Dr. Kesici, dişli Alman balığı, İsrail sazanı, kadife balığı, gümüş balığı gibi etçil türlerin tavuk kümesine bırakılan tilki gibi göldeki doğal balık türlerinin neslinin tükenmesine neden olduğunu söyledi. Kesici, "Etçil olan dişli Alman balığı gölde besin bulamayınca bu kez kendi yavrularını yiyerek (kanibalizm) kendi popülasyonunun da yok olma seviyesine gelmesine neden olmuştur" dedi. 4 TÜRÜN NESLİ TÜKENDİ İstilacı etçil türlerin Eğirdir ve Beyşehir göllerinde 'ekokınm'a neden olduğunu belirten Kesici, "İstilacı türler yerleştikleri ortamın ekolojik özelliklerini değiştirir. Eğirdir ve Beyşehir göllerine aşılanan etçil balık türleri de yerli sazangiller üzerinde baskı kurarak 10 türün en az 4'ünün neslinin tükenmesine, diğer türlerin popülasyonunun da aşırı oranda azalmasına neden oldu. Doğal göllerimizin biyolojik olarak yok edilmesine neden olmuştur. Eğirdir'de do ğal türler kavinne, eğrez, sıraz ve gökçe balıklarının türlerinin nesli tamamen tükenmiştir. Çapak (sazan), sivrisinek, çöpçü, dişli sazancık, tatlısu kolyozu ve kaya balığı türlerinin de nesilleri ciddi düzeyde tükenme riski altında" diye konuştu. İlk kez 1933'te tespit edilen. Eğirdir yöresinin hamsisi' niteliğindeki kavinnenin avcılığının eski yıllarda çok kolay olduğunu anlatan Dr. Kesici, "Çapari benzeri oltaların göle atılıp çekilmesi adeta aynı zamanda olurdu. Oltalarda salkım şeklinde kavinneler tutulurdu. O nedenle yörede 'atıve çekive' deyimi balık avcılığında yer almaktaydı. Kavinneler aynı zamanda son yıllarda bölgede turizmi ve yaşamı olumsuz etkileyen gün sinekleriyle beslenirdi. Kavinnelerin nesli tükenince yörede gün sineği populasyonu giderek arttı. Balıklandırma yapılmadan önce o kadar çok fazlaydı ki gol kıyısında, göle daldırılan iliştir kapla bile tutmak mümkündü" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.