
Türkiye turizmi, Cumhuriyet tarihinin en güçlü gelir kaynaklarından biri. İlkokul kitaplarımızdan bu yana “bacasız fabrika” diye öğrendiğimiz bu sektör, ülkemize milyarlarca dolar döviz kazandırıyor, yüz binlerce kişiye istihdam sağlıyor ve uluslararası tanıtımın en güçlü aracı oluyor.
Ancak böylesine büyük bir sektörün çatı örgütü olan TÜRSAB içinde yaşanan sorunlar artık yalnızca iç mesele olmaktan çıkmış durumda. Acentelerin aidat yükleri, teminat sorunları, şeffaflıktan uzak mali tablolar ve kişisel çıkar çatışmaları birliğe olan güveni ciddi biçimde sarsıyor. Bugün TÜRSAB’da yaşanan kriz, doğrudan ülkenin turizm politikalarını ve uluslararası imajını etkiler hale geldi.
Güvenin kaybolduğu yer: Şeffaflık
Üyeler, TÜRSAB’ın sahip olduğu taşınmazların, iştiraklerin ve şirketlerin durumunu bilmiyor. “Bizim aidatlarımızla alınan mallar nerede, hangi bütçe nasıl harcandı?” sorusu hâlâ cevapsız.
Genel kurullar, hesapların şeffafça ortaya konduğu yerler olmaktan uzak. Çoğu zaman belirsiz ifadelerle geçiştirilen, tartışmanın susturulduğu formalitelerden ibaret. Oysa çözüm belli:
Bağımsız denetim raporları zorunlu hale gelmeli, Tüm iştirakler tek çatı altında toplanmalı, Vakıf malları ve özellikle Düzce Korugöl kimin soruları net cevaplanmalı ki mülkiyet hakkı–işletme hakkı konusu netleşmeli. Türsav–Vakıf–TÜRSAB üçgeni küçük ölçekli acentalara da net bir şekilde anlatılmalı. Sağlık turizminin geleceği ne olacak? Sağlık turizmi yetki belgelerini devretmek isteyen birçok acentanın zararları için bir fon oluşturulacak mı?USHAŞ ve TÜRSAB arasındaki dava süreçleri, acentelerin sürekli bir USHAŞ’a bir TÜRSAB’a dönerek yaşadıkları mağduriyet, buna Bakanlık ile yaşanan iletişim krizleri eklenince 2026 yılı için kişi başı harcamalardaki düşüş ve paket tur satışındaki azalma ihtimali karşısında adayların çözüm önerileri daha da önem kazanmaktadır. Çözüm önerileri arasında yıllık “Mülkiyet ve Finansal Durum Raporu”nun üyelerle paylaşılması da güven oluşturacak uygulamalardan biri olacaktır.
Bugün üyelerin en çok dile getirdiği cümle şu:
“Biz TÜRSAB’ın üyesi değil, müşterisi olmuşuz.”
Aidat, teminat ve sicil krizi
Küçük acentalar, yüksek aidatlar ve sembolik ama masraflı “plaka ücretleri” altında eziliyor. Teminat sistemi keyfi uygulamalara açık. Bir acenta avantajlı olurken, diğeri aynı kurallar altında cezalandırılabiliyor. Bu da hem içeride hem dışarıda güven kaybı yaratıyor.
Çözüm için öneriler açık:
Yeni vakıf ve şirketler kurulmak yerine mevcut iştirakler şeffaf biçimde yönetilmeli, “Üye Hakları Ofisi” veya “Üye Durum Bildirim Ofisi” gibi bir dijital takip sistemi devreye girmeli, Delegelik sistemi gözden geçirilmeli, elektronik oylama ile şeffaf seçim yapılmalı.Sektörün ortak sesi: Gerçek reform
Bugün TÜRSAB’da ihtiyaç duyulan şey, ayrıştırıcı dilden uzak, güven odaklı bir yeniden yapılanmadır. Üyeler yalnızca seçim zamanı hatırlanan, aidat zamanı ise yük haline gelen kişiler olmaktan çıkmalı.
Şunu kabul etmek gerekir: TÜRSAB mevcut yapısıyla sürdürülebilir değil. Eğer turizmin kalbinde güven kaybı varsa, bu kayıp yalnızca üyeleri değil, tüm ülkeyi ve uluslararası pazardaki itibarımızı etkiler. TÜRSAB’ın en önemli sorunlarından biri, yalnızca sicil–iç denetim ve disiplin konularında yaptırım gücüne sahip olmasıdır.
Oysa Avrupa’daki TÜRSAB benzeri birliklerde (ör. DRV, ABTA, ANVR) üyelerden banka teminatı veya sigorta poliçesi istenir. TÜRSAB’ın da Avrupa’daki muadilleri gibi garanti fonu, standart sözleşme, sigorta ve uluslararası işbirliği mekanizmaları kurması gerekir.
Bu fon sayesinde, acenta ödeme yapmazsa mağdur olan diğer acenteye birlik aracılığıyla ödeme yapılır. TÜRSAB, üyeleri için benzer bir teminat havuzu oluşturabilir.
Ödeme vadelerinin net tanımı, Gecikme halinde cezai şart, Uluslararası tahkim / İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) yetkisi, Temerrüt halinde TÜRSAB teminat havuzundan ödeme garantisi…Bu şekilde Türk acentası yalnız bırakılmaz. TÜRSAB, ECTAA (Avrupa Seyahat Acentaları Birliği) gibi üst kuruluşlarla anlaşmalar yapabilir. Ayrıca üyelerine ticari alacak sigortası yaptırmayı zorunlu ya da teşvikli hale getirebilir.
Bakanlığa çağrı
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu tabloya kayıtsız kalamaz. Turizm, Türkiye için yalnızca bir sektör değil; stratejik bir devlet politikasıdır. TÜRSAB’ın içine düştüğü güven krizini çözmek yalnızca üyelerin değil, doğrudan ülkenin menfaatidir.
Bakanlığın öncülüğünde, sektör temsilcileriyle birlikte şeffaflık ve güven odaklı bir reform süreci başlatılmalıdır. Bu süreçte kulislerde konuşulan, Antalya’dan tecrübeli bir adayın mevcut TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’ya karşı adaylığını açıklayacak olması sektörde hem heyecan hem merak uyandırdı.
Turizm sektörünün geleceğinde büyük rolü olan TÜRSAB, şeffaflaştığı gün Türkiye turizmi birlik olacak ve çok daha güçlü bir geleceğe yelken açacaktır.