Hava Durumu

#Arkeoloji

TOURISMJOURNAL - Arkeoloji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arkeoloji haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Niğde'de Antik Roma'nın Gizli Şifa Merkezi Keşfedildi Haber

Niğde'de Antik Roma'nın Gizli Şifa Merkezi Keşfedildi

Niğde ve Kapadokya Arkeolojisinde Büyük Keşif: Roma Havuzu Şifa Merkezi Çıktı Niğde'nin Bor ilçesine bağlı Bahçeli beldesindeki 2. yüzyıl Roma Havuzu, 80 yıl aradan sonra yeniden yapılan kazılarda yeni bir kimlik kazandı. Daha önce sadece Antik Tyana'ya içme suyu sağlayan bir yapı olarak bilinen havuzun, aslında suyla tedavi merkezi olduğu ortaya çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında sürdürülen kazılar, Aksaray Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Doğanay ve ekibi tarafından yönetiliyor. M.S. 2. yüzyılda Hadrian ve Trajan dönemlerinde inşa edilen yapı, 2025 kazılarıyla sağlık merkezi olarak tanımlandı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Osman Doğanay, "Tyana Antik Kenti'ndeki Roma Havuzu'nda iki buçuk aylık çalışmada önemli bulgular elde ettik. Havuzun su taşıma işlevinin ötesinde, suyla tedavi merkezi olduğunu kanıtladık" dedi. Asklepios Kültü ve Tedavi Kanıtları Kazılarda bulunan Asklepios kültüne ait eserler, havuzun tıbbi ve dini rolünü doğruladı. Doğanay, "Sağlık tanrısı Asklepios'a ait yılanlı sunak ve heykel parçaları, buranın tedavi merkezi olduğunu gösteriyor. Doğu cephesindeki kalıntılar da Asklepios tapınağına işaret ediyor" açıklamasında bulundu. Doğanay, havuzun artık "şifalı sularla tedavi tapınağı kompleksi" olarak görüldüğünü belirtti. Ele geçirilen bir kitabe, yapının Marcus Aurelius ve Commodus dönemine (M.S. 177-180) ait olduğunu ve üç yılda tamamlandığını ortaya koydu. Niğde ve Kapadokya İçin Önemli Bulgu Prof. Dr. Doğanay, keşfin Niğde ve Kapadokya arkeolojisi için dönüm noktası olduğunu vurguladı: "80 yıl sonra yeniden kazılarla, suyla tedavi merkezi olduğu bilimsel olarak teyit edildi." Gelecek Kazılar ve Turizm Hedefi 2026'da devam edecek kazılarla kompleksin tamamı gün yüzüne çıkarılacak. Doğanay, "Çevre düzenlemeleriyle turizme açılacak. Antik dönemde ziyaretçi çeken bu merkezde sürpriz eserler bekliyoruz; adaklar ve sunularla dolu kalıntılar çıkabilir" dedi.

Kültepe Kazılarında Yeni Evler Bulundu Haber

Kültepe Kazılarında Yeni Evler Bulundu

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'ndeki devam eden kazılarda; bilinen saray ve anıtsal yapıların haricinde yeni evler ortaya çıkartıldı. Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; "Bu bizim için yeni bir olay. Bu tabi ki gayet doğal, bu yapılarda çalışan insanlar yakın bir yerde oturuyor olmalıydı. Dolayısıyla onların da oturdukları konutlara ulaşabildik" dedi. Kayseri-Sivas karayolu üzerinde bulunan ve 77 yıllık geçmişiyle Türkiye'nin en uzun arkeolojik kazılarından olan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ediyor. 1948 yılında başlayan ve aralıksız devam eden kazılarda Asurlu Tüccarların Anadolu'ya geldiği dönemin öncesini çözmeye çalıştıklarını aktaran Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; "78. senesindeyiz, gerçekten Kültepe kazısı çok uzun soluklu bir kazı. 1948 yılında başlayan kazılar hemen hemen aralıksız olarak devam ediyor. Belirli dönemlerde belirli konular üzerine yoğunlaştığımız bir kazı burası. Kültepe'nin en önemli olduğu zaman Asur Ticaret Kolonileri Çağı dediğimiz Asurlu tüccarların Anadolu'ya geldiği dönemin yaklaşık olarak en azından 500-600 yıl öncesini çözmeye çalışıyoruz. Anadolu insanının okumaya, yazmaya başlamadan 600 yıl kadar önceki bir zaman dilimi içinde kazıları sürdürüyoruz. Bu kazıların hedefi tabi ki Anadolu'nun ve Kültepe'nin başta olmak üzere bütün Yakın Doğu'nun Eski Tunç Çağı dediğimiz dönemini anlamak. Bizim buradaki en büyük hedefimiz; önemli büyük anıtsal yapılara sahip Kültepe'nin daha erken dönemde nasıl bir yerleşim olduğunu anlamak. Devam eden kazılarda görüyoruz ki; ciddi olarak Her dönemde önemli bir merkez olmuş Kültepe'nin özellikle tepe kısmında sürekli olarak büyük anıtsal yapılar yapılmış. Tabi ki bunlar çeşitli sebeplerle yıkılmış, yakılmış ve onların üstüne tekrar yeni gelen insanlar aynı şekilde burada büyük anıtsal yapılar yapmış. Büyük yapılar dediğimiz; saray gibi idari bir görevi olan yapı kompleksi diyebileceğimiz yapılar. Bu anlamda yaklaşık olarak milattan önce 3'üncü bin yıldan itibaren Kültepe'de sürekli olarak anıtsal yapılar üst üste yapılıp yıkılmış, tekrar üstüne büyük anıtsal yapılar, saraylar, mabetler yenisi yapılmış. Bu şunu gösteriyor Kültepe her dönemde sadece Asurlu tüccarların geldiği dönemde değil, çok daha öncesinden itibaren, yaklaşık olarak 6 bin yıl öncesinden itibaren Kültepe hep en büyük merkezlerden biri olmayı başarmış" dedi. "Binaların küçük binalar olmadığını, her sene kazdıkça yaklaşık 10'ar metre ekleyerek büyüdüğünü görüyoruz" Bu yılki kazılarda büyük bir anıtsal yapıyla karşılaştıklarını ancak bu yapının diğer bölümlerini daha önce ortaya çıkardıklarını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kulakoğlu; "2025 yılı kazılarına yaklaşık olarak Haziran ayında başladık. Hemen hemen 2 aylık süre içerisinde bildiğimiz ama doğrulamamız gereken alanda çalışma gerçekleştirildi. Şuanda durduğumuz alan günümüzden yaklaşık olarak 4 bin 700 yıl öncesine ait olan bir yerleşim. Şuanda kazılar yeni başladığı için yapıları tam görmek mümkün değil ama çok belirgin bir şekilde Kültepe'de olan büyük anıtsal yapıların daha erken bir örneğini kazmaya başladık. Bunun dışında kazılar belirli dönemleri kapsayan açmalar şeklinde ilerliyor. Yine hemen bu dönemin sonrasında kazı alanının hemen güneyindeki bir bölgede yine büyük bir anıtsal yapıyla karşılaştık ama o yapının diğer kanatlarını daha önce açığa çıkarmıştık zaten. Yapılan kazılar; bu binaların öyle küçük binalar olmadığını, her sene kazdıkça yaklaşık olarak bir 10'ar metre ekleyerek büyüdüğünü görüyoruz. Dolayısıyla bunlar çok özel yapılar olması gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Özel evlere rastladık" 2025 kazılarında saraylar veya mabetler dışında özel evlere rastladıklarını ve bu durumun kendileri için yeni bir olay olduğunu aktaran Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; "Koloni Çağı dediğimiz Asurlu tüccarların geldiği döneme ilişkin kazılarımızı da devam ettiriyoruz. Hem aşağı şehirdeki Karum alanında devam ediyor, hem de tepede kazılar devam ediyor. Bizim daha önceki dönemde söylediğimiz bir şey vardı; tepede sadece anıtsal büyük yapılar, saraylar, mabetler gibi büyük yapılar yapılmıştır diye söyleniyordu. Bu sene yaptığımız kazılarda büyük höyüğün üzerinde özel evlere de rastladık. Daha önce de kazılmış birkaç tane evimiz vardı ama bu sene kazdığımız evlerden bir tanesinde gerçekten içinde hem seramik anlamda hem de mimari anlamda bölgede belirli alanın dışında kalan alanda özel evlere rastladık. Bu bizim için yeni bir olay. Bu tabi ki gayet doğal, bu yapılarda çalışan insanlar yakın bir yerde oturuyor olmalıydı. Dolayısıyla onların da oturdukları konutlara ulaşabildik" diye konuştu.

Aydın Didim’deki 2 Bin 600 Yıllık Apollon Tapınağı Gece Müzeciliğine Açıldı Haber

Aydın Didim’deki 2 Bin 600 Yıllık Apollon Tapınağı Gece Müzeciliğine Açıldı

Geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan Aydın’ın Didim ilçesinde bulunan ve dünyanın ilk kehanet merkezi olarak bilinen Apollon Tapınağı, 2 bin 600 yıldır ayakta dururken, yapılan çalışmalarının ardından gece müzeciliğine de açıldı. 23 antik kent ve ören yeri ile ülkenin en zengin arkeolojik değere sahip illerinden olan Aydın’da yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları aralıksız devam ediyor. Aydın’ın tarihinin gün yüzüne çıkarılması için yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarında arkeologlar da titiz çalışmaları ile her geçen gün önemli keşiflere imza atmaya devam ederken 2 bin 600 yıldır ayakta duran Apollon Tapınağı ise hem hikayesi hem de görkemli yapısı ile ziyaretçilerini selamlıyor. Günümüze kadar korunarak gelen Apollon Tapınağı’nda ise gerçekleştirilen çevre düzenleme ve güçlendirme çalışmaları tamamlandı. Milattan Önce (M.Ö.) 8. yüzyılda İyonyalılar tarafından inşa edilen tapınağın, Yunan mitolojisindeki Tanrı Kral Zeus'un oğlu Apollon'a adandığı düşünülürken, tarihi tapınak geçtiğimiz 5 Ağustos’da gerçekleştirilen test açılışının ardından ziyaretçilerini kabul etmeye başlamıştı. Yapılan çalışmalar kapsamında aydınlatma işleri de tamamlanırken tapınak, gece müzeciliği için de ziyarete açıldı. Saat 18.50’de gündüz ziyaretlerinin sonlandırıldığı tapınak, 19.00 - 21.00 saatleri arasında da ziyaret edilebilecek. Tapınağın ziyarete açılmasının ardından Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada “Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğümüzün 12 Ağustos 2025 tarihli makam onayları gereği ilimiz Didim ilçesinde bulunan Apollon Tapınağı, çevre düzenleme uygulamaları işi tamamlandığı, gece müzeciliği uygulamasına yönelik aydınlatma işinin de tamamlanmasının sebebiyle ziyarete açılmıştır. Gündüz ziyaretleri saat 18.50 de sonlandırılması ve 19.00 - 21.00 saatleri arası gece müzeciliğine ziyarete açılmıştır” ifadeleri yer aldı.

Tyana Antik Kenti’nde Vaftizhane Gün Yüzüne Çıkıyor Haber

Tyana Antik Kenti’nde Vaftizhane Gün Yüzüne Çıkıyor

Jeopolitik konumundan ötürü tarih boyunca kesintisiz yerleşime sahne olan Niğde'nin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar'daki Tyana Antik Kenti'nde sürdürülen arkeolojik kazılar, kentin ilklerinden biri kabul edilen vaftizhaneyi ortaya çıkarıyor. Tyana Antik Kenti'nde 2016'dan bu yana yürütülen çalışmalara Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında yeniden hız verildi. 14 Nisan'da 2025 yılı kazılarına başladıklarını söyleyen Kazı Başkanı Prof. Dr. Osman Doğanay, vaftizhanenin Tyana'da yerinde korunan nadir örneklerden olduğuna dikkat çekerek, "Tyana Antik Kenti'nin bu vaftizhanesi yerinde korunan tek örneklerinden birisi. Tyana bu yönüyle ilklerin kenti diyebiliriz. Tyana çok sürprizleri olan bir antik kent. Bizi çok heyecanlandıran unsurlar var. Bu vaftizhane yapısı şu ana kadar yaptığımız çalışmalara göre muhtemelen 5. yüzyılda Roma Dönemi'ne ait bir yapının üzerine inşa edildi. Daha sonra 10. yüzyıla kadar, 500 yıl boyunca kullanılan bir vaftizhane yapısı olması gerekiyor" dedi. Doğanay, vaftizhanenin alt kesimlerinde Bizans Dönemi'ne ait dükkan izlerine rastlandığını, bölgenin Abbasi hakimiyetinin son evrelerinde terk edildiğini, Türk döneminde ise üzerine sivil mimari yapıların eklendiğini belirtti. Doğanay, "Vaftizhane yapısını bütün müştemilatlarıyla ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Çalışmaları titizlikte yürütmek zorundayız. Çünkü zemin döşemelerine, ayrıntı işlemelerine zarar vermeden gün yüzüne çıkarmalıyız. Şu ana kadar yapılan kazılara göre absis kısmını görüyoruz. Absis kısmının gerisinde geniş bir alan var ve bu alanın içerisinde vaftiz teknesinin çevresinde zemin döşemeleri olan bir mekan var. Hemen gerisinde ise daha yüksekte başka bir mekan olması gerekiyor. Biz şu anda o mekanda çalışmalar yapıyoruz. Önceki yıllarda yaptığımız çalışmaların neticesinde mozaikler ve zemin döşemelerini ortaya çıkardık. Yapı bundan ibaret değildi, muhtemelen 35 bin kişilik bir nüfusa hitap eden bir antik kent haliyle vaftizhane yapısının daha büyük bir yapı olması gerekiyor" ifadelerine yer verdi. Yaklaşık 35 bin nüfuslu antik kente hizmet verdiği düşünülen vaftizhanenin tam olarak ortaya çıkarılmasının 2025 kazı sezonu sonunda tamamlanması, ardından restorasyon sürecine geçilmesi planlanıyor.

Roma'da Göbeklitepe Sergisine Ziyaretçi Akını Haber

Roma'da Göbeklitepe Sergisine Ziyaretçi Akını

ROMA (İHA) - İtalya'nın başkenti Roma'daki Kolezyum’da 24 Ekim 2024’te açılan "Göbeklitepe: Kutsal Bir Yerin Gizemi" sergisi, bugüne kadar 5 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak büyük ilgi topladı. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe'nin eşsiz tarihi, sergiyle Roma’nın kalbinde canlandırılıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya paylaşımında, "Medeniyetin sıfır noktası Göbeklitepe, Roma'nın kalbi Kolezyum'da dünya ile buluşuyor. Göbeklitepe: Kutsal Bir Yerin Gizemi sergisi, açıldığı günden bu yana 5 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak büyük ilgi gördü. UNESCO Dünya Mirası olan Göbeklitepe'nin 11 bin yıllık gizemi, anıtsal sütunların replikaları ve sanal turlarla ziyaretçileri büyülemeye devam ediyor. İnsanlık tarihine ışık tutan bu eşsiz sergi, nisan ayının sonuna kadar Kolezyum'da ziyaretçilerini bekliyor. Tarihin en eski anıtlarını keşfetmek isteyen herkesi bu büyüleyici yolculuğa çağırıyor, arkeolojik mirasımızı dünyayla buluşturmaya devam ediyoruz!" dedi. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği’nin iş birliğiyle düzenlenen sergi, İtalyan ve uluslararası uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından hazırlandı. Multimedya içerikler, 3D rekonstrüksiyonlar ve interaktif deneyimlerle desteklenen sergi, Göbeklitepe’nin 11 bin yıllık gizemini günümüz teknolojisiyle buluşturuyor. 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Göbeklitepe, dünya arkeolojik mirasının en önemli keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor. Tarih meraklıları ve akademisyenlerin yoğun ilgisini çeken sergi, 30 Nisan 2025 tarihine kadar Kolezyum’da ziyaret edilebilecek.

Anadolu’nun Kayıp Hazineleri Geri Dönüyor Haber

Anadolu’nun Kayıp Hazineleri Geri Dönüyor

ANTALYA (İHA) - Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Danimarka’dan iadesi sağlanarak Antalya’ya getirilen tarihi eserlerin tanıtıldığı toplantıda önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Ersoy, kültürel mirasın korunmasına yönelik yürütülen çalışmaların kararlılıkla devam ettiğini belirterek, "Dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa biz bu eserlerin izini sürüp ülkemize getirmekte kararlıyız ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Artık koleksiyonlar ya da konunun uzmanlarının kabul ettiği bir gerçek var. Biliyorlar ki ellerinde Anadolu'dan yasal olmayan yollarla çıkarılmış bir arkeolojik eser varsa, Türkiye Cumhuriyeti gelip onu bulacak ve yasal yollarla iadesini sağlayacak" dedi. Bakanlığın uzun süredir yürüttüğü titiz çalışmalar neticesinde, Danimarka Glyptotek Müzesi’ne sunulan bilimsel kanıtlar ve etik gerekçelerle Türkiye’ye iade edilen eserler, Antalya Arkeoloji Müzesi’nde kamuoyuna tanıtıldı. İade edilen eserler arasında, Burdur’un Boubon Antik Kenti’ne ait Roma İmparatoru Septimius Severus’un heykel başı ile yine Burdur’un Düver Köyü’nden kaçırılan 48 pişmiş toprak mimari levha yer alıyor. Bakan Ersoy, son yedi yılda 8 bin 967 eserin Türkiye’ye geri getirildiğini ve bu sürecin hız kesmeden devam edeceğini vurguladı. PROF. DR. JALE İNAN’IN ÇALIŞMALARI İadesi sağlanan Boubon Antik Kenti’ne ait heykel başının, 1960’lı yıllarda bölgede yapılan kaçak kazılar sonucunda yurt dışına kaçırıldığı tespit edildi. Bakan Ersoy, bu sürecin aydınlatılmasında merhum arkeolog Prof. Dr. Jale İnan’ın çalışmalarına dikkat çekerek, şunları söyledi: "M.S. 3. yüzyıla tarihlenen bu eserin iadesi vesilesiyle bu eser grubu hakkındaki çalışmalarından faydalandığımız merhume Prof. Dr. Jale İnan'ı da anmak isterim. Biz son 5 yılda gerçekten bu mücadelede önemli kazanımlar elde ettik ama Anadolu'nun kültürel mirasının korunması çalışmaları on yıllardır sürüyor. Rahmetli Jale İnan hocamız, bu heykel başını yerinde incelemiş ve Boubon kökenli olduğuna dair tespitlerde bulunmuştu. O dönem yapılan tespitlerin de ışığında Kaçakçılıkla Mücadele Dairemiz çalışmalarını genişletip iade talebimizi Danimarka'ya iletti. Danimarka ve Glyptotek Müzesi'ni de iş birliğine açık tutumları ve etik bir duruş sergileyerek verdikleri iade kararından dolayı kutluyorum. Kopenhag Büyükelçimiz Sayın Hakan Tekin ile Kültür ve Tanıtma Müşavirliğimize de ayrıca teşekkür ederim." PISIDIA KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ: PİŞMİŞ TOPRAK LEVHALAR Danimarka’dan geri getirilen bir diğer önemli eser grubu ise M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen pişmiş toprak levhalar. Burdur’un Düver Köyü’nde kaçak kazılarla ortaya çıkarılan bu levhalar, Antik Pisidia kültürüne ışık tutan arkeolojik buluntular arasında yer alıyor. Özellikle 1960’lı yıllarda Boubon Antik Kenti’nde yapılan kaçak kazılar hakkında konuşan Bakan Ersoy, "Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykellerinin yanı sıra İmparator Caracalla'ya atfedilen iki büst ve dönemin önemli şahsiyetlerine ait beş baş ile bir bronz kadın büstü Türkiye'ye yeniden kazandırılmıştı. Bu iadeler; sunulan belgeler, görgü tanığı ifadeleri ve adli kriminolojik çalışmalar sayesinde gerçekleşti. Bakanlığımız ile Manhattan Savcılığı iş birliğinde yapılan geniş kapsamlı soruşturmalar ve iadeler de dünyada ciddi düzeyde yankı buldu, örnek oldu" dedi. HEYKELİN BAŞ VE GÖVDESİ BULUŞACAK MI? Septimius Severus’un heykel başının Türkiye’ye dönmesi, gövdesiyle birleşme ihtimalini de gündeme getirdi. Bakan Ersoy, bu konuda detaylı bir bilimsel çalışma başlatıldığını belirterek, "Antik dönemde, bu heykel gövdeleri son derece idealize bir şekilde yapılmakta ve tarih içinde imparatorların değişmesi gibi durumlarda farklı başların birleştirilmesiyle kullanılmaktaydı. İşte bu sebeple şu an baş ve gövdenin ani ve hızlı bir müdahaleyle ayrım noktalarının birbirine oturtulması esere zarar verebileceğinden konservatörlerimiz bu süreci çok dikkatli analiz ederek zamana yayılan bir proje kapsamında ele alacaklar. Pek tabii bu projenin sonucunu da bilim dünyası ve kamuoyuyla yine büyük bir mutlulukla paylaşacağız" açıklamasında bulundu. TÜRKİYE, KÜLTÜREL MİRASININ PEŞİNDE Son yıllarda, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi konusunda büyük başarılar elde eden Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2025 yılı için de 14 önemli eserin iadesini sağlamayı planlıyor. Bakan Ersoy'un açıklamasına göre, 2024 yılında tam bin 149 tarihi eserin ülkeye geri kazandırıldığı biliniyor. 2002-2025 yılları arasında iadesi sağlanan toplam eser sayısının 13 bin 282 olduğunu açıklayan Bakan Ersoy, bu sürecin hız kesmeden devam edeceğini belirtti. KAÇAKÇILIKLA MÜCADELEDE FARKINDALIK ÇALIŞMALARI Eserlerin yurt dışına kaçırılmasını önlemek için, Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi sadece yurt dışında eser takibi yapmakla kalmıyor; aynı zamanda Anadolu’nun dört bir yanında farkındalık çalışmaları yürütüyor. Bakan Ersoy, bu çalışmaların köylere kadar yayıldığını belirterek, "Bakanlık yetkililerimiz Anadolu'yu adeta karış karış geziyor. Köy köy dolaşıp muhtarlarımız başta olmak üzere herkese bu mücadelenin önemini anlatıyor. Sadece yetişkinlerin bilinçlendirilmesi değil, geleceğimizin sahibi çocuklarımıza geçmişin mirasının önemini anlatmak için hikaye kitapları hazırlıyor, ağaç yaşken eğilir mantığıyla onlara eğitimler veriyoruz" dedi. DANIŞMA SÜRECİ VE İŞ BİRLİKLERİ Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Ole Toft, eserlerin ait oldukları topraklara geri döndürülmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Toft, "Tarihî eserlerin iadesi önemli ancak genellikle karmaşık bir süreçtir. Ve bugün bizatihi Türkiye ve Danimarka olarak birlikte İmparator başı özelinde güzel bir çözüm üretebildik. Burada karşılıklı saygı ve iş birliği olduğu süreç neticesinde bu noktaya gelmiş olmayı da kutluyoruz. Danimarka'nın Glyptotek Müzesi yalnızca heykel başını değil 48 adet pişmiş toprak levhayı da iade ediyor. Levhaların iadesi Türkiye'nin talebi olmadan ancak Glyptotek Müzesi'nin iç incelemeleri neticesinde pişmiş toprak eserlerin Türkiye'ye ait olduğunun anlaşılması üzerine müzenin girişimiyle gerçekleşmiştir. Geçtiğimiz yıl Türkiye'yi 350 bin Danimarkalı ziyaret etti. Bunların 200 bini Antalya bölgesine geldi. Güzel doğası ve iklimiyle Türkiye, Danimarkalı turistler için her zaman cazibe noktası olmuştur" şeklinde konuştu. Büyükelçi, ayrıca Danimarkalı turistlerin Türkiye’ye ilgisinin artacağını ve eserlerin sergilendiği Antalya Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret etmeye teşvik edileceğini ifade etti.

Haber

"Şehri Keşfet" Projesi Berlin Yolcusu

ANTALYA (İHA) - Muratpaşa Belediyesi, 4-6 Mart tarihleri arasında düzenlenecek ITB Berlin Turizm Fuarı’nda, turizmi 12 aya yaymayı amaçlayan "Şehri Keşfet" projesini tanıtacak. Antalya’da deniz, kum ve güneş turizminin ötesine geçerek kültür ve doğa turizmini canlandırmayı hedefleyen proje, daha önce Erdal İnönü Kent Parkı’nda düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulmuştu. Şimdi ise proje, dünyanın en büyük turizm buluşmalarından biri olan ITB Berlin’de yer alacak. Şehri Keşfet tur paketleri; uçak biletlerinden otellere, rehberlik hizmetlerinden restoran tercihlerine ve tarihi-doğal güzergâhlara kadar geniş bir yelpazede turistlere seçenekler sunuyor. Bu sayede, antik kentlerin büyüleyici atmosferinde bir yolculuğa çıkmak, Toroslar’da doğayla buluşmak ya da geleneksel lezzetleri deneyimlemek mümkün hale geliyor. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, seyahatin kültürel bir keşif anlamına gelmesi gerektiğini vurgulayarak, "Seyahati anlamlandırabilmek için tarihten, arkeolojiden zevk almak; bir yörenin özgün yemeklerini, danslarını, şarkılarını deneyimlemek önemlidir. Turizmi çeşitlendirme ihtiyacı var. Antalya'ya gelmek isteyen birisi eğer deniz, kum, güneş turizmi yapmak değil de şehri keşfetmek, şehrin kültürel odaklı noktalarını, doğasını, coğrafyasını keşfetmek istiyorsa 'Şehri Keşfet' turlarının rotalarından yararlanabilir. Antalya’da turizmi çeşitlendirebilmek için hazır tur paketlerini raflara yerleştiriyoruz" dedi.

Apollonia Antik Kenti Kapılarını Ziyaretçilere Açıyor Haber

Apollonia Antik Kenti Kapılarını Ziyaretçilere Açıyor

BURSA (İHA) - Nilüfer Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arasında yapılan anlaşmayla Apollonia Antik Kenti, kazı ve çevre düzenlemeleri desteğiyle ören yeri statüsü kazanacak. Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer’in imzaladığı protokole, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, kazı başkanı Prof. Dr. Derya Şahin ve eski başkan Prof. Dr. Mustafa Şahin de katıldı. Protokol kapsamında, antik kentin güvenlik, temizlik, elektrik ve su gibi giderlerinin Nilüfer Belediyesi tarafından karşılanması kararkaştırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ören yeri statüsü verilen alan, ziyaretçilere açık hale gelecek. Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, bölgenin kültürel mirasını koruma ve tanıtma çabalarına destek verdiklerini belirtti. Gölyazı ve çevresinde bulunan Fadıllı, Akçalar ve Ayvaköy mahallelerini önemli bir turizm merkezi yapmayı hedeflediklerini vurgulayarak, bölgeyi turizm ve tarımla kalkındırmayı amaçladıklarını ifade etti. "Nitelikli turizm yatırımlarıyla bölgeyi turistler için daha cazip hale getirerek, tarımsal açıdan zengin olan bu mahallelerimizi turizmle de destekleyerek kalkındırmayı ve kırsaldan kente göçün önüne geçmeyi amaçlıyoruz" diye ekledi. Bursa’nın arkeoloji turizminde önemli bir noktaya geldiğini belirten İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer ise, "Bursa; İznik, Gölyazı, Aktopraklık gibi çok değerli antik bölgelere sahip. Ancak bu bölgelere turist çekebilmek için altyapı ve tesisleşme çalışmalarına ihtiyaç var. Belediyelerin bu konudaki destekleri büyük önem taşıyor. Nilüfer Belediyesi'ne verdikleri bu destekten dolayı teşekkür ediyoruz" dedi.

Telmessos Hac Rotası Konferansına Yoğun İlgi Haber

Telmessos Hac Rotası Konferansına Yoğun İlgi

Fethiye Turizm Derneği’nin düzenlediği "Telmessos Hac Yolunun Keşfi ve Turizme Katkısı" etkinliği yoğun katılımla gerçekleşti. Denizatı Restaurant’ta yapılan toplantıya Fethiye Turizm Derneği Başkanı Işıl Sungur, Fethiye Emlakçılar Derneği Başkanı Serdar Oğuz, Fethiye Kent Konseyi Başkanı Naci Dinçer, Fethiye Gazeteciler Derneği yönetim kurulu üyesi gazeteci ve yazar Işık Taban ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katılım gösterdi. Etkinlikte, Telmessos Antik Kenti yüzey araştırmalarını yürüten Prof. Dr. İsa Kızgut ve Arkeolog Pınar Döğerli sunum gerçekleştirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi adına yapılan araştırmaların sonuçları katılımcılara aktarıldı. 5 YILLIK ARAŞTIRMALAR BÖLGE TURİZMİNİ GÜÇLENDİRECEK 2021’den itibaren süren çalışmalar kapsamında, Fethiye merkezinde ve Şövalye Adası’nda Likya uygarlığına ait kalıntılar keşfedildi. Bu araştırmaların, Fethiye’nin kültürel mirasını turizme kazandıracağı vurgulandı. Fethiye Turizm Derneği Başkanı Işıl Sungur, elde edilen bulguların bölge turizmi için önemli fırsatlar sunduğunu belirtti. Telmessos'un, tarih öncesinden beri önemli bir yerleşim alanı olduğunu vurgulayan Sungur, beş yıldır devam eden çalışmaların, Fethiye’nin kültürel mirasını ön plana çıkaracağını ekledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli Hac Yolları Kültür Rotası ile, ilçe turizm ve ekonomisine büyük katkılar sunulacağını söyledi. Arkeolog Pınar Döğerli ise Telmessos’un inanç turizmi açısından önemine dikkat çekerek, Erken Hristiyanlık döneminde Kudüs’e yapılan hac yolculuklarında Likya kıyılarının hacılar için önemli konaklama noktaları olduğunu aktardı. HAC ROTASI ÜZERİNDEKİ ARKEOLOJİK BULGULAR Döğerli, Telmessos’un hac yolculukları için stratejik bir bölge olduğunu belirterek, bölgedeki önemli durakları ve keşifleri anlattı: Gemiler Adası: 1989’da başlayan kazılarda dört kilise, geçit koridorları, sarnıçlar ve mezarlar bulundu. Karacaören Adası: Kilise kalıntıları keşfedildi ancak detaylı araştırmalar sürüyor. Ölüdeniz: Bölgede 12 kilisenin varlığı tespit edildi. Şövalye Adası: 2021’den beri Prof. Dr. İsa Kızgut başkanlığında yürütülen kazılarda mozaikli kilise, piskopos konutu ve sur kalıntıları gün yüzüne çıkarıldı. Bu keşiflerin, bölgenin inanç turizmi potansiyelini artıracağı ve turizme entegre edilmesi gerektiği vurgulandı. FETHİYE’NİN İNANÇ TURİZMİ POTANSİYELİ Konferansa katılan uzmanlar, Telmessos’un tarihi mirasının doğru tanıtım ve projelerle uluslararası turizm rotalarına eklenmesi gerektiğini belirtti. Fethiye’nin inanç turizminde daha etkin bir noktaya gelmesi için kamu ve özel sektör işbirliğinin önemine dikkat çekildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.